“Çin’in Avrupa tarzı bir demokrasiye ihtiyacı var”
ucgen

“Çin’in Avrupa tarzı bir demokrasiye ihtiyacı var”

36009

 

Didem Ürer: Çin'in, ‘Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ diye hitap ettiği Doğu Türkistan bölgesinde Ramazan ayı geniş güvenlik önlemleri altında geçiyor ve genel olarak basın yasağı olduğu ve internet de yasaklandığı için bölgeden haber alınamıyor.

Adnan Oktar: Girin internete o zaman, tespit edelim onu. Noter'den tutanak da tutturabiliriz. Çünkü buraya yayınımıza misafir gelen Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçisi “Yok öyle bir şey” dedi. Bir de niye ‘Doğu Türkistan’ denmesini istemiyorlar, ‘Sincan’ diyorlar?

Didem Ürer: Doğu Türkistan'ı hükümet olarak kabul etmiyorlar. Onlar bu bölgeyi ele geçirdikten sonra oraya Sincan ismini verdiler. Bağımsızlıklarını ilan ederler diye çekiniyor Çin. bunu kabul etmedikleri için de ‘Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ diyorlar.

 

“Doğu Türkistan bağımsız olur, ama Çin ile askeri ittifak içerisinde olabilirler”

Adnan Oktar: Bağımsızlıklarını yine ilan etsinler de onlar. Ama Çin de askeri ittifak içinde olabilir onlarla. Bağımsız olsunlar, ama askeri ittifak olabilir. Değil mi? Belki ondan mı tedirgin oluyorlar acaba?

Aslında Çin'e böyle çok dostça, sevecen, şefkatle yaklaşsalar bence hiçbir sorun kalmaz. Çin çünkü oraları bayağı mamur hale getirdi, adamlar emek verdiler, bir şeyler yaptılar. Tesisler, şu, bu, filan. Sevecen davransalar, “Dinimizi rahat bırakın, İslam'ı rahat yaşayalım, örf ve ananelerimizi rahat yaşayalım” deseler, bir sorun çıkmaz bence. Yani onlar onlara düşman olacak diye filan mı çekiniyorlar acaba?

Didem Ürer: Maden olarak çok zengin, elinden kaçırmak istemiyor Çin. Bir de orayı kendi toprağı olarak görüyor.

Adnan Oktar: Tamam madenlerini işletsinler, satsınlar. Çin Türkiye'den de malzeme alıyor, her yerden alıyor, oradan da malzeme alsın.

Aylin Kocaman: Halk kendi dili ve gelenekleri konusunda biraz titiz davranmaya çalışıyor. Çin de bunu istemiyor. Daha farklı. Çince de bilsinler istiyor.

 

“Doğu Türkistan’daki Uygurlu kardeşlerimizin ileri gelenlerini davet edip görüşelim”

Adnan Oktar: Tamam Çince de bilsinler ne olur. İngilizce bilsin, Çince bilsin, Uygurca da bilsin. Onların bir ileri geleni yok mu, aslında aralarını bulmak lazım konuşup. Uygur kardeşlerimizin en başı kimse onlarla görüşelim. Sözü geçen, liderleri olan birinin olması lazım. Çinlileri de çağırıp aralarını yapalım.

Didem Ürer: Rabia Hanım var herhalde, o asıl liderleri ama, Türkiye'ye girişi yasak diye biliyorum. Aslında bu hükümet yasağını kaldırabilir belki, eskiden konmuştu çünkü. Ama canlı yayınla da bağlantı yapabiliyor öyle bir imkanı var.

Adnan Oktar: Kadın yani ne yapabilir de yasak oluyor. Onda bir acayiplik var. Hukuki bir şeyi olmayabilir onun bir bakalım. Türkiye'ye gidemiyor, oraya gidemiyor, buraya gidemiyor. Her yere gidiyor, Amerika'ya gidiyor da Türkiye'ye niye giremiyor? Tamam, canlı yayın bağlantısıyla konuşalım o zaman.

 

“Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz, Çin dilini kabul etmeme konusunda ısrarcı olmasınlar. Çince konuşmanın bir mahsuru yok.”

Adnan Oktar: Aslında hiçbir şey olmaz. Çin'le dost olsunlar ahbap olsunlar. Sevimli adamlar Çinliler. Onlara İslam dinini öğretirler. Askeri ittifak da yapabilirler. Tek başına kalmalarındansa askeri ittifak daha iyi olur, bir şey olmaz. Yani örf anane, dinlerine karışmasınlar. Ama onlar da bağnazlığa müsaade etmesinler. Bağnazlığa karşı Kur'an'ın yeterliliği anlatılsın. Sevecenlik anlatılsın. Bağnazlığın etkisiyle bu hale geliyorlar.

Çin kültürünü ve Çin dilini kabul etmek istemiyorlarmış öyle mi? Ama kardeşim Çin orada okullar açıyor, tesisler açıyor, fabrikalar açıyor. Adam Çince konuşmaya mecbur. Nasıl yapsın? Mühendis gönderiyor, doktor gönderiyor. Nasıl yapacak? Herkes Çince konuşuyor, adam nasıl yapsın yani?

Didem Ürer: Normalde Han Müslümanlarına, Çin'in iyi davrandığını söylüyorlar. Bir tek Uygur Türklerinin Müslümanlarına karşı böyle.

Adnan Oktar: Orada gereksiz bir kavga var Allahualem, araları bulunabilir. Çinliler öyle kavgacı adamlar değildir, onlar böyle barışçıl, hep savunmada kalan tiplerdir. Yani azgın, saldırgan bir yönü yoktur Çin'in. Dünya tarihinde de hep öyle olmuştur.

Konuşulur Çince, niye olmasın? Bizim çocuklar bile birçoğu Çince biliyor. Suç mu Çince bilmek? Yani oraya çok sayıda doktor gönderiliyor, mühendis gönderiliyor, veteriner gönderiliyor. Hep Çin diliyle bağlantı kuruluyor. Güzel adamlar, akıl almaz tesisler kurmuşlar. Yollar, köprüler, fabrikalar yapmışlar. Bunu Çince bilen insanlar yapıyor. Bir mahsuru yok ki Çince konuşmanın. Çin dilinden nefret etmenin bir anlamı yok. Ne güzel işte komşusun, Çin dilini bil, ne var, ne kaybedersin? Onlar da Türkçe öğrensin. Sen Çince öğren. Ne olur?

 

“Çin'deki bazı yasalar biraz sert. İdam gibi bazı yasaların değişmesi gerekiyor”

Didem Ürer: Genelde ibadetlere çok fazla yasak konuyor.

Adnan Oktar: Kardeşim, taşkınlık olmazsa bir şey olmaz aslında. Yani onda bir yanlışlık var. Taşkınlıktan çekiniyorlardır. Ama Çin yasaları da biraz sert tabii. Geçenlerde onu konuştuk onlarla, mesela idamın kalkması lazım.

Kardeşim idam için özel otobüs var, evlere hizmet veriyor. İdam edilecek adamın olduğu yere getiriliyor otobüs. Ne kadar korkunç bir şey. "Geç koçum içeri” diyorlar, adam infaz ediliyor. Arka kapıdan giriyor, ön kapıdan cesedini çıkarıyorlar. Böyle rezalet olur mu? Avrupa tarzı bir demokrasiye ihtiyacı var Çin'in. Büyükelçi’yle de konuştum ben. Adam tabii haklı görüyor ama ne yapacak yani? Bir şey de diyemez zaten. O aslında uluslararası platformda gündeme getirilse, Çin kabul eder. Öyle katı adamlar değiller. Medeni olmaya, modern olmaya yatkın insanlar. Ve Amerika'ya, Avrupa'ya da mecbur bunlar, dünyaya mecburlar. Çünkü mal satmak, ticaret yapmak açısından mecburlar, ticaretleri bir kesilse mahvolurlar. Çok rahat ikna edilebilirler. Sadece arkadaşça, samimi bir sohbet olması lazım.

Çin'in bağnazlıktan çekinmesi normal. Her ülke çekinir bağnazlıktan. Ne desin adamlar? Çince’den nefret de çok yersiz.

Didem Ürer: Hocam bölgede 1944'de Çinli nüfus yüzde dörtken şu an yüzde 80. Genellikle orada nüfusun çoğalması da engelleniyor. Bazı yasaklar var. İki çocuktan fazlası yasak, zorunlu kürtaj yasası var.

 

“Darwinistler Çinlileri üçüncü sınıf ve ilkel insanlar olarak görüyorlar”

Adnan Oktar: Çinli insan değil mi? Onlarla da arkadaş olsunlar, dost olsunlar, İslam'ı anlatsınlar sevsinler, hoşsohbet olsunlar. Kuzu gibi adamlar. Garibanlar. Onlar da mazlumlar, onlar da çok ezildi, komünizm devrinde. Mao'nun ilk çıkış yıllarında süründüler, daha hala sürünüyorlar. Yazık, günah değil mi, işte şefkat göstersinler, ne var yani? Arkadaş, ahbap olsunlar, o zaman hepsini kazanmış olursun. Hepsi kardeşin olur.

Belli bir kavme, belli bir ırka öfke çok yanlış. Belli bir dile karşı öfke de çok yanlış. Çince’nin ne suçu var? Bizim çocuklardan çok fazla Çince bilen var, o zaman yanlış yaptık biz. Olur mu öyle şey?

Büyük bir nüfus. Yazık o insanlara, onlara şefkat sevgi, onları muhabbetle bağıra basmak hayati. Dışlanmaları, nefret edilmesi olmaz. Zaten onları üçüncü sınıf olarak görüyor Darwinistler, materyalistlerin bir kısmı. Darwin'in görüşüne göre onlar ilkel kavimler. Yani insanla hayvan arası görüyorlar. Yazık, günah değil mi?  (16 Temmuz 2013, Adnan Oktar, A9 TV)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo