RAMAZAN 2005 - 14. Gün
ucgen

RAMAZAN 2005 - 14. Gün

20831

 
Günün Ayeti:
 
 
 
"Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla..."
(Al-i İmran Suresi, 8)
 


 
  Günün Hadisi:  
 
 
“Sizleri zandan sakındırırım. Çünkü zanla söylenen sözler yalanı daha çok olandır.” Hz. Muhammed (sav)
 


 
  İslam Ahlakı :  
 
ALLAH’IN BAHŞETTİĞİ NİMETLERİN FARKINDA OLMAK
 
İnsan, Allah’a muhtaçtır. İnsanı yediren, içiren, barındıran, sağlık veren, akıllı kılan Allah’tır. Allah’ın insana verdiği nimetler saymakla ya da genelleme yapmakla bitirilemeyecek kadar çoktur. Allah bir Kuran ayetinde bu önemli gerçeği şöyle bildirir:
Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)
Ancak nimetleri ya da Allah’a ne derece muhtaç olduğunu düşünen insan sayısı çok değildir. Bir kısım insanlar günlük yaşamlarının koşturmacası içinde hiç düşünmeden yaşarlar. Sahip olduklarının kendilerine aslında Allah’ın bir ikramı olduğunun farkında değildirler. Sağlıklarının, şuurlarının, akıllarının, barındıkları evlerinin, yedikleri yemeğin, giydikleri kıyafetin, her türlü rızıklarının, sevdikleri kişilerin kendilerine Allah’ın bir lütfu olduğunu düşünmekten gafildirler. Bu kişiler ancak ellerinden çıktığında bu nimetlerin eksikliğini kavrarlar, ki buna rağmen bazen yine de bu nimetleri kendilerine verenin Allah olduğunu fark edemezler. Bu elbette ki Allah’a karşı çok büyük bir nankörlüktür. Vicdan sahibi her insanın böyle bir tavırdan sakınması, sahip olduğu nimetleri görebilmesi ve bunları kendisine veren Allah’a sürekli şükretmesi gerekir.
İnsan hangi şart ve durumda olursa olsun mutlaka Allah'a şükretmesini gerektirecek nimetlere sahiptir. Çok yoksul bir insan sağlığına, aklına, imanına şükretmeli ve yine o şartlarda Allah'ın kendisine birçok nimet bahşettiğini görebilmelidir. Hasta bir insan o zamana kadarki hayatında Allah’ın kendisine vermiş olduğu sağlığa şükredip, içinde bulunduğu durumun çok daha zorlaşabileceğini düşünmeli ve durumuna şükretmelidir. Örnekler çok artırılabilir, ancak önemli olanın insanın içinde bulunduğu duruma hep hayır gözüyle bakması, Allah'ın verdiği nimetleri görebilmesidir. Peygamberler bu konuda da insanlar için çok güzel birer örnektir. Örneğin Hz. Yusuf  kardeşleri tarafından kuyuya atıldığında, haksız yere yıllar boyunca zindanda tutulduğunda, Hz. Yunus balığın karnında kapalı kaldığında, Peygamberimiz (sav) mağarada arkadaşıyla beraberken hep Allah'ı anmış, Allah’a dönüp yönelmiş ve O’na şükretmişlerdir. Müslümanlar için asıl örnek tavır onların tavrıdır.
Müminler hem sözle şükretmeli hem de Allah'ın verdiği nimetleri yine O’nun rızası doğrultusunda kullanarak, şükürlerini göstermelidirler. Allah'ı anıp, yücelterek, O’na hamd ederek şükrünü göstermek şarttır. Her nimet Allah'ın hoşuna gidecek şekilde kullanılmalıdır. Bu, her insan üzerinde önemli bir sorumluluktur. Zira insan ahirette, dünyada sahip oldukları nedeniyle sorguya çekilecektir. Hesap günü insanın ömrü boyunca karşılaşabileceği en zorlu gündür. O gün yalnızca hayatının her anını Allah'ın rızası doğrultusunda yaşamış ve Allah'ı hoşnut etmiş insanlar kurtuluşa ulaşabileceklerdir.


 
  Darwinizm'in Sahtekarlıkları :  
 

RAMAPITHECUS ALDATMACASI

Ramapithecus, evrim teorisinin en büyük ve en uzun süren yanılgılarından birisi olarak kabul edilir. Bu isim, 1932 yılında Hindistan'da bulunan ve insan ile maymun arasında 14 milyon yıl önce meydana gelen ayrımın ilk basamağı olduğu iddia edilen fosil kayıtlarına verilmişti. Bulunduğu 1932 yılından, tamamen bir hatadan ibaret olduğu anlaşılan 1982 yılına kadar 50 sene boyunca da evrimciler tarafından kesin bir delil olarak kullanıldı.
Ramapithecus'un insan evrimindeki önemi Amerikalı evrimci Dr. Elwyn Simons'ın Time dergisine yazdığı Kasım 1977 tarihli yazıdan da anlaşılmaktaydı. Simons şöyle diyordu: "Ramapithecus insanın tam bir atası olması için dizayn edilmiş gibidir. Eğer atamız değilse, elimizde kesin hiçbir kanıt yoktur." (Elwyn Simons, "Puzzling Out Men's Ascent", Time, 7 Kasım 1977, no. 110, s. 48)
Dr. Robert Eckhardt tarafından 1972'de Scientific American'da yayınlanan birkaç sayfalık makalede Dryopithecus (soyu tükenmiş bir goril türü) ile Ramapithecus dişleri arasında yapılan 24 farklı ölçümün sonuçlarına yer verilmişti. Dr. Eckhardt, bu ölçümlerle daha önce şempanzeler arasında yaptığı ölçümleri karşılaştırmıştı. Bu karşılaştırmalara göre, halen yaşamakta olan şempanzelerin dişleri arasındaki fark, Ramapithecus ve Dryopithecus arasındaki farktan daha fazlaydı. Eckhardt vardığı sonucu şöyle özetliyordu:
Eğer hominid kavramından kastedilen şey, ufak bir yüze ve ufak bir çeneye sahip bir maymun değilse, bu süre içinde (14 milyon yıl önce) herhangi bir insan-maymun arası canlının yaşadığına dair elimizde delil yoktur. (Robert Ackhardt, "Population Genetics and Human Origins", Scientific American, no. 226, 1972, s. 94)
Bu yeni ara geçiş formunun bir yanılgı olduğu ve soyu tükenmiş bir orangutandan başka birşey olmadığı ise, Science dergisinde yayınlanan 1982 tarihli "İnsanlık Bir Atasını Kaybediyor" başlıklı makalede şöyle ilan edildi:
Harvard Üniversitesi paleoantropologlarından David Pilbeam'a göre bugüne kadar atalarımızdan olduğunu düşündüğümüz bir grup canlı aile ağacımızdan çıkartılıyor. Birçok paleoantropolog, Ramapithecusların bizim Afrika maymunlarından hemen ayrılmamızdan sonraki bilinen en eski atalarımız olduğunu söylemekteydi. Ancak bunlar birkaç diş ve çene parçasına dayanıyordu. Pilbeam'a göre büyük çene ve kalın mineyle kaplı dişler insan atalarının özelliklerini taşıyor belki; ancak alt çene kemiğinin pozisyonu, birbirine yakın gözler, damağın şekli gibi daha belirgin özellikler bunun bir orangutan atası olduğunu gösteriyor.

 
  Ahir Zaman'dan İşaretler:  
 
 
Hz. Mehdİ'den Ümİt Kesİlmesİ 
İnsanların ümitsiz olduğu ve "Hiç Hz. Mehdi falan yokmuş" dediği bir sırada AllaHz. Mehdi'yi gönderir... (Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
 
Yukarıdaki hadiste ahir zaman alametlerinden birinin insanların "Hz. Mehdi'nin gelmeyeceği yönünde" bir ümitsizliğe kapılmaları olduğu bildirilir.
Ahir zamanda, savaşlarla, yoklukla, açlıkla, adaletsizliklerle, ahlaki çöküşle ve çeşitli salgın hastalıklarla içiçe yaşayan insanlar tüm bu olumsuzlukların ortadan kalkabileceğine dair inançlarını yitirirler. Müslümanlar arasında da pek çok kişi, Altınçağ'ın başlayıp, İslam ahlakının dünya üzerinde hakim olacağı yönündeki beklentilerini kaybeder ve fitnelerin artarak devam edeceğine inanır.
Nitekim günümüzde de bu ruh halinin örnekleri sık sık görülmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)'in Hz. Mehdi'nin gelişi, Hz. İsa'nın yeryüzüne yeniden dönüşüyle birlikte yaşanacak olan güzelliklerle ilgili çok sayıda hadisi olmasına rağmen birçok kişi böyle bir dönemin yaşanmayacağını zannetmektedir. İşte bu zan da ahir zaman alametlerinden biridir. Gerçek din ahlakının hakimiyeti, bu ümitsizlik halinin insanlar arasında yaygınlaştığı bir zamanda, Allah'ın insanlara olan rahmeti sayesinde başlayacaktır.
Oysa Allah'ın izni ile Hz. İsa tekrar dünyaya dönecek ve gerçek din ahlakı tüm dünyaya hakim olacaktır. Yeryüzü o gelmeden önce nasıl zulüm ve haksızlıkla doluysa, o geldikten sonra, Rabbimiz'in izniyle, adalet, barış, güvenlik ve bereketle dolacaktır.

 
  Yaratılış Delilleri :  
 

VÜCUDUMUZDAKİ ARITMA SİSTEMİ
Hücreler, tıpkı zehirli atıklarını arıtan fabrikalar gibi, bünyelerinde üretilen atık maddeleri kan plazmasına bırakırlar. Bu durum vücudu baştan başa kat eden kan nehrinin, 100 trilyon fabrikanın atığıyla kirlenmesi demektir. Bu kirlilik insan hayatı için oldukça zararlıdır. Bu nedenle hızla kirlenen kanın bir an önce temizlenmesi gerekir.
Ancak ortada önemli bir problem vardır. Kirlenen kanın içinde üre, ürik asit gibi zehirli maddelerin yanı sıra, aminoasitler, vitaminler, su ve glikoz gibi vücudun ihtiyacı olan maddeler de vardır. Öyleyse kanı temizleyecek sistemin basit bir süzme işlemi yapması yeterli olmayacaktır. Bu sistemin faydalı maddeleri tanıyıp muhafaza etmesinin yanı sıra, yalnızca zararlı maddeleri diğerlerinden ayırarak uzaklaştıracak kompleks bir arıtma tesisi gibi çalışması da gerekmektedir. Bu benzersiz arıtma tesisi siz daha anne karnındayken, sırtınızın hemen altına, beliniz hizasındaki son derece küçük bir alana yerleştirilmiştir. Bu olağanüstü sistemi yoktan var eden ve sonsuz lütfuyla insana bahşeden, Rahman ve Rahim olan Allah’tır.

 
  Peygamberimiz(SAV)'in Mucizeleri:  
 
 
Peygamberİmİz (sav)'İn meleklerle korunup desteklenmesİ
Kuran'ın Peygamberimiz (sav)'e vahyi tam 23 yıl sürdü. Bunun ilk 13 yılında Müslümanlar Mekke'deki putperest düzenin içinde azınlık olarak yaşadılar ve çok büyük baskılarla karşılaştılar. Pek çok Müslümana fiziksel işkenceler yapıldı, bazıları öldürüldü, çoğunun evi ve malları yağmalandı, sürekli hakaret ve tehditlerle karşılaştılar. Buna rağmen Müslümanlar şiddete başvurmadan yaşamaya devam ettiler ve putperestleri hep barışa çağırdılar. Sonunda putperestlerin baskıları dayanılmaz bir noktaya vardığında, Müslümanlar daha özgür ve dostane bir ortamın bulunduğu Yesrib (sonradan Medine) şehrine hicret ederek burada kendi yönetimlerini kurdular.
Savaşın zorunlu olduğu hallerde ise, Rabbimiz Peygamberimiz (sav)'i çeşitli mucizeleriyle destekledi. Bu mucizelerden biri Rabbimiz'in, meleklerini Peygamberimiz (sav)'in ve salih müminlerin yardımına göndermesidir.
Bir Kuran ayetinde, Müslümanlar güçsüz durumda görünmelerine rağmen, Rabbimiz'in onlara nasıl zafer ve başarı nasip ettiği, bunun müminlerin şükretmesi gereken bir nimet olduğu şu şekilde haber verilir:
Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan sakının, O'na şükredebilesiniz. (Al-i İmran Suresi, 123)
Salih Müslümanlar sayıca müşriklerden çok az olmalarına rağmen çok büyük bir cesaret ve kararlılıkla Peygamberimiz (sav)'in arkasında savaşa girmişler ve Allah'ın desteğiyle mucizevi şekilde büyük zaferler kazanmışlardır. Kuran ayetlerinde Allah'ın meleklerle müminleri desteklediği ve Peygamber Efendimiz (sav)'in savaşta müminleri meleklerin yardımıyla müjdelediği şöyle haber verilir:
Sen mü'minlere: "Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?" diyordun.
Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır.
Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer' (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır.

(Ki bununla) İnkar edenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak onları' tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler.' (Al-i İmran Suresi, 124-127)

Allah, ayetlerde de buyurduğu gibi, meleklerin yardımını, inananlara bir müjde ve kalplere tatmin vesilesi olarak göndermiştir. Yoksa kuşkusuz Allah hiçbir sebebe ihtiyacı olmayandır. Dilediği takdirde iman etmeyenleri üzerlerine gönderdiği tek bir azap ile bozguna uğratır. Dilerse onları ve ordularını saniyeler, dakikalar içinde yerin dibine geçirir. Nitekim Kuran'da pek çok inkarcı kavmin hiç ummadıkları bir anda, ya tek bir ses, ya bir kasırga, ya da başka bir felaketle aniden helak oldukları, ya da altı üstüne gelecek şekilde yerin altına gömüldükleri bildirilmiştir. Allah elbette tüm bunlara güç yetirendir. Rabbimiz'in böyle şanlı ve mucizevi zaferler vermesi ise, Peygamberimiz (sav) ve beraberindeki müminler için büyük bir müjde olmuştur.
 
 
  Günün Internet Sitesi :  
 

www.evreninyaratilisi.com
Dünya, atmosfer, uzay ve evren ile ilgili tüm hayatınız boyunca edindiğiniz bilgilerden pek çoğunu bu sitede bulacaksınız. Tek bir farkla, Harun Yahya'nın aynı adlı eserinden faydalanılarak hazırlanan bu sitede, çok iyi bildiğinizi düşündüğünüz konular, çok farklı bir bakış açısı ile ele alınmaktadır. Bu web sitesi İngilizce, Çince ve Almanca olarak da mevcuttur.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo