BİR AYET BİR HADİS
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)
"Siz doğruluğa devam ediniz, çünkü doğruluk muhakkak sahibini hayırlara eriştirir. İyilikler de cennete hidayet eder, götürür. Doğruluğa devam ettikçe ve doğruyu aradıkça Allah Teala'nın indinde sıddik olarak yazılır. Yalandan sakınınız, muhakkak yalan insanı fücura götürür, fücur ise ateşe yani cehenneme götürür, kul yalana devam ettikçe ve yalanı aradıkça indi İlahi'de yalancı yazılır." (Mehmed Zahid Kotku, Hadislerle Nasihatlar, Cilt 1, s.279; Buhari ve Müslim'den)
SAYIN ADNAN OKTAR DİYOR Kİ..
Maddeden olmayan beynin içinde ses oluşuyor. Dışarıda ses yok. Ama maddeden olmayan beynin içinde ses oluyor, ışık oluyor. Dışarıda tat diye bir şey yok. Tat beynin içinde oluşuyor. Ama etten beyin değil bu. Nurdan olan beyin. Nurdan olan beyinle biz konuşup düşünüyoruz.
(A9 TV; 15 Haziran 2015)
ALLAH'IN İSİMLERİ
Kadim: Önceden yapan, önceden bildiren
(Allah buyurur:) "Benim huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim." (Kaf Suresi, 28)
Allah sonsuz adalet sahibidir. Kendisi'ne kulluk etmeleri için yarattığı insanlara elçiler yollamış, elçileri vasıtasıyla onları uyarıp korkutmuştur. Yine elçilerine indirdiği hak kitaplarla onlara doğruyu yanlıştan ayıracak bir anlayış vermiş, yapmaları gereken ibadetleri açıklamış, hoşnut olacağı ahlakı tarif etmiştir. Ve yine kitaplarında gaybtan haberler vermiş; ölümün insanları apansız yakalayabileceğini, tüm kainatın yok olacağını, kıyametin yaklaşarak gelmekte olduğunu, hesap gününde tüm insanların 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar bile haksızlığa uğratılmadan' hesap vereceklerini, dünyada Kendisi'ne kulluk etmeyenlerin ahirette cehennem azabıyla karşılaşacaklarını bildirmiştir.
Kuşkusuz tüm bu bildirilenler Allah'ın insanları önceden uyarmasıdır. Nitekim Allah "Hayır; çünkü o (Kur'an), bir öğüttür. Artık dileyen, onu 'düşünüp-öğüt alsın." (Abese Suresi, 11-12) ayetleriyle, insanların Kuran ile öğüt alıp doğru yolu bulabileceklerine dikkat çekmiştir. Ayrıca Allah diğer ayetlerinde nankörlük edenlerin uğrayacakları sonu ve geçmiş kavimlerde yaşamış inkarcıların başlarına gelenleri detaylarıyla tarif etmiş ve onların bu durumundan kullarının ibret alması gerektiğini bildirmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Yalanlamakta olan nimet (refah ve servet) sahiplerini sen bana bırak ve onlara az bir süre tanı. Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır: Boğazı tıkayıp kalan bir yemek ve acı bir azab vardır. (Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur. Şüphesiz size, üzerinize şahid olacak bir elçi gönderdik; Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi. Fakat Firavun elçiye isyan etti, Biz de onu pek vahim bir tarzda (azabla) yakalayıverdik. Eğer inkar edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız? Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir. Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir. (Müzzemmil Suresi, 11-19)
Elbette Allah'ın uyarıp korkutmaları sonucunda yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi 'dileyen Rabbimiz'e bir yol bulabilir'. Ama tüm bunlara rağmen yüz çevirmekte olanlar için de acıklı bir azap hak olmuştur. Çünkü Allah en adil şekilde karşılık verendir.
EVRİM SAHTEKARLIKLARI
Ardipithecus Ramidus Kaddaba masalı
2001 yılında, California Üniversitesi antropologlarından Haile Selaisse'nin Etiyopya'da bulduğu ve Ardipithecus ramidus kaddaba ismi verilen fosilin insanın ilk atası olduğu iddia edildi ve hatta fosilin evrimcilerin 150 yıldan beri bulmayı umdukları yarı insan-yarı maymun bir yaratık olduğu öne sürüldü. 12 Temmuz 2001 tarihli Nature ve 13 Temmuz 2001 tarihli Science dergilerinde duyurulan habere, Time gibi dergilerde de sayfalarca yer verildi.
Ancak söz konusu fosille ilgili haberlerde birçok çelişki yer almaktaydı ve evrimciler dahi bu canlı fosilini insanın sözde evriminde bir ara fosil olarak kabul etmenin tartışmalı olacağını kabul etmekteydiler.
Örneğin araştırmanın sonuçlarının yayınlandığı Nature dergisinin kıdemli editörü Henry Gee tarafından derginin 12 Temmuz 2001 tarihli sayısında kaleme alınan "Return to the Planet of Apes" (Maymunların Gezegenine Dönüş) başlıklı makalede, bu kalıntılardan yola çıkılarak böyle bir tanımlamanın tartışmalı olacağı belirtilmiştir:
A. r. kadabba'nın bir alt tür olarak tanımlanması ihtilaflı olacaktır...
Buna rağmen, tamamen evrimci önyargılara dayalı olarak, fosil "ilkel" insan türü diye yorumlanmış ve evrim soy ağacında boş kaldığı düşünülen bir yere yerleşmesi daha uygun görülmüştür.
Henry Gee'nin eleştirisinde, söz konusu evrimci yorumların neden gerçekleri yansıtmadığı da açıklanmıştır. Gee, bu kemiklere bakıldığında, bu canlıların yaşam stilleri, davranışları hakkında pek çok ihtimalden bahsedilebileceğini, ancak bunların hiçbir şekilde bilim açısından tatmin edici açıklamalar olamayacağını belirtmektedir;
Öne sürülecek bu ihtimallerin tatmin edici olup olamayacağı ise başlı başına bir sorundur.
Kısacası dile getirilen bu gerçekler, şempanze ile insan arasındaki sözde evrim ilişkisinin dayanaksız olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Şimdi bu fosille ilgili evrimci bilim adamlarının sergiledikleri çelişkileri sırasıyla inceleyelim.
1. Kemikler birbirinden kilometrelerce uzakta ve farklı tarihlerde bulunmuştur:
Bulunan fosil yedi kemik parçasından ve 4 dişten oluşmaktadır. Time dergisi, tek bir ayak parmağı kemiğini göstererek, "bu kemik canlının iki ayak üzerinde durduğunu gösteriyor" iddiasında bulunmaktadır. Ancak 8 sayfalık yazının son sayfasında bu ayak parmağı kemiğinin, diğer kemiklerden 16 km (10 mil) ileride bulunduğu belirtilmektedir. Nature'daki orijinal rapor incelendiğinde daha da vahim bir durumla karşılaşılmaktadır. Bu raporda, Ardipithecus'un kemiklerinin aslında "1997 yılından itibaren 5 farklı bölgeden 11 farklı insanımsı örneğinden" toplandığı açıklanmaktadır. Ayak parmağı kemiği ise 1999 yılında bulunmuştur ve diğer bulunan kemiklerden de 0.6 milyon yıl daha gençtir. Yani tüm bulunan kemikler aynı canlıya ait değildir ve hatta aynı dönemde yaşayan canlılara da ait değildir. Bu şekilde toplanmış kemiklere bakarak bir canlının özellikleri hakkında yorumda bulunmak ve bu canlıyı insanın evriminde bir yerlere yerleştirmeye çalışmak, bilimsellikle ilgisi olmayan bir propagandadan başka bir şey değildir.
2. Fosilin diş yapısı hayali insanın evrimi ağacı açısından çelişkiler içermektedir:
A. r. kaddaba, morfolojik açıdan Tim White'ın 1992 yılında bulduğu Ardipithecus ramidus isimli fosil ile benzerlikler taşıdığı için Ardipithecus grubundan sayılmıştır. Ancak, fosilin diş yapısı bu gruplandırma için önemli bir çelişki oluşturmaktadır. Çünkü bulunan fosil, 1992 yılında bulunan fosilden 1.5 milyon yıl daha yaşlıdır. Ancak Time dergisinde de belirtildiğine göre, 4.4 milyon yıllık Ramidus'un dişleri 5,8 milyon yıllık kadabba'nın dişlerinden daha fazla maymunsu özellikler göstermektedir. Yani genç olan fosilin dişleri yaşlı olana göre daha çok maymunsu özelliğe sahiptir. Oysa evrim teorisine göre, zaman ilerledikçe maymunsu özellikler giderek kaybolmalıdır. Evrimciler tarafından önemsiz bir bilgi gibi aktarılan bu gerçek, söz konusu maymun-insan hayali sıralamasının tutarsızlıklarla dolu olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Antropoloji profesörü ve Arizona State Üniversitesi'nde İnsan Kökenleri Enstitüsü direktörü olan Donald Johanson, bu konuda yapılan önyargılı sınıflandırmayı şöyle ifade etmektedir:
3. Bu canlı soyu tükenmiş bir şempanze türüdür
Bazı evrimciler Ardipithecus'un insanlar ve şempanzeler arasındaki zincirin bir halkası olduğunu kabul etmektedirler. Ancak Henry Gee bu fosilin insandan çok şempanzeye benzediğini belirtmektedir.
Science dergisinin 13 Temmuz 2001 tarihli sayısında söz konusu fosille ilgili yayınlanan yazıda George Washington Üniversitesi'nden Bernard Wood'un şu yorumuna yer verilmektedir:
Bu bulguyu insan veya şempanze atası kategorilerinden birine sıkıştırma zorunluluğu hissetmek bir hatadır.
Time dergisinde ise Wood'un şu sözlerine yer verilmektedir:
Bu bir hominid ata ya da şempanze ata olarak sınıflandırılması mümkün olmayan bir yaratığın ilk örneğidir. Fakat bu onu her ikisinin de ortak atası yapmaz. Sanırım kuyruğu bu eşeğin üzerine tutturmak çok zor olacak.
Evrimciler, soyu tükenmiş maymun türlerini insan ile şempanze arasındaki zincirin bir parçası olarak göstermeye çalışırlar. Kuyruksuz maymunun Latince karşılığı olan "-pithecus" eki ile isimlendirilen bu canlılar, aslında türü tükenmiş kuyruksuz maymunlardır ve insanın evrimi için hiçbir delil teşkil etmezler. İnsanın sözde atası olarak belirtilen fosiller gerçekte soyu tükenmiş şempanzelerdir. Örneğin en ünlü "-pithecus" örneği olan Lucy'nin (Australopitpecus afarensis) şempanzelerle aynı büyüklükte bir beyni vardır, kaburgaları ve çene kemiği şempanzelerle aynı şekildedir, kolları ve bacakları canlının bir şempanze gibi yürüdüğünü göstermektedir. Hatta leğen kemiği de şempanzelerinki gibidir. (Richard Allan & Tracey Greenwood, Primates and Human Evolutionin the textbook: Year 13 Biology 1999. Student Resource and Activity Manual, (Biozone International. Printed in New Zealand.) , s. 260)
Fosil biliminde dünyanın en saygın otoritelerinden biri olarak gösterilen John Mastropaolo ise ayak parmağını kendisi inceleyip durumdan emin olmak istedi; kadabba'nın parmağını, insan, şempanze ve babun parmağıyla kıyasladı. Anatomik kriterleri matematiksel açıdan karşılaştıran Mastropaolo'nun vardığı sonuçlar çok farklıydı. Parmak, şempanze ve babun parmağıyla benzeşmiyordu. İnsan parmağıyla arasındaki benzerlik de yetersizdi. Mastropaolo'nun bulguları Amerikan Fizyoloji Derneği'nin düzenlediği San Diego konferansında 27 Ağustos 2002'de açıklandı. Yazının sonuç bölümünde iki ayak üzerinde yürüyen evrimsel ata saptamasının hayalgücüne dayandığı şöyle belirtiliyordu:
Fosil kemikleri üzerinde yapılan objektif soy analizleri, Haile-Selassie'nin çıkarımlarının zoraki spekülasyonlar olduğunu ispatlamaktadır.
Sonuç olarak, söz konusu Ardipithecus ramidus kadabba fosili de Nature dergisinde de belirtildiği gibi şempanzeye benzemektedir ve insanın kökeni ile hiçbir ilgisi yoktur.
5.5 milyon yıllık fosilleri 4.4 milyon yıllıklarla aynı türlerin üyeleri olarak yan yana koyduğunuzda, bunların bir ağaç üzerindeki ince dallar olabileceklerini dikkate almazsınız. Herşey düz bir çizgide olmaya zorlanmıştır.
İMAN HAKİKATİ
Bitkilerdeki biyolojik saat
AHİR ZAMAN - MEHDİ (a.s) - İSA (a.s)
Kehf Ehli’nin yaşamlarından alınacak bazı dersler
Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." (Kehf Suresi, 19)
Ayette ilk olarak Müslümanların, karşılaştıkları olaylarda bir karara varmadan kendi aralarında istişare etmelerinin önemine dikkat çekilmektedir. Bunun yanı sıra ayette Kehf Ehli'nin mağarada ne kadar süre kaldıklarıyla ilgili aralarında bir konuşma geçtiği de aktarılmakta, ardından ise bir kişinin "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir" dediği bildirilmektedir. Burada önemli olan husus, anlaşılmayan ya da sonucu bulunamayan herhangi bir konu olduğunda, müminlerin hemen "Allah bilir" deyip, hayır ve hikmeti Allah'a bırakmalarıdır. Çünkü gaybı sadece Allah bilir.
Kehf Suresi'nin 19. ayetinde müminlere bazı işaretlerde daha bulunulmaktadır. Bunlardan birincisi müminlerin alışverişe gönderdikleri kişiden herhangi bir yiyecek değil, temiz yiyecek istemeleridir. Ayrıca dikkat çekilen diğer bir husus da müminlerin yiyecek almak için şehri tercih etmeleridir. Bunun nedeni şehirde çok daha geniş imkan ve seçim alternatifi olması olabilir.
Ayette müminlere bir başka hatırlatmada daha bulunulmaktadır. Bu da müminlerin her zaman için nezaketli ve saygılı olmalarıdır. Bu, Allah'ın Kuran'da bildirdiği güzel ahlakın bir gereğidir.
Kehf kıssasında ayrıca Müslümanların ahir zamanda daha ziyade evlerinde bulunacaklarına işaret ediliyor olabilir. Bunun nedeni de, komünizm, faşizm gibi din dışı ideolojilerin hakim olduğu bu büyük fitne döneminde, dışarı çıkıp hedef haline gelmemek, dikkat çekmemek olabilir. Ayette aynı zamanda müminlerin gerektiği durumlarda, uzun zaman evlerinde kalarak kendilerini ilim ve bilgi yönünden geliştireceklerine dikkat çekiliyor olabilir. Nitekim Peygamberimiz (sav)'in de ahir zaman konusunda kendisinden tavsiye isteyenlere, "… evlerinizin yiğiti olunuz, oradan ayrılmayınız!" ve "evinden dışarı çıkma!" şeklinde tavsiyelerde bulunduğu bildirilmektedir. (Muhammed B. Resul Al-Hüseyni, Kıyamet Alametleri, Mütercim: Naim Erdoğan, 7. baskı, Pamuk Yayınları, s. 155-156)
Kehf Ehli kendilerini gizlemek zorunda kalmışlardır
Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız." (Kehf Suresi, 20)
Bu ayette "taşa tutarlar" ifadesiyle terörist bir karakter tarif edilmektedir. Günümüzde de dinsiz ideolojilerin etkisi altında kalan insanlarda bu karakter açıkça görülür. Örneğin komünist ideolojiyi benimseyen teröristler, vatanı korumak için cansiperane mücadele eden devlet görevlilerine, polislere ve jandarmalara, sadece devlete olan düşmanlıkları nedeniyle taş atmakta, saldırmaktadırlar. Bunu yapmalarındaki amaç ise bu kişileri yıldırmak, güçlerini azaltmaktır. Bu yolla komünizm taraftarları, kendi din düşmanı ideallerini gerçekleştirebilmeyi, ülkelerini kaosa ve kargaşaya sürükleyerek komünist bir sistemi hakim etmeyi amaçlamaktadırlar.
Bu yüzden ahir zamanda insanların, dünyaya beladan başka bir şey getirmeyen kanlı ideolojilerden uzak durmaları, din aleyhtarı ideolojilerin provokasyonlarına, kışkırtmalarına kanmamaları, bozguncuların tarafında yer almamaları son derece önemlidir.
KURAN TEFSİRİ
Araf Suresi'nden ayet açıklamaları: Müslüman samimi ve dürüst olmalıdır
TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ
Türkiye’yi Bölme Çabaları Mehdiyetin Gölgesi Altındaki Ülkemizde Başarısızlıkla Sonuçlanacaktır
İnsana sevgi duymanın, güzel ahlakın, şefkatin ve merhametin önemini bilerek yetişen nitelikli bir gençlik yerine Darwinist eğitimden geçirilmiş gençlik konulduğunda sonuç toplumsal yıkımdır. Komünizm gibi insanlık dışı ideolojilere taraftar toplamak için ilk yapılan, sözde “insanın, doğanın ve tesadüflerin ürünü bir cins hayvan olduğu” yönündeki asılsız Darwinist iddiaları toplumlara benimsetmektir.
Darwinist toplumlarda vefanın, sadakatin, şefkatin, fedakarlığın hiçbir önemi yoktur. Din, aile, millet, bayrak gibi kavramlar da birşey ifade etmemektedir. Bölücü terör örgütü de, terörist olarak yetiştireceği kişilere öncelikle diyalektik materyalizm ve bu felsefenin temeli olan Darwinizm eğitimi vermektedir. Dolayısıyla bunlara karşı etkili ve kararlı bir fikri mücadele ve propaganda yürütülürse Marksist-komünist terörün önü alınabilir. Türkiye komünist terörle yok edilmek istenmektedir. Bunun çaresi komünizmin zemininin yok edilmesidir. Bu zemin ise Darwinizm’dir.
Sadece askeri ve polisiye tedbirlerle soruna köklü bir çözüm getirebilmek mümkün değildir. Marksist-komünist ve Darwinist öğretilerle beyinleri yıkanarak milletimize karşı kışkırtılan insanlar, ancak bu çarpık ideolojilerin gerçek yüzleri ortaya konup, dayandıkları felsefelerin çarpıklığı gözler önüne serilirse bu kitlesel hipnozdan kurtarılabilirler.
Nitekim Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın birinci vazifesinin, maddecilik fikriyle yani (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’ı inkar üzerine kurulmuş Darwinist, materyalist ve ateist felsefelerle ilmi mücadele etmek ve bu felsefelerin insanlar üzerindeki etkisini tam anlamıyla kaldırmak olacağını şöyle belirtmiştir:
Türk-İslam Birliği ülkelerin siyasi sınırlarına, özgürlüklerine ve inançlarına karışmayan, fakat herkesin zevkle büyük bir arzuyla bir arada olmayı isteyeceği bir gönül birliğidir. 21. yüzyıl, Allah’ın izniyle, Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın önderliğinde kurulacak büyük bir manevi gücün tekrar ayağa kaldırılacağı “Türk-İslam Dünyası”nın tüm dünyayı sevgi ve adaletle kucaklayacağı bir yüzyıl olacaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde bildirildiğine göre Hz. Mehdi (a.s.) İstanbul’da bu fikri çalışmalarını devam ettireceğine göre Türkiye’de materyalizm ve Darwinizme dayalı bölücü düşünceler hiçbir zaman yaşayamayacaktır. Ayrıca bölücü terör örgütü başarılı olamayacağı gibi, Mehdiyetin gölgesi altında gelişen Türkiye’nin bölünmesine yönelik Marksist-Darwinist planlar da Allah’ın izniyle sadece kağıt üzerinde kalacaktır.