A9 TV, 11 Aralık 2017
“Kofluk nedir?”
Kofluk, boş kafa anlamına gelir kafası bomboş. Küt, yemek yer, uyur yatar, sokağa çıkar hiçbir hedefi, hiçbir amacı yoktur, kafası dünyası bomboştur ona kof denir. Ruhu boştur Allah’ı düşünmez, ahireti düşünmez, insanları düşünmez, egoist bencildir, hayvanlaşmıştır, sadece et ve kemikten oluşan bir kitledir. Dolayısıyla ruhu olmadığı için içi boş anlamında kof denir. Kof olma ne demek? İçi boş olana denir. İçinde ruh olmayan anlamına gelir.
(Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, “Tek gerçekçi çözüm Kudüs’ün iki devletin de başkenti olmasını sağlayacak şekilde 1967 sınırları çerçevesinde iki devletli çözümdür” dedi.)
Kardeşim, ikisi de başkent yapmasın Allah aşkına. Başkent, oraya herkes dolar. Küçük bir şehir. Gitmedi mi bunlar Kudüs’e anlamıyorlar mı? Çok büyük hata olur, çok büyük hata olur. Orası tarihi bir şehir tarihi dokusuna hiç dokunulmaması lazım. Sen oraya şimdi 200-300 ülkeyi getirirsen, en az 200 bin, 300 bin insan demektir bu. En az 50 bin dükkan, bakkal şu bu falan demektir çarşı demektir en az. Tanınmayacak hale gelir orası. Yapmayın etmeyin ne alaka? Orası mescit bir şehirdir bak mescit, mescit bir şehirdir Kudüs. Kudüs’ün tamamı mescittir. Başkent olarak mescit kullanılmaz. Kimse orayı başkent falan yapmasın. Başkent yapacak yer mi yok? Şehrin dışında bir yere gitsin yapsınlar. İnanılır gibi değil gözlerime inanamıyorum. Kudüs’ün içinde başkentin ne işi var? Filistin’i de başkent yapmasın İsrail’i de başkent yapmasın. Git mesela 30 kilometre dışında git oraya başkent yap. Var ya oraya yakın yerler var bir yeri al orayı başkent yap. Tesisler kur, büyükelçilikler kur, ailelerini getir, okullarını getir. Kardeşim, okul da açılması gerekiyor öğrenciler için. Kreşler açılacak, lokantalar, orası tanınmayacak hale gelir, mahvolur orası. Bunu bıraksınlar.
“Türkiye’nin İran ve Rusya ile dost olması neden önemli?”
Yakışıklım, bir kere komşuyuz. İran büyük bir ülke, çok büyük bir ülke, askeri gücü çok iyi. Ekonomisi çok iyi bir de dindarlar. Dürüsttür İranlılar, bir de öyle dejenere olmuş bir toplum değildir, bozulmuş bir toplum değil. Kabadayı bir millettir böyle yiğit, cesurdurlar. Rusya da öyle, dejenere olmuş bir ülke değil Rusya. Halkı çok mazlumdur, çok terbiyelidir, kadınları falan çok mazlum. Yazık onları yurtdışına gönderiyorlar bazen onları bozmaya falan çalışıyorlar. Buna rağmen bakıyorum çok efendiler. Hiç bozamamışlar dürüsttürler. Askeri gücü de süperdir Rusya’nın, en az Amerika ayarındadır en az. Dünyanın en büyük nükleer gücüdür aynı zamanda. Muazzam bir nükleer güce sahiptir. Ve dürüsttür Putin, hep iyilikten yana, güzellikten yana. Mesela “Suriye bölünmesin” diyor, çünkü “Suriye bölünürse Türkiye de bölünür” diyor. Gayet makul yani konuşması. Onun emperyalist hiçbir üslubu yok Rusya’nın, emperyalist yayılmacı hiçbir üslubu yoktur Rusya’nın. “Şu ülkeyi soyalım, şurayı soğana çevirelim” hiç dememiştir. Rusya’nın soyguncu bir politikası hiç olmamıştır, hiç yok. Utanır Ruslar öyle pis işlere hiç girmezler. Sömürmeden hiç hoşlanmazlar, dolayısıyla dürüst bu insanlar, çok efendiler. Ve sınırlarımıza girip kapıyı açtın mı Rusya, İran, Türkiye tek bir ülke oluyor, yedi ceddi bir araya gelse gücü yetmez. Öyle amansız bir güç ki yerinden kıpırdatmak mümkün değil. İngiliz derin devletine tokat. Oturmuş buharlı deniz arasından bize şamata yapıyor İngiliz derin devleti. Buna müsaade etmeyiz.
“Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapma düşüncesiyle ilgili Adnan Oktar’ın fikirleri nedir?”
Çok yanlış, mevcut o derme çatma binaların hepsinin yıkılması lazım. Kudüs’ün tarihi dokusunun iyice ortaya çıkarılması gerekiyor, oraların zeytinlik, limon, narenciye ağaçlarıyla süslenmesi gerekiyor, bağlık bahçelik yapılması gerekiyor. Otuz kilometre yakınına kadar hiçbir bina yapmamak lazım, tamamen temizlemek lazım hiç uzatmadan. Otuz kilometre uzağına ne yapıyorsa yapsınlar. Başkent mi yapıyor istediği çalışmayı yapabilir, öbür türlü şehrin içinde yeni yol açılması gerekiyor yollar, bütün tarihi binaların yıkılması gerekiyor. AVM’ler yapılacak, okullar yapılacak, okul yapılması için yine yıkım yapılması gerekiyor bütün tarihi dokunun yok edilmesi gerekiyor. Altyapı yapılması gerekiyor alttan her yer kazılacak, rezidanslar falan yani rezil olur arazi mahvolur yani rezil olur dediğim çok kötü olur görüntü. Mevcut zaten batırmışlar etrafı, o binaların hepsinin yıkılması lazım. Bela daha da gelişmeden. Allah Allah bu nasıl bir mantıksızlık? Orası zaten mescit olan bir şehir tamamı mescittir. Sen ne yapıyorsun? Ayette diyor, “mescide girdiler” diyor “mescit.” Sen ne yapıyorsun? Orayı ana yapısını kaldırıyorsun ortadan, başka bir şeye çevirmiş oluyorsun. Başkent yapmak bak demin de söyledim sembolik yap mesela Sanhedrin meclisinin toplanması için bir yer koy yetmiş kişilik burası başkentin binası dersin o kadar. Mesela Filistin’de yine Osmanlı tipi güzel bir bina yapsın burası Filistin’in başkentinin binası desin sembolik ama yönetim binaları şunlar bunlar, personel falan otuz kilometre dışına götür nerede istiyorsan yap. Şehrin içine istemiyoruz, biz oraya güzellikler getireceğiz, bir kere Hz. Süleyman (as)’ın sarayını kuracağız, Hz. Süleyman (as)’ın mescidini imar edeceğiz. Hz. İbrahim (as)’in mescidini yapacağız. Hz. İbrahim (as)’in mezarı var çok bakımsız, çok çok bakımsız. Peygamber mezarları var çok bakımsız, her yer üst üste. Peygamber mezarlarını bir görseniz inanılmaz bakımsız. Oraların son derece bakımlı ve güzel hale getirilmesi gerekiyor, oraları boşatacağız ki rahatlık olsun. Daracık yollar, insanlar üst üste geçiyorlar çok çok büyük galiz bir hata olur bu.
“İstanbul’u tekrar imar etmek isteseniz neler yapardınız?”
İlk yapılacak şey geniş çaplı bir yıkım. Çok korkunç evlerin görünümleri, çok korkunç. Zamanla gecekondu tarzında yapmışlar sırf oturmak amacıyla işlevsel berbat binalar akıl almaz berbat. Üst üste yığmışlar ama görüntü korkunç, tamamının yıkılması lazım. Deniz kenarında arazi versin devlet uçsuz bucaksız herkes o tarafa, evini alan oraya, evini alan oraya hatta kolaylaştırmak için buradaki mesela farz edelim valilik binası oraya götüreceksin. Başka işte ne bileyim bakanlıkla ilgili bina varsa alıp oraya götüreceksin insanlar bir anlamda da mecbur olacaklar yani şehrin merkezini buradan çekmek lazım. Burada hep tarihi binalarla dolu yazık günah değil mi? Mesela eski İstanbul evleri hepsi kalsın ama modern binaların dahi güzel olmadığını görüyoruz üst üste ve çok ürkütücü görüntüleri hepsinin yıkılması lazım. İlk yapılacak şey yıkım, yıkıldığında açılan arazi bağlık bahçelik yaparsın muhteşem olur o zaman burası cennet olur İstanbul. İstanbul içinde mesela otuz kilometre yakınında yerleşim yerleri yap deniz kenarına, otuz kilometre, kırk kilometre, elli kilometre bütün hükümete ait resmi binaların hepsini oralara alıp götürürsün. Modern binaların dahi güzel olmadığını görüyoruz estetik değil. Kudüs’te de aynı durum var bak gördünüz deminki resmi göstersene içler acısı Brezilya’daki mahallelere benziyor şuraya bak. Oraların yemyeşil dağlık böyle bağlık bahçelik olması lazım hatta oradan ırmak da akıtmak gerekiyor Kudüs’ten. Irmak akacak, çok rahat yapılır. Artezyenle su çıkartırsın suni bir ırmak çok yakışır cayır cayır akar, o zeytinlik dağının oradan geçecek şekilde. Tabii. Mehdi (as)’ın çıkış alametidir. Moşiyah’ın çıkış alameti, oradan ırmak akması onu da yapacağız.
“Allah rızası için yaşamak ne demektir?”
Allah’tan başka hiçbir şey olmadığı için ve Allah da saf sevgiden oluştuğu için saf sevgi için, saf sevgi için Allah için yaşamanın dışında yaşamak zaten sürünmenin katlamalısıdır yani cehennemdir. Allah için yaşamıyorsan, saf sevgi için yaşamıyorsan mahvoldun sürünüyorsun demektir, dünya sürünüyor şu an acılar içinde sürünüyorlar. Saf sevgi olan Allah için yaşanır ve saf sevgi yaşanır bunun dışında hayatın bir anlamı olmaz.
“Camilerin daha modern ve daha bakımlı olması için neler yapmamız gerekiyor?”
Bak benim canlarım yeni nesil böyle hep temizlik, kalite, güzellik, iyilik, akılcılık. Ben mesela Beyazıt Camisi’ne girdim adamların çorabının kirliliğinden katranlaşmıştı halılar. Halının üstü katran gibi maddeyle kaplanmış bak çorap kirlerinden, ayak kirinden simsiyah olmuş adam da ona gidip alnını koyuyor. Herkesin alnında, burnunda böyle alerjik reaksiyonlar, sivilceler çıkıyordu. Çok iyi hatırlarlar birçok cami öyleydi bak ayak kirinden artık katranlaşmış halılar yapış yapış olmuş ve parçalanmış. Alttan taşlar görünüyor yani sefalete bak. Cami dediğin çiçek gibi olur caminin içi gıcır gıcır, halılar her gün temizlenecek, her gün ultraviyole olması lazım, çok bakımlı olması lazım. Ayaklarına gelenler mutlaka bir galoş tarzı yünden veyahut başka bir kumaştan bir şey giymeleri lazım değil mi? Çünkü ayak bastığı yere adam alnını koyuyor, yanında namaza gelen onu ibadet olarak düşünmesi gerekir, o mutlaka bulunması gerekiyor. Kapısı, penceresi her yeri çok bakımlı, tertemiz, özenli olması lazım ve camilerde de sohbet, toplantı rahatça yapılacak gibi olması lazım.
“Stresten uzak kalmak için ne yapmalıyız?”
Allah’a tevekkül edip an an yani geleceği düşünmemek. Geçmişi düşünmemek. Anı değerlendirmek çok önemli. Çünkü geçmişi Allah yaratmış, geleceği de Allah yaratıyor. Anda da sana gösteriyor. Anda da sürekli Allah ile bağlantıda olursan, tamam. Ama durup durup, ‘Gelecekte ne olacak? Gelecekte ne olacak?’ hayır oluyor. Sonra boş yere kendini üzmüş oluyorsun. O yüzden stresin olmaması için, tevekkülün tam olması için anı yaşamak çok önemlidir. Onun dışında hep Allah’a bırakacak mümin.
Allah’ın Rızasını Amaçlamamak Hayatı Kahretmek Demektir;
Hayatı mahvetmek demektir. Hayatı cehenneme çevirmek demektir. Allah’ın sevgisini bir yerden çıkarırsan oraya facia gelir, felaket gelir, bela gelir, korku ve dehşet gelir, kabus gelir. Allah’ın olmadığını düşündükleri her yer kabustur. İşte kaos diyorlar ya onlar da. Dehşet yani. Allah inancını çıkarttığında oraya Allah dehşeti koyar ve korkuyu koyar. Allah’a inancını bir yere raptettiğinde orası cennete döner.
“Tüm dünyadaki terör örgütü suçlarını, savaşları nasıl durdurabiliriz?”
Bunların durmasının tek yolunu Peygamber (sav) açıklamış. Tevrat açıklamış ve bizim Peygamberimiz (sav) açıklamış. Bak ikisi de aynı şeyi söylüyor. İncil de aynı şeyi söylüyor. Mesih Moşiyah’ın dışında, Hz. Mehdi (as)‘ ın dışında bir çözüm olmadığını üç din ittifakla anlatıyor. Üç din de aynı şeyi söylüyor ve bunu insanlar da görmüş. Yani uygulayarak görmüşler. Hiçbir çözümü yok bunun dışında.
“Samimiyeti en güzel nasıl tarif edersiniz?”
Samimiyet insanın içindeki en pozitif, en güzel duygu. Egoistlikten en çok arınmış, bencillikten en çok arınmış hep Allah’ın lehine, nefsi için olmayan bir bakış açısı. Ferahlatan, rahatlatan bir bakış açısı, bir ruh hali.
“Allah’ı anmadan nurlu bir insan olunur mu?”
Şimdi bir kere nuru yaratan Allah. Allah’ı andıran Allah. Allah Kendisini andırdığına nur veriyor zaten. Kendisini zikredene nur veriyor. İstese de zaten öbür türlü o insanda öyle bir şey oluşmaz. Nurla Allah’ı anma aynı anda yaratılır. Güzellikle aynı anda yaratılır.
“İman hakikatleri hangi amaçla öğrenilmelidir?”
İman hakikati demek Allah’ın sanatını akılcı, bilimsel delillerle insanlara sunmak ve anlayacağı şekilde hazır, onu düşünmede zorlanmayacağı şekilde kavramasını sağlamak. Mesela hücrenin yapısını insanlar analiz edemez sen hazır verirsen o bilgiyi çok kolay alır. Mesela proteinin yapısını bilmez adam molekül yapısını bilmez, onun tesadüfen olamayacağını da bilmez sen ona anlattığında tamam der. Atomdaki harikalar, hücredeki harikalar, kainattaki. Arının hayatı, arının hayatını adam nereden bilsin? Kovanın içini bilemez, nasıl yaptığını bilemez. Hep bunlarda bilim gerekir. Bilim Allah’ın yaratma sanatını öğretme sanatıdır. Allah’ın sanatını öğretme sanatına bilim denir.
“Müslümanlar neden birlik olamıyor?”
Çünkü birisinin etrafında toparlanmaları gerekiyor. Birisi de yok. Çünkü Şii’nin etrafında toplanmıyor, Sünni kabul etmiyor, Vahabi de kabul etmiyor. Sünni de Hanefi’yse Şafi onun yanına gitmiyor. Maliki, Hanbeli de gitmiyor çünkü namazının geçersiz olacağını düşünüyor. Veyahut Nakşibendi oluyor yanaşmıyor veyahut Nurcu oluyor yanaşmıyor, Süleymancı oluyor yanaşmıyor. O zaman bir kişide birleşmeleri gerekiyor. O da imam Mehdi (as)’dir. Mehdi (as)’nin dışında Müslümanların birleşmesinin imkansız olduğunu Allah gösterdi. Mehdiyet’in dışında birleşmek mümkün değil.
“Futboldaki taraftar kavgalarını nasıl engelleyebiliriz?”
Yakışıklım o sevgisizlikten, merhametsizlikten oluyor ve gençleri dinsiz, ateist yetiştiriyorlar, Darwinist yetiştiriyorlar. Saldırganlık, ağzını burnunu kırma, küfür etme, aşağılama, hakareti de zaten bir hayat, hayat böyledir gibi gösteriyorlar. O çocuklara sevgiyi anlatan insanlar olmuyor, merhamet, şefkat anlatan olmuyor. Sevgi, şefkat, merhamet sevdirilmesi lazım. Spor kulüpleri sevgi, merhamet ve şefkat konusunda gençlere kapsamlı bir eğitim propaganda sistemi kurmaları lazım. Mesela büyük pankartlar açılması lazım “sevgi tek amaç, dostluk tek amaç, kardeşlik tek amaç, milletiz; biriz, beraberiz, birbirimizi seviyoruz.” Birçok böyle büyük pankartla sloganlar gençlere tekrar tekrar söyletilirse onlarda bu çok olumlu etki yapar. Ama tabii Darwinist, materyalist sistemin de, Darwinist eğitimin de durdurulması lazım. Çünkü sen adama “Hayvan” dersen, “hayvandan, mikroptan geldin” dersen o onu sevecek gücü bulamıyor kendi içinde. Ama “Allah’ın kulusun Hz. Adem’den gelen kardeşlersiniz” dersen o zaman sever. “Allah’ın ruhusun” dersen sever. Ama “Sen hayvansın, mikroptan geliyorsun” dersen “o zaman mikrobun yeri mikropluktur” diyor Allah esirgesin rezalet çıkartıyor bir kısmı.
Her Dönemde Münafık Konuşmaları Aynı Oluyor, Çok Manidar Bu
Peygamberimiz (sav) dönemindeki münafık ahlakına bakın şu döneme bakın aynı. “Bir gün Kureyş’in ileri gelenleri Hicr denilen yerde toplanmışlardı ben de orada bulunuyordum. Kureyşliler Allah Resulü hakkında konuşarak şöyle diyorlardı.” Peygamberimiz (sav) hakkında diyorlar bak dikkat edin haşa “Biz bu adamın işinde sabrettiğimiz kadar hiçbir şeye karşı sabır göstermedik.” On yıl, on beş yıl sabretmişler. Bak enayiliğinize, kerizliğinize doymayın. “Bu adam” diyor Peygamberimiz (sav) için bak “bu adam” yanında diyemiyor ama alçak “bizi akılsızlıkla itham etti” ahmaksın da onun için. “Babalarımıza, dedelerimize hakaret etti” diyor. Ahmaksa onlar onlara da tabii yapar. “Dinimizi ayıpladı” sapkın bir inançtasın, münafık inançtasın tabii ki ayıplar. “Birliğimizi bozdu” diyor “putlarımıza dil uzattı” bunların da putları oluyor. “Onun yaptığı bunca şeylere biz sabrettik.” Kureyşliler bunları konuşup dururken birdenbire Allah’ın Resulü görünüyor, yürüyerek geliyor. Hacer-ül Esved’i öpüyor. Sonra Kabe’yi tavaf etmek üzere yanlarından yürüyüp geçiyor. Kureyşliler Peygamberimiz (sav)’e laf atmaya başlıyorlar. Yine laf atıyorlar Peygamberimiz (sav) yine devam ediyor turlamaya, tur atıyor yine hakaret ediyorlar. Fakat Peygamberimiz (sav)’in aleyhinde konuşuyorlar yanından geçerken özellikle böyle çirkin laflar ediyorlar her seferinde Peygamberimiz (sav) hiç ses çıkartmıyor. Yine çirkin laf ediyor yine şey yapıyorlar. En sonunda diyor ki Peygamberimiz (sav) “Ey Kureyşliler sözlerimi duyuyor musunuz? Varlığım kudreti elinde olan Allah’a yemin ederim ki başınıza felaket gelecek” diyor. Ertesi gün Kureyşliler yine Hicr denilen yerde toplanıyorlar. Yine Peygamberimiz (sav) hakkında kötü konuşuyorlar bak münafığın vasfı. Sürekli aleyhte konuşuyor Peygamberimiz (sav) hakkında. Bu sefer de diyorlar ki “Muhammed’in size yaptıklarını, onun hakkında size verilen haberleri söyleyip duruyorsunuz. Aranızda Muhammed aleyhinde konuşuyorsunuz” diyorlar yani kendilerince eleştirip çirkin konuşuyorlar. Gıybet edip pis pis laflar ediyorlar. “Fakat gelip karşınıza dikilerek yüzünüze karşı kötü şeyler söylediği zaman ona dokunmuyor ve serbest bırakıyorsunuz” diyor Peygamber (sav)’i. “Niye ona saldırmıyorsunuz?” diyorlar münafıklara. Onlar böyle konuşup dururken yine Resulullah (sav) geliyor. Kureyşliler hemen oturdukları yerden fırlayarak etrafını sarıyorlar. Onun kendi yaptıkları ve dinleri hakkında söyledikleri sözleri” işte Peygamber (sav) “Münafık bunlar ahlaksız” deyip konuşuyor onlar hakkında. “Böyle hakkımızda bu sözleri söyleyen sen misin? Niye söyledin?” diye Peygamberimiz (sav)’e soruyorlar. Nebi Ekrem (sav) “Evet, bunları ben söyledim” diyor. Bundan üstüne hep birden Resulullah (sav)’a saldırmaya başlıyorlar. Hz. Ebubekir (ra) araya girmek istiyor. Hz. Ebubekir (ra)’e diyor ki “Sen bir kenara çekil” diyor. “Ben bunların hepsinin hakkından gelirim şimdi” diyor. Bakın dikkat edin bunu duyduklarında hepsi birden kaçıyor. “Sana hiç gerek yok” diyor “sen kenara çekil, hepsinin hakkından gelirim ben şimdi.” Halbuki köpek sürüsü gibi peygamberlere saldırıyorlar. Ama sopa yiyip ayrılacaklarını anladıkları için.
O zamanın münafıkları Peygamberimiz (sav)’e karşı çok küstahlar hep ismi ile hitap ediyorlar ve her hareketinin altında bir şey arıyorlar Peygamberimiz (sav)’in. Evliliklerinde, yemesinde, kıyafetinde, konuşmasında, cihat anlayışıyla, tebliğiyle ilgili diğer detaylar her şeyine çok çirkin bir üslupla karşılık veriyorlar bu mucize. Böyle sahtekar esnaflar olur ya üçkağıtçı bağlamacı o kafadalar üslup olarak öyle bir de Kuran’la konuşuyorlar işin hayret edecek yönü de o. Kuran’a, İslam’a düşman oldukları halde, Resulullah (sav)’a düşman oldukları halde o kinle, o iğrenç ruhlarıyla Peygamber (sav)’i çok çirkin bir üslupla eleştiriyorlar.
Ehli Beyti Şehit Eden Münafıkların İntikamını Hz. Mehdi (as) Alacaktır
Münafıkların intikamı hiç alınmadı 1400 yıldan beri alınmadı. Hz. Ali (kv)’yi şehit ettiler alınmadı. Ömer (ra)’i, Osman (ra)’ı ehli beyti şehit ettiler hiçbirinin intikamı alınmadı. Resulullah (sav) onu İmam Mehdi (as)’ye bıraktı. Toptan intikamın alınmasını İmam Mehdi (as)’ye bıraktı. Nasıl intikam alınırmış dünya bunu görecek. 2023’ler bu muhteşem intikamın nasıl olacağını gösterecek ilimle irfanla ve kanunla hukukla. Ve bir tane ehli beyt düşmanı kalmayacak, tek bir tane.
“Ortadoğu’nun galibi kim olur? Bu coğrafyada kim liderlik eder?”
Galip olan Allah söylüyor “Hizbu’l galibun” diyor. “Allah hizbidir galip olan” diyor. HazbAllah. Yani Müslümanlar. Yani Mehdiyet. Allah söylüyor. Ortadoğu’nun galibi tabii ki Mehdiyet’tir. Dolayısıyla Mehdiyet de Türkiye’de olduğu için Türkiye galip gelecek. 15 Temmuz’da galip olan Mehdiyet’ti. Bu harikaların meydana gelmesinin nedeni Mehdiyet’ti. Yoksa çok rahat galip gelirlerdi. Çok çok rahat. Ellerinde muazzam silahlar vardı. Denizden bombardıman düşünüyorlardı, mahvederlerdi İstanbul’u yani. Harp gemilerinden İstanbul’un dövüldüğünü düşün. Dehşet saçar, muazzam yangınlar çıkar. Ortalık birbirine girerdi. Bir de roketle de ayrıca büyük şehirleri vuracaklardı. Roket bombardımanı. 200 tank sırf İstanbul’dan girecekti, onlar engellendi. İstanbul’da 200 tank bir düşün ne demek? Ankara’da falan da öyle tank bölüklerinin hepsi durduruldu. Bu hepsi Mehdiyet’in bereketiyledir. Yoksa gelmiş geçmiş en büyük askeri darbe.
“Mehdi’yi buldum ne yapmam gerekir? Gidip tanışmalı mıyım?”
Vicdani kanaatine bağlı. Ben olsam tabii ki tanışırım. Yardımcı olmak için. Tanışıp tabii ki gidip musallat olmam. Ne yaparım? Kitap dağıtırım, tebliğ yaparım, İslam’ı anlatırım. Mehdi’yi, bulmuş olmak gidip ona yük olmak, bela olmak, musallat olmak anlamına gelmez. Yanlış anlaşılıyor. Mehdiyet’i ben mesela bulduğum kanaatindeyim ve bütün gücümle yardımcı oluyorum. Darwinizm’i anlatıyorum, materyalizmin geçersizliğini anlatıyorum. Darwinizm’in geçersizliğini anlatmak çok hayati bir destek Mehdiyet’e. Ama şahsıyla da karşılaşırsam elini öper peşinden giderim. Ama Mehdi’yi beklemek demek onu bulduğunda gidip ona musallat olup, iş çıkartıp ona zorluk çıkartmak anlamında anlaşılmamalı.
“Türkiye’de kaliteli müzik neden yok?”
Sanatın ruhu sevgi, sevgiyi öldüren deccal, sevgiyi öldürdü mü sanatı da öldürürsün, estetiği de öldürürsün, güzelliği de öldürürsün güzelliği öldürmeye çalışıyor mesela bak kadın güzelliğini istemiyor deccal alenen istemiyor “güzel olmayacaksınız” diyor. Dolayısıyla sanatçıların ruhunu da öldürdü deccal, onu yeniden şu an diriltiyoruz. Deccalin yok ettiği o ruhu yeniden diriltiyoruz deccali öldürerek, deccaliyeti öldürerek, yok ederek ilimle irfanla insanların ruhu Allah tarafından yeniden insanlara iade ediliyor yani ölüler diriliyor şu an. Sanat da öldürülmüştü, güzellik de öldürülmüştü yeniden diriliyor.
“Ahiretin varlığını nereden biliyoruz?”
Akış yani şu anki akıştan anlıyoruz, akşam ölüyoruz kalkıyoruz yine diriliyoruz, akşam ölüyoruz yine diriliyoruz, ölüyoruz diriliyoruz, ölüp diriliyoruz. Allah bu sistemi devam ettireceğini söylüyor zaten durması için de bir neden yok, teknik olarak da zaten yok olmaz yani var olan bir şey yok olmaz. Bir görüntü hiçbir şekilde yok olmaz, fizik açıdan yok olmuyor zaten. Şu ana kadar geçen hiçbir görüntü fizik olarak yok olmaz dolayısıyla gelecekteki görüntüler de yok olmuyor, sesler de yok olmuyor o yüzden fizik açıdan da bu sabit, açık bir gerçek olarak görünüyor ama tabii imandır asıl olan iman edilmesidir. Mesela rüyadan kalkıyoruz Aa diyoruz ne güzel aydınlandı ortalık birden, iyi ki rüya görmüşüz diyoruz hatta bazen rüyada insan rüyadan uyanıyor ama yine rüyada oluyor ta sonradan uyandığında anlıyor ki şey ama baya net uyanıyor, “ya Allah’a şükür” diyor “ne kadar farklı” diyor. “Rüyayla uyanıklık ne kadar farklı” diyor. “Allah korudu” diyor “eğer gerçek olsaydı ne olurdu kim bilir?” Diyor. Halbuki haberi yok derin uyku halinde yine ta sonradan uyanıyor. Ahiret de bir rüyadır bu rüyanın devamıdır ama daha nettir sadece o. Ama tabii müminin özelliği buna iman etmesi imanla ayrılır bilimsel olarak sadece kaybolmayacağını ispat edebiliriz görüntünün fizik olarak kaybolmaz, ses ve görüntü kaybolmaz. Ama bu akışı sağlayan bir güç olduğu açık görülüyor, bu görüntü akışını kesintisiz devam ettiren güç. Filmi sürekli gösteren bir güç var. Adam diyor ki: “Bu görüntü kesildiğinde kesilirse bir daha gelmez” diyor. Seninki bir iman, gelmez demen bir iman. Ben de gelecek diyorum, benimki de bir iman, benimkinin delili var çünkü ben akışı görüyorum muntazam devam ediyor, seninkinin iddianın bir anlamı yok, gelmez demenin bir anlamı yok, bir delil gösteremezsin. Burada bir akış olduğu için benim dediğim mantıklı, kesintisiz gidiyor çünkü ve şuurlu bir varlık tarafından üretiliyor, şu ana kadar üretilmiş, yaratılmış ondan sonrası niye yaratmasın, niye devam ettirmesin? Bir mantığı olmuyor, o ana kadar yarattığına göre. Çünkü bardak yaratıyor, televizyon yaratıyor, mikrofon yaratıyor, kaşık, çikolata, sehpa, masa her şey tek tek amaçlı olarak yaratıyor bu güç. Sandalye yaratıyor, nefes alma, hücre, göz her şey yaratıyor, birdenbire kesip yokluk meydana geliyor amaç ne? “Bilmiyorum” diyorsun. Bu kadar şuurlu bir güç, bu kadar detay halıların içindeki kromozomlara kadar teker teker yaratacak yani milyonlarca, trilyonlarca detay yaratacak trilyonlarca detaya ait görüntü zınk diye birdenbire kesilecek duracak. Amaç ne diyeceksin? Hiçbir amacı yoktu diyeceksin. Bardağın amacı olacak, televizyonun amacı olacak, ayakkabının amacı olacak yaratılmanın amacı olmayacak adamın iddiasına göre, bu çok münasebetsiz bir şey. Bu açık her şeyin bir amacı olduğuna göre yaratılmanın da bir amacı olmuş oluyor, amacı olunca kesilmesinin bir amacı kalmamış oluyor. Kesilme amacından bahsedemezsin yani her şeyin yaratılmanın bir amacı olduğuna göre yaratılmanın devamı mecburi olmuş oluyor ikinci bir ihtimal olmaz. Çünkü yaratma amacıyla muazzam çelişki meydana gelir o zaman, her şeyin bir amacı olduğuna göre devamın mecburiyeti mevzubahis olmuş oluyor ikinci bir ihtimal olmaz o zaman.
“Müslüman yirmi dört saatini nasıl geçirmelidir?”
Uykuda sorumlu olmayız ama uyanıkken kalbimiz hep Allah’la beraber olacak, dikkatlice Allah’tan ayrılmayacağız. Sevgiyle, saygıyla hep Allah’la beraber olacağız, Allah’ın en beğendiği budur, doğru olan da budur, vicdanlı olan da budur, normal hayat da budur bunun dışında normal hayat olmaz.
“İnkarcıların dine karşı yaklaşımları nasıldır?”
Normal prosedüründe zaten normal yaratılışında karşı olmaları gerekiyor, o karşı olmayı da Allah yaratır yani detaylarıyla karşı olurlar, karşı olur ki Müslüman mücadele edebilsin. Kafir olmadan, münafık olmadan Müslümanlık olmaz. Kafirle, münafıkla mücadele etmiyorsa Müslümanlık başka bir türlü olur, mutlaka mücadele için onlar gerekir. Münafık ve kafir Müslümanın hem birlikte olmasını sağlar, azim gücünü, atak gücünü artırır, şevkini artırır, mücadeledeki yöntem açıklığını genişletir, derinleştirir, sevabını çok artırır, zekası, aktivitesi çok açılır müminin, basiret, feraseti açılır. Münafık olmadan cennet olmaz, münafık müminin cennetini açar, genişletir, derinleştirir.a