Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.
Allah Ramazan ayını Kuran’ı Kerim’in indirildiği ay olarak seçmiştir. İnananlar için hidayet rehberi olan ayetler bu ayda inmeye başlamıştır. Peygamber Efendimiz (sav) insanlığı, barışa ve esenliğe Ramazan ayında çağırmaya başlamıştır. Ramazan tüm dünya Müslümanlarının kutsal ayıdır. 1400 senedir büyük bir coşkuyla karşılanmakta, iftarlarda sahurlarda tüm müminler kardeşlik ruhuyla bir araya gelmektedir.
Ne var ki bu sevgi ve dostluk ortamına son yıllarda gölge düşmektedir. 1.5 milyar Müslümanın toplu ibadetinin verdiği coşku yerini terörün karanlık dünyasına bırakmıştır. Ramazan ayı artık güzel ibadetleri ile ya da kardeşlik ve birlik ruhuyla değil artan terör ve masum katliamları ile anılmaktadır.
Başta IŞİD olmak üzere birçok radikal örgüt Ramazan ayında şiddeti arttırma çağrısı yaptı. Örneğin 23 Haziran 2015’te Ramazan’dan 6 gün önce bir tanesi gerçekleşti. IŞİD sözcüsü Abu Muhammed al-Adnani’nin mesajının ardından Ramazan ayı içinde Kuveyt’te bir Şii camisi ile Tunus’ta turistik bir merkeze intihar saldırıları gerçekleşti. Yüzlerce masum can verdi. 2016 yılında da Adnani’nin benzer çağrısının ardından terör saldırıları başladı. İstanbul Atatürk Havalimanı saldırıya uğradı. Bangladeş’te kafe saldırılarında yirmiden fazla kişi öldürüldü. Bağdat’ta saldırganlar şehir merkezinde patlattıkları kamyonlarla 300’den fazla Müslümanın can vermesine sebep oldular. ABD’de terör saldırıları yaşandı. Ramazan’ın son günlerinde ise aralarında Medine’nin de bulunduğu 3 Suudi şehrinde terör saldırıları gerçekleşti
2017 Ramazanı ise daha önceki yıllara göre çok daha kanlı geçiyor. İlk 20 günde gerçekleştirilen 106 saldırıda 1152 kişi can verdi. Bu saldırılar arasında Manchester konser saldırısı, Mısır’daki Hristiyanlara yapılan saldırılar, Bağdat’taki ikiz kamyon saldırıları, Afganistan’daki kamyonlu intihar saldırısı da var. Filipinler’de ve İran’daki saldırılar ise terörün daha geniş alanlara yayılmaya başladığını da bize gösteriyor. Geçtiğimiz günlerdeki Londra saldırısı ise İngiltere parlamento seçimlerine saatler kala gerçekleşti. Bu büyük saldırıların ardından dünyanın dört bir yanında daha ufak çaplı onlarca terör saldırısı yaşandı.
Terör artarak devam ediyor oysa 2017 yılında IŞİD’in sona erdirilmesi planlanmaktaydı. Uluslararası koalisyon Musul ve Rakka’da IŞİD’in yönetim merkezlerini kuşatma altına almıştı. Her iki şehir ağır bombardıman altındaydı. Gazetelere yansıyan haberlere göre teröristler kafalarını bile kaldırmakta zorlanıyorlardı. Fakat son yaşananlar bunun o kadar da doğru olmadığı bize gösterdi. Askeri tedbirlerle terörün yenilemeyeceğini kanıtlamış oldu.
Temelindeki ideoloji ile mücadele edilmedikçe radikalizm ve terör, her geçen gün büyüyecek, yaygınlaşacak ve dünyayı 7 milyar insan için daha tehlikeli bir hale getirecektir. Artık terörle mücadele merkezlerinin yanlış bir yol tutturduklarını görme vakti geldi. Bazılarının “Tüm bombaların anası” gibi isimler takarak kendilerince övündükleri katliam silahları ile bir yere varmalarına imkân yoktur. Bağnazlık dünyayı geri dönülemeyecek bir şekilde uçuruma sürüklemektedir.
Unutulmamalıdır ki terörizmi besleyen bağnaz zihniyettir. Bağnazlık Ramazan ayının kutsallığını dahi terörü arttırmak için kullanabilmektedir. Dini kendilerince değiştiren radikal örgütler takipçilerine bu dönemde yapılacak saldırıların daha değerli olduğu yalanını telkin etmektedirler. Üstelik sürekli yöntem değiştirerek de verdikleri zararı artırmaktadırlar.
Terör eylemi için artık bombalara, intihar yeleklerine ya da ağır makineli silahlara ihtiyaç kalmadı. Hiyerarşik bir emir-komuta zincirine de gerek duyulmuyor. Direksiyona geçen birisi yayaların arasına dalarak katliam yapabiliyor ya da mutfaktan bıçağını alan biri bir kafeye dalarak rastgele insanları bıçaklıyor. Bu tarz bir şiddetle klasik polisiye yöntemler kullanarak başa çıkmak imkansızdır. Londra’daki son saldırıları gerçekleştirenlerin tamamı güvenlik güçlerinin takibindeydi. Ne var ki bu istihbaratlar bile katliamları engelleyemedi. Açıktır ki bağnaz ideoloji ile ilmi mücadele etmeden terörle savaşı kazanmak imkansızdır. Hiçbir güvenlik tedbiri bir sabah arabası ile rastgele bir caddede yayaların arasına dalıp katliam yapacak bir zihniyeti engelleyemez. Mücadele edilmesi gereken o kararı veren zihniyettir.
El Kaide’nin çıktığı Afganistan önce Sovyetler Birliği ardından da ABD tarafından işgal edildi. IŞİD’i var eden ABD’nin Irak işgaliydi. Suriye’de IŞİD’in mevzi tutmasının sebebi koalisyon uçaklarının bombardımanlarıydı. Yine bir terör örgütü olan Boko Haram Nijerya’da İngiliz sömürgeciliğine karşı kuruldu. Ortadoğu’yu savaşın içine sokan ise 1921 Kahire konferansında çizilen suni sınırlardır. Asıl nedeni görmezden gelip 1.5 milyar Müslümanı töhmet altında bırakmak akla ve vicdana uygun değildir. Ramazan ayı 1.5 milyar Müslüman için bir ibadet, arınma, fedakarlık ve paylaşma dönemidir. Bir avuç radikalin bağnaz düşünceleri ve yanlış uygulamaları sadece kendi bağnaz dünyalarını bağlar.
Bağnazların yanlışlarından yola çıkarak 1400 yıldan beri terör ve şiddet uygulamamış İslam dinini suçlamak doğru değildir. Ramazan ayını terör ile birlikte anmak İslam ile terörizmi aynı gösterme şeklindeki planın bir parçasıdır. İslam karşıtları da terörü ve şiddeti İslam dininin bir parçası gibi göstermeye çalışarak bu durumu kendi menfaatleri için kullanırlar. (İslam dinini tenzih ederim) Bu oyunu bozmak için yapılması gereken radikalizmin temelindeki yanlış mantıkların ve İslam dininin barış ve huzur dini olduğunun anlatılmasıdır.
Adnan Oktar'ın American Herald Tribune'de yayınlanan makalesi: