Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16)
"Allahu Teala dedi ki: Kullarım Beni zikredip, dudaklarını Benim için kıpırdattığı müddetçe Ben kulumla beraberim. Kulum tenha bir yerde Beni zikrederse, Ben de onu kendi Zatımla anarım. Cemaatte andığı vakit, Ben de onun bulunduğu cemaatten daha iyi bir cemaatte onu anarım. Kulum Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum Bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim, yani isteklerine süratle icabet ederim." (Buhari) |
Rabbim bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de Allah'tan korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı, beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve güzel olanı) emretmemi.1
Peygamberimiz (sav)'in çok güzel bir ahlaka sahip olduğunu Allah Kuran'da bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:
Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun. Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin. Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır. Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin. Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler. Sizden, hanginizin 'fitneye tutulup-çıldırdığını'. Elbette senin Rabbin, kimin Kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir. (Kalem Suresi, 1-7)
Allah bu ayette ayrıca Peygamberimiz (sav) için kesintisi olmayan bir ecir olduğunu bildirmiştir. Bu, Hz. Muhammed (sav)'in daima güzel ahlak gösterdiğini, takvadan hiçbir zaman ayrılmadığını gösteren bir bilgidir.
Peygamberimiz (sav)'in de "İmanın kemali, güzel ahlakladır" (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 344/4) sözleriyle belirttiği gibi, imanın en önemli alametlerinden biri güzel ahlaktır. Bu nedenle güzel ahlakın en güzel örneklerini öğrenmek ve uygulamak önemli bir ibadettir.
-----------
1-Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317
Allah’ın dinini yaşama konusundaki kararlılık hayat boyu devam etmelidir
İmanın çeşitli dereceleri vardır. Allah ayetlerinde güçlü bir imana sahip olan Müslümanların vasıflarına dikkat çekmiş, onların ihlasla ahirete yönelmiş, mütevekkil yapılarını, zorluklar karşısındaki sabırlı tutumlarını, insanlara karşı hoşgörülü, affedici, bağışlayıcı olmalarını ve daha pek çok yönlerini övmüştür. Ne var ki Allah’tan çok korkan, O’nu çok seven, hayatlarının her anını O’nun için yaşayan ve O’nun emrettiği güzel ahlakın gereklerini eksiksiz olarak yerine getiren bu takva Müslümanların yanı sıra, vicdanlarını gereği gibi kullanmayan, dinsizliğe karşı Allah yolunda fikri mücadele vermekten hiçbir özrü olmadığı halde geri kalan ya da örneğin öfkelenme, olaylar karşısında hüzne ya da paniğe kapılma gibi Allah’ın insanları men ettiği kötü ahlak özelliklerini zaman zaman üzerinde barındırabilen, ama tüm bunlara rağmen iman ettiklerini söyleyen insanlar da vardır.
Elbette ki Allah iman eden herkese cennetini vaad etmiştir. Örneğin bir ayette Allah, hiçbir özürleri olmadığı halde Kendi yolunda fikri mücadeleye katılmayan bazı kişilere de cenneti vaad ettiğini şöyle belirtmektedir:
Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cehd edenleri (çaba gösterenleri) oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cehd edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Ayette de bildirildiği gibi, Allah, bütün müminlere cenneti vaad ettiğini, ancak Kendi yolunda mallarını ve canlarını ortaya koyarak dinsizliğe karşı fikri mücadele verenlerin daha üstün bir ecre sahip olacaklarını belirtmiştir.
Gerçek iman, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmayı, O’nun emir ve tavsiyelerine kesin bir şekilde riayet etmeyi, Allah’ın emirlerini yerine getirirken şeytanın sinsi tuzaklarına ve nefsinin bencil oyunlarına hiçbir şekilde boyun eğmemeyi, Allah’ın dinini yaşama konusunda hayat boyu devam eden sağlam bir kararlılık göstermeyi de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla şeytanın aldatıcı oyunlarına karşı Allah yolunda gereken kararlılığı gösteremeyen, zayıf davranabilen, Allah’ın emir ve tavsiyelerine uyma konusunda zaman zaman taviz verebilen insanların bu durumlarını bir an önce düzeltmeye çalışmaları, imanlarını hiç zaman geçirmeden takviye etmeleri, Allah korkularını ve Allah sevgilerini arttırmaları, Allah’a teslim olarak ve ahirete yönelerek sadece Allah rızası için yaşamaya başlamaları Allah’ın rızasına en uygun, en doğru davranış olacaktır.
Sıcağın zayıf insanlarda caydırıcı özelliği vardır, yaz rehavetine karşı dikkatli olmak lazım.
Adnan Oktar`ın 16 Haziran 2011 tarihli saat 12:00’daki A9 Tv röportajından
Ahir zamanı anlamak için yeni bilgiler-1
HZ. MEHDİ (A.S.), HİCRİ 1400 (MİLADİ 1980) YILINDA TEBLİĞ HİZMETİNE BAŞLAYACAKTIR
İNSANLAR 1400 SENESİNDE HZ. MEHDİ (A.S.)'IN YANINDA TOPLANACAKLARDIR.
(Risaletül Huruc-ül Hz. Mehdi, s. 108)
Hz. Mehdi (a.s.)'ın İstanbul’da faaliyete başladığı ve çevresinde insanların ilk toplanmaya başladığı yılın Hicri 1400 olacağı bu hadiste açıkça belirtilmiştir. Ayrıca Hz. Mehdi (a.s.)'nin tebliğ çalışmalarına Hicri 1400’de başlayacağını Bediüzzaman da eserlerinde şu sözlerle belirtmiştir:
“İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE(dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK BİR HAKİKATİ (Hz. Mehdi (a.s.)'nin gelişini) ASIRLARINDA KARİB (yakın) ZANNETMİŞLER.”
(Sözler, s. 318)
HİCRETTEN 1400 SENE SONRAKİ AKİDLERDEN İKİ VEYA ÜÇ AKİD SAY (Bir akid on senedir). O VAKİT MEHDİ EMİN ÇIKAR.
(Esme-l Mesalik Lieyyam-il Mehdîyy-il Meliki Li Küll-id Dünya Biemrillah-il Malik, Kelde bin Zeyd 216)
Bediüzzaman Hazretleri Allah’ın üstün bir ilimle desteklediği, feraset ve ilim sahibi mübarek bir şahıstır.
Hicri 13. asrın büyük müceddidi Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı'nda dünyanın ve İslam’ın geleceği hakkında pek çok önemli müjde vermiştir. Bediüzzaman Hazretleri’nin neredeyse yarım asır önce yaşamış olmasına rağmen eserlerinde vermiş olduğu tüm haberler ve geleceğe yönelik bilgiler, Allah'tan bir rahmet olarak, hep doğru çıkmıştır. Bediüzzaman eserlerinde, dünya üzerinde yaşanacak olan siyasi gelişmeler, İslam aleminin geleceği ve çeşitli ülkelerin karşı karşıya kalacakları bazı durumlarla ilgili önemli detaylar bildirmiştir. Örneğin 1971 yılında meydana gelen sosyal olayları yirmi yıl öncesinden haber vermiş ve söyledikleri aynen gerçekleşmiştir (Şualar, s 260). İslam dünyasının durumu ve geleceğine dair konuşma yaptığı 1951 yılındaki ünlü Şam Hutbesi’nde ise Bediüzzaman, 1981, 1991 ve 2001 yıllarında meydana gelecek olan önemli olaylara işaret etmiş ve bu büyük olaylar da aynı Bediüzzaman’ın söylediği şekilde vuku bulmuştur (Hutbe-i Şamiye, s. 27).
Bediüzzaman’ın ileriye yönelik olarak verdiği haberlerden bir diğeri ise, kendi zamanından neredeyse 80 sene sonra vuku bulan “komünizmin yıkılması” olayıdır. Said Nursi yıllar önce kimsenin hayal bile edemeyeceği bu olayı bir Rus askerine açıklamıştır (Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Sait Nursi, s.144, Nesil Yayınevi). Bediüzzaman ayrıca ileride bir Avrupa Birliği’nin oluşacağını da yine önceden haber vermiştir. (Emirdağ Lahikası, sf. 499) (Münazarat, s. 107)
Bediüzzaman aynı şekilde öleceği tarihi, ölümünden bir süre sonra kendi mezarının yıkılacağını ve ayrıca bu olayın da hangi tarihte gerçekleşeceğini de 1921 yılında, Lemaat adlı eserinde yazdığı bir şiir ile vefat etmeden önce haber vermiştir. (Mektubat, s. 89) Said Nursi Hazretleri, bu şiirinde işaret ettiği gibi, Hicri 1379 yılında vefat etmiştir. Yine şiirinde belirttiği gibi ölümünden bir süre sonra, Hicri 1380 yılında mezarı yıkılmış ve mübarek bedeni başka bir yere nakledilmiştir.
Buradaki örneklerde olduğu gibi, Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinde vermiş olduğu diğer bilgiler ve geleceğe yönelik işaretler de yine doğru çıkmıştır. Kuşkusuz ki tüm bunlar Allah’ın rahmetiyle gerçekleşen mucizevi olaylardır. Dolayısıyla Allah’ın üstün bir ilimle desteklediği böyle mübarek, feraset ve ilim sahibi bir şahsın gelecekle ilgili olarak vermiş olduğu diğer bilgilerin de dikkatle incelenmesi ve araştırılması gerekmektedir.
http://www.bediuzzamanvemehdi.com/
Kıyamet öncesinde, alametlerle kendisini belli edeceği belirtilen ve dünyanın son günleri diye tarif edilen Ahir Zaman, Hz. İsa (a.s) ve Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkacağı, İslam’ın tüm dünya üzerinde hakim olacağı, dolayısıyla Kuran ahlakının insanlar arasında yaygın olarak yaşanacağı kutlu bir dönemdir. Ebced ise, çok eski tarihlere kadar uzanan ve daha henüz Kuran indirilmeden önce kullanımı çok yaygın olan bir yazım şeklidir. O devirlerde Arap tarihinde geçen tüm olaylar, harflere rakam değeri verilerek yazılır ve böylece her olayın tarihi de kayda geçilmiş olurdu. Bu tarihler, her kullanılan harfin özel rakam değerlerinin toplanmasıyla elde ediliyordu. Söz konusu ebced yöntemiyle, Kuran'da geçen bazı ayetler incelendiğinde, bu ayetlerin anlamlarına uygun olarak günümüzde yani ahir zamandaki birtakım tarihlere denk geldiğini görürüz. Ramazan Ayı boyunca sizlere ulaşacak olan bu bölümümüzde, zaman zaman Sayın Adnan Oktar’ın Kuran-ı Kerim’deki bazı ayetlerin ebcedleriyle ilgili açıklamalarına yer vereceğiz. Hangi ayetlerin ebcedleri içinde bulunduğumuz ahir zamana işaret ediyor, bunları göreceğiz. |
Ahzab Suresi, 56
Adnan Oktar: “Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler”, elçiye yardımcı olurlar. “Ey iman edenler siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin”. Ebcedi bakın 1986 yılını veriyor, maşaAllah. “Ona yardım edin, ona destek olun” diyor. 1986’da bir şeyler olacağına da işaret ediyor ayet inşaAllah. Mehdiyet’e bakıyor, Hz. Mehdi (a.s.)’a da siz yardım edin, salat edin, selam verin, destekleyin. Zahirde ve batında can-ı gönülden ona tabi olun, aynı zamanda işareti budur. Peygamberimiz (s.a.v)’e “salat edin”in anlamı çok geniştir. Hem “Allahumme Salli Ala Muhammedin” cümlesinin dışında, onu çok sevmek, desteklemek, yardımcı olmak, emrinde olmak, itaatte kusur etmemek. Salatın anlamı çok geniştir.
Gürcistan ile pasaportlar kalkıyor | |||
Ne Demişti | Ne Oldu | ||
| Sabah, 1 Haziran 2011 Milliyet, 1 Haziran 2011
Milliyet, 13 Mayıs 2011 |
Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır. (Araf Suresi, 181)
Her yaştaki ve her kültürdeki insanın rahatlıkla anlayabileceği, bilimsel kaynaklar ile delillendirilmiş ve tamamı ücretsiz olarak da temin edilebilen bu eserlerden bazılarını, hayırlara vesile olması ümidiyle, Ramazan ayı boyunca bu bölümümüzde, birlikte inceleyeceğiz. |
Kuran Mucizeleri
Bu eserlerde okuyacağınız tüm bilgiler, bizlere açık bir gerçeği gösterir: Kuran öyle bir kitaptır ki, içinde verilen haberlerin hepsi doğru çıkmıştır ve çıkmaktadır. Bilimsel konularda, geçmişten ve gelecekten verilen haberlerde ya da matematiksel şifrelemelerde o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler ayetlerde haber verilmiştir. Bu bilgilerin o dönemin bilgi düzeyiyle ve teknolojisiyle edinilmesi mümkün değildir. Elbette ki bu durum, Kuran'ın insan sözü olamayacağının apaçık bir ispatıdır.
Kuran-ı Kerim, sonsuz akıl ve ilim sahibi Allah'ın sözü olarak, insanların kavrayamadığı ya da henüz anlamaya bilgilerinin yeterli olmadığı pek çok bilgileri de kapsamaktadır. Bu bilgiler gelişen teknoloji ve bilim sayesinde, -Rabbimiz'in dilediği zamanda ve dilediği miktarda- gün ışığına çıkmakta ve Kuran'ın mucizevi yönlerini pekiştirmektedir.
Taş Devri hiçbir zaman yaşanmadıBundan yüz binlerce yıl önce insanların, çok iyi inşa edilmiş gemilerle okyanus yolculukları yaptıklarını biliyor muydunuz? Ya da bize "ilkel mağara adamları" olarak tanıtılan insanların, gerçekte günümüzdeki ressamları aratmayacak bir yeteneğe ve estetik anlayışına sahip olduklarını hiç duydunuz mu? 80 bin yıl önce yaşamış olan ve bize evrimciler tarafından "maymun adam" gibi gösterilmeye çalışılan Neandertal ırkının, müzik aletleri yaptığını, giyim-kuşam zevkine sahip olduğunu, kızgın kumlarda biçimli sandaletlerle gezdiğini biliyor muydunuz? Büyük olasılıkla bunların hemen hiçbirini daha önce duymamış olabilirsiniz. Aksine, bu insanların yarı maymun yarı insan, konuşma yeteneğinden yoksun, dik duramayan, sadece garip hırıltılar çıkaran, vahşi mağara adamları olduğu yanılgısına kapılmış olabilirsiniz. Çünkü bu büyük yalan, yaklaşık 150 yıldır dünyanın dört bir yanında insanlara telkin edilmektedir. (http://www.kabatasdevri.com) Evrimci bilim adamları, tek hücreden çok hücreye ve ardından maymundan insana doğru uzayan sözde evrim sürecini açıklayabilmek için, tarihin gelişimini de senaryolaştırmışlardır. Bunun için 'ilkel insan'ın yaşam şeklini açıklayan "mağara devri", "taş devri" gibi hayali dönemler uydurmuşlardır. "İnsanlar maymunlarla ortak bir atadan türemişlerdir" yalanını savunan evrimciler, bu iddialarını kendilerince kanıtlayabilmek için arayışa girmişler ve arkeolojik kazılarda buldukları her taş ya da ok parçasını veya bir çömleği bu doğrultuda yorumlamışlardır. Oysa karanlık bir mağarada postlara bürünerek oturan, konuşma yeteneği olmayan yarı insan yarı maymun canlılar, yalnızca birer hayal ürünüdür. İlkel insan hiçbir zaman var olmamış, taş devri hiçbir zaman yaşanmamıştır. Bunlar evrimcilerin bir kısım medyanın da yardımıyla oluşturdukları göz boyamalardan başka bir şey değildir. Bunlar birer göz boyamadır; çünkü biyoloji, paleontoloji, mikrobiyoloji, genetik bilimler başta olmak üzere bilim alanında yaşanan gelişmeler bugün evrim iddiasını tamamen yıkmıştır. Canlı türlerinin birbirlerine dönüşüp evrimleştikleri iddiasının geçersizliği anlaşılmıştır. Aynı şekilde insan da maymun benzeri canlılardan evrimleşmemiştir. İnsan, var olduğu günden bu yana insandır. Var olduğu günden bu yana da yüksek bir kültüre sahiptir. Dolayısıyla "tarihin evrimi" de hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Ramazan boyunca sizlere ulaşacak olan bu bölümde "insan tarihinin evrimi" iddiasının geçersizliği bilimsel delilleriyle ortaya konulacak, bilimsel bulguların yaratılış gerçeğini desteklediği anlatılacaktır. İnsan bu dünyaya evrimle değil, sonsuz bir güç ve akıl sahibi olan Allah'ın kusursuz yaratmasıyla gelmiştir. |
Taşa şekil vermek için demir veya çelikten yapılmış çeşitli aletler kullanılması gerekir. Geçmişte yaşayan toplumlar da, tıpkı günümüzdeki gibi, taşları kesip şekillendirirken bu tarz aletler kullanmışlardır. Geçmişteki toplumlarda olduğu gibi bugün de hala dünyanın kimi bölgelerinde çok yüksek teknoloji kullanılırken kimi bölgelerinde ise yerliler ilkel koşullarda yaşam sürdürebilmektedirler. Bunlar sadece kültür ve medeniyet farklılığının göstergeleridir, kültürel bir evrim yaşandığının değil. |
İnsan bir an, sadece kendi yaratılışını bile düşünse Allah'tan başka güç olmadığını anlayabilir. Çevresindeki büyük deliller üzerinde derin düşünen bir insan, her şeyin olduğu gibi kendisinin de yaratılışının bir amacı olduğunu fark edecek ve Allah'ın sonsuz gücünü gereği gibi kavrayabilecektir. Dünya hayatı, bir "kuşluk vakti" kadar kısa ve sınanmamız için yaratılmış geçici bir mekandır. Bu bölümümüzde; "Rabbinin nimetini durmaksızın anlat." (Duha Suresi, 11) ayeti gereğince Rabbimiz'in üstün aklıyla yarattığı nimetlerinden ve delillerinden söz edeceğiz. İnsanın nefes almasını, kalbinin atmasını sağlayan Yüce Allah, sonsuz nimetleri an an sunarken, samimi inanan insanların da O'nu hamd ile tesbih etmesi gerekmektedir. |
İman hakikatleri üzerinde düşünmek neden önemlidir?
İnsanlar Allah'ın Zatı'nı göremezler. Ancak O'nun varlığını, kudret ve bazı sıfatlarını, yaratmış olduğu varlıklara bakarak anlarlar. Her resmin kendi ressamını tanıtması gibi, canlı ve cansız varlıklar da kendilerini yaratmış olan Allah'ı bize tanıtırlar. İnsanın bunlar üzerinde düşünmesi ve yaratılış delillerine tanık olması gerekir. Nitekim Allah Kuran'da, deve, sivrisinek, arı, örümcek gibi çeşitli hayvanları, bitkileri, ağaçları, dağları, yerleri, gökleri birer iman hakikati, yani yaratılış mucizesi olarak örnek vermiştir.
Çevremizde gördüğümüz -veya göremediğimiz- birçok varlık, vicdanıyla ve aklıyla bakan her insan için bir iman hakikati olma özelliği taşır. Örneğin bahçede yürüyen karınca, masada duran çiçek, sokaktaki veya evimizdeki kedi, köpek ya da kuş, vücudumuz, göklerdeki ve yerdeki düzen, yağmurun yağması, çevremizi sarıp bizi uzaydan gelen zararlı ışınlardan ve maddelerden koruyan atmosfer ile bunlar gibi daha niceleri Allah'ı tanımak isteyen her insan için birer iman hakikatidir. Dev bir yıldızın hayatı, büyük bir iman delili olabileceği gibi vücudumuzun herhangi bir organı da imana yönelten bir hakikat olabilir.
Hayatı boyunca etrafında gördüğü veya duyduğu herşeyde Allah'ın ayetlerini fark edip bunlar üzerinde düşünmek mümin için büyük bir sorumluluktur. Vicdan sahibi her insan bunun bilincindedir. Ve Allah'ın yarattığı milyonlarca canlının, kusursuzca yayıp döşediği yeryüzü ve uçsuz bucaksız göklerin arasında yaşarken, bunları düşünmez, gaflet içinde hayatını sürdürürse bu davranışının hesabını veremeyeceğini bilir.
Mübarek Ramazan Ayı boyunca bu bölümümüzde sizlere çeşitli iman hakikatlerinden örnekler vererek, Rabbimizin yaratma sanatını anlatacağız.