Zorluk zamanları, Allah (cc)'ın iman edenler için yarattığı çok kıymetli anlardır. Nadir olarak insanın karşısına çıkan bu anlar bir insanın, Allah (cc)'a olan sadakatinin, sevgisinin ve teslimiyetinin gücünü gösterebileceği, aynı zamanda da ahiret hayatı için çok fazla ecir kazanabileceği zamanlardır. Bu nedenle iman eden bir kimse zorluk anlarını, Allah (cc)'ın kendisi için yaratmış olduğu çok büyük nimet ve fırsat olarak değerlendirir.
Tarih boyunca gönderilmiş olan peygamberler yurtlarından sürülme, baskı altına alınma, tehdit edilme ve hatta öldürülmeye kadar varan zorluklar yaşamış, ama tüm bunları imani bir şevk ve coşkuyla karşılamışlardır. Hz. Yusuf iftiraya uğrayarak yıllar yılı zindanda kalmış, Hz. İbrahim kavminin ileri gelenleri tarafından ateşe atılarak öldürülmeye çalışılmış, Hz. Musa Firavun'un tehdit ve baskılarıyla karşılaşmış, Hz. Lut yaşadığı toplumdan sürülmeye çalışılmıştır. Ancak bu mübarek insanların her biri de bu olaylar karşısında Rabbimiz'e karşı büyük bir sadakat, teslimiyet ve güven ile hareket etmişlerdir.
Bediüzzaman Said Nursi gibi pek çok İslam alimi de hayatları boyunca pek çok zorlukla karşılaşmış, ancak tüm bunları çok kıymetli anlar olarak görmüşlerdir. Bediüzzaman Said Nursi, ömrünün önemli bir bölümünü hapislerde, sürgünde, eziyet ve baskı altında geçirmiştir. İlerleyen yaşına, hastalıklarına, yokluk ve sıkıntı içerisinde olmasına rağmen daima Allah (cc)'a teslimiyetli, tevekküllü olmuştur. Bu zorlukları birer güzellik ve nimet olarak nitelendirmiş, en zor anlarında bile İslam dininin, Müslümanların menfaatlerini düşünmüş, fedakarlıkta çok güçlü bir kararlılık göstermiş, bu üstün ahlakıyla talebelerine de örnek olmuştur. Bediüzzaman'ın ve talebelerinin samimi çabaları, Allah (cc)'ın izniyle Kuran ahlakının çok geniş kitlelere duyurulabilmesini sağlayan önemli bir tebliğ vesilesi olmuştur.
Günümüzde de tüm Müslümanlar, Kuran ahlakının yaşanmasında ve insanlara anlatılmasında aynı şevk ve kararlılıkla hareket etmelidirler. Karşılarına çıkan zorluklardan hiçbir şekilde yılgınlığa ve ümitsizliğe kapılmadan, Kuran'da bildirilen birlik ve fedakarlık ruhuyla bu kıymetli anların ecrini kazanmaya talip olmalıdırlar. Dünya hayatının meşguliyetleri, kişisel menfaatleri hiçbir zaman için bu ahlakın yaşanmasına bir engel olmamalıdır.
Allah (cc) Kuran'da sonucun mutlaka inananların lehine olacağını, Kuran ahlakını tüm insanlar arasında hakim kılacağını bildirmiştir. Allah (cc) mutlak olarak galip gelendir, tüm eksikliklerden münezzehtir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. İnsan ise ihtiyaç içinde olandır, Allah (cc)'ın rızasını, hoşnutluğunu kazanmaya muhtaçtır. Bu nedenle insanların gösterecekleri çaba yalnızca kendi kurtuluşları için olacaktır. Ayrıca insanın şu gerçeği de unutmaması gerekir; kendisi bu çabayı göstermekten kaçınacak olursa, halis Müslümanlar zaten tüm sorumluluğu üstlenecek ve gereken her konuda en samimi çabayı harcayacaklardır.
Unutulmamalıdır ki Rabbimiz, bu üstün ahlakı yaşamayı talep eden samimi ihlas sahiplerine yardımını ulaştıracak ve onları üstün kılacaktır.