"Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. " (Bakara Suresi, 186)
Yüce Rabbimiz'i gereği gibi takdir edemeyen insanlar, Allah (cc)'ın kendilerini, gökleri ve yeri yaratan olduğunu bilmekle beraber, Allah (cc)'ın her an kendilerini gözetip korumakta olduğu gerçeğinden habersizdirler. Allah (cc)'ın kendilerini yaratmaya kadir olduğu gibi, yaşadıkları her anı bilip, bunların tümünü yaratmış olduğu gerçeğinin bilinçsizce çok uzağında yaşarlar. İşte bu yanılgının bir gereği olarak endişelenir, geleceğe yönelik kaygı içinde olur, istemedikleri bir durum karşısında hayıflanır, çıkış yolu bulamayacaklarını zannederler. Oysa Allah (cc), Kuran ayetleriyle, insana ne kadar yakın olduğunu bildirir:
"Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. " (Kaf Suresi, 16)
İki kişi konuşurken üçüncüsü Allah (cc)'tır, üç kişi konuşurken dördüncüsü Allah (cc)'tır. Allah (cc) sinelerin özündekini bilir, her konuşulanı duyar, insanın her anını görür. Allah (cc) tüm bunları yaratandır. Allah (cc) kişinin içinden geçen her düşünceyi bilir. O uyurken de, yürürken de, konuşurken de, tek başına kaldığını zannettiği bir anda da Allah (cc) hep onun yanındadır. O, Allah (cc)'ı göremez, fakat Allah (cc) onun her halini, her an görür.
Bir insan, ihtiyaç içinde Yüce Rabbimiz'den bir dilekte bulunduğu zaman, Allah (cc) mutlaka onun duasını işitir. Onun isteğini, ihtiyacını en iyi takdir eden, onun içinde bulunduğu durumu en iyi bilen Allah (cc)'tır. İnsan, Cenab-ı Allah'ın mutlaka kendisini duyduğunu bilerek ve duasına yalnızca O'nun icabet edeceğine inanarak Allah (cc)'a yöneldiğinde, katıksız bir sevgi ve teslimiyetle Yaratan'a yönelmiş olmaktadır. O'nun karşısındaki aczini bilmekte, O'nun mutlaka dualara icabet eden olduğuna iman etmektedir. O'nun kendisine, tüm diğer varlıklardan yakın olduğunu, kendisini mutlaka işittiğini ve mutlaka gördüğünü bilmektedir. Allah (cc)'a dayanıp güvenen bir insan, Allah (cc)'ın yüce kadrini takdir edebilmiş, O'nun üstünlüğünü görebilmiş, sevilmeye ve Kendisi'nden korkulmaya en layık olan Varlık'ın Allah (cc) olduğunu anlayabilmiştir. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
"De ki: "Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbim'in bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakın olandır. " (Sebe Suresi, 50)
Değerli İslam alimi İmam Gazali, Allah (cc)'ın kula yakınlığını şu sözlerle ifade etmiştir:
"[Allah (cc)] Miktarlarla sınırlandırılamaz, kıtalar Kendisi'ni içine alamaz, yönlerle çevrili değildir, ne yerler ne de gökler onu kapsar. O, Arş`ın üzerinde Kendi buyurduğu ve murat ettiği manada yerleşmiştir. Arş`a ne temas etmiş, ne karargahı kurmuş, ne yerleşmiş, ne hulül etmiş (girmiş, dahil olmuş) ne de ondan intikal etmiştir, bunlardan beridir. Arş O'nu taşıyamaz, bilakis Arş ve Arşı taşıyan melekleri O'nun kudret lutfuyla taşımakta, bunlar O'nun kabza-i (el) kahrında (Allah`ın şiddetli ve azap verici sıfatlarının tecellisi) (müsahhardırlar (zaptedilmişlerdir). Arş ve göz üzerinde olması yerden ve topraktan uzaklığın gerektirmediği gibi, Arş`a ve göğe yakınlığını gerektirmez. Tam tersine yerden ve toprak altlarından çok ırak olduğu gibi Arş ve semadan da çok ıraktır. Bununla birlikte her varlığa en yakın olan kula şahdamarından daha yakın bulunan O'dur. Nitekim Kur`an`da ``O, her şeye şahittir`` (Sebe 47) buyurulmuştur." (İHYA-U ULUMUDDİN, 1. CİLT Sf 201, Hacetü`l İslam, İmam Gazali)