"Ey oğlum, (yaptığın iş) gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir (açığa çıkarır). Şüphesiz Allah, latif olandır, (herşeyden) haberdardır." (Lokman Suresi, 16)
|
"Müminin şerefi dini, asaleti güzel ahlakı, mürüvveti de aklıdır."1
Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi? (İnşirah Suresi, 4)
Yukarıdaki ayette de belirtildiği gibi, Peygamberimiz (sav), Allah'ın izniyle hem yaşadığı dönemde hem de vefatından sonra bütün insanlarca tanınmıştır. Vefatından 1400 yıl sonra dahi tüm dünyaca tanınmakta ve bilinmektedir. 1400 yıldır, milyarlarca insan Peygamberimiz (sav)'e sevgi ve saygı ile bağlanmış, onu görmediği halde ona çok yakın olmuş, cennette onunla sonsuza kadar birlikte olmak için dua etmiştir ve etmektedir.
Allah Kuran'da Peygamberimiz (sav) ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Hiç şüphesiz o (Kuran), şerefli bir elçinin kesin sözüdür." (Hakka Suresi, 40)
Allah Kuran'da Hz. Nuh, Hz. İlyas, Hz. Musa ve Hz. Harun gibi birçok peygamberin de hayırlı ve şerefli isimleri olduğunu bildirmektedir. İnsanların büyük bir bölümü hayatları boyunca ün ve şeref peşinde koşarlar. Bunun için hırs yapar, geçici olan dünya nimetlerine kendilerini kaptırırlar. Ya da kibirlenerek şımarırlar. Şeref peşinde koşarken, şeref ve onurlarını kaybetmiş olurlar.
Oysa ün ve şeref bir insana ancak Allah Katından verilir. Ve Allah bir insana şerefin Kuran ahlakının yaşanması ile geldiğini bildirmektedir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve herşey) bozulmaya uğrardı. Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar. (Müminun Suresi, 71)
Bir insanın dünya hayatında onurlu ve şerefli bir yaşam sürmesinin tek yolu Allah'ın vahyi olan Kuran'a ve Peygamberimiz (sav)'in üstün ahlakına uymasıdır. Bunların dışındaki yolların insanlara dünyada da ahirette de kayıptan başka bir şey getirmeyeceği açık ve kesin bir gerçektir.
------------
1- İbn Hıbban, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, s. 111-112
Kafanıza takılan önemsiz konuları ''bir kaç on yıl sonrasına'' erteleyin...
İnsan bazen küçük konuları gereğinden fazla büyütür. Ehemmiyetsiz olduğu halde sıradan bir konuyu, o an için hayatının en önemli konusu olarak görür. Dikkatini bu duruma verdikçe, o küçük konu, gözünde giderek daha da büyümeye ve kendisine daha da fazla rahatsızlık vermeye başlar.
Bir bakış açısıyla bakılırsa, bu konu gerçekten de bir yönüyle kişinin hayatını etkileyen bir önem taşıyabilir. Ama bir başka bakış açısıyla bakılacak olursa da, o konu diğer önemli meselelerin yanında dünyadaki bir toz tanesi kadar önem taşımaz.
İnsan bunu içerisinde bulunduğu o anda fark edemez belki. Ama bu gerçeği anlamanın şöyle bir yolu vardır: Şu anda geçmişe dönüp bir düşünecek olursanız, bundan on yıl önce kafanıza takılan konuların hiçbirini hatırlamadığnıı görürsünüz. Hatta o kadar geriye gitmeye bile gerek kalmaz. Bundan sadece bir sene, hatta birkaç ay, birkaç hafta öncesine gittiğinizde bile, gün içinde sizi rahatsız eden, neşenizi, huzurunuzu kaçıran, sizi sessizleştirip içinize kapanmanıza neden olan, insanlardan uzaklaştıran, hayatınızı çok derinden etkilediğini ve etkilemeye de devam edeceğini sandığınız konuların hiçbirini hatırlamazsınız. Ama hatırlasanız da önemli değildir. Çünkü o zamanlar hayatınızı kökten etkilediğini sandığınız o konu, artık sizi hiç rahatsız etmiyordur. En fazla bir kaç saniye içinde bir anı gibi aklınızdan geçip gider.
Peki o on sene, birkaç ay ya da birkaç hafta öncesinden geriye elinizde kalan ne olmuştur? İşte asıl bu sorunun yanıtı, hayatınızı kökten ve derinden etkileyecek olan gerçektir. Geriye sadece Allah ile olan yakınlığınız, Allah'a olan sevginiz, sadakatiniz, bağlılığınız ve Allah'ı hoşnut etmek için gösterdiğiniz ihlas, samimiyet, salih amelleriniz ve azminiz kalmıştır. Eğer on sene önce Allah'ı düşünerek, Allah'ın sevgisini umarak güzel ahlak gösterdiyseniz; küçük ya da büyük bir sıkıntı ya da zorlukla karşılaştığınızda Allah'a sığınıp güzel ahlakta kararlı davrandıysanız, o gününüz dünyada ve ahirette inşaAllah sizin için büyük bir nimete dönüşmüştür. Ve ahirette de size sevinç ve nimet getirecektir.
İşte on sene öncesini düşündüğünüzde apaçık bir şekilde görünen bu gerçeği, yaşadığınız an içeresinde de unutmamak çok önemlidir. Eğer şu an içinde kendinize baktığınızda kafanıza takılan küçük ya da büyük çeşitli konular varsa, ileride de bunların büyük ölçüde bir önemi olmayacağını unutmayın. O halde şu an için karşınıza sizi rahatsız eden bir konu çıktığında da, “ ben bu konuyu birkaç ya da 5-10 sene sonrasına erteliyorum. Bu konuyu o zaman düşüneceğim” diyerek bir kenara bırakın. O zaman geldiğinde, Allah'ın izniyle, gerçekten de o konunun bir önemi kalmamış olacağını göreceksiniz.
(http://www.gizliazaplar.com/)
Toprakaltı mahallesi her gün daha da genişliyor.
Adnan Oktar`ın 13 Mayıs 2011 tarihli saat 11:00’daki A9 Tv röportajından
Mehdi (as), Peygamberimiz (sav)'in Mührünü Kullanacaktır
Hz. Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Adeta Kaim’i (Hz. Mehdi'yi) görür gibiyim ki, ...PEYGAMBER’İN ALTIN MÜHÜRLE MÜHÜRLENMİŞ sözleşmesini cebinden ÇIKARIYOR. MÜHRÜNÜ AÇARAK ONU İNSANLARA OKUYOR...”
(Bihar, c. 52, s. 326)
Hadiste verilen bilgiden Hz. Mehdi (a.s.)’nin, eserlerinde ve her hayırlı, güzel ve faydalı işinde Peygamber Efendimiz (sav)’in mührünü kullanacağı anlaşılmaktadır.
Ayrıca hadisin ifadesinden, Hz. Mehdi (a.s.)'nin yazdığı ve hazırlattığı eserlerinde Peygamber Efendimiz (sav)’in mührünü kullanacağı; eserlerini Peygamberimiz (sav)'in mührüyle süsleyeceği de anlaşılmaktadır.
Hadiste bu mührün altın olduğuna yani altın renginde bir mühür kullanıldığına da özellikle dikkat çekilmiştir.
Bediüzzaman “o gelecek zat” diyerek Hz. Mehdi (a.s)’ın bir şahsı manevi olmadığını ifade etmiştir.
... Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsi çiçeklere zemin hazır etmek lâzım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle O NURANİ ZATLARA zemin izhar ediyoruz (hazırlıyoruz). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 189, Mektubat, 34)
Bediüzzaman bu sözünde ahir zamanda gelecek bu kutlu şahıslar için “zat” kelimesini kullanmıştır. Kendisinin bu kimselere zemin hazırladığını söyleyerek, Hz. İsa (a.s) ve Hz. Mehdi (a.s)'ın birer şahsı manevi olmadığını açıkça ifade etmiştir.
... Elbette o kuvvet-i azîmedeki (büyük kuvvette) bir hamiyet-i âliye (yüce bir gayret) feveran edecek (coşacak) ve HAZRET-İ HZ. MEHDİ BAŞINA GEÇİP, TARİK-I HAK (hak yola) VE HAKİKATA SEVK EDECEK. (Mektubat, sf. 473)
Bediüzzaman Hz. Mehdi (a.s)'ın bir başka görevinin ise insanları hak ve hakikata sevk etmek olduğunu belirtmiştir. Bediüzzaman bu görevini yerine getirirken “Hz. Mehdi'nin bizzat işin başına geçeceğini” hatırlatarak Hz. Mehdi (a.s)'ın bir şahıs olacağını açıkça ifade etmiştir.
... O GELECEK ZATIN ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor, yanlış olur. ... (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9)
Bediüzzaman Hz. Mehdi (as) konusundaki bu sözlerinde de yine “o gelecek zat” diyerek Hz. Mehdi (as)'ın bir şahsı manevi olmadığını ifade etmiştir.
http://www.gaibolanmehdi.com/index.php
Sonra, nasıl yapıp-davranacaksınız diye gözlemek için, onların ardından SİZİ YERYÜZÜNDE HALİFELER KILDIK. (Yunus Suresi, 14)
Ebced: MİLADİ: 2048
Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi) aleyhinizedir. SONUNDA VAAD GELDİĞİ ZAMAN (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi 'kötü duruma soksunlar' birincisinde ona girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini 'darmadağın edip mahvetsinler.' (İsra Suresi, 7)
Ebced: MİLADİ: 2019
Kırgızistan Başbakanı: ''Türkiye bizim kutup yıldızımızdır'' | |||
Ne Demişti | Ne Oldu | ||
| Vatan, 3 Mart 2011
Zaman, 1 Şubat 2011 |
Çocuklar Sizin İçin
Çocuklar;
Sizin için hazırlanmış olan ve hikayelerden oluşan bu kitapta çok önemli bilgiler okuyacaksınız. Allah’ın yarattığı canlılardaki harikalıkların pek çok örneğini bu kitapta bulacak, Rabbimiz’in gücünün benzersizliğine bir kere daha şahit olacaksınız.
Allah’ın yarattığı her olayı sabır ve tevekkülle karşılamanız gerektiğini, Rabbimiz’e her an şükretmeniz gerektiğini bir kere daha hatırlayacaksınız. Çevrenizdeki insanlara iyi davranmanızın neden çok önemli olduğunu, temizliğin bir mümin özelliği olduğunu, güzel söz söylemenin Allah’ın hoşnut olacağı güzel bir ahlak olduğunu öğreneceksiniz.
http://www.harunyahya.org/cocuklar/sizin_icin_1/cocuk01.html
http://www.harunyahya.org/cocuklar/sizin_icin_2/cocuk2_1.html
Tarihin hemen her döneminde ileri ve geri medeniyetler birarada aynı dönem içerisinde var olmuşlardır. Nasıl ki günümüzde bir yanda uzay teknolojisi yaşanırken, diğer yanda dünyanın çeşitli bölgelerinde insanlar ilkel koşullarda yaşamını devam ettiriyorsa, geçmişte de bir yanda görkemli Mısır medeniyeti varken, diğer yanda oldukça geri medeniyete sahip toplumlar var olmuştur.
Son derece gelişmiş şehirler inşa eden, ileri bir teknolojiye sahip oldukları bıraktıkları izlerden açıkça anlaşılan Mayalar Venüs’ün yörüngesini hesaplayıp, Jüpiter’in uydularını keşfederken, aynı dönemde Avrupa’nın pek çok bölgesinde insanlar dünyanın güneş sisteminin merkezinde olduğuna inanıyordu. Mısırlılar başarılı beyin ameliyatları yapıyorken, diğer çeşitli bölgelerde insanlar hastalıkların kötü ruhların etkisiyle oluştuğunu sanıyorlardı. Sümerler hukuk sistemleri, edebiyatları, sanat anlayışları, astronomi bilgileriyle Mezopotamya’da köklü bir medeniyet inşa ediyorlarken, dünyanın bir başka köşesinde henüz yazıyı kullanmayan topluluklar vardı. Dolayısıyla, evrimcilerin öne sürdükleri gibi, nasıl ki günümüzde sadece ileri medeniyetler yaşamıyorsa, geçmiş de sadece geri medeniyetlerin var olduğu bir dönem değildi.
Bu resimde sanatçı, üç boyutlu bir görüntü oluşturmuş. Üç boyutlu görüntü oluşturmak ancak çok iyi sanat ve resim eğitimi almış kişilerin yapabileceği bir tekniktir. Pek çok kişi bu detaylı sanatı uygulayamaz. |
Bedenleri İçin Özel İlaç Yapabilen KOALALAR
Avustralya’da okaliptüs ağacının 600’den fazla türü yetişir. Ancak koalalar bunların sadece 35 kadarını kullanırlar. Okaliptüs ağacı bir koala için yalnız barınak değil, aynı zamanda önemli bir besin kaynağıdır. Hatta okaliptüs yaprakları koalanın yegane gıdasıdır. Bütün bunların yanı sıra okaliptüs yaprakları koalalar için ilaç görevi de görmektedir.
Okaliptüs yaprakları bir dizi tıbbi etkiye sahiptir. Yaprakları eterik yağ içerir. Bu yağ, birçok hayvan için öldürücü nitelik taşıyan kimyasallardan oluşur. Buna karşın koalanın karaciğeri bu maddenin zehirini etkisiz hale getirecek bir sisteme sahiptir. Koala bu yağı bedeninden dışarıya verir. Tüm vücuda sürülen yağın bir kısmı havaya karışmakta bir kısmı ise vücut içine girmektedir. Yağ, hayvanın vücuduna yerleşen parazit haşerelerin kürk içerisinden yere dökülmelerini sağlar. Koala bütün bunları yaparken bir yandan tıp bilgisinden, diğer yandan vücudundaki biyokimyasal fabrikadan yararlanır. Ancak gerçekte bunların hiçbirinden haberi yoktur. Koalayı bu özeliklere sahip olacak şekilde Allah yaratmıştır. Allah her türlü ilmin sahibidir. Bu canlının tıp bilgisini, bedenindeki işlemleri gerçekleştiren, organları yaratan Yüce Rabbimiz’dir. Allah’ın yaratma sanatı kusursuz ve benzersizdir.
Kuran’da şöyle buyrulmaktadır:
“İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O’dur. Ki O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.” (Secde Suresi, 6-7)