BİR AYET BİR HADİS
Sana Kitab’ı indiren O'dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.(Ali İmran Suresi, 7)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539)
SAYIN ADNAN OKTAR DİYOR Kİ..
Kişiye bir zarar geldiğinde dua nasıl? Mükemmel. Allah'a bağlılık nasıl? Mükemmel. Saygı nasıl? Mükemmel. Ama bela gelmiş. Bela gelmeden motive olmuyor. Belanın gelmesini niye bekliyorsun? Sürekli o bela geldiğindeki halinde olmak durumundasın.
(A9 TV; 13 Haziran 2015)
ALLAH'IN İSİMLERİ
Karib: Yakın olan
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)
Allah'ı gereği gibi tanımayanlar ve Kuran ayetlerinden uzak yaşayanlar, Allah'ın varlığı hakkında çok puslu, gerçekten yetersiz bilgi ve düşüncelere sahiptirler. Bu kimselere sorulduğu zaman "yeri ve gökleri yaratan Allah'tır" derler. Fakat insanı en ince ayrıntısına kadar planlayıp, en güzel surette yaratan Allah'ın göklerde olduğunu ve kendilerinden çok uzakta bulunduğunu zannederler. Halbuki Allah Katından gönderdiği ayetlerle Kendisi'ni kullarına tanıtır. İnsana ne kadar yakın olduğunu Kaf Suresi'nin 16. ayetinde şöyle bildirir:
Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16)
Öyle ki "iki kişi konuşurken üçüncüsü Allah'tır, üç kişi konuşurken dördüncüsü Allah'tır." Bir insan fısıldasa da Allah onu duyar, yerinden kıpırdasa bile onu görür. Allah kişinin içinden geçen her düşünceyi bilir. O uyurken de, yürürken de, konuşurken de Allah yanındadır. O bütün bunları yaparken Allah'ı yanında göremez, fakat Allah onu görür.
... Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, (duaları) kabul edendir." (Hud Suresi, 61)
De ki: "Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakın olandır." (Sebe Suresi, 50)
EVRİM SAHTEKARLIKLARI
Darwinistlerin 'ortak ata' aldatmacası
Savundukları teoriden utanç içinde olan Darwinistler, şimdi “maymundan geldik” iddiasını örtbas etmeye çalışıyorlar. Darwin’i de korumaya alarak, “aslında Darwin de maymundan geldik dememişti, ortak bir atadan bahsetmişti” diye ortaya çıktılar. Darwinist yayınlar, birdenbire bu aldatmacaya sahip çıktı ve “maymunlar atamız değil, kuzenlerimizmiş” gibi saçmalıkları manşetten vermeye başladılar. Darwinistler, mantık dışı iddiaları nedeniyle artık daha fazla küçük düşmemek için yepyeni şeyler uyduruyorlardı, fakat uydurdukları şeyler onları daha fazla küçük düşürdü.
“İnsanın (hayali) atası maymun değil, ortak bir ataydı” diyerek kendinizi küçük düşürüyorsunuz. Tarif ettiğiniz şey, sonuçta maymuna benzeyen garip bir varlık değil mi? Ve bu canlı, sizin iddianıza göre, maymuna benziyor mu, benzemiyor mu? Anlaşıldığı kadarıyla benziyor. Şu durumda, buna maymun veya başka bir şey denmesi ne fark edecek? İnsana benzeyen vahşi bir hayvan değil mi kastettiğiniz. Eğer içiniz rahatlayacaksa buna “taymun” diyelim. Bunun adı “taymun” olduğunda bu saçma iddianız kurtulacak mı?
Demagojiyi bırakın! Bu tümüyle ilkel bir düşüncedir. Maymuna benzer garip bir mahluku “ortak ata” ilan edip, “aslında maymundan değil ortak atadan geldik” diye ortaya çıkmak oldukça küçük düşürücü bir harekettir. Bahsettiğiniz bu hayali garip mahluku tanımlamak için insanlar ona “maymun” diyorlar. Bu canlı gorile de benzer, şempanzeye de, primata da. Fakat genel tanım olarak maymun olarak nitelendirilmiştir. Bu sözün bir varlığı tanımlamak için kullanılan herhangi bir söz olduğunu anlamazlıktan gelip “biz aslında böyle demedik” demek olmaz. İnsana çok benzeyen bir sürü maymun olmuştur. Örneğin, Homo habilis olarak tanımlanan maymun türü, yapısal olarak insana oldukça benzerlikler gösterir. Ama bu canlı, vücudu tüylerle kaplı, keskin dişleriyle oraya buraya saldıran, hatta kendi türdeşinin etini yiyen tam bir maymun, yani bir hayvandır. Belli açılardan insana benzerliği bir şey değiştirmemektedir.
İnsan, tamamen farklı bir varlıktır.
İnsan, aklı ve şuuru olan, görüntüyü görüp algılayan, bunlar üzerine düşünüp yorum yapan, muhakeme ve yargıya sahip olan, yani RUH SAHİBİ BİR VARLIKTIR. Bir canlının “insan” olabilmesi için onun, “benim” diyen, kendi varlığının farkında olan RUH SAHİBİ bir varlık olması gerekir. Ruh, bir kediye bile verilse, o varlık kedi görünümünde insan olur. İnsanı diğer canlılardan ayırd eden şey, yalnızca, sahip olduğu ruhtur. Bunu anlamazlıktan gelmeyin!
İMAN HAKİKATİ
Çift gözle tek görüntü
AHİR ZAMAN - MEHDİ (a.s) - İSA (a.s)
Allah, Peygamberimiz (sav)'a Miraç’ta Hz. Mehdi (as)'ı göstermiş ve Mehdi (as)'ı sevdiğini bildirmiştir
Abdullah bin Ömer bin Hattab'den: Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
“Miraç gecesi Allah azze ve celle bana şöyle vahyetti: "Ey Muhammed! Onları görmek ister misin?" "İsterim ya Rabbim!" dedim.
Şöyle buyurdu: "Öyleyse biraz ilerle." Biraz ilerleyince Ali bin Ebu Talib'i gördüm. Sonra Hasan, Hüseyn, Ali bin Hüseyn, Muhammed bin Ali, Cafer bin Muhammed, Musa bin Cafer, Ali bin Musa, Muhammed bin Ali, Ali bin Muhammed, Hasan bin Ali ve HÜCCET-İ KAİM'İ GÖRDÜM. MEHDİ ONLARIN İÇİNDE PARLAYAN YILDIZ GİBİYDİ.
Dedim ki: "Ey Rabbim! Kimdir bunlar?"
Şöyle buyurdu: "Onlar imamlardır. BU DA KAİM (KIYAM EDİCİ) DİR. Helalimi helal edecek, haramımı ise haram edecektir. Düşmanlarımdan da intikam alacaktır. EY MUHAMMED, ONU SEV, ÇÜNKÜ BEN ONU SEVİYORUM, ONU SEVENİ DE SEVİYORUM." (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s.97)
KURAN TEFSİRİ
Alak Suresi'nden ayet açıklamaları
TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ
Bediüzzaman'ın İttihad-ı İslam ile ilgili sözleri -türkçeleştirilmiş-
1.
HAKİKATİN SESİ
27 Mart 1909
Hz. Muhammed (a.s)’ın yolu, şüphe ve hileden münezzeh olduğundan, şüphe ve hileyi ima eden gizlemekten de müstağnîdir. Hem de o derece büyük ve geniş ve her şeyi kuşatan bir gerçek, özellikle bu zaman ehline karşı hiçbir sebeple saklanmaz. Okyanus nasıl bir testide saklanacak! DEFALARCA SÖYLÜYORUM Kİ, İSLAM BİRLİĞİ GERÇEĞİNDE OLAN İTTİHAD-I MUHAMMEDÎNİN (A.S.M.), BİRLİK YÖNÜ ALLAH’IN BİRLİĞİNE İMAN VE ONDAN BAŞKA İLAH OLMADIĞINI TASDİK ETMEKTİR. AHD VE YEMİNİ DE ÎMANDIR. DAHİL OLANLARI, TÜM MÜ'MİNLERDİR. TÜZÜK METNİ, PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)‘İN SÜNNETİDİR. YASASI, EMİRLERİ, KANUNLARI VE ŞERİATIN YASAKLADIĞI ŞEYLERDİR. BU BİRLİK; GELENEKTEN, ALIŞKANLIKTAN DEĞİL, İBÂDETTİR. GİZLENMEK, KORKMAK; İKİ YÜZLÜLÜKTENDİR. FARZDA GÖSTERİŞ, YOKTUR. BU ZAMANIN EN BÜYÜK FARZ VAZÎFESİ, İSLAM BİRLİĞİDİR. BİRLİĞİN HEDEF VE MAKSADI; O KADAR UZUN, KOLLARA AYRILMIŞ, HER ŞEYİ KUŞATAN, KARAR YERLERİNİ VE İSLAMIN İBADET YERLERİNİ BİRBİRİNE BAĞLAYAN NURANİ BİR SOYU HAREKETE GEÇİRMEKLE, ONUNLA BAĞLANMIŞ OLANLARI UYARMA VE YÜKSELME YOLUNA BİR İSTEK VE VİCDANİ EMİR İLE SEVK ETMEKTİR. BU BİRLİĞİN YOLU MUHABBETTİR. DÜŞMANLIĞIMIZ İSE, CEHALETE, İKİ YÜZLÜLÜĞE VE MÜNAFIKLIĞADIR. MÜSLÜMAN OLMAYANLAR EMİN OLSUNLAR Kİ, BU BİRLİĞİMİZ, BU ÜÇ VASFA KARŞI ÇIKMAKTIR. MÜSLÜMAN OLMAYANA KARŞI HAREKETİMİZ İKNÂDIR. ZİRA ONLARI MEDENÎ BİLİRİZ. VE İSLÂMİYETİ SEVGİLİ VE YÜCE GÖSTERMEKTİR. Zira onları insaflı zannediyoruz. Lâübaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir yabancıya sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu birliğe araştırarak dahil olanlar, onları (yani laubalileri) taklit edip çıkmazlar. İttihad-ı Muhammedî aleyhissalâtü vesselâm olan İslam Birliğinin fikirlerini, meslek ve gerçeğini halkın fikirlerine arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa etsin, cevaba hazırız.
Farsça ibâre: Cihânın bütün arslanlarının bağlandığı bu zinciri hilekâr bir tilkinin koparmasına imkân var mıdır? (Hutbe-i Şamiye, Sâdâ-yı Hakikat, s. 94)
2.
...O ZATIN ÜÇÜNCÜ VAZİFESİ, İSLAM HALİFELİĞİNİ İSLAM BİRLİĞİNE BİNA EDEREK, DİNDAR HIRİSTİYANLARLA İTTİFAK EDİP İSLAM DİNİNE HİZMET ETMEKTİR. BU VAZİFE, PEK BÜYÜK BİR SALTANAT VE KUVVET ve milyonlar fedakârlarla uygulanabilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetlidir. Fakat o ikinci, ÜÇÜNCÜ VAZİFELER PEK PARLAK VE ÇOK GENİŞ BİR DAİREDE VE ŞAŞAALI BİR TARZDA OLDUĞUNDAN, herkesin ve halkın gözünde daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin açıklamaya muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve siyasetçileri telaşa verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki yönlerine atılırlar. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 9)
3.
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ruh-u canımızla mübarek bayramınızı tebrik ediyoruz. İNŞAALLAH, İSLAM ALEMİNİN DE BÜYÜK BİR BAYRAMINA YETİŞİRSİNİZ. BİRLEŞİK İSLAM CUMHURİYETLERİNİN MUKADDES ANAYASASININ KAYNAĞI OLAN KUR'ÂN-I HAKÎM, GELECEĞE TAM HÂKİM OLUP İNSANLIĞA TAM BİR BAYRAMI GETİRECEĞİNE ÇOK DELİLLER VAR. ... (Emirdağ Lahikası, s. 315)
4.
BEŞİNCİ OLARAK: ŞİMDİ BU ZAMANDA EN BÜYÜK TEHLİKE OLAN İNANÇSIZLIK VE DİNSİZLİK VE ANARŞİLİK VE MADDECİLİĞE KARŞI YALNIZ VE YALNIZ TEK BİR ÇARE VAR. O DA KUR'ÂN'IN HAKİKATLERİNE SARILMAKTIR. YOKSA KOCA ÇİN'İ AZ BİR ZAMANDA KOMÜNİSTLİĞE ÇEVİREN BELÂ VE MUSÎBETLER, SİYASÎ, MADDÎ KUVVETLERLE SUSMAZ. YALNIZ ONU SUSTURAN KURAN’IN HAKİKATLERİDİR.
Rehber Risalesindeki Kadir gecesi meselesi, şimdi hem Amerika, hem Avrupa'da etkileri görülüyor. Onun için, şimdiki bu hükûmetimizin asıl kuvveti, kuran’ın gerçeklerine dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla, yedek kuvveti olan üç yüz elli milyon islam kardeşliği ile islam birliği dairesinde kardeşleri kazanır. ESKİDEN HIRISTİYAN DEVLETLERİ BU İSLAM BİRLİĞİNE TARAFTAR DEĞİLDİLER. FAKAT ŞİMDİ KOMÜNİSTLİK VE ANARŞİSTLİK ÇIKTIĞI İÇİN, HEM AMERİKA, HEM AVRUPA DEVLETLERİ KUR'ÂN'A VE İSLAM BİRLİĞİNE TARAFTAR OLMAYA MECBURDURLAR... Kardeşiniz Said Nursî (Emirdağ Lâhikası, s. 297)