Hayatı boyunca zorluk görmüş, maddi ve manevi sıkıntılar yaşamış olan insanlar çoğunlukla diğer insanlara göre daha ince düşünceli, daha halden anlayan kimseler olurlar. Örneğin maddi zorluklar içinde yetişmiş bir insan, sonradan sahip olduğu nimetlerin kıymetini daha iyi bilir, bu nimetleri verdiği için Rabbimiz'e sürekli şükreder. Yaşadığı zorluklar nedeniyle daha tevazulu, mülayim ve yumuşak başlıdır. İnsanlara zor kullanıp, sıkıntı vermez; aksine her zaman başkalarının rahatını düşünür, her zaman onların güzel özelliklerini ön plana çıkarır. Saygı ve hürmet konusunda kusur etmez, kadirşinastır. İsraftan şiddetle kaçınır, başkasının malı dahi olsa saçıp savurmaz, savurganlık yapmaz. Zorluklarla yaşamaya alıştığı için, nimete kavuştuğu zamanlarda şımarmaz, daima çalışkan ve disiplinli olur. Az ile yetinmesini bilir, kanaatkardır.
Tüm bu özellikler bu kişilerde, güzel ahlakı takdir etmeyi bilen tüm insanların sevgi ve saygı duyduğu bir ahlak güzelliği oluşturur. Özellikle halden anlamaları tüm insanların kalplerinin onlara ısınmasına vesile olur. Örneğin maddi ihtiyaç içinde bir kimse ile karşılaştıklarında, bu durumu hemen anlar ve o kişiye sezdirmeden, herhangi bir sıkıntı vermeyip, kalbini kırmadan ihtiyaçlarını karşılarlar.
Kısacası zorluk ve sıkıntıların getirdiği en önemli kazançlardan biri ahlaki olgunluktur. Rahat içinde yaşayarak tüm bu özelliklerden yoksun kalan kimi insanlar, genellikle samimi olarak inandıkları bir fikri savunmak için dahi zorlukları göze alamazlar. Genelde temel amaçları ihtiyaçlarını karşılamak, refah içindeki yaşamlarını sürdürebilmektir. Doğru bildiklerini savunma konusunda kararlı ve sabırlı bir tutum takınmazlar. İlk zorlukla karşılaştıklarında veya rahatlarının bir parça kaçabileceğine ihtimal verdiklerinde hemen cayarlar. Bu nedenle zorluklardan yılmayıp bunlara göğüs gerebilmek üstün bir ahlak özelliğidir ve bu insanlar diğerlerine göre kat kat daha üstün bir ahlak sergilemektedirler. Elbette ki, rahat içinde yetişen bir insan da aklını ve vicdanını kullanarak bu ahlaki olgunluğa hatta bundan daha da üst bir ahlaka ulaşabilir.
Bir müminin dünya hayatında karşılaştığı tüm sıkıntı ve zorluklar onun için çok kıymetli vakitlerdir. Çünkü bu anlarda gösterdiği ahlaka göre ahirette bir karşılık alacaktır. Ayrıca zorluklar Allah (cc)'ın iman edenlerle etmeyenleri birbirinden ayırdığı deneme zamanlarıdır. Birçok insan, Müslüman olduğunu, Allah (cc)'a ve ahiret gününe iman ettiğini, Kuran'a uyduğunu söyler. Ancak bu insanların bir bölümü, Allah (cc) yolunda herhangi bir zorlukla karşılaştıklarında hemen cayarlar. Eğer zorluk anları olmasa bu insanlar belki de ölene kadar müminlerin arasında yaşayacak ve mümin olarak tanınacaklardır. Gerçek yüzleri ise ancak ahirette ortaya çıkacaktır. Ancak zorluk anları, Allah (cc)'ın bir rahmeti olarak, samimi iman sahipleri ile gerçekten iman etmemiş olan insanları birbirinden ayırır. Allah (cc) Kuran'da zorluk anlarının bu hikmetini şöyle haber vermiştir:
"İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırdetmesi; Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi…" (Al-i İmran Suresi, 166-167)
Zorluk anlarında iman etmeyenler ayrılıp giderlerken, bu zorluklara büyük bir kararlılıkla sabredenlerin üzerine Allah (cc) rahmetini yayar. Müminin üzerinde, sabır gösterdiği her zorluğun büyük bir hayrı ve güzelliği oluşur. Zorluklar karşısında gösterilen her güzel tavır Allah (cc)'ın rızasına, rahmetine ve cennetine vesile olacaktır. Kuran'da Allah (cc)'ın bu müjdesi şöyle haber verilmiştir:
"Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. " (Bakara Suresi, 214)