Mübarek Ramazan'ın 24. günü... | ||||
|
| |||
|
|
| ||
|
|
| ||
|
|
| ||
| İslam Ahlakı : |
| ||
|
Zamanın yıpratıcı etkisi herşeyde gözle görülür biçimde fark edilir. En son model diye alınan bir araba birkaç sene içinde çizilir, arızalanır ve kaçınılmaz olarak eskir. Çok beğenilen bir ev, 5-10 sene sonra (eğer bakım yapılmazsa) boyaları dökülmüş, eski görünümlü bir yere dönüşür. Ancak tüm bunların yanında en büyük yıpranmaya insan kendi bedeninde şahit olur; geçen yıllarla birlikte insanın çok değer verdiği bedeni, geri dönülemez bir biçimde hasar görür. İnsanın belirli bir zaman süreci içinde geçirdiği bu değişiklik Kuran'da şöyle bildirilmiştir: Allah sizi bir za'ftan yarattı, sonra (bu) za'fın ardından bir kuvvet kıldı, sonra bu kuvvetin ardından da bir za'f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O, bilendir, güç yetirendir. (Rum Suresi, 54) Yaşlılık çoğu zaman, düşünülmek istenmeyen, hayata dair planlara dahil edilmeyen bir dönemdir. İnsanlar fiziksel birtakım acizlikler içinde geçirecekleri yaşlılık dönemini mümkün olduğu kadar akıllarına getirmemeye çalışırlar. Zaman zaman konusu açıldığında ise korku ve endişeye kapılırlar, ama kısa bir süre içinde hiçbir şey yokmuş gibi günlük yaşamlarına devam ederler. Yaşlanacaklarını akıllarına getirmek istemeyişlerinin en büyük nedenlerinden biri, bu düşüncenin dünyada sonsuza dek var olamayacaklarını kendilerine hatırlatıyor olmasıdır. Bu yüzden eninde sonunda karşılaşacakları bu dönemi çok az düşünürler. Bu insanların düştüğü yanılgı çok büyüktür. Çünkü kaç yaşında olursa olsun yetişkin her insan, dönüp geride kalan hayatına baktığında aklında belli-belirsiz hatıraların kaldığını görür. O halde insan, ön yargılarını bir kenara bırakıp kendi hayatı hakkında daha gerçekçi düşünmelidir. Öncelikle belirttiğimiz gibi zaman çok hızlı geçmekte ve geçen her gün insanı daha genç ve dinamik bir yapıya değil, ayette bildirildiği gibi "bir za'fa" düşürmektedir. Kısacası yaşlanmak, insanın acizliğinin önemli bir göstergesidir. İlerleyen zamanın insan bedeni ve zihni üzerinde yarattığı bozucu etki apaçık bir gerçektir. Kuran'da insanın yaşlılıkla birlikte içine düştüğü acizlikten şöyle bahsedilmiştir: Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömür en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz Allah bilendir, herşeye güç yetirendir. (Nahl Suresi, 70) Tıbbi olarak yaşlılığa "ikinci çocukluk dönemi" de denmektedir. Çünkü vücutta meydana gelen bozulmalar, tıpkı bir çocuk gibi bakıma ve korunmaya muhtaç bırakır insanı. Bu süreç, şüphesiz gelişigüzel oluşmuş değildir. Allah dileseydi insanı ölene kadar genç yaşatır, vücudunda hiçbir eksiklik ya da hastalık yaratmazdı. Ama Allah yaşlılık döneminde insanda fiziksel birtakım eksiklikler yaratarak, ona bu dünyanın geçiciliğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Aynı zamanda bu dünyadaki eksiklikleri göstererek, insanın ahirete, yani gerçek yurt olan cennete özlem duymasını da sağlamaktadır.
|
| ||
| Darwinizm'in Sahtekarlıkları: |
| ||
|
DMANİSİ KAFATASLARI 2002 yılında Gürcistan'ın başkenti Tiflis yakınlarında Dmanisi Bölgesi'nde 3 kafatası fosili bulundu. Bazı evrimciler bu kafataslarını insanın sözde ataları olan ara geçiş formları olarak tanıtmak isterken, birçok evrimci bu kafataslarının bazı evrimci iddiaları "altüst ettiği"ni itiraf etmek zorunda kaldı. Bunlardan biri olan Harvard Üniversitesi'nden Daniel Lieberman, bu kafatasının bazılarının ilk insanların Afrika'dan göç etmeleri ile ilgili düşüncelerini altüst edeceğini söyledi. Science dergisinde ise üç kafatası fosili için şu yorum yapıldı: Hepsi birarada incelendiğinde, Dmanisi kafatasları atalarımızın Afrika'yı daha önce, evrimin daha önceki evrelerinde, yani tahmin edilenden çok daha önce terk ettiğini gösteriyor. Ancak Dmanisi kalıntıları insanın evrimi ağacında tam olarak nereye uyuyorlar - ve bir veya birkaç türü mü temsil ediyorlar? Bu sorular bir tartışmanın başlamasını ateşliyor. (Michael Balter, Ann Gibbons, "Were 'Little People' the First to Venture Out of Africa?", Science, vol. 297, no. 5578, 5 Temmuz 2002, s. 26-27) Evrimciler bulunan kafataslarını nasıl sınıflandıracaklarına karar veremediler ve her biri ayrı bir fikir öne sürdü. Kimi H. habilis, kimi H. erectus olarak nitelendirdi. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi antropologlarından Ian Tattersall ise, yeni fosilleri ne H. erectus ne de H. habilis olarak sınıflandırmadı ve şu yorumu yaptı: Bu örnek, ilk insanın özelliklerinin neler olduğunu tekrar gözden geçirmemiz gerektiğinin altını çiziyor. (a.g.e.) Aynı kazı ekibinde bulunan ve aynı zamanda Kuzey Texas Üniversitesi'nde arkeolog olan Reid Ferring ise bu konuda şunları söylemiştir: Dmanisi fosili, o dönemde var olmasını beklediğimiz herhangi bir insan grubundan çok daha farklı özellikler göstermektedir. (John Roach, "Skull Fossil Challenges Out-of-Africa Theory", National Geographic News, 4 Temmuz 2002) Bu fosiller hakkında farklı yorumlar getiren evrimciler sadece bu kişilerle sınırlı değildir. New York City Üniversitesi'nden Eric Delson, Pennsylvania State Üniversitesi'nden Alan Walker, Michigan Üniversitesi'nden Milford Wolpoff gibi evrimciler de, fosil hakkında birbirinden farklı görüşler öne sürdüler. Evrim teorisi bilimsel delillere dayalı olmayan, uydurma senaryolarla, propaganda yöntemleri ile ayakta tutulan bir teori olduğu için, evrim teorisini destekleyen bir fosil bulmak da imkansızdır. Darwinistler hayali bir doğa tarihi yazmışlar ve fosillerin de buna uymasını istemişlerdir. Oysa bunun tam aksi gerçekleşmekte, her yeni bulunan fosil evrim teorisini biraz daha açmaza sokmaktadır.
|
| ||
| Ahir Zamandan İşaretler : |
| ||
|
YALANCI ŞAHİTLİK VE İFTİRANIN YAYGINLAŞMASI Gerçek şahitliğin gizlenmesi, yalancı şahitliğin ve iftiranın ise yaygınlaşması önemli kıyamet alametlerinden biridir. Aslında bu durum, insanların din ahlakından uzaklaşmalarının neticelerindendir. Din ahlakı insanların koşullar ne olursa olsun dürüst olmalarını, kendi aleyhlerine bile olsa adil davranmalarını gerektirmektedir. Din ahlakından uzak, ahirette sorguya çekileceğinin bilincinde olmayan insanlar ise, menfaatleri gerektirdiğinde kolayca yalan söyleyebilir, bir başkası hakkında yalancı şahitlikte bulunabilirler. Böyle kişilerin sayısının artması ise, kıyametten önceki dönemin özelliklerindendir: Kıyametten hemen önce. yalancı şahitlik yaygınlaşır, hakka şahitlik ise gizlenir. (Ramuz-El Ehadis, 1/121)
|
| ||
| Yaratılış Delilleri: |
| ||
|
KUŞLAR GECE NASIL YOL BULURLAR? Göçmen kuşların ilginç özelliklerinden biri güneş battıktan sonra ortaya çıkar. Gece uçan göçmen kuşlar yönlerini yıldızlar sayesinde bulur. Şüphesiz bu, çok büyük bir mucizedir. Çünkü gökte milyarlarca yıldız vardır ve yıldızlara bakarak yön bulmak oldukça zor bir iştir. Denizciler pusula icat edilene kadar bu yöntemi kullanmışlardır, ancak unutulmamalıdır ki insanlar akıl ve bilinç sahibi varlıklardır. Akıldan ve bilinçten yoksun olan bu küçük kuşların ellerinde ise birer yıldız haritası yoktur. Yıldız takımlarının yerleri konusunda bir eğitim de almamışlardır. Ancak bu kuşlar mucizevi bir şekilde yıldızların yerlerini ve yıldızlara göre yön bulmayı bilir ve gece karanlığında yönlerini kaybetmeden yol alırlar. Kuşların binlerce yıldız arasından hangilerini izlemeleri gerektiğini bilmeleri ve hangi yıldızları kendilerine kılavuz olarak seçeceklerine karar verebilmeleri şüphesiz büyük bir mucizedir. Bu özellikleri kuşlara ilham eden, tüm kainatı yoktan var eden, sonsuz ilim sahibi olan Rabbimiz'dir.
|
| ||
| Hadis Köşesi : |
| ||
|
İman edenler, bütün insanları Kuran ahlakına çağırmak ve güzel ahlakı yaşamaları için, onlara doğru yolu göstererek rehberlik etmekle yükümlüdürler. Bunun bilincinde olan Müslümanlar bu sorumluluklarını hiç ayrım yapmadan yerine getirmeye çalışırlar. Kendisiyle aynı düşüncede olmayan, hatta karşı olan, insanlara öğüt vermek, hatalarını açıkça söyleyerek onları doğru yola çağırmak elbette ki güç bir sorumluluktur. Ancak bu konudaki en güzel örnek yine Peygamber Efendimiz (sav)'dedir. Mübarek Peygamberimiz (sav) gibi Allah'a dayanıp güvenen, hidayeti verenin Allah olduğunu bilen, insanlardan değil, sadece Allah'tan korkup sakınan bir insan için, her işte olduğu gibi bunda da Allah'ın yardımı ve kolaylıklar vardır. Allah Kuran'ın birçok ayetinde din ahlakından uzak yaşayan insanları doğru yola iletmek, onları arındırmak ve onlara ayetlerini öğretmek için elçilerini gönderdiğini bildirmektedir. Nitekim Peygamberimiz (sav), Allah'ın kendisine verdiği bu sorumluluğu büyük bir sabır, şevk ve kararlılıkla hayatı boyunca sürdürmüştür. Vefatına çok yakın bir zaman kala yaptığı Veda Hutbesi'nde dahi Müslümanlara öğüt vermeye devam etmiştir. Allah'ın Peygamberimiz (sav)'e verdiği bu güzel sorumluluklar bir ayette şöyle bildirilir: Andolsun ki Allah, müminlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. (Al-i İmran Suresi, 164) Allah, Peygamberimiz (sav)'in öğütlerinin, hatırlatma ve uyarılarının inananlar için "hayat verecek şeyler" olduğunu bildirmektedir. (Enfal Suresi, 24) Bu nedenle Peygamberimiz (sav)'in çağrı ve öğütleri herhangi bir insanın çağrısı gibi değildir. Bu çağrılara uymak, insanın dünyada ve ahirette kurtuluşuna vesiledir. Peygamberimiz (sav)'in her çağrısında insanı kötülüklerden, zulümden, karamsarlıktan, azaptan kurtaracak hikmetler vardır. Peygamberimiz (sav)'in her öğüdünde Allah'ın ilhamı ve koruması olduğu için, samimi bir Müslüman bu öğütlere gönülden teslim olarak hidayet bulur. Peygamberimiz (sav)'in günümüze ulaşan sözlerinde onun müminlere verdiği güzel öğütler de bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi sahabesi Muaz (r.a)'a verdiği öğütlerdir. Sevgili Peygamberimiz (sav)'in Muaz'a şöyle söylediği aktarılır: "Muaz! Sana Allah'tan korkmanı, sözün doğrusunu söylemeni, sözünde durmanı, emaneti yerine getirmeni, hıyanetten uzak kalmanı, komşu hakkını korumanı, yetime acımanı, tatlı sözlülüğü, bol bol selam vermeni, işin iyisini yapmanı, imana sarılmanı, Kuran'ı derinliğine anlamanı, ahiret sevgisini, hesaptan korkmanı, tevazu kanatlarını indirmeni tavsiye ederim.
| |||
| Yaşayan Fosiller Evrimi Yalanlıyor: |
| ||
|
350 MİLYON YILDIR HİÇ BİR DEĞİŞİM GEÇİRMEMİŞ BATAKLIK BİTKİSİ Yüz milyonlarca yıldır hiçbir değişime uğramadan günümüze kadar gelen bu bitkiler, evrim teorisini yalanlayan en önemli delillerdendir. taya attıkları akıl ve bilim dışı iddialar, halkı aldatmak için yaptıkları sahtekarlıklar, insanları yönlendirmek için kullandıkları propaganda yöntemleri, umutsuzca çırpınışlarının göstergesidir. Gelecek nesiller insanların bir zamanlar Darwinizm masalına nasıl inandığını hayretle sorgulayacaktır. Zira, evrimin hiçbir zaman yaşanmadığı, evreni ve bütün canlıları Allah'ın yarattığı, tüm bilimsel bulguların da gösterdiği, apaçık bir gerçektir. Solda 350 milyon yıllık bir bataklık bitkisi fosili olan Asterophyllites grandis ve günümüzdeki benzeri.
| |||
| Günün İnternet Sitesi |
| ||
|
KİTAP EHLİ . COM Bu sitede, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanların ortak inanç esaslarına, ibadetlere, ahlaki değerlere ve ortak düşmanlara sahip oldukları Kuran ayetleri, İncil ve Tevrat açıklamaları ışığında anlatılmaktadır. İngilizcesi de mevcut olan site, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanları, ortak amaçlar doğrultusunda birleşmeye, ateizme, din düşmanlığına ve sosyal ve ahlaki dejenerasyona karşı birlikte mücadeleye ve el ele vererek güzel ahlakı yeryüzüne yaymaya davet etmektedir. |