|
Allah'ı anmada gevşeklik göstermemek
İnsanın, Allah'ı anmada gösterdiği gevşeklik, Allah'a olan yakınlığının azalmasına sebep olur. Dinden uzak yaşayan insanlar Allah'ı hiç anmadıkları, günlerce akıllarına bile getirmedikleri için, helal-haram demeden günahın her türlüsünü işlemeyi, Allah'ın emirlerini hiçe saymayı bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir.
Müminler ise gerek sözleriyle gerekse de düşünceleriyle hayatlarının her anında Allah'ı zikrederler. İnsanın kimi zaman gafletle Allah'ı unutması, bu kişiyi hataya veya günaha sürükleyebilir. Allah'tan gafil olarak geçirilen bir süre içinde, insanın olayları doğru algılayıp değerlendirmesi, iyiyi kötüden ayırt etmesi, davranış ve konuşmalarında Kuran'ın sınırlarını gözetecek bir bilince sahip olması pek mümkün olmaz.
Kuran ahlakı dışında her türlü tavır bozukluğunun altında yatan nedenlerden biri de Allah'ı anmamaktır. Allah vicdani duyarlılığını yitiren kişi, bazen öyle hatalar yapar ki, sonradan düşündüğünde bunları nasıl yaptığına kendisi de inanamaz. Bu tür olmadık hatalar, Allah'ı unutmanın sonucu olan uyarı ve işaretlerdir. Gafletin süresi uzadıkça yapılan yanlışların sayısı ve büyüklüğü de artar. Bu bakımdan kişinin Allah'ı anma konusunda içinde bulunduğu gaflet hali imanı için en büyük tehdittir.
Her an Allah'ın varlığının, birliğinin şuurunda olmak, Kuran ayetleri üzerinde tefekkür etmek insanın aklının açık olmasını, davranış ve konuşmalarının da isabetli olmasını sağlar. Böyle olunca, kişi Allah'ın emirlerine ve yasaklarına uymada ciddi bir titizlik gösterir. Aynı zamanda Allah'ı sürekli zikreden bir insan, kendi aczini daha iyi idrak eder, hiçbir konuda kendine ait bir güce ve iradeye sahip olmadığını daha iyi fark eder. Bunun sonucu olarak, Allah'a sürekli dua eder ve talep içerisinde olur. Yardımı yalnızca Allah'tan ister, her konuda Allah'a yönelir, kendini tamamen Allah'a teslim eder. Hiçbir konuda kendine müstakil ve bağımsız bir kişilik verip, büyüklenmez. Allah böyle bir kimseye her an ne şekilde davranması gerektiğini, en doğru hareketi, en güzel sözü ilham ederek işlerini kolaylaştırır. Ona, "kendisiyle yürüyeceği… bir nur kılar" (Hadid Suresi, 28) ve güzel bir ahlaka kavuşmasını sağlar.
Bunun tersine insan Allah'ı anmaktan uzaklaştıkça, kendi başına, yapayalnız ve yardımcısız kalır. Doğru düşünebilme, doğru kararlar alabilme yeteneğini kaybeder. Yaptığı işler başarısız olmaya, ters gitmeye başlar. Çünkü Allah'ın yardımı, desteği olmadan hiç kimse hiçbir sorunun üstesinden gelemez. Hiçbir sorunu Allah'tan bağımsız olarak çözemez. Kuran'da övülen, takva sahibi bir mümin haline gelemez.
Mümin günlük hayatın karmaşası içinde Allah'ı geçici de olsa aklından çıkarmaz, Allah ile olan manevi bağlantısını bir an bile koparmaz. Allah Kuran'da Hz. Musa'ya olan bir hatırlatmasında da bu konuya şöyle dikkat çeker:
"Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın." (Taha Suresi, 42)
Yukarıdaki ayette görüldüğü gibi Allah, Firavun'a giderek onu hak dine davet edecek olan Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun'a Kendisini zikretmede gevşek davranmamalarını hatırlatmıştır. Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun'u Firavun karşısında asıl başarılı kılacak olan her an Allah'la beraber olduklarının şuurunda olmalarıdır.
Bunun yanında Allah'ı az anmak münafıkların en belirgin özelliklerinden biridir. Bu duruma Kuran'da şöyle dikkat çekilir:
"Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar." (Nisa Suresi, 142)
Allah'ı anmanın üstünlüğü ise bazı ayetlerde şöyle bildirilir:
"... Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tir. Allah, yaptıklarınızı bilir." (Ankebut Suresi, 45)
"Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin." (Bakara Suresi, 152)
KAFİ (Yeterli, varlığı mevcudatın bütün ihtiyaçlarına yeten)
Allah'a kesin bilgiyle iman etmeyenler için yeryüzünde korku duyacakları pek çok olay mevcuttur. Kimi insanlardan gelebilecek zararlardan korkar, kimi afetlerden, kimi elindeki malların yok olmasından, kimi de sevdiği bir yakınını kaybetmekten korkar.
Oysa müminler bilirler ki; Allah'tan başka hiçbir varlık ne zarar vermeye ne de bir yarar sağlamaya güç yetiremez. Dolayısıyla müminler bir zorlukla karşılaştıklarında, Allah'a yönelip dönerler ve Allah'ın kendilerine yardım edeceğini, dualarına icabet edeceğini bilirler. Ve asla Allah'tan başkasından bir yardım, bir fayda ummazlar. Çünkü yeryüzünde tek güç sahibi olan Allah'tır ve hiçbir varlığın Allah'ın dilemesi dışında bir zarar verme veya fayda getirme gücü yoktur. Dolayısıyla gerçekten iman eden bir insan için yardım dilenecek, korkulacak tek makam Allah'tır.
"... De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter…" (Zümer Suresi, 38)
Sakın unutma
Boş ve yararsız şeylerden yüz çevirmek
Boş ve yararsız şeylerden yüz çevirmek", insanın sadece Allah'ın rızasını kazanacağı davranışlarda bulunmasıyla mümkün olur. Mümin, dünyada kendisine verilen süreyi çok iyi değerlendirmesi gerektiğini bilir. Çünkü bu dünyada yaptığı işler sonucunda, sonsuza kadar sürecek olan ahiretteki konumu belirlenecektir. Bu yüzden her yaptığı işle ahirete yönelik bir hayır kazanmaya çalışır. Elbette her insan gibi konuşur, eğlenir, yemek yer, güler, çalışır, ama bunları yaparken aklında hep ahirette kendisine kazanç sağlayacağını umduğu hayırlı düşünceler vardır.
Ayrıca yaptığı her hareket bir amaç üzerinedir. Daima kendisine Allah'ın hoşnutluğunu en fazla kazandıracak işe yönelir. Bu konuyu şöyle örneklendirebiliriz: Araba motorlarının gücü hakkında sohbet etmek her insanın yapabileceği bir şeydir. Ancak bir mümin, yapması gereken daha aciliyetli işler varken, saatlerce bu konu üzerinde konuşmaz. Allah'ın varlığını, büyüklüğünü, cennete layık olabilmek ve cehennemden sakınmak için neler yapılması gerektiğini anlatır. (Harun Yahya, Güzel Söze Uymanın Önemi)
Müminler, dinin ve Müslümanların menfaatini ilgilendirmeyen konularda uzun süreli bir konuşmaya dalmazlar. Dünyayla ilgili her konuda iyi bir ayrım yaparak, zamanlarını çok iyi değerlendirirler. İçinde bulundukları anda neyin "boş iş" neyin "faydalı" olduğunu ise, vicdanlarını ve akıllarını kullanarak ayırt eder ve bu konuda taviz vermezler. Allah Kuran'da bir müminin "boş söz"le karşılaştığında nasıl bir tavır içinde olması gerektiğini şöyle haber vermiştir:
"Boş ve yararsız olan sözü' işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: "Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz" derler." (Kasas Suresi, 55)
Dalgıç Ördekler
Su kuşları havayı vücutlarının içerisinde taşırlar. Bu, suyun üstünde kalmalarını sağlayan sebeplerden biridir. Bir ördeğin vücudunda küçük balonlara benzeyen hava kesecikleri vardır. Bu kesecikler havayla dolduklarında, ördeğin suyun üstünde kalabilmesine yardımcı olurlar. Ördek dalmak istediğinde ise, hava keseciklerindeki havayı dışarıya pompalar. Vücudunun içinde daha az hava kaldığı için kolaylıkla suyun içine batar.
Ayrıca su kuşlarının çoğu çok iyi birer yüzücüdürler. İyi yüzmelerinin bir nedeni de ayak parmaklarının arasındaki perdelerdir. Bir ayaklarını geriye ittiklerinde bu perdeler onlara daha fazla itme kuvveti verebilmek için genişler. Su kuşlarında iyi yüzmek için gerekli olan bütün özelliklerin birarada toplanmış olması elbette ki bir tesadüf sonucunda gerçekleşmemiştir. En uygun tasarımla yaratan tüm alemlerin Rabbi Allah, bu özellikleri su kuşlarına vermiştir.
Gözdeki üstün tasarım
Tıp teknolojisi geliştikçe, Allah'ın insan gözünde yarattığı tasarımın kusursuzluğu daha iyi anlaşılıyor.
Göz hakkında elde edilen bilgilerin teknolojiye uyarlanmasıyla da her geçen gün eskisinden çok daha gelişmiş kameralar, fotoğraf makineleri ve sayısız optik sistemler üretiliyor. Teknoloji ne kadar ilerlese de yapılan elektronik aletler gözün ilkel birer taklidi olmaktan öteye gidemiyor. Gözün çalışma sisteminin kabaca taklit edilmesiyle icat edilen en yaygın optik cihazlardan birisi fotoğraf makinesidir. Gözün, en gelişmiş, en ileri teknolojik buluşlardan çok daha üstün bir yapı ve işleve sahip olduğunu görmek için ufak bir karşılaştırma yapmak yeterlidir.
Fotoğraf Makinesi ve Gözümüz
Fotoğraf makinesinde temel prensip olarak mercek, üç boyutlu görüntüyü iki boyutlu bir düzleme odaklar. Görüntü bu düzleme, olduğundan daha küçük ve ters olarak düşer.
Gözün ön kısmında bulunan kornea ve daha iç kısımda bulunan göz merceği, görüntüyü gözün içine odaklar. Gözün içi adeta karanlık bir oda gibidir, ancak bu karanlık odanın canlı olduğu unutulmamalıdır. Görüntünün ters düştüğü yer ise retina adlı dokudur. Üzerinde görüntünün oluşması açısından retina, fotoğraf filmine benzetilebilir. Retinanın görevi bu görüntüyü elektrik sinyalleri halinde beyine göndermektir.
Ortak Hat Kullanımı
Ağ tabaka üzerindeki hücreler, bir sinir hattı sayesinde doğrudan beyne bağlanırlar. Hücreler sinyallerini bu hatlar üzerinden beyne iletirler. Ağ tabakada bulunan 140 milyon hücreye karşılık, görme sinirlerinin sadece 1 milyon hattı vardır. Yani her 140 hücreye yalnızca bir hat düşer. Normal şartlarda bu son derece büyük bir problemdir ve bu problemin aşılamaması, görüntünün oluşamamasına neden olacaktır. Öyleyse nasıl olur da her hücrenin sinyali beyine eksiksiz ulaşır ve görme gerçekleşir?
Soruyu cevaplamadan önce, insan yapısı telekomünikasyon sistemlerinin günümüzde eriştiği son noktayı incelemek yerinde olur. Kıtalararası haberleşmede son derece gelişmiş sistemler kullanılır ve her an binlerce görüşme yapılır. Buna karşın mevcut hatlar, görüşme sayısına oranla son derece azdır. Kullanılan çok gelişmiş bir sistem sayesinde tek bir hata birden fazla konuşma yüklenilebilir. Bu konuşmaların sinyalleri sırayla yer değiştirerek hattan geçerler. Bu yer değiştirme o kadar hızlı olur ki herkes yalnızca kendisine ait bir hat olduğunu zanneder. Hatlardan büyük ölçüde tasarruf sağlayan bu sistem gözdeki sistemin bir kopyasından başka bir şey değildir.
İşte burada görülen mucizevi özellikler Allah'ın kusursuz yaratmasının örneklerindendir. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
"O, biri diğeriyle "tam bir uyum" (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiç bir "çelişki ve uygunsuzluk" göremezsin. İşte gözü çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?" (Mülk Suresi, 6-7)