Bilim ve Ütopya dergisinin Nisan 2001 sayısında yayınlanan evrimci makalelerin biri, aynı zamanda Cumhuriyet Bilim Teknik (Bilim ve Ütopya"nın değişmez ateist ve materyalist yazarlarından biri olan Alaeddin Şenel"in "Biyoteknoloji Materyalizmi Kanıtlıyor" adlı yazısı, adı geçen derginin Nisan 2001 sayısında yayınlandı. Yazıda, Şenel, bu derginin daha önceki sayılarında da kendisi tarafından tekrar edilmiş ve tarafımızdan cevaplandırılmış iddialarını tekrarlıyordu. Şenel"in aynı tutarsız iddiaları tekrar etmekten vazgeçmemesi nedeniye, yazısındaki mantık bozukluklarından bir kaç örneği belirtmekte yarar görüyoruz.
Şenel"in hayli uzun olan makalesi, 100 yıllık diyalektik materyalist edebiyatın bir tekrarı niteliğindedir. Marx ve Engels"le başlayan "tarihsel materyalizm" izahları, dinin kökenini "sınıf çatışmasıyla" açıklamaya kalkan yüzeysel analizler, ruhun sözde var olmadığını ispata yönelik basit örnekler, her materyalist ideolog gibi Şenel tarafından da basmakalıp materyalist terimler ve söylemlerle tekrar edilmiştir.
Şenel, bu köhne materyalist ebebiyatı uzun uzun tekrarladıktan sonra, "biyoteknolojinin neden materyalizmi kanıtladığını" anlatmaya girişmektedir. Ona göre biyoteknolojinin sözde "materyalizmi kanıtlaması", bazı organik moleküllerin insan eliyle yapılmış olmasından veya yakın gelecekte yapılacak olmasından kaynaklanmaktadır. Şenel"in "mantık örgüsünü", aşağıdaki paragrafından anlamak mümkündür:
"Tümden inorganik (cansız) elementlerin sentezi ile canlılığın yapıtaşları olan DNA ve RNA sentezlenişini bu kuşağın insanlarının görebilme şansı olabilir. Böyle bir başarının önemi, canlılığa geçişin yaratıcı bir tanrıyı gerektirmediğinin gösterilmesinden çok, asıl yaratıcının insan olduğunun kanıtlanmasından kaynaklanacaktır."
Şenel"in buradaki mantığı (daha doğrusu mantıksızlığı) çok ilginçtir: Yaşamın temeli olan DNA ve RNA moleküllerinin yakın bir gelecekte (elbette büyük bilimsel araştırmalarla, olağanüstü bir emek ve çabayla) sentezlenebileceğini belirtmekte ve sonra da bunu Allah"ın varlığına ve yaratılışa karşı bir delil zannetmektedir. Oysa bu moleküllerin sentezlenmesi için bu denli büyük bir bilgi ve teknolojik güce ihtiyaç duyuluyor olması, yaratılışın başlı başına bir delilidir. Çünkü bu durum göstermektedir ki, yaşamın en temel yapıtaşları dahi, "tesadüfen oluşmak" bir yana, olağanüstü bir akıl, bilgi ve güçle meydana getirilebilir. Oysa Alaeddin Şenel"in "dünya görüşüm" dediği materyalizm, yaşamın kökeninde hiç bir akıl ve bilgi olmadığını, tüm canlılığın "hareket halindeki madde"nin tesadüfleriyle oluştuğunu iddia etmektedir.
Yaşamın kökeni için iki farklı açıklama vardır. Birinci açıklama "tesadüfler ve doğal şartlardır (Yani evrim teorisi). İkinci açıklama ise, yaşamın bu şekilde oluşmuş olamayacağı, bilinçli bir şekilde tasarlanıp var edildiği yönündedir (Yani yaratılış). DNA ve RNA gibi yaşam için zorunlu moleküllerin, büyük bilimsel çalışmalar, uğraşılar, denemeler sonucunda laboratuvarda sentezlenmesi ise, evrimin değil yaratılışın lehinde bir bulgu olacaktır. Çünkü bu işlem, canlılığın ortaya çıkması için mutlaka bilinçli bir tasarım gerektiğini teyid etmektedir.
Gerçek bu iken, Alaeddin Şenel"in, RNA ve DNA sentezlenmesini "yaratılışın gerekmediği" şeklinde anlaması, anlaşılması güç bir muhakeme bozukluğudur.
Alaeddin Şenel"in muhakemesindeki bozukluk, üstte belirttiğimiz sözlerinin ikinci kısmında daha ileri boyutlara varmaktadır. Şenel burada RNA ve DNA sentezlenmesinin, "asıl yaratıcının insan olduğunu kanıtlayacağını" ileri sürmektedir. Acaba Şenel ne demeye çalışmaktadır? Ona göre, bundan 3.5 milyar yıl kadar önce, dünya üzerindeki ilk hücrelerin DNA ve RNA zincirlerini, hücre zarlarını, organellerini, enzim sistemlerini "insan" mı var etmiştir? Ya da ona göre insan, kendisinin yeryüzünde ortaya çıkışından çok daha önceleri yaşamış milyonlarca farklı canlı türünün tasarımcısı mıdır?
Elbette bunların hepsi safsatadır. İnsan ne başka bir canlı türünün ne de kendisinin yaratıcısı değildir. Varlığını, Allah"ın kendisini yaratmış olmasına borçuludur. Şu anda "biyoteknoloji" adı altında yapmaya çalıştığı şey ise, Allah"ın muhteşem ve kusursuz yaratışının çok cüzi bir kısmını (tek bir RNA veya DNA zincirini) taklit etmektir.
Alaeddin Şenel"in ve onunla aynı düşünceleri paylaşan materyalistlerin bu denli şaşırtıcı yargı bozuklukları ve safsatalar sergilemeleri ise, aslında sahip oldukları materyalist dünya görüşünün ne kadar büyük bir aldanış olduğunun, insanları ne kadar akılsız ve bilinçsiz hale getirdiğinin bir göstergesidir.
Şenel"inkine benzer yargı bozuklukları, Bilim ve Ütopya"nın aynı sayısında makaleler kaleme alan diğer yazarlar tarafından da paylaşılmaktadır. Prof. Beyazıt Çırakoğlu, Bilim ve Ütopya"nın kendisiyle yaptığı röportajda, kısır döngü mantıkları ile kendince evrimi kanıtladığını zannetmektedir. (bkz. http://www.netcevap.org/butopya0104_1.html). Turgut Gürer "Yaşam Nedir" başlıklı makalesinde, maddenin kendi kendini örgütleyebileceği yönündeki materyalist dogmayı tekrarlamaktadır, ancak buna delil sandığı kavramların konuyla ilgisi yoktur. (bkz. http://www.netcevap.org/butopya0104_2.html ) Alan Woods ve Ted Grant"in "Madde Kendisinin Bilincine Varıyor" başlıklı makalelerinde ise, insanın bir madde yığını olduğu yönündeki materyalist dogma tekrarlanmış, maddenin kendi kendine "örgütlendiği", dahası "bilinçli hale" geldiği yönündeki efsane tekrar edilmiş, ancak yine bu efsaneye dair bilimsel bir kanıt öne sürülememiştir. Çünkü böyle bir kanıt yoktur.
Sonuçta, Bilim ve Ütopya"nın Nisan 2001 sayısındaki yazılar, materyalistlerin kendi kendilerine telkinde bulunmalarından ve taraftarlarına moral vermeye çalışmalarından öteye gidememiştir. Dahası, materyalizmin ve Darwinizm"in insanları dar kalıplar ve hurafelerle düşünmeye zorlayan ve sonuçta mantık ve yargılarını tahrip eden birer aldatmaca olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Alaeddin Şenel"in yazısının başlığında iddia ettiğinin aksine, "biyokteknoloji materyalizmi kanıtlıyor" değildir. Gerçekte, materyalistlerin biyoteknoloji hakkındaki yorumları, materyalizmin ne kadar büyük bir safsata olduğunu kanıtlamaktadır.