Ramazan 2016, 24. Gün
ucgen

Ramazan 2016, 24. Gün

56634

İman Hakikati

Karıncaların ve bazı böceklerin antibiyotik bir madde salgılayan bezleri vardır. Böcekler düzenli olarak vücutları üzerine bu maddeleri sürerek yuvalarında bakteri ve mantar oluşumunu engellerler. Kuşlar ise karıncalar gibi kimyasal maddeler salgılayamazlar; bu nedenle karıncaları birer temizlik malzemesi olarak kullanırlar. Karıncaların formik asitleri parazitlere karşı oldukça etkilidir. Bu nedenle kuşlar, sıklıkla karınca tepelerinin üzerine uzanır ve karıncaların tüylerine gelmesini beklerler. 

International Wild Life, March-April 1998, s.14

Bir Ayet Bir Açıklama

"Mü’minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, ‘güven duygusu ve huzur’ indiren O’dur…" (Fetih Suresi, 4)"… Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid bir sorumluluktur." (İsra Suresi, 34)

Ayette ahde vefa göstermenin önemine dikkat çekilerek, ahdin bir sorumluluk olduğu haber verilmektedir. Allah müminleri verdikleri sözleri tutmakla yükümlü kılmıştır. Güvenilir olmak, müminin önde gelen vasıflarından biridir. Tüm Resuller kavimlerine kendi güvenilirliklerini göstermişler, dürüst ve ahlaklı kişiler olarak tanınmışlardır. Bu durumda, güvenilirliğin önemli bir parçası olan ahde vefa büyük önem taşır.

Vefa, bir mümin özelliği, vefasızlık ise münafık özelliğidir. Peygamberimiz (s.a.v), münafıkların özelliklerinden söz ederken onların üç özelliğini şöyle sıralar:

“Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği zaman sözünü tutmaz. Emanete ihanet eder.”

Allah'ın tarif ettiği müminler ise doğru sözlü, dürüst, güvenilir, sadık, vefalı ve sorumluluk sahibidirler. Küçük hesaplar, küçük çıkarlar peşinde koşmazlar. Müminler, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde riayet edenlerdir. (Mearic Suresi, 32) Bu yüzden, bir ahdi yerine getirme ya da bir emanete en güzel şekilde uyma konusunda güven duyulan insanlardır.

Ahitleşme ve emanet konusu çok önemlidir. Mümin verdiği sözleri tutmalı, gerçekleştiremeyeceğini düşündüğü sözler vermemelidir. İnsanların yapmayacakları şeyleri söylemeleri, Kuran ahlakına uygun olmayan, Rabbimiz tarafından yapılmaması bildirilen bir davranıştır.

Verilen ahdi tutmamak, emanete ihanet etmek, Allah Katında hesabı sorulacak olan sorumluluklardır. Kuran'da bildirilen güzel ahlakı en mükemmel şekilde yaşamaya niyet eden müminler, Allah Katında beğenilmeyen bu tavırdan titizlikle kaçınırlar. Başka ayetlerde bu konu çok açık bir biçimde şöyle bildirilmiştir:

“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah Katında bir gazab (konusu olması) bakımından büyüdü (büyük bir suç teşkil etti).” (Saff Suresi, 2-3)

Fosiller

Monacanthus ve fosili

Monacanthus 

Dönem: Senozoik zaman, Pliosen dönemi
Yaş: 4 milyon yıl
Bölge: İtalya

Monacanthus balıkları, tropikte veya subtropikte yaşayan Monacanthidae familyasına dahildirler. Bu familyaya dahil olan bilinen 107 tür vardır. Türlerin pek çoğunun ana özelliklerinden biri, iyi birer kamuflaj ustası olmalarıdır. Saklanmak için kolaylıkla renklerini değiştirip bulundukları ortamda tamamen gizlenebilir ve bu yolla kendilerini düşmanlarından korurlar.

Resimdeki Monacanthus fosili 4 milyon yıllıktır ve söz konusu canlıların evrim geçirmediğinin açık bir ispatıdır. Canlılar, Darwinistlerin iddia ettiği gibi sürekli değişim geçirerek birbirlerinden türememişlerdir. Evreni ve tüm canlıları Yüce Allah yaratmıştır.

 

Sayın Adnan Oktar Münafıkları Anlatıyor

Ahir Zaman

Adnan Oktar’ın 6 Mart 2016 tarihli A9 TV röportajından

ADNAN OKTAR: Ama tabii biz sadece nakil yapıyoruz. Görenlerde çok berrak oluyor yani şey olmuyor böyle rüya alemi gibi. Çok makul geliyor yani, çok çok makul geliyor. Mesela ahiret de öyle, adam ölüyor, kalkıyor, normalde çok şiddetli sarsılması lazım insanın değil mi? Bizi diyor bu yattığımız yerden kim kaldırdı diyor. Yani biz burada niye yattık diyor. Haberi bile yok. Safhalardan bir tanesi. Mesela bir çağrıcı var uzaktan böyle dikilitaş gibi bir şey var yüksekçe, oradan bağırıyor herkes o tarafa doğru koşmaya başlıyorlar. Vardır ya cahiliyede öyle meraklılık, oraya koşuyorlar, o zaman orada anlıyorlar öldüklerini. Ama müminler için öyle bir şey yok, müminleri Allah bir vasıtayla götürüyor. Önlerinde bir ışık, sağlarında bir ışık diyor. Benim bildiğim araba gibi bir şey. Yanlarında da mihmandarları sürücüleri vardır diyor. Onlarla gidiyorlar o araziye. Yani bizim çok makul karşılayacağımız bir sistemle karşılaşacağız. Yani öyle şaşıracağımız gibi bir şey değil. Sanki bu hayat devam ediyormuş gibi ama daha net, daha keskin.

Bir de bazı yaşlı amcaları veyahut anneleri Cenab-ı Allah yaşarken öldürüyor. Yaşarken ölürler mesela onlar tatlı tatlı konuşur, mesela der ki ben biraz sonra Balkanlar'a gideceğim der, beni çağırıyor der kumandanı, ölmüş, belli yani o, artık şuuru kapanmış, ölmüş ama mesela rahat yaşıyor. Mesela şaka yapıyorsun neşeli konuşuyor cevap veriyor. Ama o üslubundan öldüğü anlaşılıyor. Yani öyle konuşan insanlarda ruhun alınmış olduğu anlaşılıyor. O da Cenab-ı Allah'ın onlara bir kolaylığı, güzelliği, daha yaşarken Allah ruhunu alıyor. Bir de akrabaları da bilmiyorlar öldüğünü, gerçekten ölünce üzülüyorlar. Halbuki o safhada ölmüş oluyor zaten o. Yani ölü olarak yaşıyor fakat rahatsız olmasınlar diye Allah bir süre onu öyle aralarında ölü olarak yaşatıyor. Birçok yaşlı ölüdür aslında fakat insanlar bilmezler. Mesela oğlu geliyor, başbakan gelmiş diyor oğluna. Ölmüş, belli yani. Mesela başbakanım, şunu şöyle yapalım, bunu böyle yapalım diyor, yani şuur tamamen kapanmış, ölüm olayı gerçekleşmiş. Ama zahiren yaşıyor gibi görünüyor mesela bak gayet de rahat canı alınmış, hiçbir rahatsızlık da duymamış. Ama sonra mesela vefat ederken hakikaten onlar çırpınır, bazen bağırır çağırır. Halbuki şuuru kapalı, o almaz onu. Ölen de, o tip çırpınsa dahi bağırsa dahi o algı alınmıştır öyle bir şey olmaz. Yani ölen insanda o tip bir şeyin olması onun onu hissettiğini göstermez, onu hissetmez. Ayette diyor Allah, yumuşacıkça canlarını alır diyor, alırız diyor Cenab-ı Allah. İşte Azrail (a.s) yakışıklı bir genç olarak geliyor, selam veriyor, müminler de hep selamını alırlar, “Aleyküm selam” diyor. Mesela Atatürk'e de Azrail (a.s) bak “Selamun Aleyküm” demiş, o da son sözü “Aleyküm Selam”. “Aleyküm Selam” diyor, o da onun makbuliyetine işaret eder. “Aleyküm Selam” ondan sonra başı düşmüş Atatürk'ün Aleyküm Selam dedikten sonra.

Yaşamın İtici Gücü Kalbimiz

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo