Tehlike Sinyali Veren Canlılar
Topluluk halinde yaşamanın en büyük avantajlarından biri tehlikelere karşı daha fazla korunma sağlamasıdır. Çünkü topluluk içinde yaşayan hayvanlardan herhangi biri, tehlikeyi sezdiğinde sessizce olay yerinden kaçmak yerine var gücüyle çevresindeki diğer hayvanları da uyarır. Her bir canlı türünün, kendine özgü bir uyarı şekli vardır.
Tavşanlar ve bazı geyikler, tehlikeyi sezdiklerinde çevrelerindeki hayvanları uyarmak için kuyruklarını dikerler. Ceylanlar ise ilginç bir zıplama dansı yaparlar.
Birçok küçük kuş, düşmanlarını fark ettiğinde hemen öterek alarm verir. Sarı asma kuşu gibi türler, alarm verirlerken dar frekans aralığı olan ve yüksek perdeden bir ses çıkartırlar. İnsan kulağı bunu ince bir ıslık gibi algılar. Bu sesin en önemli özelliği ise kaynağının yönünün anlaşılmamasıdır. Bu, sürüsünü uyaran kuş için önemli bir avantajdır. Çünkü kuş aslında düşmanı gördüğünde çığlık atarak bütün dikkati üzerine çekmeyi göze almaktadır. Ama sesin yönü belli olmadığı için de tehlike nispeten azalmaktadır.
Koloniler halinde yaşayan böceklerde de tehlikeyi ilk sezen, bütün koloniyi uyarır. Ancak, tehlikeyi haber veren böceğin salgıladığı alarm kokusu düşmanın da dikkatini çeker. Dolayısıyla kolonisini tehlikeye karşı uyaran böcek, ölümü de göze almış olur.
Çayır köpekleri büyük koloniler şeklinde yaşarlar. Adeta bir kent haline dönüşmüş olan yuvaları, yaklaşık 30 hayvanın yaşadığı bölümlere ayrılmıştır. Bu bölgedeki hayvanların tümü birbirini tanır. Her zaman tünel dışında ve girişlerde bulunan tepeciklerin üzerinde her yönü görebilecek şekilde arka ayakları üzerinde dikilmiş nöbet tutan hayvanlar bulunur. Nöbetçilerden biri, bir düşman görürse, ıslık şeklinde bir dizi havlama sesi çıkarır. Bu uyarı, diğer nöbetçiler tarafından yinelenir ve uyarı, tüm bölge tarafından duyularak alarm haline geçilmesini sağlar.
Doğada gerçekleşen bu dayanışmaya tanık olan bilim adamları, şuursuz canlıların böylesine olağanüstü davranışlarda bulunmalarını hayranlıkla karşılamaktadırlar. Kuşkusuz ki tüm bu canlıları her an ilhamı ile yönlendiren, her birini denetleyen ve her birine davranış şeklini emreden Allah'tır. Bu açık gerçek Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
“Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah'a secde ederler (emrine boyun eğerler) ve onlar büyüklük taslamazlar. Üstlerinden (her an bir azab göndermeye kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.” (Nahl Suresi, 49-50)
İnsanlardan Farklı Duyulara Sahip Hayvanlar
Allah hayvanların duyu organlarını insanlardan daha güçlü olarak yaratmıştır. Hatta bazı hayvanlarda insanlarda olmayan başka his organları da mevcuttur:
Filler geniş alanlara yayılarak yaşayan hayvanlar oldukları için aralarında sağlam bir "iletişim" olması çok önemlidir. Bu iletişim yalnızca fillerin keskin koku alma duyuları sayesinde olmaz. Bunun yanında, Allah filin alnında, insanların duyamayacağı boğuk bir ses çıkartan bir organ yaratmıştır. İşte bu organ sayesinde filler kendi aralarında, diğer canlıların anlayamayacağı gizli ve şifreli bir dil kullanarak konuşurlar. Fillerin çıkardıkları bu boğuk sesler çok uzak mesafelere ulaşabilir. Bundan dolayı fillerin çıkardıkları bu özel ses uzun mesafeli görüşmeleri için idealdir
Bazı canlıların gözleri insanlardan çok daha gelişmiş özelliklere sahiptir. Örneğin böcekler ve arılar, insan gözünün göremediği ultraviole ışınlarını görürler. Geceleri avlanan memeli hayvanlar ve gece kuşları gibi türlerin gözlerindeki Tapetum lucidum adı verilen tabaka bu canlıların karanlıkta da görmelerini sağlar. Afrika’daki akbaἀbalar ise insanların dürbünle seçemediği yaklaşık 4000 m.’nin üzerinde mesafelerden, yerde yatan bir hayvanın ölü mü yoksa uykuda mı olduğunu saptayabilir.
Bazı hayvanların koku alma özelliği insanlardan 100.000 hatta 1.000.000 defa daἀha güçlüdür. Örneğin köpekler mikrolfak adı verilen en belirsiz kokuἀları bile hissederler. Bu özellikleri sebebiyle insanlarἀda görülen ve değişik vücut kokuları ile karakterize olan bazı metabolizma bozukluklarının erken teşhisinde, narkotik, suçlu takibi gibi polisiye işlemlerde ve doğal afetlerde köpeklerden yararlanılır.
Çıngıraklı yılan ve engerek yılanı gibi bazı sürüngenlerin ısı değişimlerini fark eden özel bir his organı vardır. Burun deliği arasında bulunan birer çukurἀluk içinde olan bu organ hareket eden cisimlerin sıcak veya soğuk olduklarıἀnı ayırt etmeye yarar. Yılanlar bu organ sayesinde gece serinliğinde sıcakkanlı bir hayvandan (mesela fareden) çıkan 10C’nin altında kalan düşük ısıları bile fark eder. Aynı zamanda hava akımı ve titreşimlerine karşı da son derece hassastır.
Bütün canlılar ısı dışında elektrik de yayarlar. Karada yaşayan bir canlının bu akımları hissetmesi zordur. Çünkü hava bir yalıtkan görevi görür. Ancak suyun içerisinde durum farklıdır. Elektrik doğal bir iletken olan suyun içerisine akar. Dolayısıyla bu elektriği hissedebilen bir canlı son derece etkili bir duyuya da sahip olmuş olur. İşte köpek balıkları da bu avantaja sahip olan canlılardandır. Öyle ki sudaki tüm titreşimleri, suyun ısısındaki değişimleri, tuzluluk oranını ve özellikle de hareket halindeki canlıların yol açtığı elektrik alanındaki küçük değişiklikleri bile hissedebilirler.
Köpek balıklarının vücutlarında, içi jöle benzeri bir madde ile dolu çok sayıda oluk mevcuttur. Bu oluklar yoğun olarak köpek balığının kafasına yerleştirilmiş olmasına karşın, balığın tüm vücudu boyunca da dağılmıştır. “Lorenzini ampülleri” olarak adlandırılan bu özel organlar, mükemmel birer elektrik algılayıcısıdır. Köpek balıkları ve vatozlar bu algılayıcılarını kullanarak avlarını bulurlar. Bu organlar, başın ve hayvanın yüzündeki sivri kısmın üstünde bulunan gözeneklere bağlıdırlar. Ve elektrik algılayıcısı (elektroreseptör) olarak son derece hassastırlar. Öyle ki köpek balıkları, bir voltun 20 milyarda biri büyüklüğündeki akımları bile hissedebilirler. Bu muazzam bir güçtür. Çünkü bu evlerde kullanılan 1.5 voltluk kalem pillerden iki tanesinin birbirinden 1600 kilometre uzağa konulduğunda köpek balıklarının bu pillerin yaydığı akımı hissedecekleri anlamına gelir.
Canlıların sahip olduğu bu gelişmiş duyuları veya onlara özel yaratılmış organları var eden elbette sonsuz ilim ve güç sahibi Allah'tır. Bir ayette ilimlerin yegane sabihi olan Rabbimiz’in yaratma ilmi şöyle bildirilmektedir:
“Allah sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu, Allah'a göre kolaydır.” (Fatır Suresi, 11)
Depremi Hisseden Canlılar
Yapılan bilimsel araştırmalar deprem öncesinde tektonik tabakaların muazzam bir basınç altında kaldığını bu başınç altında kayaçların, çevrelerine elektrik yüklü parçacıklar saldığını göstermiştir. Bu parçacıklar hava veya su ile karşılaşınca reaksiyona girerek yeni moleküllerin oluşumuna neden olur. Örneğin bu parçacıkların suya karışmasıyla hidrojen peroksit oluşur. İşte yüzeydeki su birikintilerinde suyun kimyasını değiştiren bu olay canlılar tarafından algılanır ve olağandışı davranışlar sergilemelerine ve depremi önceden hissetmelerine neden olur.
2009 yılında İtalya'nın L'Aquila kentini etkileyen depremden üç gün önce yakınlardaki bir gölde yaşayan kurbağa sürüsünün tamamı göç etmiştir.
1975 yılında Çin'in Haicheng kentinde kış aylarında meydana gelen depremden yaklaşık bir ay önce, yılanlar topluca yuvalarını terk etmişlerdir. İlginç olan nokta kış aylarında yılanların kış uykularını yarıda kesip kendilerini ölümlerine sebep olacak dondurucu soğuğa atmalarıdır.
Bazı bölgelerde büyük depremler öncesi derin su balıklarının yüzeye çıktıkları gözlenmiştir.
Bu örneklerde de görüldüğü gibi bu canlıların her biri Allah'ın koruması altındadırlar. Allah her birine davranışlarını ilham eder ve onlar da buna eksiksiz uyarlar. Her biri kendilerini Yaratan Allah'a boyun eğmişlerdir. Kuran'da bu gerçek şöyle bildirilir:
“Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar.” (Rum Suresi, 26)
Rabbimiz’in Sınırsız Merhameti Tüm Canlıları ve Kainatı Kuşatır
Rabbimiz’in canlılara bahşettiği özel duyu organları, hisler ve alarm teknikleri vesilesiyle yaşamlarını sürdürmeleri, birbirlerini ve özellikle yavrularını tehlikelere karşı hassasiyetle koruyup kollamaları ve birlikte hareket etmeleri, üzerinde düşünülmesi gereken yaratılış delillerinden sadece birkaç tanesidir.
Kuşkusuz canlılar sahip oldukları bu özellikleri kendi iradeleriyle gerçekleştiremezler. Doğadaki herşey sonsuz ilim ve kudret sahibi Rabbimiz’in eseridir ve her biri O’nun ilhamıyla hareket etmektedir. O, üstün kudret, şefkat, merhamet, akıl, ilim ve hikmet sahibidir. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:
"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)
Doğadaki herşey sonsuz ilim ve kudret sahibi Allah’ın eseridir. Allah tüm canlıları, insanları, hayvanları, böcekleri, bitkileri, canlı cansız tüm varlıkları yaratan, üstün kudret, şefkat, merhamet, akıl, ilim ve hikmet sahibidir. Ayetlerde şöyle buyrulur:
“Şu halde hamd göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi Allah'ındır. Göklerde ve yerde büyüklük O'nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Casiye Suresi, 36-37)
Tüm kainatta kusursuz bir düzen vardır. Kuşkusuz bu, en küçük mikroorganizmadan Güneş Sistemi’nin dev kütleli gezegenlerine kadar canlı cansız herşeyi kontrolü altında tutan Allah’ın yaratmasıdır. Mükemmelliklerle dolu olan canlıların her biri de büyük bir itaat ve teslimiyetle kendisini yaratan Allah’a boyun eğer ve Rabbimiz’in kendisi için takdir edip planladığı emri yerine getirir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
"De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır." O, rahmeti Kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır." (Enam Suresi, 12)