GÜNÜN AYETİ VE HADİSİ |
Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin "Bir zorluk iki kolaylığa asla galebe çalamayacaktır. Zira şüphesiz zorlukla beraber bir | |||
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN GÜZEL AHLAKI |
PEYGAMBERİMİZ (SAV) ADALETLE HÜKMEDERDİ
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), hem Müslümanlar arasında verdiği hükümler, hem diğer din, dil, ırk ve kavimlerden olan kişilere karşı adil ve hoşgörülü tutumu, hem de Allah'ın ayetinde bildirdiği gibi zengin, fakir ayırmaksızın herkese eşit davranmasıyla tüm insanlar için çok büyük bir örnektir.Allah bir ayetinde Hz. Muhammed (sav)'e "… Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever." (Maide Suresi, 42) şeklinde buyurmuştur ve O da içinde bulunduğu zor koşullarda dahi adaletten asla taviz vermemiştir.
Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliği süresince adil tutumuna örnek teşkil eden birçok olay yaşanmıştır. Peygamberimiz (sav)'in yaşadığı coğrafyada çok çeşitli din, ırk ve kabileden insan birarada bulunuyordu. Bu toplulukların birarada huzur ve güven içinde yaşamaları, aralarına nifak sokmaya çalışanların etkisiz bırakılmaları çok zordu. Ancak Peygamberimiz (sav)'in adaleti, Müslümanlar için olduğu kadar bu topluluklar için de bir huzur ve güvence kaynağı olmuştur. Asr-ı Saadet döneminde Arabistan Yarımadası'nda Hıristiyan, Musevi, putperest, ayırt etmeksizin herkese adil davranılmıştır.
Peygamberimiz (sav)'in Kuran ahlakına uyarak gösterdiği bu güzel tavrı, bugün farklı dinlerden insanların birbirlerine karşı tutumları konusunda örnek olmalıdır. Peygamberimiz (sav)'in adaleti, farklı ırklardan insanlar arasında da uzlaşma sağlamıştır. Peygamberimiz (sav) birçok konuşmasında, hatta Veda Hutbesi'nde de ırklara göre bir üstünlük olamayacağını, Allah'ın ayetinde haber verdiği gibi "üstünlüğün takvaya göre olacağını" bildirmiştir. Diğer hadislerinde ise şu şekilde buyurmuştur:
"Ey insanlar! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktan yaratılmıştır. İnsanlar muhakkak ve muhakkak ırklarıyla övünmeyi bırakmalılar."
"Sizin şu soyunuz-sopunuz kimseye üstünlük ve kibir taslamaya vesile olacak şey değildir. (Ey insanlar)! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Hepiniz bir ölçek içindeki birbirine müsavi buğday taneleri gibisiniz… Halbuki, hiç kimsenin kimseye -din ve takva müstesna- üstünlüğü yoktur. Kişiye kötü olması için; başkalarını yermesi, küçük görmesi, cimri, kötü huylu, had ve hududu aşmış olması yeter."
GÜNÜN SİTESİ |
GÜNÜN BELGESELİ |
KOMUNİZMİN KANLI TARİHİ 1-2-3
20. yüzyıl, insanlık tarihinin en kanlı asrı oldu. 250 milyondan fazla insan, savaşlarda, kitle katliamlarında ve siyasi cinayetlerde öldürüldü. Bu büyük vahşetin en büyük sorumlusu ise, "komünizm" adı verilen bir ideolojiydi. İnsanlığa sözde eşitlik ve adalet getirmeyi vaat eden, oysa sadece kan, ölüm ve korku getiren bir ideoloji... Bu filmde, komünizmin kanlı yüzyılını inceleyecek ve bu ideolojinin nasıl olup da insanlığa böyle bir vahşet yaşatabildiğini göreceksiniz. İnsanlığın bu vahşet çarkından kurtulması, ancak dünyadaki varlık amacını bilmesiyle mümkündür.
İnsan, Darwinistlerin, komünistlerin ve faşistlerin sandığı gibi, rastlantılarla ortaya çıkmış ve çatışmak için yaşayan bir hayvan türü değildir. İnsan, Allah'ın yarattığı ve O'nun ruhunu taşıyan şerefli bir varlıktır. Ve yaşamının amacı da, Allah'ın kendisine öğrettiği güzel ahlaka göre yaşamak ve eğitilmektedir.
YARATILIŞ HAKİKATLERİ |
TERMİTLERİN KULLANDIKLARI SAVAŞ STRATEJİLERİ
Termit kolonisinin yaşamasını sağlamak açısından güvenlik, birinci dereceden önemlidir. Termitler de düşmanlarına karşı genellikle kimyasal güçlerini kullanarak değişik savaş stratejileri uygular. Bu stratejileri şöyle sınıflandırmak mümkündür:
* Düşmanı felç etmek,
* Canlı bir bomba olup düşmanın üzerinde patlamak,
* Keskin çenelerle düşmanı yaralamak,
* Salgıladıkları zehir ile saldırganın vücut yapısını altüst etmek.
Termitler tüm bunları sahip oldukları özel donanımları sayesinde başarır. Ancak burada unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. Kimyasal silahlar, bugün dünyada teknolojinin en son imkanları kullanılarak, konusunda uzman birçok bilim adamının sürekli çalışması ile üretilmektedir. Kaldı ki çok basit bir kimyasal maddenin oluşturulması için dahi aynı ciddi çalışmalar gereklidir. Bu durumda bu küçük canlıların vücutlarındaki kimyasal silahların nasıl ortaya çıktığı sorusunun cevabının verilmesi gerekmektedir. Evrim teorisine göre bu kimyasal maddeler kendiliğinden, yani tesadüfen ortaya çıkmıştır. Ancak biraz düşünüldüğünde bu iddianın mantıksızlığı açıkça görülür.
Evrim teorisinin iddiası, ilk ortaya çıkan termitlerin bu özelliklerin hiçbirine, örneğin kimyasal üretim sistemine sahip olmadıkları, bu sistemin sonradan rastlantılar sonucunda yavaş yavaş oluştuğudur. Ancak bu, akıl ve mantık ölçüleri ile her yönden çelişen bir iddiadır. Öncelikle termitlerdeki kimyasal silah sisteminin çalışması için hem kimyasal maddenin kendisinin hem de kimyasalın içinde bulunacağı organın aynı anda var olması gerekmektedir. Bununla birlikte bu organın, zehrin vücudun diğer bölgelerine yayılmasını engelleyecek bir koruyucuya sahip olması da şarttır. Ayrıca termitin türüne göre zehrin kullanım şekli değiştiği için kimi zaman zehrin bulunduğu organdan termitin kafasına kadar zehri taşıyacak bir borunun olması da –elbette ki bu boru da zehirden etkilenmeyecek özelliklerde olmalıdır- gerekecektir. Bundan başka, hayvanın düşmanına zehir fışkırtmasını sağlayacak bir kas sistemi ya da mekanik bir düzen vs. olması gereklidir.
Evrimciler, canlılardaki bu gibi sistemlerin ve organların tesadüfler neticesinde ortaya çıktığını iddia ederler. Tesadüfler, kimyasal maddenin formülünü nasıl olduysa tam tutturmuş, sonra ilk termitin vücudunda bu maddeyi oluşturacak sistemi var etmiş, daha sonra başka tesadüfler isabet etmiş ve kimyasal maddeyi oluşturan maddeleri teker teker ortaya çıkarmış, sonra da termitin vücudundaki organlara ve diğer sistemlere zehirden etkilenmemelerini sağlayacak özellikleri kazandırmış, bu şekilde tesadüfler tesadüfleri kovalamış ve milyonlarca hatta yüz milyonlarca yıl sonra termitler termit olmuştur. Bu masalsı senaryodaki detaylar arttıkça evrimci iddialarının mantıksızlığı daha da netleşir. Öncelikle tesadüflerin, herhangi bir varlık meydana getirmesi hatta bırakın bütün halinde bir canlıyı oluşturmasını, bu canlının tek bir hücresini bile ortaya çıkarması mümkün değildir. Termitler; beslenme alışkanlıkları, buna bağlı olarak sindirim sistemleri, kimyasal iletişim kurabilme yetenekleri gibi özellikleriyle birlikte bir bütün olarak ortaya çıkmış diğer bir deyişle, bir anda yaratılmışlardır. Doğadaki bütün canlıları yaratan, sahip oldukları özellikleri onlara veren Allah'tır. Allah, her türlü yaratmayı bilen ve üstün güç sahibi olandır.
HZ. İSA’NIN GELİŞ ALAMETLERİ |
FIRAT'IN SUYUNUN KESİLMESİ
Fırat Nehri'nin suyunun kesilip durdurulması da Hz. Mehdi'nin çıkış alametlerindendir:
Fırat Nehri'nin suyu çekilerek altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim, o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın. (Riyazü's Salihin, 3/332)
(1) Fırat Nehri'nin suyunun çekilip...
Suyuti'nin kitabında bu hadis "suyun durdurulması" olarak geçmektedir. Gerçekten de Keban Barajı, Fırat Nehri'nin suyunu durdurarak kesmiştir.
(2) "Altın"dan bir dağ meydana çıkmadıkça...
Yapılan baraj sayesinde; elektriğin üretilmesi, toplanan suyun arazide kullanılarak toprağın veriminin artması ve ulaşım kolaylığının sağlanması gibi sebeplerle, buradaki topraklar "altın" gibi kıymetli hale gelmiştir.
Keban barajı ve Fırat Nehri üzerine sonradan kurulan diğer barajlar, betondan dev birer dağı andırmaktadır. Bu barajlardan (hadis-i şerifteki benzetmeye göre dağdan) altın değerinde servet dökülmektedir. Dolayısıyla barajlar "altın bir dağ" özelliği kazanmaktadır. (En doğrusunu Allah bilir)
KURAN AHLAKI |
HERŞEYİN KADERDE YAZILI OLMASI ALLAH'IN SONSUZ MERHAMETİNİN BİR TECELLİSİDİR
Kader sırrına vakıf olan müminler, karşılaştıkları zorluklara büyük bir şevk ve neşeyle sabır gösterirler. Onlar, Allah'ın herşeyi bir hayır üzere yarattığını ve başlarına gelenlerin sadece Allah'ın dilemesiyle gerçekleştiğini bilirler. İnsanların hayatlarını tüm ayrıntılarıyla yaratan Allah'tır. En'am Suresi'nde yeryüzünde meydana gelen küçük büyük tüm olayların Allah'ın dilemesiyle gerçekleştiği şu şekilde bildirilir:
Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (En'am Suresi, 59)
İnsan, zamana bağlı yaşayan ve olayları sadece yaşadığı andan bakarak değerlendirebilen bir varlıktır. Ve insan, geleceği bilemediği için karşılaştığı olaylardaki uzun vadeli hikmetleri, güzellikleri ve hayırları da her zaman göremeyebilir. Fakat zamanı yaratan, dolayısıyla zamandan münezzeh olan Allah, zamana bağımlı olan tüm varlıkların hayatlarını "zamanın dışından" görüp bilmektedir. Bu, kader gerçeğidir. Kader, Allah'ın geçmiş ve gelecek tüm olayları tek bir an olarak bilmesidir. Yani "sonucu bilinmeyen olaylar" sadece, bizim için birer "bilinmez"dir. Allah bizim bilemediğimiz bu olayların tümünü bilir. Bu nedenle de insanın imtihanı, aslında başı ve sonu belli olan bir imtihandır. Geçmiş, gelecek ve içinde yaşadığımız an Allah Katında birdir; hepsi olup bitmiştir. Biz ise bu olayları ancak zamanı geldiğinde yaşayarak öğreniriz.
Müslümanların dünya ve ahiret hayatındaki tüm zorluklara ve denemelere güzel bir sabır göstermelerine vesile olan da işte bu kader ilmidir. İman edenler "Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez..." (Teğabün Suresi, 11) ayetinde de bildirildiği gibi, başlarına gelen herşeyin bir kader üzere gerçekleştiğini bilmenin rahatlığını yaşarlar. İman etmeyenler kader ilmine vakıf olmamaları nedeniyle sıkıntı, stres, huzursuzlukla boğuşurlarken, Müslümanlar Rabbimiz'den bir rahmet olarak huzur içinde hayatlarını sürdürürler. Herşeyin büyük hayır ve güzelliklerle yaratıldığını bilmenin güveni içindedirler. Ancak bu, iman edenlerin hayatlarında hiç zorluk ve sıkıntı olmadığı anlamına gelmemelidir.
Müminler dünyada her türlü sıkıntı ve zorlukla karşılaşabilirler, mallarını kaybedebilirler, fiziksel olarak zayıf düşebilirler, hastalanabilir, yaralanabilir, ölebilir veya öldürülebilirler. Onların farkı, başlarına gelen her zorluğun Allah'tan gelen bir deneme olduğunu bilmeleridir. Çünkü bu denemeler karşısında gösterdikleri güzel ahlak Allah Katında çok değerlidir. Bu, müminlere has bir zevktir. Müslümanlar bu tip sıkıntılar karşısında hüzün, stres, acı, panik, korku gibi duygular yaşamazlar. Çünkü Yüce Allah'ın, yarattığı ve şer olarak görünen tüm olayları da Müslümanların hayrına çevireceğini bilirler. Allah bunlarla iman eden kullarını denemeden geçirir ve gösterdikleri sabrın karşılığını da hem dünyada, hem de ahirette kat kat fazlasıyla verir. Ve Müslümanlar bu kısa imtihan dönemi sonucunda sonsuz bir cennet hayatı ile mükafatlandırılırlar. Allah'a dayanıp güvenen bir insan, artık hiçbir korku ve mahzunluk yaşamayacaktır. Bu, Allah'ın kulları üzerindeki şefkatinin bir delilidir:
Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Ahkaf Suresi, 13)