Sayın Adnan Oktar hem kitaplarında ve yazılarında hem de kendisiyle yapılan röportajlardaki açıklamalarında, toplumlar arası ilişkilerin dostluğa, sevgiye ve kardeşliğe dayalı olması gerektiğini söylemektedir. Türkiye'ye komşu bölgelerde yaşanan acı ve sıkıntıların nasıl son bulacağına yönelik kendisine yöneltilen tüm sorularda, sevgi ve merhametle yaklaşıldığında her sorunun çözüme kavuşacağını dile getirmektedir. Türk-İslam Birliği'nin tesis edilmesiyle kavgaların, çatışmaların, anarşi ve terörün tamamen ortadan kalkacağını, sadece Müslüman toplumların değil, tüm Avrupa'nın, ABD'nin, Rusya'nın, Çin'in, İsrail'in huzur bulacağını sık sık söyleyen Sayın Adnan Oktar, her dinden her milletten insanın huzur ve güvenlik içinde yaşayacağı bir sistem anlatmaktadır. Türk-İslam Birliği'nin kurulduğu bu sistemde, toplumların birbirini ezmeyi ve sömürmeyi esas aldıkları Darwinist-materyalist uygulamalar tamamen ortadan kalkacak, müreffeh, aydınlık, demokrat, uygar, herkesin mutlu ve huzurlu olduğu bir ortam olacaktır. Diğerini ezerek, acımasızca yok ederek güçlü olunabileceğini savunan batıl sistemin yerine, birbirine destek olarak güçlenen, birbirini kollayarak zenginleşen, anlayışla ve hoşgörüyle gelişen bir düzen hakim olacaktır. Sayın Adnan Oktar'ın önemle üzerinde durduğu husus ise böyle bir birlikten ve anlayıştan, herkesin fayda göreceği, herkesin rahat edeceği, huzur bulacağıdır. Bir toplumun, diğerinin ezilmesinden veya zor duruma düşmesinden dolayı mutluluk duymasının mümkün olmayacağı, mutluluğun kardeşçe ve dostça yaşanarak sağlanacağıdır.
Sayın Adnan Oktar'ın kitaplarında, yazılarında ve konuşmalarında anlattığı bu model hem Türkiye'de hem de dünyada çok büyük etki uyandırmakta, önemli gelişmelere vesile olmaktadır. Bu etkinin en son yansımalarından biri de Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşmasıdır. Sayın Başbakan, 30 Ağustos 2008 tarihli "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, tam Sayın Adnan Oktar'ın tarif edip açıkladığı ve teşvik ettiği anlayışa uygun yorumlarda bulunmuştur. Türkiye'nin yeni dış politikasının bölgeye barış ve istikrar getirmeye yönelik olduğunu, bunun için de akılcı ve dengeli bir diplomatik yol izlendiğini ifade etmiş, bu politikanın temelinde ise "herkesin kazançlı çıkacağı bir işbirliği"nin olduğunu söylemiştir.
"En azından bundan sonra tarafların aklı selim ve basiretle diplomatik bir çözüm üretmeleri için Türkiye olarak sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz. Diyoruz ki, ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE KİMSE KAZANCINI BAŞKASININ KAYBINDA ARAMAMALIDIR. Esasen hiçbir sıcak çatışmanın mutlak kazananı da yoktur. Derin bir tarihe sahip ihtilafları kışkırtacak şekilde Kafkaslarda barış ve istikrarın bozulması, küresel barış ve istikrar açısından da çok ağır sonuçlar doğuracaktır. Tüm tarafları, az ya da çok herkesin kaybedeceği, herkesin bedel ödeyeceği çatışmacı bir güç yarışından kaçınmaya, bunun yerine, HERKESİN KAZANÇLI ÇIKACAĞI, İŞBİRLİĞİNE dayalı bir rekabete davet ediyoruz." |
Adnan Oktar: ÇÜNKÜ DÜŞMANLIKTAN HİÇBİR ŞEY ÇIKMAZ, HİÇBİR ŞEY KAZANILMAZ. DOSTLUKTAN KAZANILIR. Türkiye ile Rusya elele verse, Rus ekonomisi de adeta şahlanır, Ermeni ekonomisi de adeta şahlanır. Türk ekonomisi de şahlanır. AMA DÜŞMANLIKLARDA VE MÜCADELEDE EKONOMİ ADETA KASILIR KALIR. FAKİRLİK YAYILIR. İnsanların telif gücü kalmaz artık, insanların kafası çalışmaz hale gelir. DÜŞMANLIK İNSANI HASTA EDER. Sunucu: Peki sizce Ermeniler istiyor mu Türkiye'yle böyle, yani Ermenilerin anayasalarında Türkiye'den toprak iddiaları var, öbür taraftan sözde soykırım iddiaları. Ermeniler ne derece yapıcılar Türkiye'yle yakınlaşmak için? Adnan Oktar: İşte o dostluk ve sevgi iyi hissetirilirse, Ermeniler gelsin İstanbul'a da yerleşsinler, Ankara'ya da yerleşsinler, her yerde istedikleri gibi mesken tutsunlar. Türkiye buna açık bir memleket. Biz Ermeniler yüzyıllarca bu topraklarda barındırdık. Toprakla ne işleri var yani? Sunucu: Barındırdınız ama arkadan vurdular sonra? Adnan Oktar: Ama onu masonlar onlara yaptırdı. Sivil halk hiçbir zaman için hainlik yapmaz. Daima masonlar, arkadaki şeytani güçler insanları bu hale getirir. Durduk yere bir insan, bir halk topluluğu, Ermeni topluluğu "Gidin şuraya saldırın" dense dahi kabul etmez. Ama mecbur edersen, eline silah verirsen, "Adamları öldürmezsen seni öldüreceğim" dersen ve kandırılırsa bu insanlar ve "Türkler sizin kanınızı içecek, şöyle düşmandır, böyle düşmandır" diye eğitirsen, cahil insanları zor da kullanarak insanları yönlendirebilirsin. Bu Ermenilerin bize düşman olduğunu göstermez. Bu zoraki yapılmış birşey. Tamamen bir oyun. Ermeni gençleri gelsinler Türkiye'ye biz oraya gidelim, öyle birşey olmaz. Ermenistan hiçbir zaman için düşmanlık politikasından hoşlanmaz. Halkı da çok rahatsız eder bu. BİR İNSANIN DÜŞMANI OLDUĞUNDA, İNSAN GERİLİR, KASILIR, HOŞUNA GİTMEZ. BUNDAN MEMNUN OLMAZ. |
Türkmeneli TV, 22 Nisan 2008 "Türk-İslam Birliği’nin bir gün bile gecikecek durumu yok, hemen olması lazım. Bu herkesin lehine, ne NATO’nun aleyhine, ne Avrupa Birliği’nin aleyhine, BÜTÜN DÜNYANIN LEHİNE BU. ÇİN DE BUNDA RAHAT EDER, RUSYA DA RAHAT EDER, özellikle Rusya çok rahat eder. AVRUPA BİRLİĞİ ÇOK RAHAT EDER, AMERİKA ZENGİNLEŞİR, GÜÇLENİR, YANİ HER YÖNDEN BÜYÜK MENFAAT VE FAYDA VAR BUNDA. Ama Türkiye’nin lider olması şart görünüyor." Vatan TV, 12 Ocak 2008 "Onların son derece lehine bu. Bu tarz bir birlikte bir kere İsrail bölgede çok rahat eder, Filistin son derece rahat eder. Ermenistan rahat eder, ekonomi adeta şahlanır. MEDENİYET ŞAHLANIR, BÜTÜN BÖLGE İSTİKRARA KAVUŞUR. Afrika rahatlar. Bu kargaşa, bu zulüm, bu acı tamamen ortadan kalkar." Asia FRA Radyosu, 14 Haziran 2008 "Çin ticaret yapmak istiyorsa gelsin ticaretini yapsın... Peki nedir istediği Çin’in? Yani ne çıkarı var. Eğer bir çıkar istiyorsa ticaret olabilir bu, yapalım Doğu Türkistan yapsın Çin'le ticaret yapsın. Sömürmek istiyorsa buna kimse müsaade etmez. Bunun dışında bir ülkeyi esir etmenin alemi ne? Yani ne istiyor Çin Doğu Türkistan’dan ve esir olunca ne geçecek eline. Yani buradan nasıl mutlu olacak bu. Yani ne gibi kalbine bir sevinç verecek. Bir zafer midir bu yani?... Oradaki insanlar hürriyet içinde camilerine gitsinler, fabrikalarına gitsinler. Sohbet etsinler bayram sevincine dönsün. Çin burada bir güzellik yapması gerekir artık. Bunun vakti geldi. Açıkça meydana çıksın, "Biz burada yanlış yaptık. Bu ülke bağımsızlığı hak eden bir ülke. Biz buraya gereksiz müdahale ettik. Hiçbir amacı da yok hiçbir mantığı da yok. Böyle 21. yüzyıla yakışacak bir şey değil bu. Biz buradan askerimizi de çekiyoruz. Siyasi baskımızı da kaldırıyoruz. Bu devleti hür ilan ediyoruz" dediğinde, Çin bütün dünyada sevilir. Herkes saygı duyar. Bu güzelliği yapması lazım Çin’in." Kaçkar TV, 2 Şubat 2008 "Ama Anadolu böyle değildir. Yani mesela kendi yemez yedirir yemeğini, en güzel yatakta misafirini yatırır. Kendisi üşür, misafirinin sıcak yerde yatmasını ister. Böyle yüksek ahlaka dünyanın hiçbir yerinde rastlayamazsınız. Her yerde bir egoistlik, bencillik hakimdir. Bu güzel ahlakın mutlaka dünyaya hakim olması lazım. Bu da ancak Türk-İslam Birliği’yle olur ve Türkiye’nin liderliğiyle olur, Türkiye’nin bölgeye ağabeylik yapmasıyla olur. O zaman ne terör kalır, ne sıkıntı kalır, ne şu kalır, ne bu kalır. Ermenistan da rahat eder, İsrail de rahat eder, Filistin de rahat eder, Mısır da rahat eder, İran da rahat eder, Amerika da rahat eder. Avrupa da daha rahat eder. Avrupa daha zenginleşir, Amerika daha zenginleşir. Bu birlik dünyaya müthiş bir huzur getirir. Acil ihtiyaçtır bu. Bu bir ırk üstünlüğü iddiası değildir. Bu bir sevgi üstünlüğü, ahlak üstünlüğü iddiasıdır. Ve bölgeyi de daha güzel ahlaklı yapma isteğidir." |