Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, hikmetli açıklamalarından birinde "Dost istersen Allah yeter. Evet O dost ise, herşey dosttur" (Mektubat, 23. Mektub, s. 282) sözleriyle Allah (cc)`ı dost edinmenin önemini hatırlatmıştır. Gerçekten de Allah (cc)'ı gereği gibi tanıyan ve takdir eden bir insan için yalnızca Allah (cc)'ın kendisine dost olması yeterlidir. Yüce Rabbimiz, sonsuz kainatın, tüm varlıkların tek hakimidir. Herşey O'nun iradesindedir. Tüm kalpler Allah (cc)'ın elindedir.
Bediüzzaman, İhlas Risalesi`nde bu durumu şu sözlerle açıklamıştır:
"Amelinizde rıza-yı İlâhi (Allah rızası) olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri (etkisi) yok, O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse (gerekirse), sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir; onları da razı eder." (Risale-i Nur Külliyatı, 20. Lema, s. 662-663)
Allah (cc)'ı gerçek anlamda dost edinmek, Rabbimiz'i razı etmek bir müminin yaşamındaki en önemli ve öncelikli hedeftir. Diğer her şey ertelenebilir, ama bu ertelenmeyecek, bekletilmeyecek, gevşeklik gösterilmeyecek hayati bir konudur. İnsanın kalbinin her an tatmin olması, huzur ve rahat bulabilmesi buna bağlıdır. Bu nedenle insanın Allah (cc)'a teslimiyet konusunda son derece titiz olması, Rabbimiz'in hoşnut olacağı bir ahlak sergilemesi ve aksi yöndeki tavırlardan şiddetle kaçınması gerekir. Allah (cc) Kuran'da kullarına hoşnut olacağı ahlakı bildirmiş, aynı şekilde razı olmayacağı her şeyi de haber vermiştir. Bu durumda insanın yapması gereken; vicdanının sesini dinlemek, tam bir teslimiyet içinde, halis bir kalple Rabbimiz'e yönelmektir.
Allah (cc)'ı seven ve Allah (cc)'tan korkan bir insan, O'nun sınırlarını büyük bir şevk ve istekle korur; Allah (cc)'ın her emrini kusursuzca yerine getirmek için titizlik gösterir, Allah (cc)'ın hoşnutluğunu, sevgisini, rahmetini ve cennetini kazanmak için hayatı boyunca bütün gücüyle çalışır.
Yüce Allah (cc) dünya hayatını böyle bir ahlak içerisinde geçiren, razı olduğu kulları için sonsuz cennetinde sınırsız nimetler sunmaktadır. İman eden müminler için herşeyin üzerinde olan, Allah (cc)'ın sevgisini, rızasını ve hoşnutluğunu kazanabilmiş olmalarıdır. Müminler dünyada mallarını, canlarını, sahip oldukları tüm imkanları Allah (cc)'a yakınlaşabilmek ve O'nun rızasını kazanabilmek için ortaya koymuş, tüm hayatlarını Rabbimiz'in yakınlığını ve dostluğunu kazanmaya adamışlardır. Cennette ise hayatlarının bu amacına ulaşmanın tarifsiz mutluluğunu yaşarlar. Bir ayette Allah (cc)'ın hoşnutluğunu kazanmanın ne kadar büyük bir nimet olduğu şöyle bildirilmiştir:
"Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn Cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. " (Tevbe Suresi, 72)
Kuran'da müminlerin cennette her yönden hoşnut olacakları ise ayetlerle şöyle haber verilmiştir:
"Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir." (Fecr Suresi, 27-30)
"Rableri Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn Cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden 'içi titreyerek korku duyan kimse' içindir." (Beyyine Suresi, 8)
Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadisinde cennet ehlinin Allah (cc)'tan razı olduklarını bildirmiştir:
"Ey Rabbimiz, buyur! Emrine âmâdeyiz! Hayır Senin elindedir!" derler.
Rab Teâla:
"Razı oldunuz mu?" diye sorar. Onlar:
"Ey Rabbimiz! Razı olmamak ne haddimize! Sen bize mahlûkatından bir başkasına vermediğin nimetler verdin!" derler. [(Buhari, Müslim, Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 456-457/13]
Kuran'da cennet ehlinin Allah (cc)`ın rızasını kazanıp cennetine kabul edilmiş olmaktan duydukları bu mutlulukları şöyle haber verilmiştir:
"... Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek." (A'raf Suresi, 43)