Adnan Oktar’ın Joel Richardson (muhafazakar Hıristiyan yazar) röportajı (22 Haziran 2009)
ucgen

Adnan Oktar’ın Joel Richardson (muhafazakar Hıristiyan yazar) röportajı (22 Haziran 2009)

23605
 Joel Richardson'in kendi sitesinden:
 
Harun Yahya ve Joel Richardson
Hepinizin bildiği gibi kısa süre önce Adnan Oktar’ın ya da müstear ismiyle Harun Yahya’nın kişisel bir bağlantı ve görüşme daveti üzerine İstanbul, Türkiye’yi ziyaret ettim. Ayrıca birçoğunuzun da bildiği gibi Adnan, tartışmalara yol açmakla birlikte, üç yüzden fazla kitap yazmış çok etkili bir Müslüman lider ve aydın. Türkiye’nin genelinde ve geniş çapta Müslüman dünyada -çok sayıda dilde dağıtılan ve abartısız milyonlarca sayıda kitabıyla- son derece iyi tanınıyor. İstanbul’dayken, Adnan ve destekleyenleri tarafından çok büyük bir özen ve misafirperverlikle karşılandım. Orada geçirdiğim zaman muhteşemdi ve Sn. Oktar’a bu daveti ve çok cömert misafirperverliği nedeniyle çok müteşekkirim.
Başlangıçtaki plana göre, Adnan ile yalnız bir kez görüşecektim, fakat bunun yerine belki de toplam beş saat süren iki önemli toplantı yapma imkanı buldum. İlk toplantı kesinlikle biraz daha karşılıklı konuşmalara dayanıyordu, fakat filme alınmadı. Bu toplantıda Sn. Oktar için duyduğum endişelerimi kendisiyle paylaştım ve onu İsa ve İncil’in takipçisi olması yönünde Hristiyanlığa davet ettim. Benim oldukça doğrudan ve fikir ayrılığı nedeniyle az çok zıtlaşan yorumlarıma rağmen, Adnan çok sabırlı ve merhametliydi, genellikle benim “samimi inancım” nedeniyle memnun olduğunu ifade ediyordu. Adnan’ın baştan sonra ısrarı, İslam’ın özünde barışçıl olduğu ve şefkati esas aldığı ve bunun zıttı herhangi bir yaklaşımın da gerçek İslam olmadığı yönündeydi... Adnan’a aynı zamanda hepsi Türkçe dilinde bir Yeni Ahit, Josh McDowell tarafından yazılmış yeniden dirilişle ilgili bir kitap ve yine Rahip David Wickwire tarafından yazılan bir başka kitap sunabildim. Sn. Oktar da bana bazı kitaplarını verdi.
İkinci toplantı ise filme çekildi ve bunu kendi internet sitesinden izleyebilirsiniz. Ya da deşifresini buradan okuyabilirsiniz.
... Bu röportajda konuşmayı genellikle Adnan’ın yürütmesini istedim. Onun Mehdi’nin gelişiyle ve Türkiye Liderliğindeki İslam Birliği çağrısıyla ilgili kendi bakış açısını açıkça ifade etmesini istedim. Çeşitli önemli konular görüşüldü. Benim için şaşırtıcı olan Adnan’ın, İsrail’deki Sanhedrin Hahamları ile çok dostane bir ilişki kurmuş olmasıydı. Onlar da şaşırtıcı biçimde bu Türkiye Liderliğindeki İslam Birliği’ni çok fazla destekliyorlar. En dikkate değer, Sn. Oktar’ın Haham Menachem Froman ile dostluğu. Aynı zamanda Sn. Oktar’ın Musevi Mescidini yeniden inşa etme çağrısı da ilgi çekici. Bu röportajın geri kalan kısmı ve görüşülenler izaha gerek kalmayacak şekilde açık. İstanbul’a geri dönmem için tekrar davet edildim, bunu kesinlikle gerçekleştirebilmeyi umuyorum. Bu dostluğun ve diyaloğun devam etmesini istiyorum. Dediğim gibi Sn. Oktar ve organizasyonu tarafından olabilecek en üst seviyede saygıyla karşılandım ve burada yorum yapan herkesin de aynısını şekilde karşılık vermek için çaba sarf etmesini istiyorum. Lütfen Adnan ve destekçileri için dua etmeye devam edin...


JOEL RICHARDSON:  Sizin için de uygunsa Mehdi’ye ilişkin sahip olduğunuz inancın en temel unsurlarını bizimle paylaşmanızı rica ederek başlayalım 

ADNAN OKTAR: Evet. Mehdi Hz. İsa’nın nüzulünden önce gelecek olan İslam aleminde Müslümanları birleştirecek olan, sevgiyi amaçlayan, şefkat ve merhameti esas kılan,  yeryüzünden silahları tamamen kaldırmayı amaçlayan, yeryüzünü silahsızlandıracak, yeryüzündeki bütün silahları ortadan kaldıracak barışı ve kardeşliği tesis edecek bir insandır. Ama mehdi’den önce sahte mehdi’ler sahte Mesih’ler gelecektir. Bu aynı şekilde İncil’de de geçer. Yani sahte bir Müslüman liderin ortaya çıkacağı ve sahte peygamberlerin ortaya çıkacağı belirtilir. Aynı şekilde bu hadislerde de vardır. Bu sahte peygamberler, sahte mehdi’ler şu ana kadar çıkmışlardır. Ama şimdi gerçek mehdinin vakti, şu an gerçek mehdinin bütün alametlerini görüyoruz. Gerçek mehdinin en büyük vasfı sevgiyi şefkati, kardeşliği esas almasıdır. Mesela diyor ki rivayette: Hz.Mehdi (A.s) o kadar merhametli olacaktır ki zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır.” Hz. Mehdi’nin hizmetleri öylesine önemli ve büyüktür ki rivayetlerde onun idaresinden sadece insanların değil bütün yer ve gök ehlinin memnun olacağı belirtilir. Böylece diyor, yer ve gök sakinleri ondan razı oldukları gibi, havadaki kuşlar, ormandaki yırtıcı hayvanlar, denizdeki balıklar bile memnunluk duyacaktır. Onun Hz.Mehdi (a.s)’ın zamanında kurtla koyun bir arada oynayacak, yılanlar çocuklara bir zarar vermeyecek, insan bir tohum atacak, yedi yüz avuç hasat edecektir. El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar .Bu muteber bir hadis kitabıdır. Mehdi devrinde inşaAllah dünya ilk defa dünya tarihinde silahsızlandırılmış, tam gerçek bir barış ortamı olacaktır.
Mesela Sünen-i İbn-i Mace çok makbul bir hadis kitabıdır. Sahih hadis kitabıdır. Bakın orada açıkça söylüyor. Savaş erbabı da ağırlıklarını silah ve malzemelerini bırakacak, Mehdi devrinde. Sünen-i İbn-i Mace. Mesela Kıyamet, Ahiret ve Ahir zaman alametleri; Harp erbabı ağırlıklarını yani silah ve her türlü mühimmatı bırakır. İmam-ı Şerani Ölüm kıyamet ve Ahiret, Ahir zaman alametleri. Düşmanlık ve kini kaldıracaktır Mehdi, kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği doğacak artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş ta ağırlıklarını bırakacak. Yani her türlü tank top uçak yani bomba gibi her türlü silah ortadan kaldırılacak. Sünen-i İbn-i Mace, sayfa 331-335. Ama daha önce gelecek sahte mehdiler ve sahte Mesihler kan dökmeyi, bombalamayı yakıp yıkmayı esas alacaklardır. Fakat gerçek mehdide bu husus olmayacaktır. Yani silahsızlandırılmış, barış dolu sevgi dolu bir dünya insanlara sunacaktır.
Mesela Kur’an-ı Kerim’de bu hususu vurgulayan bir ayet vardır. Ankebut Suresi 46.ayet. “Kitap ehli ile” - yani Hıristiyanlarla ve Musevilerle- “en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin.” Yani sözlü anlatıma dayalı, sevgiyle ve şefkatle konuları anlatın. “ve deyin ki: “Bize ve size indirilene iman ettik. “ Yani bize indirilen Kur’an’a iman ettik ama size indirilen İncil’e de inanıyoruz, Tevrat’a da inanıyoruz. Bizim ilahımız da “Bizim inandığımız Allah da , sizin inandığınız Allah da birdir. Tek Bir’dir. Ve biz O’na teslim olmuşuz. Kitap ehliyle savaşı kan dökmeyi Kur’an yasaklıyor. Bakın burada açık: “Kitap ehli ile en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin.” Yani silahlı bir mücadele olmaz diyor Allah. Kan dökerek olmaz, sevgiyle, şefkatle, bilimle, ikna ederek ve olduğu kadar. Eğer ikna olmuyorlarsa, ona saygı duyulur. Yani “Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize” diye de yine bir Kur’an ayeti var. Yani Müslümanlıkta zorlama yoktur. Ayet var. “Dinde zorlama yoktur,” diye açık Kur’an hükmü vardır.
Anti-Christ’i Mehdi öldüremiyor, yani etkisiz hale getiremeyecektir. Anti-Christ’i Hz.İsa ortadan kaldıracaktır. Bakın diyor ki Said Nursi Hazretleri; “Hem alemi insaniyette, inkarı Uluhiyet – Allah’ın varlığını inkar- niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyyeyi zirü zeber karmakarışık eden Deccal komitesine Hz.İsa(a.s)’ın dini hakikisini- yani gerçek dinini- İslamiyet’in hakikatiyle birleştirmeye çalışan, hamiyetkar ve fedakar bir İsevi cemaati namı altında, yani bir Hıristiyan topluluğu -Müslüman İsevileri unvanına layık bir cemiyet diyor bu yalnız- o deccal komitesini, Anti-Christ’i Hz. İsa (A.s) gıyaseti- kontrolü altında- yok edecek ve dağıtacak. Beşeri- yani bütün dünyayı- Allah’ı inkar düşüncesinden kurtaracak. Mektubat Sayfa 441
Tabii burada öldürmeden kasıt yani silahla öldürme, kan dökme, yani klasik bildiğimiz anlamda bir öldürme değil, fikren öldürme. Fikirlerini yok edecek.

JOEL RICHARDSON:  Mehdi’nin yönetimi ve idaresine ilişkin olarak, siz açık bir şekilde şiddet içermeyen, barışçı unsurların üzerinde duruyorsunuz. Bizim Birleşik Devletlerde kullandığımız bir ifade vardır;  deriz ki”şeytanın avukatını oynuyoruz.” Ve bu anlamda benim ilk sorum da şu olacaktır: dört halife’nin gerçekten de doğru şekilde yönlendirildiğine inanıyor musunuz? Ve İslam’ı Orta Doğu’nun büyük bir kısmına yaymak için kullandıkları  metotlara, bu metotların Allah tarafından uygun görülmüş metotlar olduğuna inanıyor musunuz, yoksa uygun olmayan ve İslami olmayan metotlar kullandıklarına mı inanıyorsunuz?

ADNAN OKTAR:Tarih bilgisi bizim için çok belirleyici bir bilgi değildir. Yani Kur’an’ın bilgisi çok önemlidir bizim için ve sahih hadisler çok önemlidir. Peygamber efendimiz iki dönemi övüyor. Bir kendi zamanı bir de Mehdi zamanı. O aradaki dönem hakkında yani tabii Ömer, Osman, Ali dönemi hariç bu büyük sahabelerin dönemi hariç öbür dönemde tabii çok çalkantılar olmuştur, çok eksiklikler olmuştur, yanlışlıklar da olmuştur, güzel doğru yönler de olmuştur. Ama bizim asıl ölçü olarak alacağımız şey Kur’an ve sahih hadislerdir. Yani biz bunu incelediğimizde, baktığımızda Ahir Zamanın son derece güzel huzurlu olacağını görüyoruz. Çünkü silahsız bir dünyada zaten sevginin dışında bir yol kalmıyor. Yani zulüm ve şiddet bekleyebileceğimiz bir ortam da kalmıyor. Çünkü silahsız insan zulüm yapamaz. Bütün mesele silahsızlandırılmış sevgi dolu bir dünyadadır. Mehdi ve Hz.İsa (a.s)’da bunu sağlayacaktır. Hz.Ebubekir de tabii..
Kur’an’da Zuhruf suresinin 61.ayetinde “Şüphesiz o, (Hz.İsa-Mesih) kıyamet saati için bir ilimdir.” Yani bir alamettir şeklinde bir ayet var. Yani Hz.İsa(a.s)’ın gelişi kıyamet için bir alamettir, Mehdi devrinin en mühim olayıdır.
Mesela Al-i İmran Suresi 55.ayette Seni kendime yükselteceğim diyor Allah katıma alacağım. Refuuke, seni inkar edenlerden yani Allah’ı inkar eden; o devirde Hz.İsa’ya düşman olanlardan, Hıristiyanlığa düşman olanlardan temizleyeceğim, Tahir hale getireceğim yani onlardan kurtaracağım. Ve sana uyanları, seni sevenleri, Hz.Mesih’i sevenleri, Hz.İsa (a.s)’ı sevenleri ki bizler seviyoruz, sizler de seviyorsunuz. Kıyamete kadar, kıyametin en yakın zamanına kadar, inkara sapanların, yani Allah’ı inkar edenlerin üstüne geçireceğim, yani üstün bir güç olacaksınız diyor Hz.İsa’yı sevenler. “Sonra dönüşünüz yalnızca Bana’dır” diyor Allah.  Buradan da İslam’ın dünyaya hakim olacağını açık açık görüyoruz bu ayette. Çünkü bakın “sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim,” yani bu sosyal, siyasi iktisadi her yönden sizi güçlü ve hakim kılacağım diyor, kimleri Hz.İsa’yı sevenleri, yani iman eden Müslümanları ve Hz.İsa’yı gerçekten seven kim varsa. Nisa Suresi 159. Ayet:”Andolsun kitap ehlinden- yani Hıristiyan ve Musevilerden- ölmeden önce yani herhangi bir şekilde ölmeden önce, ona inanmayacak yani Hz. Mesih’e, Hz. İsa’ya inanmayacak hiç kimse yoktur diyor Allah, herkes iman edecek. Bu ne demektir, bu da İslam’ın dünyaya hakim olması demektir. Buradaki ifadeden ve diğer ayetlerden İslam’ın dünyaya hakim olacağını ayrıca anlamış oluyoruz. Allah yemin ediyor, “And olsun,” diyor, “Kitap ehlinden ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur.” Bu ne demektir? Dünyada nerede olursa olsun Afrika’da Asya’da Kuzey kutbunda, güney kutbunda yerin altında yerin üstünde kim varsa herkes Hz.İsa ’ya edecek, geldiği vakit. Bu da işte diyor İslam’ın dünya hakimiyetidir.
Mesela Tasdik-i Gaybi isimli eserinde Said Nursi Hazretlerinin, bakın diyor ki Mehdi için: “ O zatın Mehdi’nin üçüncü vazifesi, üçüncü vazifesi diyor İsevi ruhanileriyle, dindar Hıristiyanlarla ve Hıristiyan alimleriyle ittifak ederek, onlarla birlikte hareket ederek, işbirliği ve dayanışma içerisine girerek din-i İslam’a  hizmet etmektir.” Üçüncü görevi budur diyor Mehdi’nin.

JOEL RICHARDSON:  Son derece ilginç bir sorum olacak. Daha önce yapmış olduğunuz bazı röporlajlarda insanların size Mehdi ile ilgili sorular sorduğunu duydum- Mehdinin kimliğine ve kim olduğuna dair size sorular sordular ve siz Mehdi’nin kendisinin Mehdi olduğunu asla söylemeyeceğini son derece net bir şekilde ifade ettiniz. Mehdi’nin kim olduğuna ancak eylemleriyle anlayacağız. Yani kesinlikle şunu anlıyorum ki Mehdi asla Mehdilik iddiasında bulunmayacaktır.  Bunu ifade ettikten sonra; kendinizin Mehdi olup olmadığınızı hiç merak ettiniz, bunu hiç umut ettiniz mi?

ADNAN OKTAR: Bana bu çok fazla soruldu. Hadislere baktığımızda yani dış görünüm olarak çok fazla alametin hakikaten benzediğini görüyoruz, görüyorum yani. Şimdi bana sorsalar deseler ki bu alametler sende var mı? Yok desem bu çok samimiyetsiz çok sıradan bir yalan olur ve çok çirkin olur yani çok yakışıksız olur. Çünkü insanlar benim içime bakıyorlar diyorlar mesela Mehdi’nin alnı geniştir diyorlar, yok benim alnım dar desem, bu çok çirkin bir yalan olur. Mesela Mehdi’nin sakalı vardır diyor, yanağında ben vardır, alnının ortasındaki o kaş çatma çukuru vardır diyor. E-insanlar görüyor, benim alnımın kaş çatma çukurunun tek olduğunu görüyorlar, ben yok bu bende desem bu çok çirkin olur ve kızdırıcı da olur. Sırtımda gerçekten ben var yani niçin yalan söyleyeyim. Aynı peygamber efendimizde olduğu gibi benim de sırtımda var.Bir et beni daha bulunacak diyor Mehdi’de o da var sırtımda orta boylu olacak diyor, doğru orta boyluyum, ben uzun boyluyum desem inanırlar mı bana yahut kısa boyluyum desem inanırlar mı? Bu da çok anormal olur. Mesela Mehdi’nin omzu geniş olur diyor, e geniş omuzum dar mı diyeyim. Mesela karnı geniştir diyor benim karnım yok mu diyeyim? Mesela uylukları geniştir diyor, geniş değil mi diyeyim. Boydan boya geniş yapım hakikaten görülüyor bu. Mesela mehdinin alnı geniştir diyor benim de alnım geniş, mesela saçı sakalı siyahtır diyor, yanağında bir ben vardır diyor, benim sol yanağımda bir ben var, yani bir kısım insanlar bazen bunu da soruyorlar. Ne bileyim sağ bacağımda bir ben var, mesela mehdi’nin bir özelliğidir bu sağ bacağında ben olması. Ama ben bütün bunlara rağmen yani hiçbir şekilde ben mehdilik iddiasında bulunmam. Boş yere bu konuda kimse uğraşmasın. Bana gelen kişiyi de yeniden dine girmesi için, İslam’a girmesi için ikna etmeye çalışırım.Çünkü dinsiz olur eğer bana mehdi’sin derse, bende böyle bir iddiada bulunmam. Ama benzeme konusu doğru. Fakat Hz.İsa (a.s) gelir, İslam dünyaya hakim olur, Mehdi ile birlikte namaz kılar hz.İsa (a.s) o zaman deriz bu insan Allahualem Mehdi, bayağı benziyor diyeceğiz. Ama bunun dışında yani fizik benzerlikten dolayı bir kişi çıkıp mehdilik iddia edemez. Edenler var ama bunlar Mehdi öncesindeki sahte mehdilerdir, bu İncil’de de bu bahsedilir. Ve hadislerde de vardır, sahte mehdiler ben mehdiyim diye ortaya çıkacak zaten .açık açık söyleyecekler, sahte hz. İsa’lar çıkacaktır, Hz.Mesih’ler çıkacaktır, sahteleri.. onlar da çıkmıştır, çıkıyorlar ve alenen de söylüyorlar yani böyledir diye. Mehdilik bir başarıdır iddia ile olmaz. Ama benzeme konusunda doğru yani benzeyen çok fazla yön var ama ben samimi sohbet içerisinde bunları gizlemem diye bir konu olamaz, tabii ki dürüstçe söyleyeceğim ama iddia konusuna gelince ben Allah’tan korkuyorum, cennet’e de gidebilirim, cehenneme de gidebilirim. Allah’ın naciz bir kuluyum yani herhangi bir insanım ben. Olağanüstü bir insan olduğuma ben yönelik bir iddiada bulunmadım.

JOEL RICHARDSON:  Pekala teşekkür ederim. Hz. İsa hakkında; dediniz ki “ benim görüşüme gore İsa Peygamber dünyaya geri döndü ancak saklanıyor. Maruz kalabileceği terrorist ve politik saldırılar nedeniyle kendinizi gizlemek zorunda. Ancak o da çok kısa bir sure içerisinde ortaya çıkacak ve Mehdi ile birlikte fikri mücadelesine başlayacak.” Hazreti İsa’nın geri döndüğü zaman bugünkü bildiğimiz haliyle Hıristiyanlığı ortadan kaldıracağına mı inanıyorsunuz? Teslis doktrinini , Tanrının Mesih’te vücut bulması doktrinini , Hz.İsa’nın çarmıha gerildiği, öldüğü ve yeniden diriltildiği ve cennete gönderildiği doktrinlerini ortadan kaldıracağına mı inanıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Hıristiyanlıkta asıl olan inanç Allah’ın birliğidir, ahiret inancıdır, adalettir yani Allah’ın adalet sunacağıdır. Allah’ın sevilmesidir helale harama dikkat edilmesidir, insanlara iyi ve güzel davranılmasıdır yani bunlar diğer konular, teslis inancı ve diğer konular eğer Hz. İsa’ nın gelişi ile bizim anladığımız anlamda bir değişikliğe uğrarsa, Hıristiyanlık zaten mükemmel haline gelmiş oluyor, yani orijinaline dönmüş oluyor bizim inancımıza göre gerçek Hıristiyanlığa dönmüş oluyor. Ki bizim inancımıza göre zaten İncil’in aslı ve gerçeği de bulunacak, yani karbon on dört metoduyla belki inceleyecekler, başka metotlarla inceleyecekler ama İncil’in orijinal aslı da bulunacak. Yani Hz. İsa geldiğinde Allah birdir dediğinde Hıristiyanlığı ortadan kaldıran bir şey değildir ki bu, Hıristiyanlığı pekiştirecek bir şey söylemiş olacak, yani Hıristiyanlık zaten bir İslam dinidir. Biz de eğer Hz. İsa devrinde gelmiş olsaydık, zaten biz de Hıristiyan olacaktık, Hz. Musa devrinde olsaydık, Musevi olacaktır. Dolayısıyla Hz. İbrahim’in dini de hak dindir o devirde, Hz. İsa’nın getirdiği bozulmamış Hıristiyanlık da gerçek Hıristiyanlıktır. Hz. Musa’nın getirdiği Tevrat ta ve getirdiği dinde hak dindir ama zamanla bazı değişikliklere uğramıştır bizim inancımıza göre. Hz. İsa geldiğinde mesela bazı Hıristiyan mezhepleri Haç’a karşılar, Haç bulundurmuyorlar. Hatta Amerika’da da öyle bildiğim kadarıyla mezhepler var, yahut çeşitli gruplar var. Ama bunlar “biz Hıristiyan’ız” diyorlar yani Hıristiyanlıktan onları bu çıkartmaz. Yani Allah’ın Birliğine inanmaları ve Hz. İsa’ nın diğer konulardaki açıklamalarının, Kur-an’a uygun olan açıklamalarının insanlar tarafından kabulü onları gerçek Hıristiyan haline getirir ve gerçek bir Müslüman gerçek bir İslam dini haline getirir.
Hz.İsa geldiği vakit bizim inancımıza göre İncil’deki bozulan yönleri düzeltecektir, İncil’i aslına orijinaline çevirecektir ve Kur’an’a tabii olacaktır dolayısıyla yani eksik yönleri giderilmiş bir İncil zaten hak ve orijinal hale gelmiş oluyor. Ama tabii Hz. İsa (a.s)son kitap Kur-an olduğu için Kur-an’a tabii olacaktır, fakat İncil’in de hükmü kalkmaz, yani hak olan bir kitabın hükmü kalkmaz. Mesela Tevrat’ın orijinalinin hak olan hükümleri kalkmaz, ben mesela gece gündüz Tevrat okuyorum. İncil okuyorum. Yani hükmünün kalkması için bir sebep yok. Yani mesela Tevrat’ta Allah birdir diyor, ben bundan zevk alırım çok güzel bir izah bu, çok güzel bir anlatım. Sadece bizim inancımıza göre yanlış olan yönler düzeltilecektir. Yoksa o kitabın hükmü kalkmaz. Ama ben Kur’an a tabiiyim, Hz. İsa da geldiği vakit Kur’an’a tabii olacaktır fakat İncil’den de Müslümanlar istifade edecek okuyacaklardır, İncil’in içindeki hak olan hükümlere uyacaklardır Tevrat’ın içindeki hak olan hükümlere de uyacaktır. Çünkü üçü de Kur’an da Tevrat’da İncil’de aynı şeyleri söylüyor zaten, yani birine uydun mu diğeri ne uymuş oluyorsun. Orijinal İncil’e uyan bir insan Hıristiyanlıktan çıkmaz Hıristiyanlığını pekiştirmiş olur yani Orijinal İncil olduğunda ben de ona uyarım orijinal İncil’e. Kur’an a tabii olurum fakat onun içindeki güzel ve doğru olan hükümleri de uygularım. Orijinal Tevrat bulunduğunda da yani onun içerisindeki doğru olan hükümleri uygularım ama Kur’an hükmüyle değiştirilmiş yönler varsa, tabii orada Kur’an’ a tabii olurum. Ama üçü de aynı olan hükümlerin hepsine uyarım.

JOEL RICHARDSON:  Devam etmek ve sizinle Türklerin yönetimindeki İslam Birliği konusunu  tartışmak istiyorum aslında ancak bunu yapmadan önce, biraz önce söylediğiniz bazı noktalara değinmek istiyorum. Siz düşünen bir kişiniz. Tabii ki 300’ün üzerinde eser ürettiniz, üç yüzün üzerinde kitap yazdınız ve bu dev ciltleri oluşturdunuz. Özellikle de yaratılışçılık, Darwinizme muhalif olma anlamında. Yani siz gerçekleri incelemeye istekli bir kişisiniz. Darwinistlerin yanlış öğretilerini düzeltmek için delilleri inceliyor, tarihi inceliyorsunuz.  Konuşmalarımızın ana temasını dinlerken bir çok soru aklıma geldi. Özellikle size Hıristiyanlara öğretildiği şekliyle Hazreti İsa’nın çarmıha gerilmesi, öldürülmesi, gömülmesi ve yeniden hayata gönderilmesi konusunu sormak istiyorum. Hıristiyanlar bu olaya ilişkin tarihselliğe baktığı zaman bu konuyla ilgili gördüğümüz çok sayıda akla uygun tarihsel gerçek vardır ki bu gerçekler Hazreti İsa’nın gerçekten çarmıhta öldüğü ve sonra hayata geri geldiğini göstermektedir.  İsa’nın on iki havarisi, daha doğrusu biri hariç İsa’nın on iki havarisinin tamamı Hıristiyanların bugün inandığı şekliyle mesajı tebliğ ederken şehit olarak ölmüşlerdir. Ki bu Eski Ahitte bahsedilen kehanetler uyarınca İsa’nın geldiği ve çarmıh üzerinde öldüğüdür. Ve sanırım benim bu noktada size sorum şu olacak;  bu tarihsel olayı inkar eden inancınızı inceleyebildiğimiz bu çok sayıdaki delille bağdaştırmayı nasıl başarıyorsunuz? Örneğin  yalan olduğunu bildikleri bir şey uğruna neden 11 kişi ölmüş olsun. Allah onları aldattı mı, İsa havarilerini aldattı mı? Öyleyle bu bize Allah ile ilgili olarak ne anlatmaktadır? Kur’an’da  çarmıha gerilme olayı ile ilgili olarak Hıristiyanların yalnızca zanna uyduklarına ilişkin bir ayet var; ancak gerçekte bunun tam tersi doğru, bu Hıristiyanların bu konuda yalnızca zanna uydukları iddiasına baktığımız zaman gerçekte bizim bu inancımızın üzerine bina edildiği bir çok akla uygun tarihsel delil bulunmaktadır , ancak İslam ümmetine baktığımız zaman gerçekte neler olduğuna ilişkin Müslüman alimler arasında çok çeşitli teoriler bulunduğunu görmekteyiz. Ve Müslüman alimler çarmıhın üzerinde neler olduğuna inandıklarına ilişkin herhangi bir ittifaka ulaşamamışlardır.  Bazıları İsa’nın çarmıhın üzerinde başka biriyle değiştirildiğini söylüyorlar ancak bunun kim olabileceğine ilişkin bir karar birliğine bile varamıyorlar. Bazıları Judas olduğunu söylüyor, bazıları başka biri olduğunu. Bazı Müslüman alimler İsa’nın çarmıha gerildiğini ancak daha sonra yeniden hayata döndürüldüğünü ve geri geldiğini söylüyor, bazı kişiler yalnızca insanlara bu şekilde gösterildiğini söylüyorlar. Müslüman alimler tarafından önerilen çok sayıda teori vardır aslında gerçeğe baktığımız zaman bu konuda İslam yalnızca zanna uymakta iken Hıristiyanlıkta bu gerçeğe şahitlik eden bir çok Hıristiyan ve hatta Hıristiyan olmayan tarihçi bulunmaktadır.  Aslında İsa’nın çarmıha gerilerek öldüğü tarihteki en sağlam gerçeklerden biridir.  Bu nedenle sanırım benim size sormak istediğim soru bilimsel anlamda bir düşünür, genellikle gerçekler ve delillere dayalı mantığa dayanan bir kişi olarak, tarihin böylesine belirgin, böylesine kanıtlanabilir bir bölümünü inkar etmeyi nasıl başarabildiğiniz? 

ADNAN OKTAR: Hz. İsa (a.s) diğer peygamberlerden daha farklıdır. Kur’an’da bu açıkça görünür. Yani olağanüstü bir insandır. Mucizeleri de çok olağanüstüdür. Mesela ölüyü diriltir, çamurdan kuş biçiminde bir şey yapıyor üfürdüğünde kuş uçup gidiyor. Yani olağanüstü bir insan. Böyle bir insanı orada üç beş tane kitipiyos kişinin gidip yakalayıp bağırtarak çarmıha girmesi diye bir konu olamaz. Yani Allah’ın özel korumasında olan özel bir peygamberdir Hz. İsa(a.s). Dolayısıyla onu ihbar eden şahıs, “şu odada o, ben size göstereceğim” şeklinde bir ifade kullanmıştır. Romalı askerleri almıştır, onların önüne düşmüştür muhbir olarak. Bu on üçüncü havaridir. Judas İzariyot zannediyorum.Ve Hazreti İsa (a.s)’ın olduğunu zannettiği odanın içerisine girmiştir.  Ki oradaydı Hazreti İsa(a.s) doğru. Hazreti İsa(a.s)’ı ihbar için içeriye girdiğinde yani onu Romalılara teslim etmek için girdiğinde Allah Hz.İsa(a.s) göğe refetmiştir almıştır. Yani zaman ve mekanın dışına çıkmıştır Hazreti İsa (a.s). Bir anda boyut değiştirmiştir. Orijinal haliyle kıyafetiyle ayakkabısı ile, parmaklarının arasına geçen ayakkabısıyla, üzerindeki uzun kıyafetiyle, hatta yanındaki beylik eşyalarıyla kendine has eşyalarıyla Allah göğe ref etmiştir onu katına almıştır. Fakat orada sadece Judas kalmıştır, Judas İzariyot kalmıştır. Romalı askerler de içeriye girince Hazreti İsa (a.s)’ı aramışlardır onu zannetmişlerdir, onun da saçı uzun olduğu için ve Hazreti İsa’ya benzediği için Allah ona ayrıca onu benzettik diyor yani ilave olarak Allah onu iyice benzetmiştir Hazreti İsa(a.s)’a. Ve Romalı askerlerde onu döverek, böyle elini yüzünü tanınmayacak hale getirerek döverek alıp götürmüşlerdir ve çarmıha germişlerdir.  Elohi, elohi diyor, bu kişi. Beni niye terk ettin. Hazreti İsa bir kere böyle bir söz söylemez. Yani Hz. İsa Allah’a çok gönülden iman etmiş çok şiddetli bir imanı olan bir insandır, olağanüstü bir insandır asla böyle bir söz söylemez. Bu Judas İzariyot’un sözü olduğu bir kere sırf oradan bile anlaşılıyor. Çarmıha gerilmiştir bir süre sonra taraftarları onu konduğu mezardan almış olabilirler, yani kaçırmış olabilirler, arkadaşları yahut ailesi almış kaçırmış olabilir o ayrı mesele. Ama Kur’an’da Cenab-ı Allah bu konuyu şöyle açıklıyor:”Ve Biz Allah’ın resulü Meryem oğlu Mesih’i (İsa a.s) gerçekten öldürdük- katelna- demeleri nedeniyle de..” Oysa onu öldürmediler- ma-katelehu-“ diyor Allah “öldürmediler ve onu asmadılar- ma-salebe- ama onlara onun benzeri göstertildi.” Kim? İşte Yudas İzariyot. Şübbihe diyor Allah yani benzeri göstertildi. “Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler kesin bir şüphe içindedirler.” Yani karar veremiyorlar diyor Allah. “Onların zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur” diyorlar. Zanla tahmin ediyorlar diyor, böyle bir şey yok diyor Allah. “ Onu kesin öldürmediler” diyor bir daha söylüyor Allah ma-katelehu ve “Seni kendime yükselteceğim- Refuke- seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üzerine geçireceğim.” Burada uyku halindeyken Hazreti İsa (a.s) göğe alınmıştır, ve yeniden uyku halinde yeniden getirilecektir , bir Hıristiyan cemaat, yani Müslümanlığı andıran, İslamiyet’i andıran bir Hıristiyan cemaati içerisinde bırakılacaktır, uyku halinde. Aynı orijinal kıyafetiyle fakat geçmişini hatırlamayacaktır hazreti İsa(a.s) sonra Kur’an-ı Tevrat’ı ve İncil’i inceleyecektir. Kur’an-a göre hareket etmeye başlayacaktır, İncil’i de aslına ve orijinaline çevirecektir fakat Kur’an’a tabii olacaktır. Ve bütün Hıristiyan alemini de Kur’an’a davet edecektir. Böylece İncil’de tahrif olmuş, bizim inancımıza göre değişmiş yönlerde ortadan kalkmış olacaktır ki onlar belirli birkaç konudur.
Mesela bakın Maide Suresi - 5. Surenin 5. Ayeti. Ehli kitabın kestikleri, kitap ehlinin yani Hıristiyan ve Musevilerin kestikleri ve diğer yiyecekleri size helaldir. Sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir. Yani Musevilerin kestikleri yeniyor. Sizden önceki ehli kitaptan hür ve iffetli kadınlarda mehirlerini verip nikahladığınızda sizlere helaldir. Ehli-Kitaptan kadınlarla evlenilebiliyor da yani Musevi ve Hıristiyan kadınlarla evlenilebiliyor. İnsan evlendiği bir insana çok güveniyor demektir, çok seviyor demektir. Çocuklarının çünkü annesi olacak yani Hıristiyanlığa Müslümanlığın bakışını Kur’an bu şekilde belirtiyor. Maide Suresi 5’e 5.
Mesela:  İman edenler ile diyor Yahudiler, Sahabiler ve Hıristiyanlardan Allah’a ve Ahiret gününe gerçekten inanıp iyi amel işleyenlerin üzerine asla korku yoktur, onlar üzülecek de değillerdir. Yani cennete girebilirler diyor Allah, Cennet’e gireceklerdir diyor inşaAllah.
Mesela şüphesiz Kitap ehlinden yani Hıristiyanlardan ve Musevilerden, Allah’a ve size indirilene ve kendilerine indirilene yani Tevrat’a ve İncil’e Kur’an’a Allah’a derin saygı gösterenler olarak inananlar vardır. Onlar Allah’ın ayetlerine karşılık olarak az bir değere satın almazlar. İşte bunların Rab’leri katında ecirleri vardır, “ diyor Cenab-ı Allah. Yani bunlar Tevrat’a da inanıyorlar, İncil’e de inanıyorlar, Kur’an’a da inanıyorlar.

JOEL RICHARDSON:  Burada belirttiğiniz bir kaç noktaya değinmek istiyorum. Öncelikle çarmıhta olup bitenlere ilişkin İslami perspektifi, en azından İslami perspektifin sizin versiyonunuzu dile getirmiş olmanızdan dolayı size çok teşekkür ediyorum. Ancak sanırım halen benim soruma yanıt vermediniz; ben İsa’nın çarmıha gerilmiş olmasına ilişkin tarihsel gerçeklerle nasıl başa çıktığınızı sormuştum? Genel olarak yalnızca elimizdeki delillerin bolluğunu , zenginliğini gözardı etmek eğiliminde misiniz? Örneğin İsa’nın havarilerinin bunu öğrettiği ve bütün dünyayı gezerek İsa’nın çarmıhta öldüğünü ve sonra Eski Ahitteki tüm kehanetler uyarınca yeniden hayata geri döndüğünü  anlattıkları gerçeğiyle nasıl başa çıkıyorsunuz?  Bu kişilerin böylesine derinden inandıkları bir şey için ölmeye istekli oldukları gerçeğiyle nasıl başa çıkıyorsunuz? Bütün bu tarihsel dellilerin bolluğuna rağmen yalnızca bunu gözardı mı ediyorsunuz? Ve sonra ikinci olarak  İsa’nın çarmıhta “Allah’ım Allah’ın neden beni terk edilmiş bıraktın” diye haykırmasına ilişkin sahip olduğunuz bir yanlış anlamayı gidermek istiyorum.  İsa’nın Allah’a “Allah’ım neden beni terk ettin” diye çağrıda bulunurken gerçekten bu soruyu sorduğuna inanan bir çok Müslüman var.  Aslında onun yapmış olduğu yalnızca Eski Ahitten bir ayetten, bir pasajdan alıntı yapmak. Bu kutsal metinlerini sözel olarak ezberleyen sözel toplumlarda çok sık karşılaşılan bir durumdur.  Ve İsa burada Psalm 22’ye bir gönderme yapıyordu; yani bu açıklamayı yaparak, 22 Psalm’daki ilk ayeti okuyarak, havarilerinin dikkatini Psalm 22’de geçen, Mesih’in geleceği ve eziyet göreceği ve düşmanlarının elinde öleceğine ilişkin kehanetlere çekmeye çalışıyordu. Bu nedenle İsa’nın esas olarak söylediği, söylemek istediği “ Allah’ım bana yardım et, neden?” demek değildi, havarilerine söylemeye çalıştığı “Bakın ben Kral Davud’un kehanetlerini tamamlıyorum ve aslında ben bütün peygamberlerin bahsettiklerinin yerine getirilmiş haliyim” idi. Bu nedenle bu yanlış anlaşılmayı açıklığa kavuşturmak istedim ve daha sonra geri dönmek ve yalnızca sormak “Nasıl oluyorda siz bir düşünür olarak, delillere bakan bir kişi olarak, örneğin Darwinizm hakkında çeşitli gerçeklerin hepsine bakan bir kişi olarak, nasıl oluyor da böylesine geniş bir bilgi zenginliğini özünde göz ardı etmeyi başarabiliyorsunuz ve Kur’an’ın anlatımlarının karşısında aslında gerçek olan İncilin anlatımlarının doğru olup olmadığını değerlendirmek ve bu bilgilere bakmak ve bunların bir kısmını çalışmaya istekli olur musunuz? Çünkü bu bizim için esasa dair temel bir konu. 

ADNAN OKTAR:Yani çarmıha gerilmiş bir İsa yahut çarmıha gerilmemiş bir İsa, yani İsa’nın vasfını değiştirmez bu. Biz tabii inanç olarak Hz. İsa’ya böyle bir şey yapılmadığını anlıyoruz Kur’an’dan yani böyle bir uygulama olmadığını görüyoruz. Ki zaten göğe alınma var, yani olağanüstülük var yani mühim olan Hz.İsa’nın göğe alınması ve o şahısların başarılı olamamasıdır. Bu kişiler başarılı olamamıştır, yani yaptıkları tuzağı Allah bozmuştur, ve göğe alınmıştır. Ama tabii içinizden rahat etmesi için Hz. İsa’nın gelmesi ve bunu onun bizzat size anlatması esas olacaktır. Yani o geldiğinde bu konunun zannediyorum üzerinde o kadar durmazsınız çünkü mühim olan Hz. İsa’nın bütün genel ana öğretileridir. Yani Hz. İsa çarmıha gerilmemiş diyoruz, bu güzel bir şey çarmıha gerilmemiş olması, çarmıha gerilmiş olmasından çok daha güzel bir şey çarmıha gerilmemiş olması. Tamam öyle çile de çekebilirdi, zorluk da çekebilirdi ama Allah öyle bir konuma getirmemiştir Hz. İsa’yı bizim inancımıza göre. Ama geldiği vakit kendisi de bunu anlatacaktır, zaten en fazla on on beş yıl var Hz. İsa’nın gelmesine de. Zaten gerçekler bütün açıklığıyla ortaya çıkacaktır. Hz. İsa oradaki ifadelerin ne anlama geldiğini de halka açıklayacaktır, insanlara açıklayacaktır. Yani Tevrat’ın o izahlarının o anlatımlarının mutlaka bir karşılığı vardır, bir açıklaması vardır. Hz. İsa onu şerh ederek açıklayarak insanlara en güzel şekilde sunacaktır.
Yani onun çok şaşırtıcı, hayret verecek bir yorumunu da yapabilir yani insanların tahmin etmediği bir yorumu da onların bilmediği bir şifresi de olabilir oradaki açıklamaların. Onu en güzel Hz. İsa açıklayacaktır ama biz bile bakmış olsak onu makul şekilde yorumlayabiliriz. Yani bir mantık geliştirebiliriz fakat Hz. İsa (a.s)’ın çarmıha gerilmemiş olması onu Hz. İsa olmaktan çıkartmaz. Yani Hz. İsa olması için illaki çarmıha gerilmesi gerekmez bir peygamberin. Çarmıha gerilmemiş olması onun için bir güzelliktir ve dinsizlere karşı, onun düşmanlarına karşı bir tokattır. Yani onların tuzağını bozmuştur Allah, onları rezil etmiştir ve küçük düşürmüş ve aşağılamıştır. Hz. İsa’yı yüceltmiştir ve tertemiz peygamber yeniden yeryüzüne gelecektir. Zaten olağanüstü bir mucize meydana gelecektir. Yani 2bin küsur yıl sonra yeniden bir peygamber yeryüzüne gelecek ve zaman ve mekan boyutunun içine girecek bu çok olağanüstü bir olaydır. O geldiğinde onun anlatımlarına uymak en doğrusu olacaktır. Yani Hıristiyanlar açısından bu çok güçlü bir delil olacaktır, inandırıcı bir delil olacaktır. Tabii bizim için Kur’an yeterlidir ama Hıristiyanlar için Hz. İsa’nın bizzat ağzından bunu duymaları çok önemlidir o tevrat’ın o hükümlerini açıklayacaktır izah edecektir, yani çok şaşırtıcı bir tevil olacaktır, hayret edeceğiniz bir tevil olacaktır ve çok da makul olacaktır. Biraz İsa’yı beklerken bu konularda daha rahat olmak lazım, Hz. İsa’ya Allah’a güvenmek lazım.
İncil’in bütün güzelliklerini savunacaktır, İncil’in bütün hakikatlerini savunacaktır. Ben de okuyorum gece gündüz İncil. Kur’an’a uygun olan kısımları benim içimi açıyor gayet güzel. Tevrat’ı da okuyorum Kur’an’a uygun olan kısımlarını ben uyguluyorum. Ama Kur’an’a uygun olmayan belirli yönler var. Yani bunun uygulanmaması durumunda bir insan bir şey kaybetmez yani onu o mümin olmaktan çıkartmaz. Yanlış olan bir hükmü, yani bize göre tabii yanlış olan bir hükmü terk etmesi onu daha o kitabın hükümlerine bağlamış olur. Yani gerçek Musevi veyahut gerçek Hıristiyan olmasını sağlar. Mühim olan Allah’ı çok sevmek, Allah’tan korkmak ahrete inanmak, inşaAllah ahrette hep birlikte olacağız. Hz. İsa, Musa, İsa(a.s) diğer peygamberler Hıristiyanlar, Museviler Müslümanlar hepsi bir arada olacaklar inşaAllah. Ama tabii Kur’an ‘ın tarif ettiği gerçek Tevrat’ın gerçek İncil’in tarif ettiği şekilde olanlar bir arada olacaktır. Mühim olan Allah’ı sevmek ve Allah’a inanmaktır. Yani ondan gerisi , yani namazın nasıl kılındığı mesela bazı Müslümanlar namaz kılarken elini kalbinin üstüne kor bir kısmı daha aşağı kısma koyar bir kısmı, daha aşağı doğru bırakır ellerini, bunlar detaydır ama mühim olan Allah’ın varlığı, birliği, Allah’ı aşkla sevmek, Allah’tan korkmak ve Allah’ın rızasını kazanıp sonsuza kadar mutlu olarak yaşamaktır.
Ama bu tabii bizim inançlarımıza göre, bir Hıristiyan için daha değişiktir, şu anki inançlarına göre daha değişiktir. Tabii inançlarına, her dinin inançlarına saygı duyuyorum.

JOEL RICHARDSON:  Bir şekilde devam etmek istiyorum. Sanırım bu bazen söylediğimiz gibi anlaşamadığımız konusunda anlaşmamız gereken bir alan.  İncil’de, Zekeriya Peygamberin bölümünde İsa’nın geri geleceği ve dünya üzerindeki tüm ailelerin delikli bir kişiye bakacakları bir günün geleceğine ilişkin bir kehanet var. Ve yas tutacaklar ve onun için tek oğullarını kaybettiği için ağlayanların ağladığı gibi ağlayacaklar ve açık bir şekilde diyor ki dünyanın üzerindeki tüm insanların İsa’nın geri gelen ve delikli olan kişi olacağına inananacaklarını söylüyor.   Bu nedenle benim sizin için umudum ve duam belki de bu gün gelmeden önce, ama en azından bu gün geldiğinde göğe yükselen İsa’nın, İncil’in İsa’sının döndüğünü görecek ve İsa’nın gerçekten de çarmıha gerilmiş olduğunu tanıyacak olmanız.  Ve aslında İncil’in kanıtlarının doğru olduğu gerçeğini görmeniz. Bunun sağlam bir gerçek olduğunu tarihsel bir gerçek olduğunu görmeniz.  Sizin de onun yardımcılarından biri olmanız için dua ediyorum ve ayrıca bana size verdiğim Josh McDowell tarafından yazılmış Dirilişe ait kitabı okuyacağınıza dair söz vermenizi rica ediyorum ve belki daha sonra bir zaman bu konuları biraz daha derinlemesine konuşabiliriz. Çünkü Hıristiyanlar için İsa’nın çarmıha gerilmiş olup olmadığı, İncil’deki anlatımların doğru olup olmadığı ya da Kur’an’ın  bu gerçeği reddedişi son derece önemli ve bizim inancımızın temelinde olan bir konudur. Bu nedenle size bir yük oluşturmak anlamında değil, biliyorum siz son derece meşgul bir insansınız, ancak sizden bana bu delillerin bir kısmını gözden geçireceğinize dair söz vermenizi istiyorum. Bir Hıristiyanın perspektifinden bu onunla veya onsuz bir sonsuz hayat anlamına gelmekte, Cennette ya da Cehennem’de. 

ADNAN OKTAR: Ben Allah için yaşayan bir insanım. Bu çalışmalar benim için çok önemli. Benim için bir zahmet değil, onur şeref nimet ve güzelliktir. Tabii ki o kitapları okuyacağım. Hepsini üçünü de okuyacağım. O konuda söz veriyorum.Ayrıca internetle de bağlantımız olsun internetle de soru gönderin ben onu daha detaylı da araştırayım. Yani her söylediğiniz konuyu daha detaylı araştırayım, siz bana detaylı cevaplar gönderin ve böylece bir bilgi zenginliği olsun, Hz. İsa gelmeden önce ortamı onun gelişine hazır hale getirelim.
Ayrıca, evet, misafirimiz olarak yine gelin, yani sık sık görüşmelerimiz olsun, sizin gibi böyle yine bilgili değerli kardeşlerimiz de olursa, rahiplerden din adamlarından onlarda birlikte gelebilirler, yani birkaç kişi gelirsiniz, sohbet ederiz, konuşuruz. Daha konuları detaylandırırız, görmediğimiz fark etmediğimiz yerler olabilir onları görmüş oluruz, çok çok iyi olur. Ama sürekli bağlantıda olalım. Çünkü ben Hıristiyanlarla birlikte hareket etmek benim için çok önemli bir hareket tarzı yani ateizme karşı Hıristiyanlarla Hz. İsa’yı sevenlerle ittifak ederek, onların o yanlış düşüncelerine karşı fikri mücadele verilmesi hayati bir konudur. Said Nursi Hazretleri de bu konuda biz talebelerine tavsiyede bulunmuştur. Ve önemli bir konu olarak bunu ele almıştır. O yönden Hıristiyanlar olarak ben sizleri seviyorum onu söyleyeyim, çok seviyorum.

JOEL RICHARDSON:  Teşekkürler, çok çok teşekkürler.

ADNAN OKTAR: Teşekkürler.

JOEL RICHARDSON:  Bu benim için bir zevk olacaktır. Ben de size seviyorum. İstanbul’u seviyorum, Türkiye’yi seviyorum. 

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, maşaAllah. 

JOEL RICHARDSON:  Ve bende kesinlikle geri gelebilmeyi umuyorum. 

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

JOEL RICHARDSON: Teşekkür ederim.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah 

JOEL RICHARDSON:  Pekala, Türklerin yönetimindeki İslam Birliği konusuna geçelim. Ben bu konuyu benimsemiş olmanız ve Türk yönetiminde bir İslam birliğine ilişkin bir vizyon oluşturmanızı çok çok önemli buluyorum ve bu konuyla ilgili size sormak istediğim bir milyon tane sorum var. Ancak en başta, bu Türk yönetimindeki İslam Birliği başlığı hakkında, bunun bir tür Halifelik çağrısı olduğunu söylemek adil olur mu?  Halifelik ve Türk yönetimindeki İslam Birliğine ilişkin sizin yaptığınız bu çağrı arasında belirgin bir farklılık var mı? 

ADNAN OKTAR: Devletler yine aynı şekilde üniter yapılarını koruyacaklar, laik sistemler yine aynı şekilde devam edecek. Yani devletlerin sisteminde birbirlerine müdahalesi diye bir konu yok sadece kardeşlik dostluk sevgi bağlamı güçlendirilecek terörü ve anarşiye karşı tavırda ciddi bir kararlılık olacak ve dünyanın silahsızlanması için yoğun bir gayret sarf edilecek. İslam ahlakının bütün güzellikleri uygulanacak, kardeşlik yardımlaşma duyguları pekiştirilecek. Fakat nihai amaç dünyada kardeşliğin tam oluşturulması, dünyadaki kan akmasının terörün anarşinin tamamen yok edilmesi amaçlanacaktır. Bunun için de nükleer silahlar başta olmak üzere bütün silahların yeryüzünden kaldırılması için bir gayret sarf edilecektir.
İsrail’i içine alan, Ermenistan’ı içine alan, Ortodoksları içine alan, Rusya’yı da içerisine alan Katolik Hıristiyanları da içine alan bir birlik olacak. Yani Museviler, Hıristiyanlar da kardeş ve dost olarak bu birlik içerisinde yer alacaklar.

JOEL RICHARDSON:  Sizin anlayışınıza göre Hizbul Tahrir gibi bazı grupların vizyonunun sizin Türk yönetimindeki İslam Birliği vizyonunuzla uyumlu olduğunu söylemek doğru olur mu? 

ADNAN OKTAR:Tabii ki onlar Allah’ın bize bir emanetidir. Museviler Hz.İbrahim’in evlatları. Hıristiyanlar Hz. İsa’yı çok seven, Allah’ı çok seven diğer peygamberlere inanan insanlar. Tabii ki onların korunup kollanması Müslümanların üzerine bir borçtur, Müslümanların yapması gereken bir görevdir. Tabii ki bu koruyuculuk görevini onların mutluluğunu, onların huzurunu sağlama görevini en iyi şekilde yerine getireceklerdir tabii ki. Bu ibadettir bu. Mesela peygamberimiz (sav) Müslümanları topladı aldı hepsini Etiyopya’ya götürdü ve Hıristiyan bir yönetim vardı orada Hıristiyan bir devlet vardı. Hıristiyanlara bu kadar güvenmese, canını malını oradaki Müslümanların ırzını namusunu koruyacağına dair kanaati gelmese oraya gider miydi? Ve o Hıristiyan devlete peygamber efendimiz gitmiş ve can güvenliği açısından sığınmıştır ve oraya hicret etmiştir. Onlarla mutlu ve kardeşçe yaşamıştır. O kardeşliğin bir devamıdır bu.

JOEL RICHARDSON:  Sizin organizasyonunuz ve siz bir çok farklı grupla diyalog halindesiniz.  Asistanınız Şeyda ile görüşürken bana sizin Obama yönetimiyle bağlantıda olduğunuzu söylediğinde gerçekten çok etkilendim.  Özellikle de Türk yönetimindeki İslam Birliği konusunda. Bu konuyla ilgili olarak nasıl bir bağlantınız olduğu ve Obama yönetimiyle nasıl bir diyalog halinde olduğunuz konusunda bize biraz bilgi verebilir misiniz? 

ADNAN OKTAR: Obama’nın danışmanıyla ben görüştüm. Obama’nın kendisiyle değil. Ama bu konuyu beraber işledik, konuştuk.

JOEL RICHARDSON:  Şeyda aynı zamanda Obama yönetiminin Mehdi konusunu anlamaya çalışmak için bir tür araştırma komitesi kurmuş olabileceğini düşündüğünü de söyledi. Bu doğru mu? 

ADNAN OKTAR: O zaten eskiden beri olan bir şey. Yani Amerika’nın o yönde bir çalışması var tabii, ilk değil bu yeni de değil. Bununla ilgili tabii ki araştırma grupları var, enstitüleri var, bu yönde bir çalışma var tabii ki.

JOEL RICHARDSON:  Obama yönetiminin gerçekten de Türk yönetimindeki bir İslam Birliği nosyonuna son derece olumlu bakıyor olabileceğine ilişkin ne tür deliller gördünüz , ne tür deliller gözlemlediniz? 

ADNAN OKTAR: Amerika’nın ve bütün dünyanın şu an rahatsız olduğu konu radikal İslam’dır. Yani sevgiyi tanımayan, şefkati tanımayan, kan dökücü, her konuda anlaşmazlık çıkartmaya çalışan, Allah’ın Resulünün (sav)’in anlattıklarının tamamen zıddı tavırlar gösterten, Ehli sünnet inancının dışında saldırgan ve zalim bir düşünce var ve her türlü terörist düşünce var, yani bir çok devletin gizli derin devletleri var bunlar kan döküyorlar, acı çektiriyorlar insanlara, orayı burayı bombalıyorlar, dehşet saçıyorlar. Böyle bir birlik bunu ortadan kaldıracağına göre, bunu herkes ister. Yani çünkü zulüm olmayan bir dünyada yaşamak çok güzel, kan dökülmeyen bir dünyada yaşamak çok güzel, adeta bir nevi cennet gibi. Bu Tevrat’ta da belirtilmiştir, Mesih devrinde böyle bir ortamın olacağı, çok detaylı anlatılmıştır. Ki benim inancıma göre Kur’an’da buna çok detaylı işaretler vardır fakat ayrıca Tevrat’ta da Mesih olarak belirtilen Kral Mesih olarak belirtilen kişi de benin inancıma göre Mehdi’dir. Ve bu devirde insanlar yılanların zehri giderilmiş olarak, yırtıcı hayvanların saldırganlığı giderilmiş olarak mutluluk içinde yaşayacaklardır, bu İncil’de de vardır. Biz bu günlerin özlemi içerisindeyiz. Yani aklı başında her insan şiddetten baskıdan rahatsız olmuş bir ortamdan kurtulmak ister. Her Müslüman’ın idealidir bu cennette zaten böyledir biliyorsunuz huzur içinde yaşanan yerdir. Dünyayı bir nevi cennet haline getirmek sonra da inşaAllah Allah nasip ederse, Allah’ın rızasını kazanırsak cennete gidip sonsuza kadar orada mutlu yaşamak. Çok güzel bir şey ama bizim amacımız tabii sadece Allah’ın rızasıdır.

JOEL RICHARDSON:  İslam Birliği konusunda farklı devletlerin kendi laik hükümet biçimlerini devam ettirebileceğini söylediniz. Ancak aynı zamanda Türk yönetimindeki İslam Birliğinin Şeriat ile yönetilebileceği bir zaman olacağını  da öngörüyorsunuz. 

ADNAN OKTAR: Her ülke istediği şekliyle kendi halkının kararına göre yaşayabilir. Mesela İran kendi inancına göre yaşar ama başlarında bir manevi liderleri olacaktır yani nasıl papa Hıristiyanların bir lideriyse Müslümanların da bir manevi lideri olacaktır. Ama kimsenin inancına müdahale eden bir sistem olmaz, zaten dinin kökeninde böyle bir şey yok. Dinde zorlama yoktur diye açık ayet var. İnsanlar inançlarında özgürdürler, dinde zorlama olmaz, isteyen istediği inançta yaşayabilir, mesela dinsiz ise, ateistler de olacaktır bir toplumda masonlarda olacaktır. Başka inançta insanlarda olacaktır, her inanca saygı duyulur, yani mühim olan inançlara saygı duyulması inançların garanti altına alınması insanların can güvenliği içerisinde yaşamaları terörün ve anarşinin olmaması.

JOEL RICHARDSON:  Mehdi geldiği zaman özünde İslam’da reformlar yapacağını ve bir çok yeni şey getireceğini ve islam tarihinin dramatik olarak değişeceğini de ifade ettiniz. Mehdi’nin islam’i ne ölçüde değiştireceğine inanıyorsunuz ve bunun ne kadar, ne derecede gerçekleşeceğine inanıyorsunuz ve bu Mehdi’yi bekleyen Müslümanların büyük bölümü tarafından genel Kabul görmüş bir husus mu?

ADNAN OKTAR: Sahabe dönemi gibi olacak. Peygamber efendimizin zamanı gibi yani o dönemin hürriyet anlayışı, sevgi anlayışı dostluk ve kardeşlik anlayışı tam oturmuş olacak. Dinin bu konuda özüne bakmak lazım yani dinde asıl olan Allah’ı çok sevmektir, Allah’tan korkmak Ahirete inanmak adaletin tecelli edeceğine inanmak, helallere haramlara dikkat etmektir yani bunları sağlayan bir insan, ruhunda bunları sağlayan bir insan doğru insandır, doğru hareket eden bir insandır.

JOEL RICHARDSON:  Bazı rivayetler uyarınca Mehdi geldiği zaman Süleyman Mescidini yeniden inşa edileceğine ilişkin bir görüşünüz ve inancınız olduğunu öğrendiğim de çok etkilendim. Kudüs’teki, İsrail’deki Süleyman Sarayı ile Harem-i Şerif özünde Müslümanlar ve Yahudiler arasında paylaşılmış olacak.  Bana biraz bundan bahsedebilir misiniz? Ve bu özel rivayetler nereden geliyor, bundan bahseden hadisler mi var?

ADNAN OKTAR: Bunların tabii ki sahih kitaplarda, sahih hadis kitaplarında bunun kaynağı yok ama güzel olan, doğru olan şeyler açık açık belli olur. Yani mesela Kudüs’ün imar edilmesi, düzgün hale getirilmesi,  oranın eski orijinal haline çevrilmesi çok önemli bir konudur yani aklı başında bir insan bunu anlar. Hz. Süleyman’ın sarayı tarihe geçmiş bir saray yani bunun yeniden inşası çok şahane bir şeydir yani normal bir dindar, normal  bir Musevi Hıristiyan veyahut bir Müslüman bunu coşkuyla karşılar.  yani o günlere dönmeyi, o günleri yeniden yad etmeyi, o günlerin güzelliğini kısmen de olsa yaşatmayı her Müslüman her inanan ister. Bu meyandadır benim bu sözüm.
Mesela Hz. İsa’nın gezdiği yerlerin restore edilmesi, düzenlenmesi, tertemiz tutulması, oralarda inananların gidip yemek yemesi, ibadet etmesi, namaz kılması çok zevkli ve güzel bir şey. Bunu insan ruhunda yaşar zaten.

JOEL RICHARDSON:  Son soru: Kudüs, İsrail’den Sen Hedrin Hahamlarıyla da bağlantı halinde olduğunuzu öğrendiğimde çok etkilendim.  Haham Menachem Froman ile bağlantıda olduğunuzu öğrendim.  Ve bu Hahamlarla son derece sıcak bir ilişki halinde olduğunuzu da ve bu kişilerin sizin Türk yönetimindeki bir İslam birliği çağrınızı uygun buldukları ve bu konuda sizi yetkili gördüğünü de öğrendim. Bize biraz bundan bahseder misiniz? Aynı zamanda son derece etkili bir kişilik olan Haham Menachem Fromen’in Obama yönetiminin Orta Doğu elçisi George Mitchel ile görüştüğünü ve Bay Mitchel’e şahsen size Orta Doğu’da özel bir barış arabulucusu olarak değerlendirmeleri konusunda başvuruda bulunduğunu öğrenmek te beni çok etkiledi.  Bu tür gelişmelerin bir kısmını bizimle paylaşır mısınız? Ve bundan sonra sizi bu gece için serbest bırakacağım. 

ADNAN OKTAR:  İsrail’in şu anki konumu o kadar huzurlu değil, rahat değiller yani orada ne Filistinliler rahatlar ne de Musevi kardeşlerimiz rahatlar. Halbuki her ikisi de aynı soydan, İbrahim soyundan geliyorlar. İbrahim’in evlatları, Hz. İbrahim’in evlatlarıdır hepsi. Tabii ki gönlümüz onların orada huzur içinde mutluluk içinde yaşamalarını istiyor. Mesela İsrail’de çok büyük duvarlar var, her taraf çevrili duvarlarla ve duvarların içerisine kendi kendilerini hapsettiler. Mehdi devrinde bizim umudumuz o duvarların tamamen yıkılmasıdır. Oraların açılmasıdır, rahatlamasıdır. Ve bütün o bölgede yani Ürdün’de de gelsinler Türkiye’de de her yerde rahatlık içinde Musevilerin ve Hıristiyanların kardeşlerimizin rahat yaşamaları, huzurlu yaşamalarıdır. Yani böyle onları dar kalıplar içerisine sokmak, mesela Ermenistan’daki insanlar küçük bir ülkede sıkışmış kalmış durumdalar, açılsın oraların kapısı, gelsinler Türkiye’ye, onlar bizim kardeşlerimiz, biz onlara sarılalım bağırlarımıza basalım, istedikleri gibi yaşasınlar, hür olsunlar bunları istiyoruz. Hahamların da tabii bana karşı bir sevgisi var, işin doğrusu var. Çok seviyorlar. İyi bir Müslüman olarak görüyorlar, yani iyi bir Müslüman lideri olarak görüyorlar. Ama tabii yani onların dediği anlamda ben yani bölgenin lideri olacak, Müslümanların lideri olacak bir misyon içerisinde kendimi görmüyorum, yani öyle bir yönüm yok. Ama bu liderliği yapabilecek çok fazla insan var. Çok değerli insanlar var. Türkiye’nin yetişmiş insanları var. Onlara bir danışman olabilirim, belki yardımcı olabilirim o şekilde olabilir ama liderlik görevini çok güzel deruhte edecek çok seçkin büyük insanlarımız var Türkiye’de. Onlar inşaAllah bu görevi yaparlar. Türk devleti de öncü olur bende fikirlerimle her zamanki gibi olur, kitaplarımla eserlerimle katkıda bulunurum inşaAllah.
Yani siyasi bir görevi hiçbir zaman için kabul etmem ama manevi destek manevi bir hizmet gerekiyorsa bunu seve seve yaparım. Zaten benim yaşama amacım bu, onlar istemese de bunu yaparım zaten. Ama onlar beni seviyor bende onları seviyorum işin doğrusu onlara karşı derin bir muhabbetim var. Burada da Hıristiyan kardeşlerimiz var onları da çok seviyorum, Ortodokslardan, Katoliklerden var, Evanjeliklerden var bir arada yemek yiyoruz, onlara karşı derin bir muhabbetim var. Tabii ki Allah’ın bizlere emaneti onlar, yani sevmememiz için bir neden yok. Tabii ki seveceğiz.

JOEL RICHARDSON:  Pekala, bende gerçekten bir dost edindiniz ve size bir kez daha beni misafir etmiş olduğunuz için çok çok teşekkür etmek istiyorum. Davetiniz için de ve eğer izin verirseniz sohbetimizi kapatmak ve çok kısa dua etmek istiyorum. 
Rabbim, Adnan ve bu odadaki herkes için Sana şükürler olsun. Ve Rabbim senden Adnan ve buradaki diğer herkes üzerine rahmetini vermeni istiyoruz ve hepimize huzurlu bir uyku vermeni ve Senin varlığının bizimle birlikte kalmasını istiyoruz. Ve bunun için Sana teşekkür ediyoruz. Hazreti İsa adına.

ADNAN OKTAR: İnşaAllah Allah’ın o güzel günlerini, vaat ettiği güzel günleri inşaAllah görelim. Hz. İsa’nın hepimiz talebesi olalım inşaAllah hepimiz ona sarılalım, yanaklarını da sıkalım. İnşaAllah. İnşaAllah hepimiz Allah’ın rızasını kazanırız.

JOEL RICHARDSON:  Amin, Amin.

 

 

 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo