Otomobil, araba, televizyon, bilgisayar ya da cep telefonları…
Hayatımızın her anında kullandığımız bu gibi teknik aletler bizler için son derece önemlidir. Aksamadan çalışmaları için hepimiz gayret ederiz. Yağı biten bir arabayı ya da iyi göstermeyen bir televizyonu hemen bir teknik servise ya da tamirciye götürür, fonksiyonlarını yeniden tam olarak yerine getirmesi için uğraşırız.
Kendi bedenimiz için de durum böyledir. Düzenli sağlık kontrolleri ya da bir rahatsızlık durumunda doktorlara başvururuz. Peki manevi dünyamız konusunda ne kadar titiziz?
Otomobil, araba ya da telefonumuza karşı gösterdiğimiz hassasiyetimizin temel nedeni onlardan beklentilerimizdir. Arabanın bizi istediğimiz yere ulaştırması, telefonumuzun başkaları ile iletişim kurabilmemiz için var olduğuna dair en ufak bir şüphemiz yoktur. Dolayısıyla beklentimizi karşılamadıkları ilk anda tedbir alma ihtiyacını hissederiz. Eğer bilgisayarın ya da telefonun tam olarak neye yaradığının farkında olmasaydık, yine bizim için önemli olurlar mıydı? Şüphesiz böyle bir durumda onları umursamaz, çalışıp çalışmadıkları ile ilgili en ufak bir merakımız olmazdı. Hatta boşuna yer kapladıklarını düşünür, yanımızdan uzaklaştırırdık.
Peki ya söz konusu olan otomobil, araba ya da telefon değil de bizim kendimiz isek? Pek az insan nasıl var olduğunu, yaşamının amacının ne olduğunu, neden öldüğünü ve ölümünden sonra kendisini nelerin beklediğini detaylı olarak düşünür. Oysa hemen herkes, özellikle de “ ben bir Müslümanım” diyenler, kendisinin ve içinde yaşadığı evrenin nasıl ve neden var olduğunu sorgulamalıdır. Hayatının amacını, ölümü, ahiret hayatını düşünmelidir. Bunu yaparken de, zihnindeki tüm baskı ve önyargılardan kurtulmalıdır.
Özellikle Ramazan ayı bu tefekkür, yani derin düşünmek için önümüzdeki büyük bir fırsattır. Ramazan ayının tabi ki Müslümanlar arasında sosyal yardımlaşmanın artması, kardeşlik ve birlik duygusunun güçlenmesi, kültürel faaliyetlerin sıklaşması gibi pek çok faydası vardır. Ancak bu kutsal ayı asıl önemli kılan şey, insanların Ramazan vesilesiyle Allah’a yönelip dönmelerinin daha güçlü bir şekilde teşvik edilmesidir. Oruç Allah’tan samimi olarak korkan, Allah’a yakınlaşmak için vesile arayan müminler için büyük bir imkandır. Allah’ın emrini yerine getirmek, Allah’ın rızası için gün boyu güzel bir sabırla sabretmek, iftar yapmak, sahura kalkmak hepsi ayrı birer güzellik ve ecir vesilesidir. Her attıkları adımda Allah’ı razı etmeye, Allah’ın bildirdiği şekilde yaşamaya çalışan Müslümanlar oruç tutarak da Allah’a yakınlaşmaya bir yol ararlar.
Peki bizi Yaratan yüce Rabbimize daha yakın olmanın yolları neler olmalıdır?
İşte bu aşamada rehberimiz Kuran’dır. Kuran'da insana, neler üzerinde düşünmesi, neleri incelemesi gerektiği bildirilir.
Yüce Allah Mülk Suresi’nin 79. ayetinde kuşların gökyüzünde uçmalarının olağanüstü bir olay olduğuna dikkat çekerek, bunu gerçekleştirenin Kendisi olduğunu şöyle söylemiştir:
Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.
Ra’d Suresi 4. ayette Rabbimiz, bizleri aynı toprakta yetişen ve aynı suyla sulanan bitkilerin farklı tatlarda meyve vermelerinin üzerine şöyle düşünmeye teşvik etmektedir:
Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
Bu ayetlerden de anlayacağımız üzere Allah, olayların bizi sürüklediği, yaşamını dikkatsizce sürdüren biri olmak yerine çevresini gözleyen ve Allah’ın muhteşem yaratışı hakkında düşünen insanlar olmamızı istemektedir. Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
Kuran'da örnek verilen bu düşünce yöntemi sayesinde, Allah'ın yaratmasındaki mükemmelliği, sonsuz akıl, bilgi ve gücü daha iyi anlarız.
Kuran'da verilen yöntemle düşünmeye başladığımızda, tüm evrenin O'nun güç ve sanatının bir delili olduğunu fark ederiz. İnsanlar Kuran’la, Allah'ın varlığına, birliğine ve sıfatlarına açıkça şahitlik eden pek çok olay ve canlı üzerinde inceden inceye düşünmeye davet edilir. Ve Kuran'da bütün bu şahitlik eden varlıklara, "ispatlı delil, kesin bilgi ve gerçek ifade eden" anlamına gelen "ayet" ismi verilir. Dolayısıyla, Allah'ın ayetleri, evrenin her köşesinde Allah'ın varlığını ve vasıflarını gösterip-bildiren tüm varlıkları kapsar. Bakmasını bilen bir göz ise, aslında bütün varlık âleminin yalnızca Allah'ın ayetlerinden oluştuğunu görecektir.
İşte insanın görevi budur, Allah'ın ayetlerini görmek... Böylece, kendisini ve tüm diğer varlıkları yaratan Rabbimizi tanıyacak, O'na yakınlaşacak, varlığının ve hayatının anlamını çözecek, kurtuluşa ve mutluluğa ulaşacaktır.
Allah Kuran-ı Kerim’de mutlu olabilmenin sadece samimi bir iman ile, Allah’a derin bir bağlılık, güçlü bir Allah korkusu ve Allah sevgisi ile mümkün olduğunu bildirir. İnsan kendisini, tüm kâinatı, geçmiş ve gelecekte var olan her şeyi yaratan Yüce Allah’a yakın olduğunda, Allah’a içten ve samimi bir imanla bağlandığında, Allah o kişiye mutluluğun yolunu açar. Kendisine samimiyetle yönelene Yüce Rabbimiz güzellikle, nimetle, huzur ve mutlulukla karşılık verir.
Daha önce her nasıl yaşamış olursak olalım bu Ramazan ayı tüm Müslümanların Allah’a yakın olması için yeni bir fırsattır. Yanı başınızdaki bir çiçeği ya da gökyüzünde kanat açarak uçan kuşları Allah’ın yarattığını düşünerek bu fırsattan istifade etmeye başlayabiliriz.
Adnan Oktar'ın Arabian Gazette'de yayınlanan makalesi:
http://www.arabiangazette.com/month-of-ramadan-opportunity-to-draw-closer-to-god-20150706/