Materyalizm ve Darwinizm Osmanlı`yı yıkmıştır, bugün de Türk İslam alemi için büyük bir tehlikedir. Manevi olarak bütünleşme çabası içinde olan Türk-İslam dünyasının dağılıp ayrılmaması için, söz konusu zararlı fikri akımlara karşı güçlü bir fikri mücadelenin kesin bir başarı elde edilinceye kadar yürütülmesi gerekmektedir.
Osmanlı`nın Sonu: Ateist Akımlara Karşı Fikri Mücadele Eksikliği
Osmanlı`nın çöküşünde, ateist akımlara karşı fikri mücadele eksikliğinin rolü büyüktür. Elbetteki ateist felsefelerin Osmanlı topraklarına giriş yapmış olmasından huzursuzluk duyan ve bu yönde çaba harcayan samimi alimler de olmuştur. Bu kişiler halkı bilinçlendirmek için, maddenin ezeli ve ebedi olmadığını, her şeyi muhakkak Allah`ın yaratmış olduğunu eserlerinde dile getirmişlerdir. Bu konuya en duyarlı yaklaşanların başında, önceleri bir materyalistken daha sonra İslam ahlakına yönelip ateizme karşı fikri bir mücadele vermiş olan Ahmet Mithat gelmektedir. Ancak bu gibi alimlerin sayısı gittikçe azalmış ve ülke genelinde hızla yayılan materyalizme ve Darwinizme karşı bilhassa yeni yetişen yönetici zümre tarafından oldukça duyarsız kalınmıştır. Böyle bir tehlikeye karşı kayıtsız kalınmış olunmasının en önemli nedeni, kuşkusuz, söz konusu idarecilerin önemli bir kısmının da yetişirken bu çarpık fikri akımların tesirinde kalmış olmalarıdır.
Halbuki hem aydınlar hem de Osmanlı idarecileri tarafından toplumun manevi değerlerine taban tabana zıt olan ateist akımlara karşı daha en başından fikri bir mücadele verilseydi, Allah`ın izniyle koskoca bir cihan imparatorluğu parçalanıp dağılmazdı. Çünkü böylelikle, Osmanlı`nın her zaman için gerçek gücünü teşkil eden ve milleti birbirine bağlayan Allah`a iman, Hz. Peygamber (sav) sevgisi, din kardeşliği, merhamet, adalet ve sadakat temelleri üzerinde yükselen Türk-İslam ahlakı korunmuş olacaktı.
Materyalizm ve Darwinizm İlerleme Değil Yıkım Getirir
Osmanlı İmparatorluğu`nun son zamanlarında artan Batı hayranlığı neticesinde toplumsal öz değerler önemli ölçüde yitirilmiştir. Aydınlandığını düşünen belirli kesimler, Batı`yı gelişmiş, modern ve ideal model olarak görmüş, her ne pahasına olursa olsun Avrupa toplum yapısının Osmanlı milletine uyarlanması gerektiğine inanmışlardır. Bu görüş doğrultusunda, toplumu güya ilerleteceği düşünülerek, Avrupa`daki etkinliğini sürekli olarak artıran materyalizm ve Darwinizm felsefeleri ne yazık ki ithal edilmiştir.
Allah`ın varlığını inkar ederek bireylerin davranışlarında vicdansızlıktan kaynaklanan bir sorumsuzluğa sebebiyet veren materyalizm ile insanı çatışan bir hayvan olarak nitelendiren Darwinizmin, bir ülkeyi kalkındırmaları ya da bir toplumu ilerletmeleri, açıktır ki imkansızdır. Aksine bu fikir akımlarının asılsız mantıkları, hangi toplumda yaygınlaştırılmaya çalışıldıysa sonuç her zaman için çatışma, savaş, bölünme ve çöküş olmuştur. Nitekim SSCB`de Lenin`in ve Stalin`in, Çin`de Mao Tse Tung`un, Almanya`da Hitler`in, İtalya`da Mussolini`nin, Kamboçya`da Pol Pot`un neden oldukları vahşi uygulamaların ardındaki felsefi dayanaklar materyalizm ve Darwinizm`dir. Bu zalim diktatörler yaptıkları açıklamalarda yahut yazdıkları eserlerde birer materyalist ve Darwinist olduklarını beyan etmişlerdir. Yakın tarihte de, bu çarpık felsefi akımları devletin resmi politikasının önemli bir parçası haline getirmiş olan ve SSCB`nin başını çektiği eski demir perde ülkeleri de bir bir yıkılmıştır.
Osmanlı`nın Sonu Günümüze Bir Derstir
Materyalizm ve Darwinizm Osmanlı`yı yıkmıştır, bugün de Türk İslam alemi için büyük bir tehlikedir. Manevi olarak bütünleşme çabası içinde olan Türk-İslam dünyasının dağılıp ayrılmaması için, söz konusu zararlı fikri akımlara karşı güçlü bir fikri mücadelenin kesin bir başarı elde edilinceye kadar yürütülmesi gerekmektedir.
Türk-İslam aleminin öncülüğünü üstlenmeye namzet olan Ülkemiz, devleti ve milletiyle bir bütün olarak bu çarpık felsefelerin izlerinin toplumsal hayatımızdan silinmesi için yoğun gayret göstermelidir. Çünkü materyalistler ve Darwinistler Osmanlı İmparatorluğu`nun uğradığı sonun bir benzerinin, Allah esirgesin Türkiyemiz`in de başına gelmesini arzu etmektedirler. Bunun içinde halkımızı milli ve manevi konularımızla ve tarihimizle ilgili yanlış bilgilendirme ve yönlendirme yolunu izlemektedirler. Örneğin insanlarımızı, Osmanlı İmparatorluğu`nun yıkılmasının gerekçesi olarak, Osmanlı halkının sözde evrim sürecine ayak uyduramamış olduğu hurafesine inandırmaya çalışmaktadırlar. Alman Focus Dergisi`nde 2005 yılının Ocak ayında yayınlanan ‘Türlerin Kökenine Yolculuk` başlıklı bir makalede bu evrimci hezeyan şöyle dile getirilmiştir:
‘Darwinizm`e karşı olmak, gericilik, tutuculuk, Osmanlı Devleti örneğindeki gibi tarihte elenmiş bir sürü toplumun başına gelen yok oluşun, sizin de başınıza gelmesi anlamındadır.` (Türlerin Kökenine Yolculuk)
Materyalist-Darwinistler Ülkemiz`i bölmek için, kendi sapkın öğretilerini insanlarımızın zihnine bir şekilde empoze etme çabasındadırlar. Bu sayede toplum içinde bir şiddet eğilimi oluşmasını, bireylerin asi, bencil, uzlaşmaz bir karaktere bürünerek birbirlerine karşı saldırgan bir tutum sergilemesini sağlamayı arzu etmektedirler. Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde faaliyet gösteren ve toprak bütünlüğümüze karşı bir tehdit olan Marksist-Leninist terör örgütü ve uzantıları da materyalist-Darwinistlerin bu amaçları doğrultusunda kullandıkları bir maşadır.
Çözüm Kuran Ahlakıdır
Ülkemiz`in üzerinde oynanan Darwinist oyunlara karşı milletçe dikkatli olmalı, bilhassa çocuklarımızı Darwinist propagandalara maruz kalmaktan korumalıyız. Ülke genelinde materyalizme karşı bilinçli bir eğitim politikası izlemek, Türk-İslam ahlakımızı en güzel şekilde yaşamak, öz değerlerimize sahip çıkmak ateizmin korkunç sonuçlarından korunabilmenin tek yoludur.
Unutmamalıyız ki Osmanlı`nın uğradığı son, günümüz için çok önemli bir derstir. İdeal toplum modelini oluşturmak ancak, Yüce Allah`ın Kuran-ı Kerim`de bildirdiği güzel ahlakın yaşanması ile mümkün olabilir. Bunun dışında bir çare aramak, insan uydurması fikir akımlarından medet ummak insanlarımıza sadece zarar ve ziyan getirir. Bir Kuran ayetinde Yüce Rabbimiz bu konuda bizleri şu şekilde uyarmıştır:
…De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur." Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. (Bakara Suresi, 120)
Tarih göstermektedir ki, dini, milli ve manevi değerlerimize toplum olarak ne zaman sahip çıktıysak, devlet olarak her zaman güçlü ve sağlam, millet olarak huzurlu ve mutlu olmuşuzdur. Milletçe yine böyle bir şuur içinde olur ve gerekli azmi gösterirsek, Osmanlı İmparatorluğu zamanında yaşanmış o güzel günlerin daha ihtişamlısı çok kısa zaman içinde Allah izniyle bugün de yaşanacak, Ülkemiz`e bolluk, bereket ve refah gelecektir.