RİSALE-İ NUR’UN ŞAHS-I MANEVİSİNİ HAKLI OLARAK HZ. MEHDİ TELAKKİ EDİYORLAR (şahsi bir görüş olarak kabul ediyorlar). O şahs-ı manevinin de bir mümessili (temsilcisi), Nur şakirdlerinin (talebelerinin) tesanüdünden (dayanışmasından) gelen bir şahs-ı manevisi ve o şahs-ı maneviden bir nevi mümessili (temsilcisi) olan BİÇARE TERCÜMANINI ZANNETTİKLERİNDEN, BAZEN O İSMİ (Mehdi ismini) O’NA VERİYORLAR. Gerçi BU, BİR İLTİBAS (karıştırma) BİR SEHİVDİR (hatadır, yanılmadır)... (Emirdağ Lahikası, s. 266)
Bediüzzaman, kimi insanlar tarafından Risale-i Nur’un ve Risaleleri kaleme alan kişi olarak da kendisinin ‘Mehdi' olarak değerlendirilmesinin, yalnızca ‘zan’dan kaynaklanan ‘bir karıştırma ve hata olduğunu’ ifade etmiştir. Bediüzzaman, kendi talebelerinin, sadece Hz. Mehdi (a.s.)'ın iman hakikatlerini anlatma görevi yönünde bir değerlendirme yaptıklarını; ancak Hz. Mehdi (a.s.)'ın diğer vazifeleri gereği, “İslam Birliği’nin sağlanması, Hz. Mehdi (a.s.)'ın tüm İslam dünyasının manevi lideri olması ve İslam ahlakının dünyaya hakim kılınması” gibi önemli ve tartışmaya yer bırakmayan özelliklerin kendisinde olmamasını dikkate almadıklarını söylemiştir. Bundan dolayı da Risale-i Nur’a ve kendisine yapılan Mehdilik yakıştırmasının yalnızca bir “zan”dan ibaret olduğunu belirtmiştir. Bediüzzaman bu sözleriyle, kendisinin, bu hataya düşen kimselerle aynı kanaatle olmadığını açıkça ifade etmiştir.
Bediüzzaman ayrıca kendisinin veya Risale-i Nur’un ‘Hz. Mehdi (a.s.)’ olabileceğinin düşünülmesinin bir “İLTİBAS” olduğunu ifade etmiştir. “İltibas” kelimesinin anlamı “BİRBİRİNE BENZEYEN ŞEYLERİ ŞAŞIRIP BİRBİRİNE KARIŞTIRMAK”tır. (Yeni Lugat, s. 267) Dolayısıyla Bediüzzaman, Risale-i Nur ya da kendisinin ‘Mehdi' olabileceğinin “zannedilmesinin” ancak “bir şaşırma ve bir karıştırma” olduğunu açıklamıştır.
Bediüzzaman bu durumun aynı zamanda bir “SEHİV” olduğunu da söylemiştir. “SEHİV”in kelime anlamı ise, “HATA, YANLIŞ, YANILMA”dır (Yeni Lugat, s. 617). Bediüzzaman, kendisine ve Risale-i Nur’a ‘Mehdi' isminin verilmesinin bir “karıştırma” olacağını belirtmekle yetinmemekte, cümlesinin devamında bunun bir “sehiv” yani “hata” olacağını da ayrıca vurgulamaktadır.
Bediüzzaman, bu konudaki kanaatini çok açık ve hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır. Bediüzzaman Risale-i Nur’un ya da kendisinin 'Mehdi' olabileceği görüşünü hiçbir şekilde kabul etmemektedir.
'Bediüzzaman kendisinin 'Ahir zamanın büyük Mehdisi' olmadığını delilleriyle birlikte açıklamıştır' makalesine geri dönmek için tıklayın <<<<<<