Kibir ve büyüklenme bir insanı zulüm ve sıkıntıya sürükleyen kötü ahlak özelliklerindendir. Önemli bir mümin vasfı olan tevazu ise, tam aksine, insana huzur ve rahatlık getirir. Türlü eksikliklerle ve acizliklerle yaratılmış olan insan için, dünya hayatındaki her an bir imtihan vesilesidir. Bunun bilincinde olan müminler için acizliklerin pek çok hikmeti ve hayrı vardır. Bu hikmetlerden en önemlileri ise acizliklerini düşünerek Rabbimiz'in gücünü daha iyi görebilmeleri ve Allah (cc)`a karşı boyun eğici ve tevazulu bir ahlak sahibi olmalarıdır.
Sahip olduğumuz herşeyi bize veren Allah (cc), tüm varlık alemini vareden ve idare eden yegane güçtür. Bu gerçeğin iyice düşünülmesi ve kalbe samimi olarak yerleştirilmesi, gerçek tevazuya sahip olmanın tek yoludur. Bir ayette şöyle bildirilmiştir:
"O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam" derler." (Furkan Suresi, 63)
İnsanlara saygı göstermek, alttan almak, karşı tarafın isteklerini ön planda tutmak, her söze ve tavra güzellikle karşılık vermek, müminlerin tevazulu ahlaklarının bir gereğidir. Allah (cc) Kuran`ın ''İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme‚ çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. '' (Lokman Suresi, 18) ayetiyle, tevazu sahibi olmayan ve hatta bunun tam tersi bir ahlak gösteren kimseleri sevmediğini bildirmiştir. Allah (cc) korkusuyla hareket eden müminler de bu ayetin hükmüne girmekten büyük bir titizlikle sakınır, Rabbimiz'in razı olacağı umulan ahlakı göstererek Allah (cc)`a ve O`nun yarattıklarına karşı boyun eğici, alçakgönüllü bir ahlak gösterirler.
Peygamber Efendimiz (sav), hadislerinde müminlere tevazunun önemini şöyle hatırlatmıştır:
Allah için mütevazi olanı Allah yüceltir. Böbürleneni Allah alçaltır. Allah`ı çok ananı Allah sever." (İbn Mace İhya`u Ulum`id-Din Huccetü`l-İslam, İmam Gazali, cilt. 4, s.655)
"Sana Allah korkusunu, doğru sözlülüğü, emaneti yerine getirmeyi, ahde vefayı, yemek yedirmeyi ve mütevazı davranmayı, bol bol selam vermeyi tavsiye ederim." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s. 304; Ebu Nuaym, el-Hılye'de tahriç etmiştir.)
İmam Gazali de, güvenilir hadis kaynaklarına dayanarak Peygamberimiz (sav)'in sohbet ortamlarını şöyle tarif etmiştir:
"... Huzurunda oturan herkese mübarek yüzünden nasibini verir, iltifat buyururdu. Bu yüzden huzurundaki herkes onun nezdinde kendisinden daha değerlisi olmadığı düşüncesine kapılırdı. Evet, onun oturuşu, dinleyişi, sözleri, güzel latifeleri ve teveccühü hep nezdinde oturanlar içindi. Bununla birlikte onun meclisi haya, tevazu ve emniyet meclisiydi... Kendilerine ikram ve gönüllerini hoş tutmak için sahabelerini künyeleri ile çağırır, künyesi olmayanlara künye bularak onunla hitap ederdi.Öfkelenmekten son derece uzak ve bir şeye çabucak rıza gösterendi. İnsanlara karşı insanların en şefkatlisiydi. Öyle ya, insanların en hayırlısı insanlara hayrı dokunan, insanların en yararlısı da insanlara faydalı olandır.`` (Tirmizi, Taberani; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 798)
İslam alimlerinin tevazuyu teşvik eden sözlerinden bazıları ise şöyledir:
"Kalbin kurtuluşu dört hasletle sağlanabilir. Sadece Allah (c.c.) için tevazu etmek, sadece Allah`a (c.c.) muhtaç olduğunu hissetmek, sadece Allah`tan (c.c.) korkmak ve sadece Allah`tan (c.c.) ummak." (Said el-Hırı (r.h.)
"Hakikaten akledebilen bir kul, ameliyle nasıl övünebiliyor? Amel yapabilmek Allah`ın (c.c.) bir nimetidir. Bu fırsatı ona nasip ettiği için şükür ve tevazu hisleri içinde olması gerekir." (Ebu Süleyman ed-Darani)
"Gerçek tevazu O`nun büyüklüğünün müşahedesinden (şahitliğinden) ve sıfatlarının tecellisinden doğandır." (İbn Ataullah İskenderi (k.s.)