Allah adına gerektiği gibi mücadele edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi "Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)
Din kolaydır. Kimse dine karşı şedid olamaz. Zira dine mağlub düşer. (Yani dinin kolaylığına intibak etmeli. Sıkı tutayım diyen aciz kalır.) Hattı hareketinizi doğrultun, (hududa) yakın olun. (Ramuz El-Hadis, 1. Cilt, s.98)
HZ. MEHDİ (A.S.)’IN FAALİYETLERİYLE DİN ÖZÜNE DÖNECEĞİ İÇİN DİN KOLAYLAŞACAKTIR. Hurafeler ortadan kalkacaktır. “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız” diyor Peygamberimiz (s.a.v.). “Kolay olan din hayırlıdır” diyor Peygamberimiz (s.a.v.). Tevhit yolu kolaydır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişi ile bu gerçekleşecektir.
Ruhu karanlık ve sevgisiz insanlar nuru göremezler.
Hz. Mehdi bidatleri yok edecek
İmam Sadık’dan: “Mehdi Allah’ın Peygamberinin yaptığı şeyi yapacak, yani peygamberin putperestliği yok etmesi gibi o da aynı şekilde mevcut bidatları yok edecek ve sonra İslamı yeniden kuracak.” (Bihar ul Anwar, vol. 52, p. 352)
''Öğrenciler evrimi öğrenmezlerse doğadaki çeşitliliği de öğrenemezler'' iddiasına cevap
25 Ocak 2011 tarihli NTV evrim programında yer alan söz konusu iddia da Darwinistlerin insanlar üzerinde yapmaya çalıştıkları kitle hipnozunun bir parçasıdır. Darwinistler, “evrim bilimin bir parçasıdır” aldatmacasını yaymak ve bu aldatmacayı kullanıp evrimi okul müfredatlarında sabit kılabilmek için evrimi bilmeyen bir kişinin doğadaki canlılığı da bilmeyeceği gibi bir aldatmaca yayarlar.
Oysa insanları doğadaki olağanüstü yapıları ve muazzam çeşitliliği takdir etmekten ve anlamaktan alıkoyan şey evrimdir. Her şeyin amaçsızca ve tesadüfen var olduğunu telkin eden sahte bir dinin büyüsü altında güzelliklerin farkına varabilmek, bunların olağanüstülüklerini takdir edebilmek imkansızdır. Takdir edilmediği sürece ise bir güzelliği güzellik olarak görebilmek, onu anlamak, ondan etkilenmek ve ona hayranlık duymak ise, kuşkusuz ki mümkün değildir.
Dolayısıyla evrim, yeryüzündeki ihtişamlı ve görkemli çeşitlilik ve güzellikleri görüp anlayıp, insanları onları takdir etmekten uzaklaştıran bir veba gibidir.
Kendisinin bir hayvandan türediğine inanan, boş ve amaçsız bir dünyanın içinde ruhsuz ve gayesiz yaşayan kişilerin, tüm ihtişamına rağmen tesadüfen oluştuğuna, kazaların ve hataların sonucu olduğuna inandığı bir doğadan zevk alması, ondan heyecan duyması, onun güzelliğini takdir edebilmesi imkansızdır. Doğanın güzelliğini övecek olsa, o övgüyü kime yöneltecektir? Bu gibi kişilerin sahte ilahı; şuursuz, amaçsız, başıboş tesadüflerdir. Dolayısıyla evrime inanan bir insanın doğayı görüp ona sevgi yöneltmesi, ondan bir anlam çıkarması imkansızdır.
Doğadaki muhteşemliği anlamak, ancak onun Yaratıcısı olan tüm güzelliklerin tek Sahibi Yüce Allah’ı takdir etmek ile mümkün olur. İnsan, ancak o zaman karşısındaki sanatı takdir edebilir, ona hayranlık duyabilir. Ancak o zaman bu güzelliklerin asıl Sahibi’ni tanıyabilir ve tüm övgüyü Yüce Allah’a yöneltmesi gerektiğini anlar. Bu güzelliklerin yok olmayacağını, en mükemmel ve en güzel hallerinin ahirette sonsuza kadar var olacağını düşünerek sevinç duyar. Güzellik, ancak bu şekilde anlam kazanır ve takdir edilir.
Her varlığı Allah yaratmıştır. Her varlık Allah’ın bilgisi ve koruması dahilindedir. Yeryüzündeki çeşitlilik, Kudret Sahibi Yüce Allah’ın sanatıdır. Her detay Yüce Allah’ı takdir edebilmek için muhteşem güzellikler sergiler. Dolayısıyla doğadaki olağanüstü güzellikleri takdir edip anlamak da, Allah’ı takdir edip anlayanlara yani iman edenlere verilmiş bir ayrıcalıktır.
Sonuç olarak, bir çocuğa evrimin dayatılması, pek çok yönden olduğu gibi bu yönden de ciddi şekilde mahzurludur. Bir çocuğun da doğadaki muhteşemliği görüp anlaması ve takdir edebilmesi, ancak Yüce Allah’ın büyüklüğünü anlayıp takdir edebilmesi ile olur. Allah, ancak Rabbimiz’in üstün Yüceliğini takdir edip anlayanlar ve iman gözüyle bakanlar için yeryüzünde yaratılan her detayda “ayetler” yani deliller olduğunu belirtmiştir:
Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız.Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Rad Suresi, 2-4)
Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir. (Hadid suresi, 4)
Deniz kaplumbağalarının uzun göçleri
Peygamberimiz (sav)'in Gösterdiği Yola Uymak
Peygamberimiz (sav), içinde bulunduğumuz ahir zamanı çok detaylı olarak tarif etmiştir. Ahir zamanın en önemli özelliklerinden biri bu dönemde Müslümanların pek çok zorluk, sıkıntı ve acıyla karşılaşacak olmasıdır. Çünkü bu dönem, Peygamberimiz (sav)'in haber verdiği üzere, dinsizliğin yaygınlaşacağı, materyalist ve Darwinist ideolojilerin yoğun propagandasının yapılacağı, insanların büyük kısmının din ahlakından uzaklaşacağı, samimi olarak iman edenlerin sayıca çok az olacağı, Allah'ın açıkça inkar edileceği (Allah'ı tenzih ederiz), Irak, Afganistan gibi İslam ülkelerinin işgal edileceği, Beytül Makdis'de Müslümanların kuşatma altına alınacağı, pek çok İslam ülkesinde zalim idarecilerin halka zulüm edeceği, tüm dünyayı kargaşa ve terörün kaplayacağı, fitnelerden biri sona ererken diğerinin başlayacağı, masum insanların haksız yere öldürüleceği, kadınların ve çocukların dahi katledileceği, insanların korku ve dehşet içinde olacakları, tüm bunlara rağmen Müslümanların dağınık olacağı bir dönemdir.
Ancak Peygamberimiz (sav), Müslümanları karşılaşacakları bu zorlukları çok detaylı anlatarak uyarırken, bu sıkıntılardan nasıl kurtulabileceklerinin çözümünü de göstermiştir. Ahir zamanda musibetlerin en şiddetlendiği dönemde Yüce Allah Hz. Mehdi (as)'ı göndererek İslam alemini ve tüm insanları her türlü zorluk ve sıkıntıdan kurtaracaktır. Hz. Mehdi (as), Peygamberimiz (sav)'in soyundan, hadislerde ve İslam alimlerinin açıklamalarında haber verildiği üzere Hicri 1400'de yani bu yüzyılda ortaya çıkacak, insanlığı içine düştüğü karanlıklardan aydınlığa ulaştıracak olan mübarek bir zattır. Resulullah (sav), Hz. Mehdi (as)'ın fiziksel özelliklerini, nasıl bir mücadele yürüteceğini, nereden çıkacağını, neler yapacağını çok detaylı olarak anlatmıştır. Hatta tüm bu konularda hayret uyandıracak kadar çok detay haber vermiştir. Buna göre, Hz. Mehdi (as), İstanbul'da görev yapacak, Darwinizm ve materyalizme karşı ilmi mücadele yürütecek, insanları din ahlakından uzaklaştıran bu fitneleri tam anlamıyla etkisiz hale getirecek, dağınık olan İslam alemini birleştirerek Türk İslam birliğini tesis edecek, her türlü haksızlığa ve adaletsizliğe son verecek, insanların maddi ve manevi yönden müthiş zenginleşmesine ve gelişmesine vesile olacak, Hz. İsa (as)'la birlikte İslam ahlakını tüm yeryüzüne hakim kılacaktır. Allah'ın Hadi (hidayet veren) sıfatının yeryüzünde tam anlamıyla tecelli ettiği, insanların Allah'ın emrettiği güzel ahlakı mükemmel şekilde yaşadığı, her yeri bolluk ve bereketin kapladığı, mutluluk, neşe ve sevincin hakim olduğu, Asrı Saadet döneminin bir benzerinin tüm dünya çapında yaşanacağı bir döneme vesile olacaktır.
Dolayısıyla bugün İslam aleminin genelinde yaşanan acılar, dünyanın dört bir yanındaki kargaşa ve fitne bu mübarek zatın gelişinin bir habercisi niteliğindedir. Peygamberimiz (sav)'in Hz. Mehdi (as)'ın ortaya çıkış alametleri olarak haber verdiği yüzlerce olayın her biri, Hicri 1400 yılı itibariyle arka arkaya gerçekleşmiştir. Tam Peygamber Efendimiz (sav)'in haber verdiği şekilde Fırat'ın suyu kesilmiş; İran-Irak Savaşı yaşanmış; Kabe'de kanlı baskın olmuş; Ramazan Ayı'nda 15 gün arayla Ay ve Güneş tutulmaları olmuş; Afganistan işgal edilmiş; Irak işgal edilmiş; Bağdat alevlerle kuşatılmış; Halley Kuyruklu Yıldızı çıkmış; Irak'ın Kuveyt'i işgali sırasında petrol kuyularının ateşe verilmesiyle Doğu'dan bir ateş görülmüş; 11 Eylül'de Amerika'daki ikiz kulelerin saldırıya uğramasıyla tozlu, dumanlı, karanlık bir fitne zuhur etmiş; Şam ve Mısır melikleri öldürülmüş; Azerbaycan işgal edilmiş; iki kuyruklu, diğer yıldızların ters yönünde hareket eden Lulin kuyruklu yıldızı görülmüş ve daha bu şekilde yüzlerce alamet tahakkuk etmiştir. Tüm bu yaşananlar Hz. Mehdi (as)'ın çağında olduğumuzun delillerindendir.
Peygamberimiz (sav) tarafından müjdelenen bu kutlu çağın içinde olup, Hz. Mehdi (as)'ı aramamak, O'nun öncüsü olarak İslam aleminin birliği, beraberliği, kurtuluşu için gayret göstermemek Peygamberimiz (sav)'e tabi olmuş samimi bir Müslüman için kabul edilir bir durum değildir. Tüm İslam alemi Hz. Mehdi (as) çağında olmanın şevki ve heyecanıyla birlik olmalı, Hz. Mehdi (as)'ı arayıp bulmalı, O'nun vesilesiyle dünyanın huzura, barışa ve esenliğe kavuşmasını sağlamalıdır. Unutmamak gerekir ki, Hz. Mehdi (as)'ın zuhuru ve İslam ahlakının yeryüzüne hakim olması Allah'ın takdir ettiği kaderdir. İnsanlar Hz. Mehdi (as)'a destek olsalar da olmasalar da Allah onu başarılı kılacak, inkar edenlerin tüm fitnelerini onun vesilesiyle ortadan kaldıracak ve İslam ahlakını hakim edecektir. Dolayısıyla, Hz. Mehdi (as)'ın yardımcılarından olmak için niyet eden, bunun için çaba gösteren, Türk İslam aleminin birlik olmasını isteyen, dünyanın dört bir yanında eziyet gören Müslümanları kurtarmak için fikren mücadele eden herkes aslında kendi nefsi için mücadele etmektedir. Rabbimiz'in Ankebut Suresi'nde buyurduğu gibi,
"Kim cehd ederse (çaba gösterirse), yalnızca kendi nefsi için cehd etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir." (Ankebut Suresi, 6)
Ayet açıklamaları: Samimi insan hiçbir delil görmeden iman eder.