Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)
HADİS
.. Bir şey isteyince Allah'tan iste. Yardım talep edeceksen Allah'tan yardım dile. Zira kullar, Allah'ın yazmadığı bir hususta sana faydalı olmak için biraraya gelseler, bu faydayı yapmaya muktedir olamazlar. Allah'ın yazmadığı bir zararı sana vermek için biraraya gelseler, buna da muktedir olamazlar. (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, 1992, s. 314)
Dua ederken en çok Allah’la samimi bağlantıyla dua edilmesi lazım; yani Allah’a samimi iman edilmesi, samimi Allah’tan korkulması, Allah’ın şanını ve kadrini; büyüklüğünü, gücünü samimi olarak bilmeyi kalbimize ilka etmesi için Allah’a dua edeceğiz. Yani Allah candan sevilir de, şahıs Allah’ı candan anlar bilirse, Allah’ın varlığında erirse bir anlamda yani Allah’a kendini tam teslim ederse müthiş bir güç kazanmış olur. Ondan sonra her şey çok kolaydır. Her şeyin başı Allah korkusu, Allah sevgisidir, Allah’a derin imandır. (Kanal 35 ve TV Kayseri Röportajı - 22 Kasım 2009)
Matem tutmak şirktir, müşrik adetlerindendir.
Dualar kişisel değil, tüm müminler için olmalıdır
Cahiliye toplumunda insanlar mal, servet, evlat, eş ve huzurun en iyisinin kendilerinde olmasını isterler. Zaman zaman yakın arkadaşlar olarak tanınan kişilerin, hatta akrabaların arasında bile kıskançlıktan, hasetten kaynaklanan çekişmelerin yaşandığına ve insanların kendilerine rakip olarak görebilecekleri herkese zarar vermeye çalıştığına şahit olmuşuzdur.
Oysa Kuran'da tarif edilen mümin modelini yaşayan insan hem dünya hayatındaki güzellikleri, hem de ahiretteki nimetleri diğer müminlerle birlikte yaşar. Dünyada nimetler kısıtlı olduğundan bunları onlarla paylaşması, bazen de kendi nefsinden fedakarlık yaparak kardeşine ikram etmesi gerekebilir. Nitekim Kuran'da mümin vasıfları tanıtılırken bu özelliğe de ayrıca dikkat çekilir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
"... Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır." (Haşr Suresi, 9)
Müminlerin birbirlerine olan bu düşkünlükleri, birbirlerinin iyiliği için çaba sarf etmelerinin önemi Kuran'ın başka ayetlerinde de tekrarlanmaktadır:
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe Suresi, 71)
Müminler arasındaki tesanüd, elbette ki dualarına da yansımaktadır.
Öncelikle dikkat çeken, Kuran'daki müminlerin, dualarında Allah'a hitap ederken çoğunlukla "ben" değil, "biz" demeleridir. Yani dua eden bir mümin, Allah'tan istediği herşeyi sadece kendisi için değil, tüm müminler için istemektedir. Elbette ki insan kişisel olarak da Allah'a dua eder. Her türlü nimete ulaşabilmek için, hatalarının düzelmesi için, kıyamet günü hor ve aşağılık kılınmamak için, cehennem azabından kurtulmak için Allah'tan yardım isteyebilir. Ama bunun yanında birçok konuda da kendisi için istediklerini diğer müminler için de istemesi, Kuran'da örnek olarak gösterilen bir vasıftır. Aşağıdaki birkaç ayet, bu konuda yol göstericidir:
"... Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 286)
"Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen. Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va'dinden cayıp-dönmez." (Al-i İmran Suresi, 8-9)
"Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz." (Al-i İmran Suresi, 53)
Hz. Mehdi kendi ilmiyle hüküm verecek, herhangi bir delile ihtiyaç duymayacaktır
İbn Şehrâşub’un Menâkıb’ından ve el-Herâic ve’l-Cerâih eserinden:Hasan b. Zarîf rivayet eder:
“Gönlümü iki konu meşgul ediyordu ve onlarla ilgili Ebû Muhammed [aleyhisselâm]’a yazmak istedim. Böylece kendisine bir mektup yazıp el-Kâim Mehdi [aleyhisselâm]’i, onun ne ile hükmedeceğini ve meclisinin nerede olacağını sordum.
Şöyle bir cevap geldi:
“El-Kâim Mehdi [aleyhisselâm] hakkında sormuşsun; kıyam ettiği zaman insanlar arasında Davud [aleyhisselâm]’ın hükmüne benzer şekilde kendi ilmiyle hüküm verecek ve herhangi bir delile ihtiyaç duymayacaktır.”
İ’lâmu’l-Verâ ve el-İrşâd eserlerinde İbn Kulûye, Küleynî, Ali b. Muhammed ve Hasan b. Zarif senediyle benzer hadise yer verilmiştir. (Meclisî, Bihârü’l-Envâr, Beyrut, 1404, c.50, s.264-265)
/>
Antibiyotiklere karşı direnç DDT bağışıklığı evrimdir iddiasına cevap
Antibiyotik direnci ve bazı böceklerin böcek ilaçlarına karşı geliştirdikleri direnç konusunun evrime delil olarak gösterilmesi, defalarca yalanlanmış olmasına ve defalarca açıklanmasına rağmen, yine Darwinistler tarafından ısrarla gündeme getirilmektedir. 25 Ocak 2011 tarihli NTV evrim programında da yine gündeme getirilen bu iddia, söz konusu Darwinistlerin bu konuda ve bilimsel gerçekler konusunda ne kadar bilgisiz olduklarını bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Bilimsel olarak evrim ile hiçbir ilgisinin olmadığı ispat edilmiş olan böyle bir konunun sürekli gündeme taşınması, Darwinistlerin ellerinde hiçbir bilimsel delil olmamasından kaynaklanır. Ne var ki Darwinistler insanların üzerindeki büyüyü ve kitle hipnozunu devam ettirebilmek için böyle sahtekarlıkları tekrar gündeme taşımak gerektiğini düşünürler.
Darwinistlerin hasıraltı etmeye çalıştıkları gerçek: Bakterilerdeki antibiyotik direnci penisilinin icadından önce de var olan bir özelliktir
Bakterilerde meydana gelen antibiyotiğe karşı direnç, onların mutasyon sonucunda sonradan geliştirdikleri bir özellik değildir. Bakteriler bu özelliğe antibiyotiğe maruz kalmadan önce de sahiptirler.
Bu tür direnç özelliklerinin penisilinin icadından önce de birçok bakteri türünde mevcut olduğu tıp dünyasında bilinen bir gerçektir. Ama genellikle Darwinistler bunu bilmezlikten gelirler veya gerçekten bu konuda ciddi şekilde bilgisizdirler.
Medical Tribune dergisindekonuyla ilgili bir olay şu şekilde aktarılmaktadır:
1986'da yapılan bir araştırmada, 1845 yılında bir kutup keşfi sırasında hastalanarak hayatını kaybeden denizcilerin buzda korunmuş cesetleri bulunmuştur. Bu cesetlerin üzerinde 19. yüzyılda yaygın olan bazı bakteri çeşitleri tespit edilmiş ve bunlar test edildiğinde, 20. yüzyılda üretilmiş pek çok modern antibiyotiğe karşı direnç özellikleri taşıdıkları hayretle saptanmıştır. (Medical Tribune, 29 Aralık1988, s.1, 23)
Bakterilerin kendi türleri içinde sayısız varyasyonları (çeşitleri) vardır. Bu varyasyonların bir kısmı, bazı ilaçlara karşı direnç sağlayacak genetik bilgiye sahiptirler.
Bakteriler belli bir ilacın etkisine maruz kaldıklarında, ilaca dayanıksız varyasyonlar yok olur; dirençliler ise hayatta kalır ve daha fazla çoğalma imkanına kavuşurlar. Belli bir zaman sonra tamamen yok olan dirençsiz bakterilerin yerini, hızla çoğalan bu dirençli bakteriler doldurur.
Bir süre sonra, aynı bakteri türü yalnızca söz konusu antibiyotiğe dirençli olan bireylerden oluşmuş bir koloni haline gelir ve artık aynı antibiyotik o bakteri türüne karşı etkisiz olur. Ancak BAKTERİ YİNE AYNI BAKTERİ, TÜR YİNE AYNI TÜRDÜR. HERHANGİ BİR EVRİM YAŞANMAMIŞTIR.
Ayrıca bu, bakterilerin aslında çok büyük birer Yaratılış harikası olduğuna bir delildir.
DDT ve benzeri ilaçlara karşı böceklerde gelişen bağışıklık için de aynı durum söz konusudur. Bu bağışıklık örneklerinin çoğunda, zaten daha önceden var olan bağışıklık genleri kullanılmaktadır.
Evrimci biyolog Francisco Ayala; "böcek zehirlerinin en kapsamlı türlerine karşı gösterilen bağışıklık, bu insan-yapımı maddeler böceklere uygulandığında, o böcek türünün çeşitli genetik varyasyonlarında açıkça vardı" diyerek bu gerçeği kabul eder. (Francisco J. Ayala, "The Mechanisms of Evolution", Scientific American, cilt 239, Eylül 1978, s. 64)
Dolayısıyla Darwinistler sürekli bu konuyu evrime delilmiş gibi göstererek sahtekarlık yapmaktadırlar. Bu tür sahtekarlıklarla insanların beyinlerini hipnoz altına almayı ve onları büyülemeyi hedeflemektedirler.
Halkımız bu sahte büyüye karşı koymalıdır. Darwinistlere bu tip hikayeler karşısında tek bir proteinin tesadüfen meydana gelip gelemeyeceği sorusunu yöneltmelidirler. Daha henüz bu soruya bile cevap veremeyen köhne bir teorinin dehşetli bir yenilgi içinde olduğunu bilmelidirler.
Evrimci bir safsata: Canlanan atomlar
Tek Çözüm Türk İslam Birliği
Allah Müslümanların birlik olmasını emretmiştir. Müslüman alemi Kuran'da bildirilen bu emre uyup birlik olmadıkları müddetçe, Türk İslam Birliği'ni oluşturmadıkları sürece bu ve benzeri acıların devam edeceği açıktır. Bu acıların, bu katliamların, bu sıkıntıların, bu çilelerin hiçbiri yeni değildir. Müslümanlar, neredeyse yüzyıldır baskı altında acımasızca ezilmektedir. 1.5 milyar nüfusuyla birlik olan İslam aleminin barış, sevgi ve güvenin tesis edilmesinde çok etkili bir güç olacaktır. Dünyanın farklı yerlerinde Müslümanlara büyük acılar yaşatan bu fitnenin son bulması, akan kanın durması ancak Türk İslam Birliği'nin kurulmasıyla mümkündür. Filistin'i, Irak'ı, Afganistan'ı, Doğu Türkistan'ı, Kırım'ı, Kerkük'ü, Moro'yu kurtaracak tek çözüm Türk İslam Birliği'dir.Türk İslam Birliği yalnızca Müslümanların değil, Musevilerin, Hıristiyanların, Budistlerin, ateistlerin ve her düşünceden tüm insanların güvencesi olacaktır. Türk İslam Birliği kurulduğunda Museviler de, Hıristiyanlar da, Müslümanlar da ve tüm insanlar da çok rahat edecektir.
İslam alemi Rabbimiz'in "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, dağılıp ayrılmayın" hükmüne itaat edip bir an önce birlik olmalı, başta Müslümanların acılarına son vermek, tüm dünyanın özlemi içinde bulunduğu barışı ve güveni tesis etmek için Türk İslam Birliği'ni oluşturmalıdır.
İttihad-ı İslam ile Filistin İsrail'le dost olacak ve PKK sorunu ortadan kalkacaktır.