Sayın Adnan Oktar'ın özellikle son dönemlerde Türk-İslam Birliği'nin üzerinde ısrarla durmasıyla, başta Ortadoğu olmak üzere tüm İslam coğrafyasında çok hayırlı bir hareket, tarihi bir atılım başladı. İran, Suriye, Irak, Filistin, Azerbaycan ve diğer tüm İslam ülkelerinden "Hemen birlik olalım, bizler kardeşiz, birlik Müslümanlar için hayatidir" sesleri, şimdiye dek olmadığı kadar yüksek çıkmaya başladı. Üstelik bunlar sadece yazarların veya araştırmacıların yorumlarıyla da sınırlı değil. Türk-İslam ülkelerinin üst düzey devlet yöneticileri ve kanaat önderleri de İslam Birliği'nin önemine her zamankinden çok değinmeye, hatta bu yolda çok önemli adımlar atmaya başladılar. Ortak ekonomik girişimler oluşturuldu, ortak yatırımların sayısı arttı, birlik meclisleri tesis edildi. Siyasetçilerin ve düşünürlerin ortak kanaati, Türk-İslam Birliği'nin kurulmasının artık an meselesi olduğu yönünde.
İran Cumhurbaşkanı Sayın Mahmud Ahmedinejad'ın son İstanbul ziyareti de bu yönüyle çok dikkat çekici oldu. Sayın Ahmedinejad'ın ziyareti boyunca sevginin ve kardeşliğin üzerinde durması, Türkiye'ye duydukları muhabbeti vurgulaması, Müslümanların birlik olması gerektiğine dikkat çekmesi ve Müslümanların arasında ayrılık olmadığını vurgulayan tavırlarda bulunması son derece önemli gelişmelerdir.
Ayrıca Mahmud Ahmedinejad'ın namazda Sünni imama uyması, Şiiliğin bu konuda yanlış bir bakış açısı içerisinde olmadığını da göstermektedir. Mahmud Ahmedinejad'ın bu uygulaması, Sünni'lerle Şii'lerin aralarında İslam kardeşliğinin, İslam bağının olduğunu; bir Şii'nin arkasında bir Sünni'nin, bir Sünni'nin arkasında bir Şii'nin namaz kılabileceği açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Mahmud Ahmedinejad'ın, Sayın Adnan Oktar'ın öncülüğünü yaptığı gibi, Türkiye'nin önderliğinde bir İslam Birliği'ne ve İslam kardeşliğine son derece sıcak baktığı anlaşılmaktadır.
İran, Türkiye, Suriye ve Irak'ın iktisattan kültüre, siyasetten güvenliğe kadar her alanda işbirliğine gitmeleri tabiidir. Zira bu ülkeler aynı kültür havzasına aittir. Türkiye'nin ilerlemesini kendi ilerlememiz gibi görüyoruz. BİZ KARDEŞİZ. AYNI DİNE MENSUBUZ. Halkı ve hükümetiyle Türkiye'yi çok seviyoruz. Çok seviyoruz. Türkiye ve İran İMKANLARINI BİRLEŞTİREREK birbirini tamamlayabilir. İki ülke arasındaki İŞBİRLİĞİ BÜYÜK BİR GÜÇ OLUŞTURABİLİR. BU GÜÇ BÖLGE VE DÜNYA BARIŞININ TESİSİNDE KULLANILABİLİR. İzzet yolunda beraber yürümeye azmedersek bunu gerçekleştirebiliriz. Ne mutlu bize ki bu irade bugün iki ülkede de mevcuttur. Biz Türkiye'yi içten seviyoruz. Türkiye ile daima beraber olacağız. |
... Yani aynı dindeniz, aynı dili konuşuyoruz, aynı ırktan geliyoruz. HER ŞEYİMİZ AYNI. KÜLTÜRÜMÜZ, ANANEMİZ, ÖRFÜMÜZ, YANİ AYRI OLMASI İÇİN HİÇBIR SEBEP YOK... Avrupa Birliği'nde oluyor da bu Türk İslam Birliği'nde niye olamıyormuş? Avrupa Birliği'nde isteyen istediği ülkeye gidiyor, istediği gibi yerleşiyor. Pasaport kullanmıyor, vize de kullanmıyor. PEKİ BİZ KARDEŞLER OLARAK NİÇİN BUNU YAPAMIYORUZ? Yani hiçbir sebep yok, tabii ki olur... Un var, yağ var, şeker var, sadece helva yapılacak. (Kuşadası TV, 14 Temmuz 2008) Bunlar hep onun, o yolun başlangıçları. YANİ BÜTÜN MESELE İMANLI BİR TOPLUMUN AZMETMESİ, KARAR VERMESİ VE BU KONUNUN PEŞİNİ ASLA BIRAKMAMASI. Türk-İslam Birliği asla vazgeçemeyeceğimiz bir konudur. Geceli gündüzlü, sabah kalktığımızdan akşam yatacağımız vakte kadar bu konunun peşinde olmamız gerekir. Kuran ahlakına tam uymak ve Türk-İslam Birliği için geceli gündüzlü gayret etmek. AZMEDİLMİŞ BİR DAVA MUTLAKA SONUÇLANIR İNŞAALLAH. (Çay TV, 23 Temmuz 2008) Ama bir Türk İslam Birliği oluşsa. Aklı başında bir Türk İslam Birliği Meclisi oluşturulsa bu sorunlar dertler kökünden ortadan kalkar. Ve İslam ahlakının dünyaya hakimiyeti an vesilesi olur. Ve yıldırım gibi oluşur. Onun için birlik konusunun üstünde çok durulması lazım. Bütün Türk Devletleri ki hepsi müslümandır aşağı yukarı ve bütün müslüman devletleri tek bir çatı altında toplayıp. Böyle bir Türk İslam Natosu gibi, Türk İslam Ortak Pazarı gibi büyük bir yapılanma içerisine getirmek, hepsini milli devletler olarak ayrı ayrı tutmak, yani devletlerin değişmesine gerek yok. Sistem içerisinde akılcılığı, samimiyeti aşkı ve şevki esas tutmak. Resmi uslubu kaldırmak çok önemli. Yani resmiyet ruhu kırar. Resmiyetten kaçınmak lazım. Aşk bir, samimiyet iki. Son derece aşk içinde, samimiyet içerisinde bu işlerin hallolması lazım.... Son zamanlarda dikkat ederseniz. Türk- İslam Birliği düşüncesi çok yaygınlaştı. Bu düşünce içerisinde tabi biz HEPİMİZ HZ. ADEM'İN EVLATLARIYIZ. YANI BÜTÜN İSLAM ALEMİ TEK BİR YÜREKTİR. Bütün Türklük alemi tek bir yürektir. Hiç birinin birbirinden farkı yoktur. (Denge TV, 3 Temmuz 2008) |
Sünni Şii ayrımı masonların bir oyunu, öyle bir şey yok. Ve bu oyuna düşecek adamın normal Müslüman olduğuna da ben inanmıyorum. Şiiler son derece halis, muhlis, tertemiz sağlam Müslümanlardır. Sünniler de öyle son derece sağlam, tertemiz Müslümanlardır. Hiç birbirlerinden de farkı yoktur. Hepsi ehl-i Kıble'dir, hepsi aynı Allah'a inanır. Aynı Peygamberi severler. Hepsine coşkun ve derin bir muhabbetim var. Ayrılık bir zorlama. Bu konuda benim nerede olduğum konusunda da ben zaten Hz. Ali'nin neslinden geliyorum seyyidim. Hz. Ali benim dedem tabi ki de çok canım gibi seviyorum. Ve çok mübarek ve muhteşem bir insan. O insanların yaptığı her şeye hikmet ve hayır gözüyle bakmak lazım. Hazreti Ayşe'nin tavırlarına da, Hazreti Ali'nin tavırlarına da hepsine saygıyla bakmak lazım. Onları onlara bırakmak lazım. Allah'a bırakmak lazım. Ahirette inşaAllah hepsi cennetteler Allah'ın izniyle. Bizim kardeşlik gözüyle bunları devam ettirmemiz gerekiyor. O tip şeylerde derin tetkike derin araştırmaya gerek yok hep son hal esastır. Allah'ın hikmetle, hayırla yarattığı şeylerde biz her şeyi anlayamayabiliriz. Her şeyi anlamaya çalışmamız gerekmez. Biz sadece Kuran'a ve sünnete tabii olmakla mükellefiz. (Al-Baghdadi TV, 30 Nisan 2008) |
Sayın Ahmedinejad'ın verdiği mesajların İslam Birliği yönünde önemli açıklamalar olduğu Türk basınında da yer aldı. Bunlardan biri Hakan Albayrak'ın 16 Ağustos 2008 tarihli, "Ahmedinejad'ın Ziyareti: Tarihte Yeni Bir Sayfa" başlıklı yazısı idi:
"Türkiye'yi ziyaret eden İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın dün İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında verdiği bu beyanatlar, yepyeni bir İran-Türkiye Vizyonu'na işaret etmektedir. Bu vizyon, bir MUHABBET VİZYONUDUR. BU VİZYON BİR STRATEJİK ORTAKLIK VİZYONUDUR. Bu vizyon bir yoldaşlık vizyonudur. BU BİZYON BİR İTTİFAK VE HATTA BİR İTTİHAD (BİRLİK) VİZYONUDUR... Bundan sonra yol, birlik ve beraberlik yoludur. İkili ilişkilerde yaşanan ufak tefek sıkıntılar bu gerçeği asla gölgeleyemez. İran Cumhurbaşkanı, bir Osmanlı camiinde Sünni kardeşleriyle omuz omuza Cuma namazı kılarak tarihte yeni bir sayfa açıldığını müjdelemiştir. Onu sevinç gösterileri ve tekbir sesleriyle karşılayıp uğurlayan cemaat de tarihte yeni sayfanın açıldığını coşkuyla teyit etmiştir. Mübarek olsun." (Hakan Albayrak, Yeni Şafak, 16.8.2008)
İran'ın en yüksek tirajlı gazetesi Hemşehri'de çıkan bir makalede ise Türk-İslam Birliği'nin önemi ve her geçen gün bu birliğe biraz daha yaklaşıldığı şu şekilde anlatılmaktadır:
"Ortadoğu tarihinin en zorlu günlerini yaşıyor, fakat İran-Türkiye-Suriye ittifakı ile bütün krizlerin üstesinden gelebiliriz. Amerika, bu üç ülkenin beraber hareket ettiği hiçbir yerde başarılı olamaz. Irak'ta olamadı işte, Suriye üzerindeki planları da, İran ve Türkiye'nin Suriye'ye sahip çıkması sayesinde suya düştü... Ahmedinejad'ın Türkiye ziayreti, BÖLGENİN KURTULUŞU İÇİN ELZEM OLAN İTTİHADA DOĞRU ATILMIŞ TARİHİ BİR ADIM olacaktır."
Sayın Ahmedinejad'ın Siyonizm'e bakış açısı konusundaki açıklamaları da dikkat çekicidir. Ahmedinejad, Siyonizmle ilgili açıklamalarında dindar Yahudilere asla karşı olmadığını, tehlikeli olanın din ahlakına uygun olmayan bir Siyonist anlayış olduğunu vurgulamıştır. Konuyla ilgili Sayın Adnan Oktar'ın daha önce yaptığı açıklama ise şu şekildedir:
"Ateist siyonistler, Yahudi halkını, Musevileri esir almış durumdalar. İsrail'deki dindar Museviler, bunlar zaten bizdar haldeler, perişan haldeler. Ve bunları feci şekilde eziyor, ateist siyonistler. Gerçek Musevi dindarlar, iyi insanlardır. Güzel huyludur. Allah'tan korkarlar. Tek bir Allah'a inanırlar. Allah'a dua ederler. Ahiret inanaçları güçlüdür. Helale harama dikkat ederler. Fakat ateist siyonistler müthiş zalim, kan dökücü ve psikopat tıynetlidirler. Gözü dönmüş, gözü kara, sürekli kan isteyen, şeytana sürekli kan sunan bir sistemdir..." (Konya TV, 28 Şubat 2008) |