Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)
"Resulullah bir sohbet sırasında şöyle buyurdu: "Ey insanlar dikkatle dinleyin, dediklerimi iyi anlayın. Allah'ın öyle kulları var ki, Peygamber değiller, şehid de değiller, fakat onların Allah'a yakınlıklarına ve yüce mevkilerine peygamberler ve şehidler imrenirler." Cemaatten bir kişi Hz. Muhammed (s.a.v.)'e şöyle bir soru sorar. "Ya Resulullah! Peygamber ve şehid olmadıkları halde Allah Katındaki mevkilerine peygamberlerin ve şehidlerin gıpta ettikleri insanlar nasıl kimselerdir?" Peygamberimiz bu soruya şöyle cevap verir. "Onlar kimsenin önemsemediği, gösteriş yapmayan kimselerdir. Akraba olmadıkları halde bir araya gelen, birbirlerine karşı kalpleri tertemiz, din uğrunda birleşip kaynaşan kimselerdir. Kıyamet günü, Allah'ın onlar için, halkettiği (yarattığı) nurdan minderler üzerinde otururlar. Allah onlara nurdan elbiseler halkeder, yüzlerini nurlandırır. O gün herkes korku ve heyecan içindeyken, Allah'ın o veli kulları ne korkar ne üzülürler." (Ahmed)
Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 148)
Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)
“Bizim ayetlerimize, ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman, hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman eder.” (Secde Suresi, 15)
Bölge: Yixian Oluşumu, Çin |
İslamChannel, 21 Haziran 2008 Adnan Oktar: Evet dünyada gereksiz bir kargaşa var. Dünya bir hayli büyük. Bütün insanlara yetecek gibi ve bütün insanların gıda ve barınma sorunlarını da çok rahat halledebileceği gibi. Sadece sorun sevgi. Sevgisiz bir dünya görüyorum. Sevginin bir an önce dünyaya hakim olması gerekiyor. Bunun içinde dindar toplum olmasında dünyanın çok büyük fayda var. TASCA (TÜRK-ARAP BİLİM, KÜLTÜR VE SANAT DERNEĞİ), 21 Kasım 2008 Adnan Oktar: Halbuki İslam’ın özünde sevgi var, muhabbet var, huzur var, kafa rahatlığı var, iç açılması var, sevinç var. Bayram ferahlığı var. Dostluk var. Bunları Müslüman ülkeler arasında oluşturmak, Türk devletleri arasında oluşturmak. Türk devletlerinin öncülüğünde Türkiye’nin liderliğinde bir Türk-İslam Birliği oluşturmak. Burada iyi niyetin hâkim olması, samimiyetin hâkim olması, karşılıklı sanayide, bilimde, teknolojide, her türlü yatırımın tamamen özgürce uygulanabilmesi, bunun için de biz pasaport ve vize sorununun kalkmasını istiyoruz. Bu zorunluluğun kalkmasını istiyoruz ki rahat rahat ticaret olsun, rahat rahat yatırım olsun, rahat rahat sevgi ve dostluk alışverişi olsun. Yani kimliğini çıkartan sınırdan içeriye girebilsin. Aslında kimseye göstermesine bile gerek yok. Yani ben nüfus cüzdanımı alıp Azerbaycan’a gidebilmeliyim. Suriye’ye gidebilmeliyim. Kazakistan’a gidebilmeliyim. Fas’a, Tunus’a, Cezayir’e gidebilmeliyim. Buradan gemiye binerim ben, Tunus’a, Cezayir’e gelirim. Ve orada kardeşlerimle sohbet ederim. Akşam yemek yeriz birlikte, Allah’ı anarız. Ertesi gün dönerim. Ve ticaret de yapmam gerekiyorsa ticaret de yaparım. Böyle bir sistem, yani sevgi birliği. Ama tabi hazır devletler varken, hazır işleyen bir sistem varken onlar niçin bozulsun. Zaten belediyeler mükemmel görevini yapıyor, hükümetler mükemmel görevini yapıyor, taşkınlığa zaten izin vermiyorlar. Bu sevgi ortamında, terör de, kargaşa da, kavga da, fakirlik de hepsi kalkar. Yani dayatma değil de sevgi esastır ve samimiyet esastır. Adnan Oktar: Türkistan niye ayrı olsun, İran niye ayrı olsun, Gürcistan, Ermenistan niye ayrı olsun. Bütün bu bölgenin ağabeysiyiz biz, dostuyuz. Hepsi bizim komşumuz, binlerce sene, yüzlerce sene iç içe yaşamışız biz, tamamen suni bir ayrılık var. Sınırlar açılsın, vizeler kalksın, gürül gürül ticaret yapalım, bağrımıza basalım onları, bir sevinç olsun, bayram olsun, bereket, bolluk böyle her yeri bir sarsın. Dünya da görsün bu kalleşliğin, egoistliğin, bencilliğin çirkinliğini görsünler, bize özensinler. Bu sevgi, Anadolu’daki bu sevgi ve dostluk anlayışı ve bu ahlakın mutlaka dünyaya yayılması gerekiyor. Anadolu’da dünyanın en mükemmel ahlakı yaşanıyor şu an.... Sevgi, şefkat, merhamet, dostluk, temizlik, insancıllık, bir Anadolu insanını getir pırıl pırıldır. Tertemizdir, nur gibidir İnşaAllah. Ne Oldu Tercüman, 7 Nisan 2009 BAŞBAKAN ERDOĞAN DÜNYAYA ŞU ÖNEMLİ MESAJI VERDİ: DÜŞMANLIK HİSLERİNİ ORTADAN KALDIRIP, SEVGİYE DAYALI BİR DÜNYA OLUŞTURMALIYIZ. Erdoğan, işbirliğinin esas olduğuna işaret ederek, "Kutuplaşmanın adeta sembolü haline gelen 'biz' ve 'onlar' anlayışını ortadan kaldırabilecek adımlar üzerinde düşünmeliyiz. 'Ben'in egemen olduğu bir anlayışta herkes diğeridir, başkasıdır, yabancıdır. Bugün insanlığın temel meselesi 'ben'i, 'biz'e dönüştürebilmek, menfaat çatışmasını ve ayrışmasını değil, menfaat birliğini, ortak çıkarları, ortak değerleri, ön plana çıkarmaktır. Tahammülsüzlük çatışmayı, çatışma ayrışmayı doğurur. Bunun için atmamız gereken ilk adım, hoşgörüyü, tahammülü, toleransı geliştirmek, diyalog ve iletişimi güçlendirmek, paylaşmayı ve dayanışmayı ön plana çıkarmaktır. İnsan bilmediğinin, tanımadığının düşmanıdır. Bir güler yüz, bir sıcak dokunuş, bir samimi el uzatış, gönülden gönüle sağlam köprüler kurmaktadır. Bu yolda kalpleri ve zihinleri nasıl kazanabileceğimizi hesap etmeliyiz. Savaşların, çatışmaların, saldırıların, özellikle de terör eylemlerinin bugün yıkıcı olduğu kadar, yarınlarımızı da çalmaya yönelik olduğunu iyi görmeliyiz. Küreselleşme çağında hiçbir ülke veya topluluk kendisini diğerlerinden soyutlayarak var olamaz. |