Hayatınız boyunca pek çok insanla karşılaşmışsınızdır. Bu kişilerin sıkıntılarını dile getirdikleri hallerini, ailevi sorunlarından, maddi sıkıntılarından, insanlarla aralarındaki problemlerinden bahsedişlerini, trafik sıkıştığında ya da bir yerde sıra beklerken kendi kendilerine söylenişlerini gözünüzün önünde canlandırın. Bir de dünya şartlarında olabilecek en yüksek hayat standartını elde etmiş, en güzel evlerde oturup en son model arabalarla dolaşan, kariyerleriyle, itibarlarıyla toplumda en saygı duyulan, insanların hayatlarına bir göz atın.
Tüm bunları dikkatlice aklınızdan geçirdiğinizde çok önemli bir gerçeği fark ettiğinizi göreceksiniz.
Sahip oldukları mal-mülk, yaptıkları işler, sevdikleri insanlar, bu kişileri gerçek anlamda mutlu etmeye yetmemektedir. Bu insanların hayatına hakim olan hep hüzün, karamsarlık, ümitsizliktir, mutlu olabildikleri anlar ise hem geçicidir hem de gerçek mutlulukla kıyaslandığında son derece yüzeyseldir. Hatta bazen de, kendilerini ve de çevrelerindeki insanları kandırmaya yönelik taklitlerden ibarettir. İçten içe çevrelerindeki güzelliklerin tadını almalarını engelleyen gizli bir azap yaşarlar.
Peki ama bu insanlar neden mutsuzdur? Neden iç dünyalarında azap duyar, neden huzursuz bir yaşam sürerler?
Bu insanların, en güzel nimetlerin içerisinde bile azap çekmelerinin ve mutsuz olmalarının nedeni, Allah'tan uzak bir hayat sürüyor olmalarıdır. Mutsuzluktan ve gizli azaplardan kurtulabilmenin tek çözümü, Allah'a samimi bir kalple iman etmektir. Allah'a karşı bu mutlak samimiyet elde edilmediği sürece, insanlar gerçek anlamda mutluluğu yaşayamazlar. İman etmeyenlerin dünyadaki bu gizli azapları ise ahirette sonsuz bir azaba dönüşecektir.
Allah bir ayette, "Müminler gerçekten felah bulmuştur" (Müminun Suresi, 1) şeklinde buyurarak, mutluluğu ve kurtuluşu bulanların müminler olduklarını bildirmiştir.
İnsanlar Mutlu Olmak Varken Neden Azap Çekerler?
İnsanların büyük çoğunluğu tüm çabalarına rağmen bir türlü gerçek anlamda mutluluğu yaşayamazlar. Bunun için dünya hayatında insanın aklına gelebilecek her yolu denerler; her seferinde yeni ideallerin peşinden koşar ve bunları elde ettiklerinde mutluluğu da yakalayacaklarına inanırlar. Bunun için kimi zaman iyi bir dost ya da arkadaş ararlar, kimi zaman maddi beklentileri, kimi zaman da manevi istekleri olur.
Oysa ellerinde mutlu olabilmek için her türlü imkan vardır. Allah bir ayette insanlara verdiği nimetlerle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
``Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.`` (Nahl Suresi, 18)
Allah'ın ayette bildirdiği gibi insan yaşamı boyunca birbirinden güzel nimetlerle karşılaşır. Allah dünyayı insanın zevk alabileceği nimetlerle donatmıştır. Ancak insanların gerçek anlamda mutlu olabilmeleri için, dünyadaki nimetler de, peşinden koştukları idealleri de tek başına yeterli olmaz. Bu kimselerin mutsuzluğu, yaşamlarını üzerine kurdukları inanç sistemindeki bozukluktan kaynaklanmaktadır. (Harun Yahya, Gizli Azapların Çözümü)
Mutsuz İnsanlar, Yanlış İnançlara Sahip Olan İnsanlardır
İnsanların büyük çoğunluğu arasında yaygın bir hayat şekli vardır. Bu hayat şekli, din ahlakının olmadığı yerde hayat bulan ‘şeytanın sistemi`dir. Bu sistemde en yakın insanlar bile ilişkilerinde kendi menfaatlerini ön planda tutarlar. Hayatları boyunca samimiyetsiz ve ikiyüzlü tavırlardan şikayet ederler ama çevrelerine aynı ahlakı göstermekten çekinmezler.
Bu insanlar her yolu denedikleri halde bir türlü gerçek iç neşesini, huzur ve mutluluğu yaşayamaz ve bunu da 'hayatın bir gerçeği' olarak kabullenirler. Oysaki mutsuzluk hiçbir şekilde hayatın bir gerçeği değildir. Tam tersine insanların içine düştükleri bu sıkıntının çözümü son derece kolaydır. Allah Kuran'da, "... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur." (Rad Suresi, 28) ayetiyle, insanlara gerçek mutluluğun ancak iman ile elde edilebileceğini bildirmiştir. İnsanlar Allah'ın üzerlerindeki rahmetini ve korumasını kavradıkları ve iman ahlakını yaşadıkları takdirde, dünya hayatının her anından zevk alabilirler. Ancak o zaman çevrelerindeki güzellikleri gereği gibi takdir edip, mutlu olmayı başarabilirler.
Allah, "Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz." (Nahl Suresi, 97) ayetiyle iman eden kullarına dünyada ve ahirette güzel bir hayat yaşatacağını vadetmiştir. İşte Kuran'a uyanlar dünyada ve ahirette Allah'ın vadettiği bu nimetten faydalanırlar.
Allah'ın kendilerine rahmet olarak gösterdiği bu yoldan yüz çeviren ya da bu yola gereği gibi uymayan insanlar, kendi elleriyle kendilerine mutsuz bir dünya oluşturmuş olurlar.
Allah'ın "Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44) ayetiyle bildirdiği gibi, bu insanlar kendi kendilerine azap ederler.
Bütün yaşamı boyunca azap ve sıkıntı çeken bir insan için çözüm ise, "... Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez..." (Bakara Suresi, 185) ayetiyle belirtildiği gibi çok kolaydır: İnsanın gizli ya da açık cahiliye ahlakından kalan özelliklerini terk etmesi ve bunun yerine Kuran'a uygun davranması... Allah'a iman eden ve Kuran'a uyan her mümin, Kuran'a daha samimi yaklaşmalı ve ayetlerde anlatılan mümin ahlakına ters düşecek her türlü tavır ya da düşünceden kurtulmalıdır; Kuran ile bildirilen gerçekleri sadece teorik olarak bilmeyi yeterli görmemeli, bunları pratik hayatta da her an hissetmeli ve yaşamalıdır; Allah'ın her yeri sarıp kuşattığını, samimiyetsiz tavırlarını gördüğünü, insanın içinden geçen gizli niyetlerini bile bildiğini unutmamalıdır.