İnsanları dinden uzaklaştıran, manevi değerlerini tahrip eden en tehlikeli fikir akımlarından biri materyalizmdir. Günümüz toplumlarının büyük bir bölümü -farkında olsun veya olmasın- materyalist dünya görüşünün etkisi altındadır. Materyalist dünya görüşüne sahip olmanın tek göstergesi, Allah (cc)'ın varlığını açıkça inkar etmek değildir. İnsanların büyük bir bölümü Allah (cc)'ın varlığını kabul ederler, ama buna rağmen maddeci bir bakış açısına sahiptirler. Kuran'da bu çarpık mantığa sahip insanlarla ilgili çok sayıda ayet vardır:
"De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz? " (Yunus Suresi, 31-32)
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi, bu kişilere inançları sorulduğunda Allah (cc)'a inandıklarını söylerler. Fakat Allah (cc)'ın kudretini gereği gibi takdir edemez, O'na başka varlıkları ortak koşarlar. İşte bu insanlar, hak dinden uzak bir bakış açısının oluşturduğu sahte dinlere mensupturlar. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanların bir bölümü "din" olarak Allah (cc)'ın vahyine dayalı gerçek dine değil, özünü dinsizliğin oluşturduğu sahte ve yapay dinlere uymaktadır. Bu gibi insanların yanı sıra bir de açıkça Allah (cc)'ı ve ahireti inkar eden kişiler vardır. Bu kişiler diğer insanların da kendileri gibi inkara yönelmeleri için çaba harcarlar. Günümüzde birçoğu, materyalizmin ve evrim teorisinin bağlıları olarak karşımıza çıkan bu insanlar, diğer insanlara da kendi inançları doğrultusunda telkinlerde bulunurlar. Ancak materyalistlerin, Allah (cc)'ın varlığını bilen ama gücünü takdir edemeyen geleneksel bir din anlayışına sahip toplumlarda uyguladıkları yöntemler, ateizme daha yatkın olan toplumlarda uyguladıklarından farklıdır. Materyalistler, her toplumun yapısına göre şekillendirdikleri yeni dinler ve maddeyi esas alan telkinlerle, insanları, Allah (cc)'ın elçileri vasıtasıyla indirdiği hak dinlerden uzaklaştırmaya çalışırlar. İçine hurafelerin katıldığı, özünden uzaklaştırılan bir din anlayışına sahip insanların ise dinsizlikle fikri anlamda mücadele etmesi imkansızdır. Hatta böyle bir din anlayışı dinsizliğe –bilerek veya bilmeyerek- destek sağlayacaktır. Bu nedenle materyalist bakış açısıyla oluşturulan sahte dinlerin özelliklerinin üzerinde durmak ve bu sapkın din anlayışlarını tanımak dinsizlikle fikri mücadele konusunda son derece önemlidir.
Tesadüfleri, cansız maddeleri, şuursuz atomları, yaratma gücüne sahip varlıklar zannetmek elbette ki önemli bir mantık bozukluğudur. Geçmiş toplumlardaki putperestler nasıl cansız putların tüm varlıkları yarattıklarına inanıyorlarsa, evrimciler ve materyalistler de cansız maddelerin kendi kendilerine canlı varlıkları oluşturduklarına inanmaktadırlar. Bu inancın kökeni, cansız maddeleri akıl ve irade sahibi, karar alabilen ve bu kararları uygulayabilen varlıklar olarak kabul etmeye kadar gitmekte ve böylece aslında her şey ilah olarak görülmektedir. Evrimciler, portakalları, elmaları, çilekleri, muzları, üzümleri, ağaçları, çiçekleri, ceylanları, aslanları, filleri, karıncaları, balarılarını, sinekleri, denizaltındaki tüm canlıları, topraktan çıkan karpuzu, maydanozu, kısacası var olan her şeyi canlı cansız tüm varlıkları, kendi kendilerini oluşturabilme yeteneğine sahip birer ilah olarak görmektedirler.
Evrimcilere göre çeşitli maddeleri oluşturan şuursuz atomlar aynı zamanda atmosferi de kusursuzca tasarlamışlar ve organize ederek "yaratmışlar"dır. (Allah (cc)'ı tenzih ederiz)
Bu mantığa göre, materyalist ve evrimci dinin, katrilyon x katrilyon x katrilyondan daha fazla taptıkları ve yaratıcı olarak kabul ettikleri ilahları vardır. Evrende görülen her varlığın kendi kendine ve tesadüfler sonucunda meydana geldiğini söylemek, evrendeki her varlığı tesadüflerle birlikte ilah olarak kabul etmek demektir. Şuursuz atomların ve tesadüflerin kusursuz ve eksiksiz tasarımlar ortaya çıkardıklarını iddia etmekle, totemlerin önünde eğilip tahta heykelden sağlık ve bereket istemek aynı mantık bozukluğunun devamından başka bir şey değildir. Değişen tek şey içinde yaşadığımız yüzyılların ismidir.
Akıl sahibi insan ise, evrenin ve doğanın cansız ve şuursuz maddelerin bir eseri olmadığını, aksine gördüğü her detayda olağanüstü bir akıl, plan ve sanat bulunduğunu anlar. Böylelikle Allah (cc)'ın varlığını ve muhteşem yaratışını kavrar.