Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz," "Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Biz'e döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" (Müminun Suresi, 112-115)
"Ey insanlar! Dünya peşin verilen bir metaıdır. İyi de kötü de ondan nasibini alır. Ahiret ise sadık bir vaaddir. Orada Kadir olan Melik hükmeder. Hak yerini bulur. Batıl ise zail olur. Ey insanlar, ahiret evladı olun, dünya uşağı olmayın. Zira evlat anaya tabidir. (Yani dünya çocuğu olursanız, dünya gibi mahvolmaya layık olursunuz.) Allah'dan korku üzerine amel ediniz. Biliniz ki amelleriniz sizinle yüzleşecektir. Ve yine sizler mutlaka Allah'a mülaki olacaksınız (kavuşacaksınız). Kim zerre miktarı hayır yaparsa onu görecek ve kim de zerre miktarı şer yaparsa onu görecek." (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 184/4)
"Günaydın'', ''afiyet olsun'', ''çok yaşa'', ''geçmiş olsun'' gibi iyi niyet dileklerinde müminin üslup farklılığı
Toplumda alışkanlık haline gelmiş bazı konuşma kalıpları vardır. Bu, tüm insanların kullandığı ortak bir dildir. Sabah kalkıldığında “Günaydın”, akşam karşılaşıldığında “İyi akşamlar”, gece yatarken “İyi geceler, iyi uykular”, yemek yerken “Afiyet olsun”, hastalanıldığında “Geçmiş olsun”, bir iş yaparken “Kolay gelsin”, hapşurulduğunda “Çok yaşa” gibi...
Hemen her insan, çocukluk yıllarından itibaren çevresinden gördüğü bu kalıplaşmış üsluba düşünmeden uyum sağlar. Oysa ki insanın tüm bu sözleri söylerken, bu güzel dilekleri gerçekleştirecek olan yegane gücün Allah olduğunu unutmaması gerekir.
İşte müminin farkı da burada ortaya çıkar. Mümin attığı her adımda, söylediği her sözde, aklından geçen her düşüncede şuurludur. Hayatı boyunca yaşadığı her olayın yalnızca Rabbimiz’in dilemesiyle gerçekleştiğini asla unutmaz. Mümin için Allah'ı zikretmek, Allah'ı anıp yüceltmek çok büyük bir ibadettir. Aynı zamanda da bu müminin ruhunun en lezzet aldığı nimetlerden biridir. Bu nedenle hemen her fırsatta Allah'ı anmak, Allah'ın şanını yüceltmek, Allah'ın büyüklüğünü dile getirerek Allah'ı övmek ister. Kullandığı her üslupla Allah'a olan sevgisini, bağlılığını, teslimiyetini dua mahiyetinde ifade etmek ister.
Dolayısıyla müminin her hali ve tavrı gibi, günlük hayattaki üslubu da diğer insanlardan çok farklıdır. Mümin her sözü söylerken, o eylemi gerçekleştirecek olanın mutlaka Allah olduğunu belirtir. Her iyi niyet dileklerinde, o güzelliği Allah'tan dilediğini dile getirir. Örneğin “Günaydın”, “İyi akşamlar”, “iyi uykular”, “Afiyet olsun”, “Geçmiş olsun”, “Kolay gelsin”, “Çok yaşa” gibi sözler yerine; “Allah gününü aydın etsin”, “Allah hayırlı, iyi akşamlar versin”, “Allah güzel uykular versin”, “Allah afiyet versin”, “Allah hastalığına şifa versin”, “Allah işinde kolaylık versin”, “Allah uzun ömürler versin” gibi, Allah'ı anarak ve bu dilekleri yerine getirecek olan Yüce Rabbimiz'in adını zikrederek karşılık verir.
Bunun yanı sıra bir kişi kendisine, Allah'ın ismini anarak bu şekilde bir iyi niyet sözü söylediğinde de, yine imandaki şuurunu gösteren bir üslupla cevap verir. Örneğin kendisine “Allah hayırlı günler versin” diyen bir kişiye sadece, “Sana da” diyerek cevap vermez. Yine mutlaka Allah'ın adını zikredip Rabbimiz’i yüceltir. “Allah sana da hayırlı günler versin” diyerek cevap verir. Ya da kendisine “Allah rahatlık versin” diyen bir mümine, -Allah'ı tenzih ederiz- “Sana da rahatlık versin” gibi bir söz söylemez. “Allah sana da rahatlık versin” der. Allah'ı düşünerek de olsa, Allah'ın ismini söylemeden bu tarz bir ifade kullanmaz. Üslubundaki ufacık bir eksikliği dahi, Allah'a duyduğu sevgisine, bağlılığına ve dostluğuna yakıştırmaz.
Bu müminin güzel ahlakındandır. Yalnızca Allah'ın yaratacağını bildiği bir olaydan Allah'ın adını anmadan behsetmeyi vicdanen kabul edemez. Karşısındaki kişinin üslubu her nasıl olursa olsun, onun vereceği karşılık mutlaka Allah'ın ismini anarak, Rabbimiz’i yücelterek olur.
(http://www.kurandasadakat.com/)
Hz. Mehdi (a.s.)'ın zuhurundan önce yönetim sistemleri yıkılacak, ekonomik çöküntüler yaşanacaktır
Bütün bunlar (ahir zaman alametleri) ÜLKELERİN DEĞİŞMEYE UĞRAYACAĞI, KULLARIN ZAYIF DURUMA DÜŞECEĞİ VE HZ. MEHDİ (A.S.)'IN ÇIKMASINDAN ÜMİT KESİLECEĞİ BİR DÖNEMDE GERÇEKLEŞECEKTİR. İşte o zaman benim soyumdan olan KAİM (HZ. MEHDİ (A.S.)), BİR KAVİMLE ORTAYA ÇIKACAK VE ALLAH, BU KAVİM ARACILIĞIYLA HAKKI ÜSTÜN GETİRİP ONLARIN İLİM KILINÇLARI İLE BATILI SÖNDÜRECEKTİR... Ey insanlar, Mehdi'nin çıkışı ile müjdelenin. Çünkü AIlah'ın vaadi gerçektir, boşa çıkmaz. O'nun hükmü geri çevrilmez. O, her şeyi hikmet üzere yapar ve her şeyi bilir. ALLAH'IN FETHİ YAKINDIR. (Yenabiu'l-Mevedde, sf. 440) |
Peygamberimiz (s.a.v.) ahir zamana yönelik hadis-i şeriflerinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurundan önce yaşanacak bazı olaylardan ve gelişmelerden haberler vermiştir. Bu hadisler, ahir zamanın içinde yaşadığımızı anlamamız açısından son derece önemli alametlerdir. Bu hadiste de Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur etmesinden ümit kesildiği; bazı sözde din alimlerinin “Hz. Mehdi (a.s.) şahsı manevidir, gelip geçmiştir, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişini beklemeyin, Hz. Mehdi (a.s.) bu yüzyılda gelmez, yüzyıllar sonra gelecek dolayısıyla da İslam ahlakının hakimiyeti de bu yüzyılda olmaz...” yönündeki izahlarda bulunacakları bir dönem tarif etmiştir. Bu dönemde dünyanın içine gireceği buhranları haber vermiş, bazı ülkelerde siyasi rejimlerin değişeceğini ifade etmiştir. Gerçekten de içinde yaşadığımız dönemde komünist rejimle yönetilen birçok ülkede yönetim sistemleri değişmiş, ard arda büyük ekonomik buhranlar yaşanmıştır. Şu anda da, 2007 yılından beri tüm dünyayı ciddi şekilde etkisi altına almış olan ve dünyanın en muteber ekonomi kuruluşlarının 7 yıl süreceğini ifade ettikleri büyük bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. Ayrıca yine tüm dünyayı etkisi altına alan salgın hastalıklar, kültürel çöküntüler de ardı ardına yaşanmaktadır. Bu alametlerin ardı ardına bir kolyenin kopan boncukları gibi gerçekleşmesi Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur ettiğini ve görev başında olduğunu göstermektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) Diğer hadislerden de anlaşıldığı üzere hadiste Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur edeceği kavim Türk kavmidir. Allah, Hz. Mehdi (a.s.) ve yiğit Türk kavmini vesile ederek Allah’ın dinini ilimle, bilimle ve fenle diğer tüm dinlere üstün kılacaktır. Hz. Mehdi (a.s.) döneminde inşaAllah Türkiye’nin önderliğinde bir Türk-İslam Birliği kurulacaktır.
http://www.kutlupeygamberisa.com/
Kanser Tedavisi Ücretsiz
Hilal TV, 27 Aralık 2008
Adnan Oktar: Fakirlere, az da olsa mutlaka yardımda bulunmak lazım. Mesela, 100 lirası olan onun hiç olmazsa 10 lirasını versin. Hiçbir şey kaybetmez, bereket bolluk getirir bu. Ortalığı hareketlendirir, benim param az, ben saklayayım denmemesi, stokçuluk yapılmaması lazım. Allah’a tevekkül etmek lazım, Allah’a dua edilmesi lazım, çok samimi olmak gerekiyor. AMA TABİİ, DEVLETİNDE YAPMASI GEREKEN, HÜKÜMETİNDE YAPMASI GEREKEN TEDBİRLER VAR. Demin onları saydım. Hastanelerin ücretsiz olması lazım, enerji eğer mümkünse enerjini ücretsiz hale getirilmesi çok mükemmel olur. Bir de insanların borçlarının affedilmesi. Bu, çok çok nemli, evlere hacze gidilmesi, insanların buzdolaplarının, çamaşır makinelerinin falan alınması bence hiç hiç hiç doğru değil. Bunların hiç yapılmaması gerekir, zaten gücü varsa öder. Eğer gücü yoksa, onu affetmek gerekir. Bu bize ferah ve bolluk olarak geri döner. Allah kat kat hem dünyada da ahirette bize bunun karşılığını verecektir inşaAllah.
www.imaninguzellikleri.com
Vakit, 5 Nisan 2010
İsrail Heyeti Adnan Oktar'ın Televizyon Programına Konuk Oldular 19.01.2010 - İsrail/Arutz Sheva
İsrail’de İngilizce, İbranice, Fransızca ve Rusça yayın yapan bağımsız haber sitesi Arutz Sheva, 19 Ocak 2010 tarihinde İsrailli Bakan Yardımcısı Eyüp Kara’nın başkanlığında İsrail’deki dini liderlerin de dahil olduğu bir heyetin, Sayın Adnan Oktar’ı ziyaret için İstanbul'da oldukları bildirildi. Ayrıca gelen heyetin Sayın Adnan Oktar'ın televizyon programına konuk olacakları duyuruldu. Söz konusu programı buradan izleyebilirsiniz.
Deccal Nasıl Öldü?
http://www.harunyahya.org/evrim/deccal_nasil_oldu/deccal_nasil_oldu_01.html
“150 yıl süren Darwinist aldatmacanın sonu”
Canlıların tesadüfen meydana geldiğini iddia eden, insanın maymun ataları olduğunu savunan, insanı yeryüzünde sorumsuz bir hayvan olduğuna inandırmaya çalışan, güçlü olanın zayıf olanı ezmesi gibi sapkın bir fikirle yola çıkarak kitleleri katleden, savaşları başlatan, insanları küçük ve aşağılık gören dünyaya hakim olmuş sahte inanç sistemi, deccalin en büyük oyunlarından biri olan Darwinizm'dir.
Darwinizm, tarihin en sapkın ve en büyük kitle aldatmacasıdır. 150 yıl boyunca devam etmiş olan bu kitle aldatmacası, şu an Darwinistlerin şaşkın bakışları altında çöküşe uğramaktadır.
İnsanlar 150 yıldır aldatılmış olmanın şokunu yaşamaktadırlar. Deccalin oyunu bitmiştir. Deccal artık ölmüştür. Kitle aldatmacası son bulmuştur. Batıl olan din, Allah'ın hak dini karşısında yerle bir olmuştur Sayın Adnan Oktar'ın son eserlerinden biri olan bu kitap, deccalin en büyük oyununun kesin yıkılışın delillerini sunmaktadır.
Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu? Türkiye ağabeyimiz, bizi unutmasın
Sayın Adnan Oktar ne demişti?
|
İnsan Yüzünde Gizlenen Barkod Sistemi
Yüce Allah'ın benzersiz çeşitlilikteki yaratma sanatının bir tecellisi olarak, insanların her biri farklı bir yüze sahiptir. Ancak yüzler ne kadar çeşitli ve ortam ne kadar kalabalık olursa olsun tanıdığımız birinin yüzünü fark etmemiz sadece birkaç saniye alır. Peki bu tanıma süreci nasıl işler?
Beyindeki Yüz Tanıma Süreci Nasıl Gerçekleşir?
Yüzün tanınma süreci görsel kortekste gerçekleşen oldukça kompleks bir süreçtir. Bu tanıma sürecinin beyinde nasıl gerçekleştiğini araştıran bilim adamları, oldukça şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşmışlardır. Çünkü yapılan araştırmalarda, yüzün beyin tarafından okunabilen bir barkod sistemine sahip olduğu keşfedilmiştir. Bu sisteme göre;
-İlk önce kaşlar, gözler, dudaklar gibi yatay çizgi oluşturan özelliklerin beyin tarafından algılanmasından sonra, bu çizgilerin siyah ve beyaz renklerde kodlandığı belirlenmiştir.
-Cilt ve yanaklar parlaklıkları nedeniyle beyaz olarak, dudaklarımız kaşlarımız ve göz çukurlarımızın da gölgelikleri nedeniyle siyah olarak kodlandığı tespit edilmiştir.
Araştırmayı yürüten Dr. Dakin “Bu şekildeki yatay bilgi çizgileri, süpermarket barkodlarını anımsatmaktadır” diyerek bu kod sistemine dikkat çekmiştir.
Bilindiği gibi süpermarket barkodları, bilgi sağlamanın etkin bir yoludur. Düz, tek boyutlu çizgiler, sayı gibi 2 boyutlu karakterlerin algılanmasından çok daha kolaydır. Yüz tanımanın saniyelerle sınırlı bir biçimde hızlı gerçekleşmesi için barkod sisteminin kullanılması da Rabbimiz'in Âlim (herşeyi çok iyi bilen), Fatır (yaratan, icad eden) ve Bedi (örneksiz yaratan) isimlerinin bir tecellisidir.
(www.evrimyok.net)
''Maymundan gelmedik, ortak atamız var'' aldatmacası halen devam ediyor
Darwinistler, maymun kelimesini duyduklarında yeni bir savunma mekanizması geliştirdiler. Maymun kelimesini duyar duymaz “maymun değil ortak ata” savunmasına geçiyorlar. Bu hırslı savunmayı duyanların “demek ki Darwinizm maymundan gelme iddiasını savunmuyor” demelerini istiyorlar. Çünkü Darwinistler, DARWİN’İN BU İDDİASINDAN DOLAYI UTANÇ İÇİNDELER.
Maymun, taymun, goril, şempanze, hepsi aynı şeydir. Hepsinin kökeninde Darwinistler insanlara “hayvandan türediniz” aldatmacasını dayatmaya çalışmaktadırlar. Bunun başka bir anlamı yoktur.
Buradan söz konusu iddiayı sahiplenen Darwinistlere sesleniyoruz:
“İnsanın (hayali) atası maymun değil, ortak bir ataydı” diyerek kendinizi küçük düşürüyorsunuz. Tarif ettiğiniz şey, sonuçta maymuna benzeyen garip bir varlık değil mi? Ve bu canlı, sizin iddianıza göre, maymuna benziyor mu, benzemiyor mu? Anlaşıldığı kadarıyla benziyor. Şu durumda, buna maymun veya başka bir şey denmesi ne fark edecek? İnsana benzeyen vahşi bir hayvan değil mi kastettiğiniz. Eğer içiniz rahatlayacaksa buna “taymun” diyelim. Bunun adı “taymun” olduğunda bu saçma iddianız kurtulacak mı?
Demagojiyi bırakın! Bu tümüyle ilkel bir düşüncedir. Maymuna benzer garip bir mahluku “ortak ata” ilan edip, “aslında maymundan değil ortak atadan geldik” diye ortaya çıkmak oldukça küçük düşürücü bir harekettir. Bahsettiğiniz bu hayali garip mahluku tanımlamak için insanlar ona “maymun” diyorlar. Bu canlı gorile de benzer, şempanzeye de, primata da. Fakat genel tanım olarak maymun olarak nitelendirilmiştir. Bu sözün bir varlığı tanımlamak için kullanılan herhangi bir söz olduğunu anlamazlıktan gelip “biz aslında böyle demedik” demek olmaz. İnsana çok benzeyen bir sürü maymun olmuştur. Örneğin, Homo habilis olarak tanımlanan maymun türü, yapısal olarak insana oldukça benzerlikler gösterir. Ama bu canlı, vücudu tüylerle kaplı, keskin dişleriyle oraya buraya saldıran, hatta kendi türdeşinin etini yiyen tam bir maymun, yani bir hayvandır. Belli açılardan insana benzerliği bir şey değiştirmemektedir.
İnsan, tamamen farklı bir varlıktır.
İnsan, aklı ve şuuru olan, görüntüyü görüp algılayan, bunlar üzerine düşünüp yorum yapan, muhakeme ve yargıya sahip olan, yani RUH SAHİBİ BİR VARLIKTIR. Bir canlının “insan” olabilmesi için onun, “benim” diyen, kendi varlığının farkında olan RUH SAHİBİ bir varlık olması gerekir. Ruh, bir kediye bile verilse, o varlık kedi görünümünde insan olur. İnsanı diğer canlılardan ayırd eden şey, yalnızca, sahip olduğu ruhtur. Bunu anlamazlıktan gelmeyin!
(http://www.darwinistdiktatorluk.com/)
Bir Tür Bitki Böceği (Dascillidae)
Fosil Bilgisi Yaş: 25 milyon yıllık Dönem: Oligosen Bulunduğu yer: Dominik Cumhuriyeti |
Resimdeki bitki böceği Dascillidae familyasına dahil bir canlıdır. Bu familya altında 15 cins ve yaklaşık 80 türün yaşadığı tahmin edilmektedir. Resimdeki böcek ise, 25 milyon yıllık olup günümüzdeki benzerleriyle tamamen aynı özelliklere sahiptir. Bu canlı, evrimcilerin iddia ettikleri 'böceklerin evrimi' safsatasını tamamen ortadan kaldırmaktadır.
www.tasarimmucizesi.com