Ülkeler savaş ve çatışmalarla, katliamlarla, soykırımlar, işgal ve sürgünler, ekonomik krizler, kitlesel protestolarla çalkalanırken, dünya halkları tüm bu kargaşa ve herc-ü merc içinde demokrasi, barış ve özgürlüğü aramaya devam ediyor.
Demokrasi arayan ülkelerden biri de Tunus. Ülkenin kurucusu ve ilk devlet başkanı Habib Burgiba'nın 30 yıl süren diktatörlüğünün ardından 23 yıl da Zeynel Abidin Bin Ali'nin demir yumruğu altında yaşamak durumunda kalan Tunus halkı bugün geleceğe daha güvenle bakabiliyor.
Batı destekli Arap rejimlerinin tamamında olduğu gibi Zeynel Abidin Bin Ali de her türlü muhalefeti yasaklamış, özellikle İslam dünyasının en önemli düşünürlerinden olan Raşid el-Gannuşi'nin liderliğini yaptığı Nahda Hareketi'ne karşı son derece katı bir tutum sergilemişti. Rejim, iktidarı boyunca yüzlerce Nahda Hareketi mensubunu katletti ve el-Gannuşi başta olmak üzere pek çok muhalifi sürgün etti. Öte yandan ülke yıllarca yağmalandı, tüm kaynaklara Bin Ali ve ailesi tarafından el konuldu. Ve en sonunda Bin Ali diktatörlüğü, her diktatörlüğün yaşamaya mahkum olduğu nihai sonu yaşadı ve yüz binlerin sokak eylemleriyle yıkıldı. 23 yıl boyunca Batı'nın kesintisiz desteğini gören bu çarpık sistem, 17 Aralık 2010 tarihinde seyyar satıcı bir gencin devlet görevlilerinin kötü muamelesini protesto etmek amacıyla kendini yakması, çıkan ayaklanmalar sonucu Bin Ali'nin devrilmesi ve 14 Ocak 2011'de ülkeden kaçmasıyla son bulmuş oldu.
Tüm yaşananların ardından demokrasi yolunda büyük gelişmeler kaydeden Tunus, son dönemde Doğu ve Batı konsepti arasında örnek gösterilebilecek önemli bir model haline geldi. Elbette bunda başlıca etken, ülkenin en güçlü hareketi olan Nahda Hareketi'nin demokrasi ve çoğulculuktan yana olan barışçıl yapısı ve devrim sonrasında öç alma duygularıyla hareket etmemesi. Öyle ki Raşid el-Gannuşi ve yandaşları kendilerine cezaevinde işkence edenlere karşı dahi duygusal bir öç alma duygusu içinde olmayacaklarını ve hesabın ancak yargı önünde sorulacağını söyleyerek her fırsatta demokratik hukuk devletine gönderme yapıyorlar. Dahası el-Gannuşi demokrasinin temellerini güçlendirmek için partisinin eski rejim unsurlarını barındıran partilerle rahatça koalisyon yapabileceğini belirtiyor. Tüm bu yönleriyle Nahda Hareketi gerçekten de alışılmışın dışında olumlu bir grafik çiziyor. Parlamentodaki 89 vekilinin 45'inin ve en önemli başkan yardımcılarından birinin kadın olması da Nahda Hareketi'nin çağdaş demokrasi ve ilericilik anlayışının diğer bir göstergesi. Bu anlamda Tunus birçok Avrupa ülkesini bile geride bırakıyor.
26 Ekim'de kendi serbest iradeleri ile devrimden sonraki ilk parlamento seçimleri için sandığa giden Tunus halkının da ülkelerinde yaşanan gelişmelerden memnun olduğu ve eski günlere dönmek istemedikleri görüldü. "Bin Ali'siz de olsa" bir "Bin Ali rejimi" kurma çabasında olan eski rejim artıklarının çabaları sonuçsuz kaldı ve Tunus demokrasiye geçiş sürecini başarıyla tamamladı. Böylece Arap Baharı'nın beşiği sayılan ülke diktatörlükten demokrasiye barışçıl bir şekilde geçilebileceğini tüm dünyaya göstermiş oldu. Bu, radikal unsurlar barındıran başka ülkelere örnek teşkil etmesi bakımından son derece önemli.
Elbette şu ana kadar Tunus'ta demokrasi ve insan hakları adına atılmış olan adımların yeterli olmadığını düşünenler çok. Bunu en başta yeni Tunus Anayasası'nı hazırlamak için 2011 yılında yapılan Milli Kurucu Meclis seçimlerinin birinci partisinin lideri el-Gannuşi de ifade ediyor. El-Gannuşi'ye göre seçimlerin yapılması demokrasinin ülkeye tamamen yerleştiği anlamına gelmediği gibi atılması gereken daha pek çok adım var. Hukukun üstünlüğünü, kadın-erkek eşitliğini, inanç ve ifade özgürlüklerini, rasyonel siyaseti, yerinden yönetimleri güvence altına alan önemli bir dizi hak ve özgürlükleri içeren yeni anayasanın Ocak ayında kabul edilmesi Tunus için çok olumlu bir adım olduysa da ülkede her sorun henüz halledilmiş değil. Örneğin güvenlik güçlerine yönelik kapsamlı bir reform yapılmadığı için işkence ve suistimaller sorunu yoğun olarak devam ediyor. Bir diğer sorun Tunus’taki adli makamların vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini garanti altına almamış olması. Daha önceki dikta rejiminde hakim olan cezasızlık sistemi hala yürürlükte. Kadınlara yönelik şiddet olayları ise ülkenin oldukça endişe verici diğer bir önemli sorunu. Umuyoruz ki geçtiğimiz pazar demokrasi sınavından başarıyla çıkan Tunus, toplumsal barış ve istikrar arayan halkını refaha bir adım daha yaklaştırsın ve demokrasisini daha da ileri taşısın.
Adnan Oktar'ın News Rescue'de yayınlanan makalesi:
http://newsrescue.com/tunisia-implementing-transition-democracy/#ixzz3KSYhwMYW