TA AHİR ZAMANDA HAYATIN GENİŞ DAİRESİNDE (dünya çapında) ASIL SAHİPLERİ, YANİ MEHDİ VE ŞAKİRTLERİ (talebeleri) CENAB-I HAKK’IN İZNİYLE GELİR , O DAİREYİ GENİŞLETTİRİR ve O TOHUMLAR SÜMBÜLLENİR. BİZLER DE KABRİMİZDE SEYREDİP ALLAH’A ŞÜKREDERİZ. (Kastamonu Lahikası, 60-79. Mektuplar, Mektup 72), (Tarihçe-i Hayat, s. 258), (Hizmet Rehberi, s. 267), (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 153)
Bediüzzaman, Kastamonu Lahikası adlı eserini Miladi 1936 yılında hazırlamıştır. Bu eserinden alınan sözlerindeki "TA AHİR ZAMANDA...." ifadesiyle, Risale-i Nur’un asıl sahipleri olarak nitelendirdiği Hz. Mehdi (a.s.) ve talebelerinin, “KENDİSİNDEN ÇOK DAHA SONRAKİ BİR VAKİTTE GELECEKLERİNİ” ifade etmiştir.
Bediüzzaman ayrıca bu sözlerindeki, “BİZLER DE KABRİMİZDEN SEYREDİP ALLAH’A ŞÜKREDERİZ” ifadesiyle de, kendisinin Hz. Mehdi (a.s.)'ın gelişini göremeyeceğini; Hz. Mehdi (a.s.)'ın görev yapacağı ve Kuran ahlakını tüm dünyaya hakim kılacağı dönemde, kendisinin vefat etmiş olacağını belirtmiştir.
Bediüzzaman bu sözüyle, kendisinin 'Mehdi' olma ihtimalinin olmadığını çok açık bir dille ve kesin delil vererek anlatmıştır.
Bediüzzaman Risale-i Nur’un etkisinin ve bu yolla yapılan iman hizmetinin ‘dar dairede’; yani sınırlı bir topluluğa yönelik olarak yapılan bir faaliyet olduğunu ifade etmiştir. Hz. Mehdi (a.s.)'ın yapacağı faaliyetlerin ise “HAYATIN GENİŞ DAİRESİNDE” yani “DÜNYA ÇAPINDA” gerçekleştirileceğini belirtmiştir. Hz. Mehdi (a.s.), Allah’ın izniyle Kuran ahlakını tüm dünyaya hakim kılacak, halihazırda dünyanın pek çok yerinde dağınık halde bulunan Müslüman toplumları arasında İslam Birliği’ni sağlayacak ve tüm Müslümanların manevi liderliğini üstlenecektir. Tüm bunlar Hz. Mehdi (a.s.)'ın yerine getireceği görevlerin apaçık delillerini oluşturacak ve Hz. Mehdi (a.s.)'ı insanlara tartışmaya yer bırakmayacak şekilde tanıtacaktır.
İşte Bediüzzaman da bu sözlerinde, “kendisinin kısıtlı bir alanda yerine getirdiği iman hizmetinin, Hz. Mehdi (a.s.)'da olması gerektiği gibi, ‘dünya çapında bir faaliyet’ olmadığını” hatırlarak, Hz. Mehdi (a.s.)'ın bu önemli alametini de, kendisinin ‘Mehdi’ olmadığına delil olarak göstermiştir. Gerçekten de Bediüzzaman dünya çapında insanların imanına vesile olmamış, onun döneminde İslam ahlakı dünyaya hakim olmamıştır.
Nitekim Bediüzzaman da, bu sözünde kullandığı “ASIL SAHİPLERİ” ifadesi ile bu iman hizmetinin gerçek sahibinin Hz. Mehdi (a.s.) ve talebeleri olduğunu belirtmiş ve tüm dünyaya İslam ahlakını ancak Mehdi (a.s.)'ın hakim kılacağını hatırlatmıştır. Bu ifadesiyle, Bediüzzaman kendisinin ‘Mehdi’ olmadığını çok açık bir üslupla ve güçlü delillerle tekrar tekrar vurgulamıştır.
'Bediüzzaman kendisinin 'Ahir zamanın büyük Mehdisi' olmadığını delilleriyle birlikte açıklamıştır' makalesine geri dönmek için tıklayın <<<<<<