1. Türk-Ermeni müzakerelerindeki son gelişmelere bakıldığında, Ankara’nın artık Ermenistan ile diplomatik ilişkiler kurmak için Dağlık Karabağ sorununun çözümlenmesini bir ön şart olarak görmediği ortaya çıkmaktadır. Siz buna katılıyor musunuz ve eğer katılıyorsanız, bu aşamaya gelinmesinin sebebi nedir?
ADNAN OKTAR: Ermeniler bizim kardeşimiz, dostumuz. Çok asil bir milettir Ermeni milleti, sanatçıdır, nezaketlidir, güzel insanlardır Ermeniler. Asırlarca birarada yaşadık, içiçe olduk, milleti sadıka olarak tanıdık ve sevdik biz Ermeni kardeşlerimizi. Bizi suni olarak ayırdılar birbirimizden. Halklar hiçbir zaman birbirine düşman olmaz. Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye arasında çözüme kavuşturulması gereken tüm konuların tek şartı, tek ön koşulu vardır: Sevgi. Eğer biz birbirimize sevgiyle yaklaşırsak, merhametle bakarsak, birbirimizi koruyup kollamaya niyet edersek halledemediğimiz hiçbir mesele olmaz inşaAllah. Biz Ermeni kardeşlerimizi sevgiyle kucaklayacağız, aramızdan sınırları kaldıracağız, onlar gelecekler istedikleri gibi burada yerleşecekler, biz Ermenistan'a gideceğiz, orada fabrikalar, hastaneler, okullar açacağız. Beraber çok büyük bir ekonomik ve kültürel atılım yapacağız. Sınırların olmadığı, ortak yatırımların yapıldığı, sevgiye dayalı birlik ve beraberliğin sağlandığı bir ortamda Dağlık Karabağ konusunda da hiçbir anlaşmazlık kalmaz inşaAllah. Nasıl Ermeni kardeşlerimiz diledikleri gibi gelip buralara yerleşip, ticaretlerini yapacaklarsa, Azeri kardeşlerimiz de Dağlık Karabağ'a diledikleri gibi girecekler inşaAllah. Buradan yola çıkacağız hiçbir sınıra engele takılmadan, Erivan'a, Bakü'ye kadar gideceğiz. Erivan'dan çıkan Ermeni bir kardeşimiz İstanbul'a kadar binip arabasına gelecek. Kimse pasaport istemeyecek, vize sormayacak. Burada dilediği kadar kalacak, istediği gibi yaşayacak. Hep beraber yemek yiyeceğiz, sohbet edeceğiz, gülüp eğleneceğiz Allah'ın izniyle.
2. Türkiye, Dağlık Karabağ sorununun çözümünde oynadığı rolü güçlendirmek istemektedir. Hatta resmi olmayan bilgilere göre, Fransa’nın OSCE Minsk grubunun eşbaşkanlığına getirilmesi için, Ankara Fransa ile görüşmeler yürütmektedir. Peki Ankara bununla ne elde etmek istemektedir? Türkiye, en azından kendi çıkarları için her iki tarafa da karşılıklı ödün vererek anlaşmaya gidebilir mi?
ADNAN OKTAR: Türkiye bölgede kardeşliğin, dostluğun, barışın öncüsü olacak inşaAllah. Bir ağabey gibi, Ermenileri, Azerileri, Gürcüleri, Rusları, herkesi koruyup kollayacak. Bundan bir menfaati olmayacak Türkiye'nin. Tek menfaat huzurun sağlanması, barışın sağlanması, bölgedeki tüm halkların güven içinde, neşe içinde yaşandığının görülmesi olacak. Zaten herhangi bir menfaat hesap ederek, gizli bir planla yola çıkan olursa, Allah ona başarı nasip etmez. Allah, samimiyette başarı nasip eder. Türkiye samimi olarak bölgede huzur ve güvenlik sağlamak istiyor, bunu da yapabilecek tarihi birikime, sosyal ve kültürel imkana sahip. Bir kere Osmanlı tecrübesi var, iyi yetişmiş kadroları var, güçlü bir ekonomisi var. Tüm bu imkanlara rağmen Türkiye bölgedeki ülkelerin ağabeyliğini yapmazsa, büyük bir vebal yüklenmiş olur. Bakın daha birkaç zaman önce Gürcistan'da yaşananlar ortada. Bir iki gün içinde oluk oluk kan aktı. Yaşlı başlı insanlar sokaklarda, evsiz barksız kaldı. Ne gerek var böyle acıların yaşanmasına? Türk İslam Birliği kurulmuş olsa, bölgede Türkiye'nin öncülüğünde güçlü bir ittifak sağlanmış olsa, mümkün mü böyle bir kavganın yaşanması? Herhangi bir anlaşmazlık olsa dahi, saat hesabıyla hemen çözülür Türk İslam Birliği olduğunda. Gereksiz bir korku ve tedirginlik içinde yaşıyor bölgedeki tüm ülkeler, bu tedirginliğin bir an önce ortadan kaldırılması lazım. Bunun için de Türk İslam Birliği'nin kurulması tek şart.
3. Türkiye’nin Karabağ sorunundaki rolü hakkında konuşan Barack Obama, Ankara’da yaptığı açıklamada Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki tüm ülkeler arasında barışı ve iyi ilişkileri sağlayabilecek tek ülke olduğunu söyledi. Böyle bir açıklamanın nedenleri nelerdir?
ADNAN OKTAR: Obama bu konuda doğru söylüyor. Türkiye sadece Kafkaslar'da değil, Ortadoğu'da, Balkanlar'da, çok geniş bir coğrafyada barışı sağlayacak, liderlik vasfını üstlenebilecek bir ülke. Açıkçası Türkiye'den başka bu görevi üstlenebilecek bir ülke de görülmüyor, zaten kimse de böyle bir sorumluluğa talip olmuyor dikkat edersiniz. Ama Türkiye bu tarihi göreve talip, çünkü bunu Allah'ın izniyle en iyi şekilde yerine getirebilecek bir ahlaka ve geçmişe sahip. Ben bunu bir ırk üstünlüğü olarak söylemiyorum. Zaten böyle bir iddia, Kuran'a uygun olmaz. Allah ırkçılık gibi bir belaya bulaşana bereket vermez. Allah Katında üstünlük takvayladır. Önemli olan ahlak güzelliği ve üstünlüğüdür. Ve Türk Milleti de çok güzel bir ahlaka sahip. Gidin bakın Anadolu'ya hep samimiyet görürsünüz, fedakarlık, vefa, sadakat, dostluk görürsünüz. Hürmet görürsünüz. Hizmete talip olur Türk Milleti, karşılığında da birşey beklemez. Karşısındaki mutlu olsun, huzurlu olsun bu yeter Türk Milletine. Böyle güzel bir ahlakın öncülüğünde barışın ve güvenliğin sağlanmasının çok kolay olacağı açıktır.
4. BD ve Türkiye, Dağlık Karabağ anlaşmazlığında oynadıkları rolü güçlendirerek, Rusya’nın etkisini azaltmayı hedefliyorlar. Bu durum, Kafkasya’nın söz konusu üç ülkesi arasında çıkarların çatışmasına yol açabilir mi?
ADNAN OKTAR: Rusya büyük ve güçlü bir devlet, asil bir devlet. Rusya'yı dışlamak gibi bir politika son derece yanlış olur. Vicdansızlık olur. Türkiye'nin böyle bir yaklaşımı yoktur. Türkiye'nin anlayışında "Biz güçlü olalım, diğerleri olmasın", "Biz zengin olalım, diğerleri fakir olsun" gibi bir düşünce yoktur. Türk İslam Birliği hep birleştirici, dostane bir yol izleyecektir. Dışlama, burukluk meydana getirir, vicdani rahatsızlık meydana getirir. Hep birleştiren, "kardeş olalım" mantığı çok önemli. Kamplaşma, cepheleşme mantığı güzel değil. "Sizler Ruslar olarak ekonomide, bilimde, siyasette istediğiniz gibi gelişin, biz de burada bilimde, ekonomide, sanatta gelişelim, her türlü güzellikler oluşsun" denmesi lazım. Yani "biz zengin olalım, siz fakir olun bizi ilgilendirmez" denmez. "Biz de zengin olalım siz de zengin olun" denmesi lazım. Mesela Türk İslam Birliği oluştuğunda Rusya fakir olsa, bu Türk İslam Birliği midir? Bu huzurlu bir birlik midir? Mutlu mu oluruz biz bundan? Belli ki rahatsız oluruz, çünkü biz onların da zengin olmasını isteriz. Mutlu bir Rusya bizi mutlu eder.
5. Ermenistan ve Türkiye’nin gelecekteki ilişkileri hakkında öngörünüz nedir? Sınırın açılmasını ve diplomatik ilişkilerin kurulmasını bekliyor musunuz? Ankara bunu yapmaya istekli olacak mıdır?
ADNAN OKTAR: Biz bunu istiyoruz ve bu olacak inşaAllah. Halkların dostluğu ve ne düşündüğü önemlidir. Ermeni halkı düşmanlık istemez, rahatsız olur düşmanlıktan. Sevgi ister, merhamet ister, saygı ister. Türk halkı da düşmanlıktan nefret eder. Biz Ermenilerle karşdeşce birarada yaşamak istiyoruz. Aramızda sınırlar olmasın istiyoruz. Ermeni kardeşlerimizi bağrımıza basmak istiyoruz. Mazlum, güzel bir millet niye sınırlar olsun aramızda? Niye birbirimizden ayrılalım? Asırlarca beraber yaşadık biz. Geçmişte masonların, materyalistlerin oyunları bizi birbirimizden ayırdı. Ama şimdi bu oyunların bozulduğu bir dönemdeyiz, sevgi ve kardeşlik çağındayız. Eğer her iki taraftan da toplum iyice isterse biran önce olur bu. Biz buradan sürekli isteyelim, Ermeni kardeşlerimiz de oradan istesinler, kaldıralım bu sınırları artık. Küçük bir alana sıkıştı kaldı Ermenistan, ekonomisi çok zor durumda. Elele verelim, yepyeni, zengin, müreffeh, aydınlık bir Ermenistan inşa edelim. Ermeni kardeşlerimiz de sürekli birlik taleplerini gündemde tutsunlar, sevgiden, kardeşlikten yana olduklarını tüm dünyaya duyursunlar. İnşaAllah, çok kısa zamanda çok güzel sonuçlar alırız.
6. Sizce Ermenistan, Türkiye’nin kendi ülkesi içinde, örneğin Ermenistan’da kurulacak yeni atom enerjisi santralinin inşasına yatırım yapması ya da İran-Ermenistan demiryolu inşası gibi stratejik projelere katılması için giriş hakkı vermeli midir? Ermenistan’da TÜPRAŞ, Ereğli Demir Çelik Fabrikaları, Vestel ve diğerleri gibi belli başlı büyük Türk şirketlerinin bulunması ihtimali hakkındaki görüşleriniz nedir?
ADNAN OKTAR: Tabi ki. Ermeniler gelsinler Türkiye'de istedikleri gibi yatırım yapsınlar, ticaret yapsınlar. Biz orada fabrikalar açalım, tesisler açalım, iş alanları oluşturalım. Bundan daha doğal ne var? Elbette ortak projelerimiz olacak, ortak yatırımlarımız olacak. Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye elele verirse, çok müthiş bir güç ortaya çıkar inşaAllah.
7. Sizin Türk İslam Birliği kavramınızı tarif eder misiniz. Bu bir politik ya da manevi birlik anlamına mı gelmektedir? Bu birlikte Türkiye’nin lider rol oynaması için gereken şartlar nedir, yoksa herkes lider olabilecek mi? Bu ne tür sonuçlar doğurabilir? Türkiye ve İran’ın uzlaşmaları olasılığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Bu bir sevgi birliği, bir gönül birliği. Laik, demokrat, aydın bir birlik. Sevgiye dayalı, ırkçılıktan uzak, büyüklük iddiasından uzak, bütün milletleri seven, onları koruyup kollayan, Hıristiyanlara, Musevilere kucak açan, onları Türk İslam Birliği’nin içine almak için can atan bir düşünce. En büyük, en güçlü ırk bizimkidir, dolayısıyla diğer ırklar hiçtir gibi bir mantık hiçbir şekilde geçerli değildir. Bütün ırkları Allah yaratıyor. Hepsi bizim kardeşimizdir. Türk İslam Birliği içerisinde Rusya ihya olacaktır. Ermenistan’ın zaten Türk İslam Birliği’nin içerisine girmesini istiyoruz. Gürcistan’ın Türk İslam Birliği içerisine girmesini istiyoruz. Hatta İsrail’in de Türk İslam Birliği içerisine girmesini istiyoruz biz. Türkiye ise bu birliğin doğal lideri. Bizim Türk milletine bakış açımızdaki hayranlığın kökeni, Türk milletinin ırk üstünlüğü yani kan üstünlüğü, biyolojik üstünlüğü değil, ahlak üstünlüğüdür. Türk milleti çok asil, zeki, yaman, cesur, fedakar, sabırlı, mükemmel bir millettir. Ve Osmanlı döneminde de bu liderlik vasfını göstertmiştir. Allah onları lider kılmıştır. Şimdi de Avrupa’da, Amerika’da, Arap ülkelerinde nerede sorsanız Türk aleminin, İslam aleminin lideri kim olabilir deseniz Türkiye diyeceklerdir. Kafkas halklarına sorulsa, hangi ülkenin liderliği altında birleşmek istersiniz? Hangi ülkeyi seviyorsunuz? Onlar diyecekler ki, biz Türkiye’yi çok seviyoruz. Türk Devleti bizim ağabeyimiz olsun, bize yol göstersin, birleşelim, her devlet ayrı olsun, her devlet kendi içerisinde hür ve bağımsız olsun ama Türkiye ağabey olsun, manevi liderliği alsın diyecekler. Ne Amerika, ne Rusya diyecekler, kurtuluş Türkiye’de İnşaAllah. Bu bir ırkçılık değil, bir vasıftır. Yani mesela bir yere genel müdür tayin ederken, oraya en yetkili, en yetenekli insan seçiliyor değil mi? Bir binayı yaparken oraya bir mühendis getiriliyor. Bu ırk üstünlüğünden kaynaklanmıyor. O onun yeteneğinden kaynaklanıyor. Biz de burada Türk milletinin ahlak üstünlüğünü ön plana alıyoruz. Ve o yüzden Türk milletinin lider olması gerektiğine inanıyoruz. Ben birçok İranlı önde gelenle görüşüyorum, onlar da Türk İslam Birliği'ni gönülden istiyorlar ve Türkiye'nin liderliğinde bu birliğin tesis edilmesi gerektiğine inanıyorlar. Zaten son dönemlerde yaşanan pek çok olayda da İran'ın bu konuda son derece olumlu olduğu açıkça anlaşılıyor. Örneğin Sayın Ahmedinejad İstanbul'a geldiğinde bir Osmanlı camisinde, Sünni imamın arkasında namaz kıldı ve "Bu önemli bir mesaj" dedi. Nedir bu mesaj? "Ben bir Şii olarak, Sünni bir devletin manevi liderliğini destekliyorum" demektir. Geçtiğimiz aylarda Amerika'yla İran'ı Ankara'da biraraya getiren de yine Türkiye'ydi. Demek ki İran Türkiye'ye güveniyor, Türkiye'nin öncü olmasını istiyor, bu açıkça görülüyor.
8. Ayrıca, siz söz konusu İslam Birliği’nden Avrupa, Rusya, Ermenistan ve İsrail’in de faydalanacağını söylüyorsunuz. Bu durumda ne alacaklar ve karşılığında ne vermeleri gerekir?
ADNAN OKTAR: Türk İslam Birliği tüm bölgenin menfaatlerini koruyacak, tüm dünyaya güzellik getirecek bir birlik olacak. Avrupa'nın da, Amerika'nın da, Çin'in de, Rusya'nın da kurtuluşu Türk İslam Birliği'nde. Bunun için onların birşey vermeleri, ödün vermeleri veya özveride bulunmaları gerekmiyor. Sadece Türk İslam Birliği'nin şemsiyesi altında olmak istemeleri yeterli inşaAllah. Ermenistan’ın müthiş lehine olacak bir şey bu. Çünkü, bunun sonucunda Ermenistan zengin olacak, rahatlayacak. Şu an fakir Ermenistan ve çok güçsüz. Ekonomik yönden de güçsüz ve sanayileşmesi de çok zayıf ve bunun huzursuzluğunu yaşıyor. Yani Ermenistan'da bir sıkıntı çok uzun süreden beri devam ediyor. Azerbaycan ile Türkiye’nin birleşmesi ve Türk İslam Birliği'nin kurulması durumunda Ermenistan şu halinin kat kat fazlası zengin olur ve çok çok rahat eder. Çünkü, Türkiye orada yatırımlar yapacak, Azerbaycan orada yatırımlar yapacak. Avrupalı yatırımcılar orada yatırımlar yapacaklar ve Ermenistan tanınmayacak şekilde hem zenginleşecek hem ileri gidecek. Sanayide, bilimde, sanatta alabildiğine gelişmiş olacak. Bunu ister Ermenistan. Türkiye Azerbaycan birleşmesi Rusya’ya ve Ermenistan’a karşı bir tehdit değil bilakis, tehditi ortadan kaldıran onları güvenceye kavuşturan bir sistem. Çünkü biz Rusya’ya da dostuz. Rusya bizim eski dostumuzdur. Rusya ile bizim bir mücadele düşüncemiz yok Türkiye olarak. Düşünmeyiz de; çünkü düşmanlıktan hiçbir şey çıkmaz, hiçbir şey kazanılmaz, dostluktan çok şey kazanılır. Türkiye ile Rusya el ele verse Rus ekonomisi de adeta şahlanır. Ermeni ekonomisi de adeta şahlanır. Türk ekonomisi de şahlanır. Ama düşmanlıklarda ve mücadelede ekonomi kasılır kalır, fakirlik yayılır. Yani, insanların telif gücü kalmaz, artık insanların kafası çalışmaz hale gelir. Düşmanlık insanı hasta eder, rahatsız eder.
9. Bana gönderilen mektupta bir başka ifade daha var: “Türk İslam Birliği, Azerbaycan, Ermenistan, Suriye, Irak ve İran’ın üyelikleri ile başlayacak, ardından bunu tüm Arap-Türk-İslam dünyası takip edecek ve farklı devletler halinde olacaklar, ama Türkiye’nin manevi liderliğinde birleşecekler.” Burada Ermenistan’ın bir yeri olduğunu düşünüyor musunuz ve neden?
ADNAN OKTAR: Ermenistan’ın biz orada tek başına kalmasından rahatsızız, onlar da bizim kardeşimiz. Çünkü tarihimiz hep birlikte geçti bizim Ermenilerle, tamamen suni olarak bir düşmanlık oluşturuldu sonrada. Bu Dağlık-Karabağ sorunu, Nahcivan olayı, bunlar tamamen suni, zorlama, masonluğun iki milletin arasını ayırmak için ortaya attığı ve oluşturduğu suni sorunlar, çünkü toprak sorunu yok orada, orada dostluk sorunu var, sevgi sorunu var. Türk-İslam Birliği Ermenistan'ı doğal olarak içine alacaktır, Ermeniler de bu birliğin içine katılacaklardır, çünkü Osmanlı döneminin en has yiğitleriydi Ermeniler, sanatta, bilimde Osmanlı içerisinde çok güzel hizmetler vermiş, sarayda çok yüksek kademelere kadar çıkmış insanlardır Ermeniler ve Ehl-i Kitap’tır. Yani Allah’a inanan, aynı Peygamberlere inanan insanlardır, Ehl-i Kitabın hükmü açıktır. Onun için bu suni oluşturulan düşmanlıktan şiddetle kaçınıp tek yanlı affederek, şefkatle ve sevgiyle yaklaşarak bu birliği bir an önce oluşturmamız gerekiyor. Bunun için sadece ‘Evet, biz bu birliği istiyoruz’ demek gerekiyor, bunun resmi ağızdan söylenmesi gerekiyor, bu söylendikten sonra arkası gelir.
10. Dünya üzerinde, Orta Doğu’da ve Türkiye’de İslam, Hıristiyanlık ve Museviliğin bir arada nasıl var olacağını hayal ediyorsunuz? Türkler ile Rumlar, Süryaniler ve Ermeniler gibi etnik azınlıkların Türkiye içerisinde birlikte yaşama olasılıkları hakkında ne düşünüyorsunuz? Azınlıkları asimile etmek yerine, barış içinde birlikte yaşamak için bir başka yol var mıdır?
ADNAN OKTAR: İslam'da asimile etmek yoktur. İslam'da her inançtan, her düşünceden insanın dilediği gibi yaşaması, düşüncelerini özgürce ifade etmesi, ibadetlerini hür olarak yerine getirmesi vardır. Museviler ve Hıristiyanlar ise Kuran'a göre Ehli Kitaptır. Ve Kuran'a göre, onlarla evlenilir. Yemeği yenir, kestiği yenir, gider evlerinde yemeklerini yersiniz. Misafir olunur, sohbet edilir, onun evine kalmaya gidebilirsin, o senin evinde kalmaya gelebilir. Bu ne demektir? Bu, çok yoğun bir dostluk ve kardeşlik bağı demektir. Olması gereken de budur.
11. Günümüzde Türk toplumunun maddi, entelektüel, manevi ya da ahlaki açıdan karşı karşıya olduğu en önemli sorunlar nelerdir?
ADNAN OKTAR: Çağımızın en büyük fitnesi Darwinizm ve materyalizmdir. İnsanların mutsuz olması, acı ve sıkıntı içinde yaşaması, savaşlar, kavgalar, çatışmalar, ekonomik bunalımlar hep Darwinizm'in ve materyalizmin telkin ettiği acımasızlığın, bencilliğin, hırsın ürünüdür. Darwinizmin geçersizliğinin tam olarak anlaşılması, insanlığın başındaki birçok belanın son bulması demektir. Darwinizmin olmadığı bir dünyada terör olmaz, kavga olmaz, fakirlik olmaz, açlık olmaz, zulüm olmaz. Allah'a çok şükür Türk Milleti bu konuda çok bilinçli, Türkiye dünyada Darwinizm'e en az inanılan ülke. 1970'lerde %70-80 oranındaydı Darwinizm'e inananlar. Şimdi %5'i geçmiyor bu oran. Dünya genelinde de bu konuda çok önemli bir bilinçlenme var. Özellikle Yaratılış Atlası isimli kitabımın Avrupa'ya ulaşmasının ardından, Avrupa'da büyük bir fikri değişim yaşanmaya başlandı. Materyalizm doğum yeri olan Fransa da dahil olmak üzere, Darwinizm'e inananların oranında çok hızlı bir düşüş yaşanıyor. Yapılan anketlerde bu açıkça görülüyor. Avrupalı liderlerde de fikri bir değişim var. Bu değişim gün geçtikçe daha da hızlanacak ve Allah'ın izniyle çok yakında Darwinizm'in izi dahi kalmayacak. İşte o zaman sevgisizlik, mutsuzluk, acımasızlık diye de bir konu kalmayacak. İnsanlar çok neşeli, sevinçli ve mutlu olacaklar, çok rahat ve huzurlu yaşayacaklar, çünkü akıllarının üzerindeki her türlü Darwinist ve materyalist kir temizlenmiş olacak.
12. Avrupa’daki Türk ve Ermeni Diasporasının ve özellikle Almanya’daki Türk ve Fransa’daki Ermeni Diasporasının oynadıkları rol hakkında ne düşünüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Biz dostluk istiyoruz, kardeşlik istiyoruz. Ermeni kardeşlerimizin de aynısını istediğinden eminim ben inşaAllah. Eğer iki milletin birarada kardeşçe yaşamasını istemeyenler olursa, bunların faaliyetlerini, oyunlarını da kabul etmeyiz.
13. PKK ve ASALA hakkındaki görüşleriniz nedir?
ADNAN OKTAR: PKK'ya karşı yapılacak mücadelenin mutlaka ilmi faaliyetlerle desteklenmesi gerekmektedir. Tek başına askeri faaliyetle sonuç alınamaz. Çünkü bu adamlar ideolojik propaganda yapıyorlar, Marksist Stalinist eğitime tabi tutuyorlar insanları. Eğer buna karşı ideolojik bir set oluşturulmazsa, bu konuda çözüm oluşması pek mümkün olmaz gibi görünüyor. Asala da biliyorsunuz, aynı PKK gibi Marksist Stalinist bir yapılanmadır ve PKK ile işbirliği içinde olmuştur. Bölgede bu tarz terörist yapılanmalara karşı tek yol, anti Darwinist anti materyalist anti komünist kültürel çalışmadır. Bölgedeki hiçbir ülke PKK bizim sorunumuz değil diyemez, kimse çıkıp Asala için de benzer bir şey söyleyemez. Bu örgütler tüm bölge halkları için ciddi bir tehlikedir. Gerçi Asala şu anda aktif faaliyet göstermiyor, ama bunlar en küçük bir fırsat bulduklarında hemen tekrar yüzlerini gösteriyorlar. PKK bölgede son yılların en büyük komünist kalkışmasını gerçekleştiriyor, buna karşı çok sağlam, çok ciddi tedbirler alınması şart. Bunun için de fikri alt zeminlerinin ortadan kaldırılması gerekiyor, fikri zemini olmayan bir örgütün ayakta durması mümkün olmaz. O zaman sivrisineklerle tek tek mücadele etmek yerine, bataklığı tamamen kurutmuş oluruz inşaAllah.
14. Sizce İsrail, Ermeni Soykırımının tanınmasına karşı mı ve neden? Sizce Türkiye hiçbir zaman Soykırımı tanıyacak mı, ayrıca sizce günümüzde Ermenistan’ın (ve Ermenilerin) buna ihtiyaçları var mıdır?
ADNAN OKTAR: Şimdi herkes kemik hesabı yapmayı bırakacak. Kemik saymaya kalkışırsak yüzyıllar boyunca devam edecek düşmanca duyguların temelini atmış oluruz, yani bu konuları gündeme getirenler, düşmanlık istiyorlar anlamına gelir. 1915'de ne olmuştu, Asala kimleri nasıl katletmişti, Hocalı'da neler yaşanmıştı diye ortaya dökmeye kalkışırsak, bundan dostluk, sevgi, kardeşlik çıkmaz. Geçmişi geçmişte bırakacağız inşaAllah. Kuran'da affetme vardır. Allah, cinayet işleyenleri dahi affetmenin daha hayırlı olduğunu bildiriyor. İncil'de de af ve hoşgörü var. Biz af yolunu benimsiyoruz. Hakkımızı helal ediyoruz. Ermeni kardeşlerimiz de onlara eğer hakkımız geçmişse haklarını helal etsinler, yepyeni bir dönem başlatalım. Geçmişi kurcalamak istemiyoruz. Geçmiş bizi ilgilendirmiyor. Geçmişe baksak bile o gün o işleri yapanlar şimdi yok ki, yepyeni bir nesil var. Asalanın yaptığı zalimliklerin hesabını biz tertemiz Ermeni kardeşlerimizden mi soracağız? Olur mu böyle şey? 1800'lerin, 1900'lerin mantığıyla hareket etmiyoruz biz. 2000'lerin mantığıyla, sevgiyle, afla, hoşgörüyle, merhametle hareket ediyoruz. Geleceğe bakıyoruz, gelecekte neler yapabiliriz onu düşünüyoruz. Aydınlık bir gelecek inşa edelim istiyoruz. Ticaretimiz, sanat çalışmalarımız, kültür bilim çalışmalarımız içiçe olsun diyoruz. Sanatta, bilimde, teknolojide, her konuda birbirimize ihtiyacımız var. Niye ayrımız gayrımız olsun? Beraber üniversiteler kuralım, fabrikalar kuralım, bilim merkezleri kuralım. Bilim gelişsin, sanat gelişsin. Demir perdeler, taş duvarlar devri geçti artık, bunlar yıkılsın istiyoruz. Gelecek, Ermeni kardeşlerimiz için de Türk Milleti için de çok aydınlık ve güzel olacak. Ruslar da, Gürcüler de, Abhazlar da, Azeriler de herkes çok rahat yaşayacak. Hepimizin sevgi ve dostluğumuzu birbirimize çok iyi hissettirmemiz gerekir, saygımızı, ilgimizi, alakamızı ve koruyuculuğumuzu tam hissettirmemiz gerekir. Tam kardeş ruhu olması gerekir. Kardeşliğin yeniden tesis edilmesi için, din ahlakının gereği gibi yaşanması şart. Allah Kuran'da Müslümanlara, kötülüğe dahi hep iyilikle cevap vermeyi emrediyor. Şeytandan Allah’a sığınırım, "Bir de bakarsın o kişi yakın bir dost oluvermiştir" diye bildiriyor Allah. İncil'de de Hıristiyanlara sevgi emrediliyor, komuşuyu sevmek, iyi geçinmek emrediliyor. "Sevgi, komşuya kötülük etmez." diye geçiyor İncil'de, "Her birimiz, komşusunu ruhça geliştirmek amacıyla, komşusunun iyiliğini gözeterek onu hoşnut etsin..." diye bildiriliyor. Bu sevgiyle yaklaşırsak birbirimize, Allah'ın izniyle, çözüme kavuşmayacak hiçbir konu olmaz.