Allah'ın Üstün Yaratışını ve Yüceliğini Zikretmek
Müminler baktıkları her yerde Allah’ın benzersiz yaratışını görürler. Evrendeki canlı cansız tüm varlıklar, Allah’ın üstün yaratma gücünü, sanatını, ilmini derin bir şekilde tefekkür etmemiz için, hepsi bir amaçla yaratılmışlardır. Evrenin her yeri Allah’ın yaratış mucizeleriyle doludur. Müminler bitkilerde, hayvanlarda, denizlerde, gökyüzünde, uzayda, toprakta ve çevrelerindeki her detayda Allah’ın tecellilerini görürler. Yüce Allah’ın tüm bunları çok üstün bir yaratılışla yarattığını düşünürler. “Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.”” (Al-i İmran Suresi, 191) ayetinde de bildirildiği gibi iman edenler bu gerçeğin farkındadırlar. Tüm bunlar üzerinde düşünüp Allah’ın üstün yaratışını ve Yüceliğini durmaksızın tesbih ederler.
ADNAN OKTAR: Allah’ı zikrederken, “SubhanAllah, SubhanAllah, SubhanAllah” diyeceksiniz. Zikirde bir sır vereyim: “SubhanAllah” derken bayram sevincini duyacaksınız. Çünkü sen uyuyorsun, Allah uyanık. O’nu uyku tutmuyor. Ne güzel! Bütün kainat, evin, barkın, çoluğun çocuğun, kardeşin, bütün dünya selamette sen uyurken. Bedenin selamette. Ne sevinçli!
Sonsuz bir aklın kontrolündesin ve O’na teslim olmuşsun. Ne güzel elhamdülillah. Bu yüzden SubhanAllah’ı sevinçle söyleyeceğiz, namaz sonundaki tesbihatlarda manasına kilitlenip, manasına derinlik vereceğiz.” (6 0cak 2011, A9 TV)
Allah'ın En Büyük Güç Sahibi, Her Türlü Eksik ve Kusurdan Münezzeh Olduğunu Zikretmek
“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Her şeyin Yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir.” (En’am Suresi, 102) ayetinde haber verildiği gibi Allah, herşeyin Yaratıcısıdır. Bu nedenle müminler Allah’ın aklını, ilmini, gücünü ve büyüklüğünü övüp yücelterek tesbih ederler. Allah sonsuz hikmet ve ilim sahibidir. İnsanın Allah’ın kendisine öğrettiği dışında hiçbir bilgisi ve müstakil bir gücü yoktur. Bir kimsenin sahip olduğu hiçbir şey kendisinden değildir. İnsan Allah’ın kaderinde lütfettiği nimetlerle bir varlık haline gelir. Bu nedenle insanın Allah’ın huzurundaki aczini O’nu anarak, O’nu yücelterek ve bütün eksikliklerden münezzeh olduğunu zikrederek dile getirmesi büyük önem taşır. Bir ayette şöyle bildirilmiştir:
“Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.” (A’raf Suresi, 205)
ADNAN OKTAR: “Allah-u Ekber” derken, coş sevinçten. Televizyonu Allah yaratmış, bardağı Allah yaratmış. Televizyondaki görüntüleri, sesi Allah yaratıyor. Büyük, çok büyük, pek büyük. Büyüklüğüyle sevin, gücüyle sevin Allah’ın. Beynin ferahlasın, beynin, ruhun bayram etsin “Allah-u Ekber” dedikçe. Ne büyük bir sevinç! Böyle büyük bir gücün, Allah-u Ekber diyorsun, büyük Allah’ın kontrolündesin ve O’na emanetsin. Ne ala, ne güzel. (6 0cak 2011, A9 TV)
Allah'ı, Yarattığı Nimetleri Düşünerek Zikretmek
İnsan, Allah’ın yoktan var ettiği, aciz bir varlıktır. İnsanın güç yetirebildiği herşey Allah’ın kendisine ihsanda bulunmasıyla ve kuvvet vermesiyle gerçekleşmektedir. İnsan varlığının her anını Allah’ın kendisine sunduğu nimetlerle sürdürebilir ve tüm hayatı bu nimetler içinde geçer. Hayatı, sağlığı, aklı, şuuru, beş duyusu, nefes aldığı hava ve bunlara benzer nimetler kendisine her an kesintisiz bir şekilde sunulmaktadır. Bu nimetlerin her biri ayrı ayrı şükretmeyi gerektirir. Allah’ı anmada ve derin düşünmede, bu nimetlerin değerini düşünerek Allah’ı zikretmek müminlerin Allah’a olan aşklarını, derin sevgilerini ve Zatı’na olan yakınlığını arttırır:
“Öyleyse Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetine şükredin.” (Nahl Suresi, 114)
ADNAN OKTAR: Zikirde, Elhamdülillah denilir. İki ayağının üzerinde yürüyorsun elhamdülillah dersin, gözlerinle görüyorsun elhamdülillah dersin, dilinle konuşuyorsun, elhamdülillah, Allah rızkını veriyor elhamdülillah, televizyonda sohbet dinliyorsun elhamdülillah.
Domates geliyor kıpkırmızı, gayet tatlı üzerine tuz döküyorsun elhamdülillah. Domatesi bölüyorsun elhamdülillah. Biber lezzetli, ne kadar güzel elhamdülillah.
“Elhamdülillah bayramı” yaşayacaksınız. Elhamdülillah bayramı, beyne, kafaya, ruha, her şeye şifadır. Elhamdülillah. (6 0cak 2011, A9 TV)
www.muminlerintemizligi.imanisiteler.com
Müminler kainattaki tüm ilimlerin, mülkün ve hükmün gerçek sahibinin Allah olduğunu her zaman bilerek, her işlerinde Allah’a yönelirler. Rabbimiz’e karşı boyun eğici ve teslimiyetli davranır, övgüyü daima onu yaratan Allah’a yöneltir ve durmaksızın O’nu yüceltip tesbih ederler.
Allah'ı, Affediliciliğine Sığınarak Zikretmek
“Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi, 3)
Allah’tan bağışlanma dilemek, tevbe etmek salih bir mümin özelliğidir. Bu davranışlar müminin Allah karşısında ne kadar aciz ve zayıf olduğunun farkında olduğunun da bir ifadesidir. Çünkü iman edenler hataları ve eksiklikleri olduğunu ve dünya hayatı boyunca da hata yapabileceklerini bilmekte, bundan dolayı Allah’ın rahmetini dilemektedirler. Mümin, imanı arttıkça kendi hatalarını daha iyi fark etmeye başlar. İçinde bulunduğu durumu daha net kavradığı, Allah korkusu çok arttığı için, bir yandan hatalarını düzeltmeye, tekrarlamamaya çalışırken bir yandan da hataları için sürekli olarak bağışlanma diler. Şuurlu bir müminin göstermesi gereken davranış budur.
Adnan Oktar: Zikirde, “Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah” denir. Çünkü hepimiz insanız, sürekli günaha giriyoruz. Üstünden tonlarca yük kalkar. Bayramdır estağfirullah. Çünkü Allah, “affedeceğim” diyor. Sen de “Estağfirullah” diyorsun. Affettiğinde cehennem sana haram kılınıyor. Başka da yer yok, cennetten başka yer yok. Cehennem haram kılınınca başka bir ara yer yok. İlla ki cennete gideceksin o zaman, inşaAllah. Onun sevincini yaşarsın elhamdülillah diyerek. (6 0cak 2011, A9 TV)
Allah'ı Zikretmek Mümini Doğru Yola Yöneltip İletir
“Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Ra’d Suresi, 28) ayetinde haber verildiği gibi Allah’ı zikretmek müminin kalbine ve ruhuna ferahlık veren, Allah’ın razı olduğu güzel ahlaka kavuşmasını sağlayacak olan anahtardır:
* Allah’ı zikretmek mümini ahlaken çok güzelleştirir.
* İçinde kötü düşünceye yer kalmaz.
* İnsanların üzerindeki unutkanlık ve gafleti yok eder.
* Müminin bilincini, imani şevkini ve iradesini canlı tutar.
* Müminin sürekli olarak Allah’a yönelip dönmesini sağlar.
* Allah’ın huzurunda olmak ve O’nu en güzel isimlerle yüceltmek, Allah’la güçlü bir manevi bağlantı sağlar.
* Sadece Allah’ın anılması, O’nun yüceltilmesini ve bütün eksikliklerden münezzeh tutularak O’nun birlenmesini sağlar.
* Allah’ın yarattığı nimetler için O’na şükredilmesine ve Allah’ın rızasının kazanılmasına vesile olur.
* Tevbe ederek insanın aczi için Allah’tan bağışlanma dilemesine vesile olur.
* Huşu içinde Allah’ı zikreden birinin imanda derinliği, samimiyeti, ihlası ve Rabbimiz’e olan yakınlığı artar.
* Bu ahlaktaki bir insanın ise Kuran ahlakına uygun olmayan bir tavır göstermesi Allah’ın izniyle mümkün değildir.
Adnan Oktar: Zikrederken, Elhamdülillah’ın sevincini yaşayacaksın. Estağfirullah’ın sevincini yaşa. Allah-u Ekber’in sevincini yaşa. Sana tesbih tavsiyem bu işte. Bu üç tesbihi de 33’er kere namazdan sonra çekiyorsun zaten. Bundaki şifayı yaşa, bundaki sevinci yaşa. Bundaki bayram sevincini yaşa, beynin ferahlasın. Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah dedikçe, bir Estağfirullah’da bin kilo kalkar üstünden. Bir Estağfirullah’da iki bin kilo, bir estağfirullah üç bin kilo. Tüy gibi hafif olursun otuz üçüncüsünde. 33 kere. 33 kere Allah-u Ekber. 33 kere Allah’ın büyüklüğünü söyleye söyleye, söyleye söyleye o sonsuz büyük güce tam teslim olmuş olursun. Kalbinde acayip bir ferahlık olur o teslimiyetten dolayı, Allah’a güvenden dolayı. Çünkü protona da hakim, Neptün’e de hakim, Platon’a da hakim, her yere hakim. O’na teslim olmuşum, ne güzel. Ölmüyorsun. Öldüğünde diriliyorsun.
Ne kadar şahane, maşaAllah. Ölme diye bir olay yok. Görüntü kaybolmuyor. Televizyon filmleri seyrediyorum. Eski filmlerin izlendiği bir kanal var. Adamların hepsi şu an Allah Katında yaşıyorlar aynısıyla. Televizyonda da Allah gösteriyor. “Bak bu tarzda yaşıyorlar” diye bize gösteriyor. Nasıl yaşadığını merak ediyorsanız işte bu tarzda yaşıyorlar.
“Televizyonda bile ne kadar kolay yaratıyorum. Benim Katımda nasıl kolay yaratıldıklarını size çok basit bir gölgeyle gösteriyorum. Net olarak da Benim Katımda nasıl yaşadıklarını bilmeniz için” diye gösteriyor Allah. Çünkü orada görüntü olarak yapıyor. İsterse üç boyutlu görüntüyle de yapar. Net canlı da yapar. Kendi Katında canlı olarak görüntüsü var. Bizim katımızda biraz daha netliği kaybolmuş ama aynısıyla duruyor. Adamlar yine konuşuyor, yemek yiyor, oturuyor, kalkıyor, kıyafetleri falan olduğu gibi duruyor adamların kıyafetleri. Hiçbirinin kıyafeti bozulmamış. Allah Katında olduğu gibi durur kıyafetler. Hiçbir şey olmaz.
Her görüntü, her şey duruyor, hiçbir şekilde kaybolmuyor. Mesela bütün konuşmalarımız, çocukluğumuzda yaşadığımız hiçbir şey kaybolmadı Allah Katında, olduğu gibi duruyor. Ne güzel. Allah Katında emanet.
Öyle duruyor Allah’ta. İsterse gösteriyor, isterse göstermiyor. Eğer aleyhine değilse gösteriyor. Aleyhineyse göstermiyor. Ama saklıyor, muhafaza ediyor, maşaAllah. (6 0cak 2011, A9 TV)
Müminler hayatlarının her anında Allah’ın rızasını gözetir ve daima Allah’ı düşünürler. Allah’ın kendilerini her an işittiğinin, gördüğünün, kalplerinden geçenleri dahi bildiğinin şuurunda oldukları için hep O’nu hoşnut etmeye çalışırlar. Her an aralarında Allah ile bir bağlantı vardır. Allah’ı en güzel isimleri ile zikretmek müminlerin Allah’la olan bağlantısını arttıran en güzel vesilelerden biridir. Kuran’da Allah’ı zikretmenin en büyük ibadet olduğu bildirilmiştir:
“Sana Kitap’tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut Suresi, 45)
Kuran'da Allah'ın Tesbih Edilmesini Emreden Ayetlerden Bazıları:
Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O’nu tesbih eder; O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır. (İsra Suresi, 44)
Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin. (Taha Suresi, 130)
Gece ve gündüz, hiç durmaksızın tesbih ederler. (Enbiya Suresi, 20)
Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O’nun haberdar olması yeter. (Furkan Suresi, 58)
Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah’ı tesbih edip (yüceltin). (Rum Suresi, 17)
Ve O’nu sabah ve akşam tesbih edin. (Ahzab Suresi, 42)
Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı, (Saffat Suresi,143)
“Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz.” (Saffat Suresi, 166)
Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah’ın va’di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et. (Mü’min Suresi, 55)
Şayet onlar büyüklenecek olurlarsa, Rabbinin Katında bulunanlar, O’nu gece ve gündüz tesbih ederler ve (bundan) bıkkınlık duymazlar. (Fussilet Suresi, 38)
Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et. (Kaf Suresi, 39)
Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasından da O’nu tesbih et. (Kaf Suresi, 40)
Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardında da O’nu tesbih et. (Tur Suresi, 49)
Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et. (Vakıa Suresi, 74)
Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et. (Vakıa Suresi, 96)
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Hadid Suresi, 1)
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Haşr Suresi, 1)
Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Saff Suresi, 1)
Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah’ı tesbih eder. (Cum’a Suresi, 1)
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd (övgü) de O’nundur. O, her şeye güç yetirendir. (Teğabün Suresi, 1)
Öyleyse, büyük Rabbini ismiyle tesbih et. (Hakka Suresi, 52)
Gecenin bir bölümünde O’na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O’nu tesbih et. (İnsan Suresi, 26)
Rabbinin yüce ismini tesbih et, (A’la Suresi, 1)
Sayın Adnan Oktar, Allah'ı Coşkuyla Sevenlerin Ruhunun Şifa Bulduğunu Anlatıyor
ADNAN OKTAR: Derin iman versin Allah, derin iman. En büyük nimet odur. Onu kazandın mı oh, cennet başladı yani Allah’ın izniyle. Dünya cennetinden ahiret cennetine doğru gidiş hali demektir. Ruhuna bereket, bedenine bereket. Hemen etkisi başlar. Allah’tan kuşku duyulunca beden mahvoluyor, ızdırap çekiyor. Çünkü beden Allah’a aşıktır, hücreler Allah’a aşıktır. Allah’tan kuşku duydun mu bütün beden yas tutar, ızdırap çeker, debelenir çökmeye başlar. Dayanamaz beden ona, mahvolur, Allah vermesin. Onun için Allah ayette diyor, şeytandan Allah’a sığınırım: “Kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur (felah bulur)” (Rad Suresi, 28) diyor. Allah’ı coşkuyla sevmekle, Allah’ı hakkıyla anlamakla, hakkıyla iman edip hakkıyla Allah’tan korkmakla. O zaman beden şifa buluyor işte, ruh da şifa buluyor. Hz. İsa Mesih (a.s.)’ın güzelliği, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in güzelliği ve ferahlığı insanın üstüne sinmeye başlıyor. Mesela İsa Mesih (a.s.) çok imanlıydı. Suyun üstünde yürüyordu, talebesi de yürüyordu, birden suyun içine battı. “Neden imanını kaybettin” dedi, “neden imanın zayıfladı” dedi. “Acaba batar mıyım?” diye düşünmüş, “batar mıyım?” diye düşününce batmış. “Halbuki imanını muhafaza etseydi” diyor, “geçerdi” diyor Hz. İsa (a.s.). Çok yüksek iman lazım, çok samimi iman lazım. O zaman insan madde olmaktan çıkıyor, nuraniyet kesbediyor. Hz. İsa (a.s.) o suyun üstünde yürürken cisim olmaktan, madde olmaktan çıktı. Bütün vücudu nur kesildi. Nuraniyet suyun üstünde de gider, havada da gider, yani maddenin içinden de geçer, nur kesilmiş çünkü. Ama onun için çok derin bir imanla, çok büyük aşkla Allah’ı sevmek gerekir. (20 Ocak 2012, A9 TV)