İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)
|
Dua ibadetten ibarettir. Allah buyurur ki: “Bana dua edin, Ben size icabet edeyim.”1
Peygamberimiz (sav)'in müminlere olan sevgisinin ve düşkünlüğünün bir sonucu olarak, onların hataları için Allah'tan bağışlanma dilemiştir. Allah'ın Peygamberimiz (sav)’e bu konudaki emirleri ise şu şekildedir:
Ey Peygamber, mümin kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mümtehine Suresi, 12)
Şu halde bil; gerçekten, Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Allah, sizin dönüp-dolaşacağınız yeri bilir, konaklama yerinizi de. (Muhammed Suresi, 19)
"… Böylelikle, senden kendi bazı işleri için izin istedikleri zaman, dilediklerine izin ver ve onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Nur Suresi, 62)
Allah Tevbe Suresi'nde ise, Peygamberimiz (sav)'e müminler için dua etmesini şöyle bildirmektedir:
… Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 103)
Ayette bildirildiği gibi Peygamberimiz (sav)'in duası müminler için bir sukunete ve huzura vesile olmaktadır. Şunu hiç unutmamak gerekir ki, kalbe huzur ve sukunet veren sadece Allah'tır. Allah, müminlerin velisi, koruyucusu olarak vekil kıldığı peygamberinin duasını müminlerin rahatlığı, huzuru için vesile etmektedir. Rabbimizin şefkati, merhameti, müminleri esirgeyen ve koruyan olması Peygamberimiz (sav)'in ahlakında en fazlasıyla tecelli etmektedir. Peygamber Efendimiz bir sözlerinde müminlere dua hakkında önemli bir konuyu şöyle hatırlatmışlardır:
"İcabetten emin olarak Allah'a dua edin."2
------------
1- Hz.Numan İbni Beşir r.a., Ramuz El-Hadis s.207
2- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, s. 327
İyilerin Birbirlerine Desteği Sadece Sözde Kalmamalıdır
İnsanların büyük bir kısmı konuşmalarında hep doğru ve güzel olanı söyler ve daima haklıdan yana olacaklarını vurgularlar. Ancak fiiliyata geldiğinde birçoğu sessiz ve tepkisiz kalır. Haktan yana söyleyecekleri ve hakkı savunabilecekleri birçok ortam ve imkanları bulunmasına rağmen dünyevi çıkarlarının zedelenip, maddi zarara uğrayacaklarından korkmaları, gelecek endişesine kapılarak, haktan yana tavır koymamaları gibi sebeplerle bundan kaçınırlar.
Ancak bu insanlar şunu bilmelidirler ki, Allah’ın razı olacağı tavır sözle söylenenin fiiliyata da geçirilmesidir. Allah, sözle iyiliğin ve salih amellerin vaadinde bulunan, ancak uygulamaya gelince geri çekilen insanların durumunu bir ayette şöyle bildirmektedir:
“İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah’a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu.” (Muhammed Suresi, 21)
İşte bu yüzden, Allah’a iman eden, hesap gününde dünyada yaptıklarının hesabını vereceğini bilen, samimi ve vicdanlı bir kul olduğunu söyleyen her insanın, yalnızca sözde değil fiiliyatta da iyilerle ittifak içinde olması gerekir. Bunu uygulamayan insanları Allah şöyle uyarmaktadır:
“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah Katında bir gazab (konusu olması) bakımından büyüdü (büyük bir suç teşkil etti).” (Saff Suresi, 2-3)
İnsanların birbirlerine nasıl zulmettiklerini gören, her gün çevresinde ahlaksızlığın, acımasızlığın, imansızlığın işaretlerini fark eden ve bunlardan dolayı rahatsızlık duyarak, barış, sevgi ve huzur dolu bir toplum isteyen bir insanın duyarsız kalması büyük bir hata olur. Her insan, az ya da çok, gücünün yettiğinin en fazlasıyla kötülüklerin tek çözümü olan Kuran ahlakının yaşanmasına ve yaşatılmasına katkıda bulunmalı, iyilik ve güzellik yolunda çaba göstermelidir.
(http://www.deccaltehlikesi.com/)
İttihad-ı İslam, Peygamberimiz (sav)'in en büyük hedeflerindendir.
Adnan Oktar`ın 9 Mayıs 2011 tarihli saat 10:00’daki A9 Tv röportajından
Ahir Zamanda İnsanların Büyük Çoğunluğu, Hz. Mehdi (a.s.)'ın Talebelerinin Değerini Anlamayacaklardır
Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri hakkında şöyle söylemiştir:
ONLAR ALLAH YOLUNDA MÜCADELE EDERLER VE BÜYÜKLENENLER ONLARI KÜÇÜK GÖRÜR. ONLARIN KIYMETİ DÜNYADA BİLİNMEZ FAKAT AHİRETTE İYİ TANINIRLAR.
(Muntakab el Ezhar, s. 474)
Hadiste, insanların büyük bölümünün Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebelerinin imanlarını gereği gibi takdir edemeyeceklerine dikkat çekilmiştir.
Bediüzzaman, Darwinizmin adeta salgın bir hastalık gibi, deccalin ikna ve telkin yöntemiyle gelişeceğini ve tüm dünyaya yayılacağını haber vermektedir.
Maddiyyunluk (ateist, materyalist ve Darwinist felsefeler) manevi taundur (bulaşıcı bir veba hastalığıdır) ki, beşere şu müthiş sıtmayı tutturdu, gazab-ı İlahiye çarptırdı. Telkin ve tenkid kabiliyeti tevessü ettikçe (geliştikçe), o taun da (bulaşıcı veba hastalığı da) tevessü eder (gelişir). (Mektubat, s. 513)
Bediüzzaman, deccalin sapkın fikir sistemi olan Darwinizmin adeta salgın bir hastalık gibi, deccalin ikna ve telkin yöntemiyle gelişeceğini ve tüm dünyaya yayılacağını haber vermiştir. Şu anda dünyada Darwinizmin, masonluğun tekelinde olan ve dünyaya hakim olan bir kısım basın tarafından sürekli olarak propagandası yapılmakta, bu büyük aldatmaca toplumlara yayın yoluyla durmaksızın telkin edilmektedir. Dolayısıyla Darwinizm’in pek çok insan tarafından cehaletle kabul edilmesinin sebebi ilmi deliller değil, kullanılan yoğun telkin yöntemleridir.
Deccalin fikir sisteminin çökertilmesi için, bu sahte telkinin ortadan kaldırılması ve bu kitle aldatmacasının deşifre edilmesi gerekmektedir. Deccalin fitnesi olan Darwinizm, onu çökerten bilimsel delillerin tüm dünyaya gösterilmesi, bu sapkın ideolojinin temelindeki aldatmacanın dellileriyle ortaya çıkarılması yoluyla bozguna uğratılacaktır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi, Hz. Mehdi (a.s)'ın birinci görevinin "maddiyyun ve tabiiyyun taunu"nu yani Darwinizm, materyalizm ve ateizmi fikren tam anlamıyla ortadan kaldırmak olduğunu açıklamıştır.
http://www.mehdi-deccal-masonluk.com/
Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz oradan inin. Artık size benden bir yol gösterici gelecektir; kim benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." (Taha Suresi, 123)
Ebced: 1982
De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz." (Taha Suresi, 135)
Ebced: 2023
Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalayıverdi. (Nahl suresi, 113)
Ebced: 2007
Keşmir'in umudu da Türkiye'de | |||
Ne Demişti | Ne Oldu | ||
| Yeni Akit, 4 Mart 2011
|
Her An - Her Saniye
Göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan tüm kompleks sistemler, insanlara hizmet için durmaksızın kusursuzca işlemektedir.
Ve her an her saniye evrenin her köşesinde ve insan bedeninde mucizevi bir uyum ve düzen yaşanmaktadır.
Allah, insanlara rahmet kapılarını sonuna kadar açmış ve onu olabilecek en güzel şekilde nimetlerle kuşatmıştır.
Her an yaşanan bu mucizeleri fark eden insanın yapması gereken ise, her bir nimet ve güzellik karşısında Allah'a sürekli şükretmektir.
İnsanın sadece bu filmde izleyeceğiniz olaylar üzerinde düşünmesi bile, Allah'ın insanlar üzerindeki sonsuz ihsanını, şefkatini ve merhametini anlaması için yeterlidir.
http://www.harunyahya.tv/videoDetail/Lang/1/
Product/2934/HER_AN_HER_SANIYE
Resimler, resmi yapan kişilerin sanat anlayışını yansıtır. Ancak bu resimlere bakarak dönemin insanlarının ne yedikleri, hangi koşullarda yaşadıkları, sosyal ilişkilerinin nasıl olduğuna dair yorumlar yapmak ve bu yorumların kesin doğru olduğunu iddia etmek bilimsel bir yaklaşım değildir. Evrimcilerin ısrarla, dönemin insanlarını kendilerince ilkel olarak nitelendirmeleri ise ön yargılı tutumlarının bir neticesidir. Resmedilmiş insan figürlerinin üzerinde, kalın balık sırtı kumaş olduğu görülmektedir. Bu da evrimcilerin iddia ettiği gibi, bir zamanlar insanların yarı çıplak dolaşan, ilkel varlıklar olmadıklarını göstermektedir.
Mağara resimlerinde kullanılan boyalar, kimya eğitimi almış bir üniversite öğrencisinin dahi elde etmesinin oldukça zor olduğu bir karışımla yapılmıştır. Çok kompleks formüllü bu boya karışımlarını, kimya mühendisleri ancak laboratuvarlarda elde edebilirler. Talk, barit, potasyum feldispat ve biyotit gibi maddelerin kullanımıyla elde edilen boyaların, detaylı bir kimya bilgisi gerektirdiği açıktır. Bu bilgiye sahip olan insanları ise sözde "yeni gelişmiş" olarak nitelemek mümkün değildir. (http://www.evrimkurami.com)
Dünyadaki Atmosferi Koruyucu Mikro Canlılar
FİTOPLANKTONLAR
“Dünyanın akciğerleri nelerdir?” diye bir soru sorulsa buna her zaman için “bitkiler ve ormanlar” cevabı verilecektir. Ancak %70’i su olan Dünyamızda ormanların oranı %10’u bile bulmaz.
Yine de birçok insanın ormanların ihtiyacımız olan oksijenin tamamını karşıladığı yolunda ortak bir kanaatleri vardır. Oysa atmosferin temizlenmesinde ormanlardan daha etkin olan bir canlı grubu vardır. Gözle görülmeyen bu canlı grubu fitoplanktonlardır.
Bütün canlıların hayatlarının devamı ve büyüyüp gelişmeleri için, enerjiye ihtiyaçları vardır. Bilindiği gibi canlıların enerji ihtiyacı güneşten karşılanır. Güneşten gelen enerji bitkilerin bünyesinde olan klorofil hücreleri sayesinde kimyasal enerjiye dönüşür ve bu sırada inorganik maddelerden organik maddeler oluşur. Diğer canlılar ise besin ve enerji ihtiyaçlarını bitkileri yiyerek karşılarlar. Bitkilerin gerçekleştirdiği bu olay, fotosentez olarak adlandırılır. İşte fitoplanktonlar karadaki bitkilerin yaptığı bu işlemi klorofil pigmentleri sayesinde okyanuslarda yapar. Bu mikro canlılar, yaptıkları fotosentez işlemleri sırasında havadaki karbondioksiti emer ve ihtiyacımız olan oksijenin % 80’den fazlasını atmosfere verir. Yaşam süreleri bir ya da iki gün ile sınırlı olan ve mikroskop yardımı olmadan göremediğimiz fitoplanktonlar dünya üzerindeki bitkilerin ürettiği oksijenden çok daha fazlasını üreterek dünyanın temel oksijen kaynağını oluştururlar.
Şüphesiz yaşamımızı devam ettirmemizi sağlayan bu detaylı ve kusursuz sistemi yaratan Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tır.
“Gece ile gündüzün art arda gelişinde (veya aykırılığında), Allah’ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 5)