RAMAZAN 2004 - 10. Gün
ucgen

RAMAZAN 2004 - 10. Gün

1272
GÜNÜN AYETİ VE HADİSİ

Kim ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini) Allah’a teslim ederse, artık gerçekten o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah’a varır.
(Lokman Suresi, 22)

“(Ey mü’minler) israf etmeksizin ve kibirlenmeksizin yiyiniz, içiniz, giyiniz, sadaka veriniz!”
HZ. MUHAMMED (SAV)


PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN GÜZEL AHLAKI

PEYGAMBER EFENDİMİZ MÜMİNLERE ÇOK DÜŞKÜN VE ŞEFKATLİYDİ

Peygamber Efendimiz çok, şefkatli, anlayışlı, sevgi dolu bir insandı. Dostlarının, yakınlarının, kendisine tabi olan tüm müminlerin maddi ve manevi her türlü sorunu ile ilgilenir, sağlıkları, güvenlikleri, neşeleri için tüm tedbirleri alır, onlara koruyucu kanatlarını gerer, imanlarını ve takvalarını sürekli takviye ederek ahiret hayatlarını düşünürdü. Peygamberimiz (sav)'in bu tüm insanlığa örnek olan güzel özellikleri ayetlerde şöyle bildirilmektedir:

Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O'nun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. (Tevbe Suresi, 128)

Ve müminlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger. (Şuara Suresi, 215)

Peygamberimiz (sav)'in eğittiği müminler de onun güzel özelliklerini kendilerine örnek aldıkları için, Kuran'da da zikredilerek tüm insanlığa duyurulan fedakarlıklarda, şefkatli ve merhametli tavırlarda bulunmuşlardır. Bir ayette müminlerin birbirleri için yaptıkları fedakarlık şöyle anlatılır:

Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 9)

Peygamberimiz (sav)'in eğittiği ve Kuran ayetlerine gönülden bağlı müminler, esirlere karşı da koruyucu tavırlar göstermişlerdir. Onların bu örnek ahlakları ayetlerde şöyle bildirilir:

Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz." (İnsan Suresi, 8-10)

Peygamber Efendimiz ashabına da merhametli olmalarını hatırlatmış ve onlara en güzel örnek olmuştur:

"Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız. Yazık, laf ebesi olanlara. Yazık günahlarına bilerek devam edip, istiğfar etmeyenlere."

"Merhamet etmeyene merhamet edilmez."

"Allah refikdir (merhametli ve şefkatli), rıfkı sever ve rıfka mükabil verdiğini başka hiçbir şeyle vermez."

GÜNÜN SİTESİ

KIYAMETİN İŞARETLERİNİ BU SİTEDE BULACAKSINIZ

Kainatın, içindeki tüm canlılar, yıldızlar ve galaksilerle birlikte ortadan kaldırılacağı zaman kıyamet vaktidir. Bu sitenin hazırlanış amacı kıyamet vakti yaklaşırken ortaya çıkan alametleri ayet ve hadisler doğrultusunda incelemek, bu işaretlerin birbiri ardınca, birebir tasvir edildiği şekilde, içinde yaşadığımız çağda ortaya çıkmaya başladığını gözler önüne sermektir.

GÜNÜN BELGESELİ

CANLILARDA KAMUFLAJ VE AKILCI DAVRANIŞLAR

Doğayı inceledikçe, hep aynı gerçekle karşılaşırız. Canlılar, evrim teorisinin "tesadüf" iddiasını tamamen geçersiz kılan, son derece iyi tasarlanmış kompleks yapılara sahiptirler. Her canlı, yaratılışın ayrı bir delilidir. Bu filmde izleyeceğiniz kamuflaj ve akılcı davranışlar, sadece birkaç örnektir. Doğadaki canlı türlerinin herbirinde, ayrı ayrı yaratılmış özellikler, üstünlükler vardır. Tüm bu muhteşem yaratılışın sahibi, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi olan Yüce Allah’tır. Akıl sahibi insanlara düşen ise Allah’ın yaratması üzerinde düşünmek ve O’nu övüp yüceltmektir. Allah, bir Kuran ayetinde şöyle buyurur:

"Şu halde övgü, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve Alemlerin Rabbi Allah’ındır. Göklerde ve yerde büyüklük O’nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Casiye Suresi, 36-37).

YARATILIŞ HAKİKATLERİ

YUNUSLARIN SES DALGALARI VE SONAR TEKNOLOJİSİ

Yunuslar, başlarında bulunan "melon" (kavun) adındaki özel bir organdan sıklığı saniyede 200 bin titreşime ulaşan ses dalgaları yollar. Bu canlı, kafasını hareket ettirerek dalgaları istediği tarafa doğru yönlendirebilir. Yayılan ses dalgaları katı bir cisme çarptığında yansıyarak yunusa geri döner. Balığın ağzının alt tarafı alıcı görevi görür. Alınan dalgalar önce iç kulağa, oradan da beyne gönderilir. Bu veriler oldukça hızlı olarak yorumlanır. Bu yorumlama sayesinde son derece hassas ve kesin bilgiler elde edilir. Yunus, bu sayede ses dalgasının çarptığı objenin hareket yönünü, hızını ve büyüklüğünü ayrıntılarıyla belirleyebilir. Yunusun dalgaları yorumlama sistemi o kadar üstündür ki, bir balık sürüsü içindeki tek bir balığı bile izleyebilir. Hatta zifiri karanlıkta suda kendinden 3 km. uzakta duran iki ayrı metal parayı birbirinden ayırt edebilir.

Günümüzde, gemilerde ve denizaltılarda yön ve hedef tayininde SONAR 70 adı verilen cihaz kullanılır. Sonarların çalışma prensibi, yunusların ses dalgalarını kullanma sistemiyle aynıdır.

ABD'de Yale Üniveritesi'nde keşif amacı ile kullanılacak bir robot geliştirilmiştir. Robotta, profesör ve aynı zamanda elektrik mühendisi olan Roman Kuc'un yunusların sonarını taklit ederek yaptığı sonar sistemi kullanılmıştır. Bu başarısına rağmen 10 yıldır sesüstü algılayıcılar ve robot teknolojisi üzerine çalışan profesör Kuc doğaya dikkat çekerek şöyle demektedir:

Sonar yapımı için doğaya daha yakından bakmalıyız, gözden kaçırdığımız herhangi bir şey olabilir.

Birisi size ses dalgalarının deniz suyunda saniyede 1500 m. hızla ilerlediğini söylese ve şöyle bir soru sorsa: İçinde bulunduğunuz bir denizaltıdan bir gemiye gönderilen ses dalgaları 4 saniye sonra geri geliyorsa gemi ne kadar uzaktadır?

Yapacağınız hesaplama sonucunda bulacağınız sonuç, 3 km. olacaktır. Yunuslar da benzer hesaplamaları büyük bir rahatlıkla yaparlar. Ancak elbette ki yunuslar ne ses dalgalarının sudaki yayılma hızını, ne çarpma işlemini ne de bölme yapmayı bilirler. Bu da bize, bütün bu işlemlerin yunuslar tarafından yapılmadığını, onların sadece Allah'ın kendilerine emrettiği şekilde hareket ettiklerini açık olarak gösterir.

HZ. İSA’NIN GELİŞ ALAMETLERİ

ŞAM VE MISIR MELİKLERİNİN ÖLDÜRÜLMESİ

Ondan önce Şam ve Mısır melikleri (hükümdar, memleket sahibi) öldürülecektir... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)

Bu hadiste Hz. Mehdi'nin gelişinden önce Şam ve Mısır yöneticilerinin öldürüleceklerine dikkat çekilmektedir.

Mısır'ın yakın tarihi incelendiğinde hadiste de belirtildiği gibi bir "meliğin" öldürüldüğü görülmektedir: 1970 yılında Mısır'ın başına geçen ve 11 yıl iktidarda kalan Enver Sedat.

Enver Sedat 1981 yılında bir resmi geçit sırasında muhalifleri tarafından düzenlenen bir suikast sonucunda hayatını yitirmiştir. Mısır tarihinde öldürülen yöneticilerden diğerleri de, 1910 yılında suikaste uğrayan Başbakan Butros Gali, 1945 yılında öldürülen Mısır Başbakanı Ahmed Maher Paşa ve 1948'de yine bir suikast sonucu öldürülen Mısır Başbakanı Mahmoud Nukrashy Paşa'dır.

Şam kelimesi ise, yalnızca Suriye'deki Şam şehri için kullanılmaz. Şam, Arapça'da kelime anlamı olarak "sol" anlamına gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölge) sol tarafında kalan ülkeleri ifade eder. Şam bölgesi yöneticilerinden de suikaste uğrayan çok sayıda kişi olmuştur. Bunlardan birkaç örnek şöyledir;

1920'de öldürülen Suriye'nin eski Cumhurbaşkanı Salah Al-Deen Beetar,
1921'de öldürülen Suriye Başbakanı Droubi Paşa,
1949'da suikaste uğrayan Suriye Başbakanı Muhsin al-Barazi,
1951'de öldürülen Ürdün Kralı Abdullah,
1982'de bombalı suikaste uğrayan Lübnan'da Falanjist Lideri Beşir Cemayel..


Türkiye Gazetesi, 7 Ekim 1981, "Enver Sedat Öldürüldü."
(sağ gazete) NewYork Times, 15 Eylül 1982
(sağ alt portre) Ahmed Maher Paşa
(sol alt portre) Beşir Cemayel.

 

KURAN AHLAKI

İSLAM, İNSANLAR ARASINDA DAYANIŞMAYI VE YARDIMLAŞMAYI EMREDER

Allah Kuran'da insanlara şu şekilde emretmiştir:

... İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (Maide Suresi, 2)

Ayette de açıklandığı gibi, müminler sadece iyilik konusunda çaba sarf ederler. Onlar Allah'ın "Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir." (Nisa Suresi, 127) ayetini düşünür ve her yaptıklarının karşılığını Rabbimiz katında mutlaka alacaklarını hiç unutmazlar. Yukarıdaki ayette Allah makbul olan yardımlaşmanın "iyilik ve takva" konusunda olması gerektiğini bildirmiştir. İyiliğin ne olduğu ise bize Kuran'da açıklanmıştır:

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve Peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)

Görüldüğü gibi gerçek iyilik, toplumda algılanan şeklinden farklıdır. Kuran ahlakını yaşamayan kimseler iyiliği, insanın canı istediği zaman, karşı tarafa bir lütuf olarak bir yardımda bulunması olarak algılarlar. Bu iyilikler ise genelde sadece yolda görülen bir dilenciye para vermek, yolculukta yaşlılara yer vermek gibi alışkanlıklarla sınırlıdır.

Kuran'ın bildirilen iyilik müminin tüm hayatını kapsayan bir ahlak şeklidir ve sadece kişinin canı istediğinde değil, tüm yaşamı boyunca uyguladığı bir ibadettir. Müslüman kendisi ihtiyaç içinde olsa dahi yoksula ve yetime yardımda bulunan, sevdiklerinden infakta bulunan (İnsan Suresi, 8) ihlas sahibi bir kuldur. Çünkü Allah "Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı." (Zariyat Suresi, 19) ayetiyle yardımlaşmayı, infak etmeyi ve iyilikte bulunmayı bir Müslüman vasfı olarak haber vermiştir. Onların yardımı hiçbir şarta bağlı değildir. Mümin gerektiğinde iyilik yapabilmek ve başkalarını iyiliğe teşvik edebilmek için her türlü fedakarlığı göze alabilir. Yaptığı yardım karşılıksızdır, sadece Allah rızasını hedefler. Allah İnsan Suresi'nde müminlerin tavrını şu şekilde bildirir:

Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz." (İnsan Suresi, 9-10)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo