Sayın Adnan Oktar yaptığı tüm radyo ve televizyon röportajlarında ve sohbetlerinde Mehdiyet konusuna özel önem vermekte ve bu konuya geniş yer ayırmaktadır. Kuşkusuz ki bu durum, her konuda olduğu gibi Sayın Adnan Oktar’ın kendisine Kuran ayetlerini ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetini rehber edinmesinden kaynaklanmaktadır.
1. Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahsedilmesi ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişinin Müslümanlara müjdelenmesi Peygamberimiz (s.a.v.)’in bir sünnetidir.
Allah Kuran’da, İslam ahlakının yeryüzüne hakim olması için gayret etmenin tüm Müslümanların önemli bir sorumluluğu olduğunu bildirmiştir. Kuran’da bu konuda çok fazla ayet yer almaktadır. Ve Allah’ın Adetullahı gereği, tarihin her döneminde hak dinin tebliğinde Müslümanlara önderlik eden, onları hidayete yönelten manevi bir lider olmuştur. Allah Kuran ayetlerinde tüm toplumlara, onlara yol gösterecek bir elçi gönderdiğini bildirmiştir. İşte ahir zamanda Müslümanları Kuran ahlakına ve hidayete yöneltecek, onları birleştirip tek bir çatı altında toplayacak olan kişi de Hz. Mehdi (a.s.)’dır. Peygamberimiz (s.a.v.)‘in tevatür derecesindeki sahih hadisleriyle bu konu yaklaşık 14 asır önce insanlara müjdelenmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) bu konunun önemini hadislerinde çok açık bir şekilde vurgulamış ve Müslümanların da birbirlerini bu konuyu gündeme getirerek müjdelemelerini bildirmiştir:
“HZ. MEHDİ (A.S.) İLE MÜJDELENİN. O Kureyş’ten ve Ehl-i Beyt’imden bir kişidir.” (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Ahir zaman, s.13)
Bir başka hadisinde ise Peygamberimiz (s.a.v.), “Mehdi (a.s.) zuhur eder, HERKES SADECE O’NDAN KONUŞUR, O’nun sevgisini içer ve O’NDAN BAŞKA BİR ŞEYDEN BAHSETMEZLER.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33) sözleriyle Hz. Mehdi (a.s.)’ın ortaya çıkacağı dönemde herkesin bu mübarek şahıstan bahsedeceğini haber vermiştir.
İşte Sayın Adnan Oktar da, Peygamberimiz (s.a.v.)’in bu hadisleri gereği, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişini Müslümanlara müjdelemekte, Hz. Mehdi (a.s.)’ı insanlara tanıtmakta ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in haber verdiği gibi, konuşmalarında sıklıkla Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahsetmektedir
Peygamberimiz (s.a.v.) de yaşadığı dönemde, hem beraberindeki Müslümanlara hem de kendisinden sonra yaşayacak nesillere Hz. Mehdi (a.s.)’ı tanıtmış ve konuşmalarında Hz. Mehdi (a.s.)’a geniş yer ayırmıştır. Eğer Mehdiyet önemsiz ya da üzerinde durulmasına gerek olmayan bir konu olsaydı, elbetteki bunun uygulamasını en başta Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in konuşmalarında görürdük. Ancak tam tersine, Peygamberimiz (s.a.v.), Allah’ın yol göstermesiyle, hem kendisi bu konuyu çok ehemmiyetli görmüş hem de Müslümanları, tarihin her döneminde bu konuyu gündemde tutmaya, tüm Müslüman alemini bu konuyla müjdelemeye teşvik etmiştir.
2. 1400 yılı aşkın bir süredir tüm büyük İslam alimleri Müslümanlara Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişini müjdelemiş; eserlerinde ve sohbetlerinde bu konuya geniş yer ayırmışlardır.
Peygamberimiz (s.a.v.)‘den bu yana, 14 yüzyıldan beri yaşamış olan tüm İslam alimleri, Peygamberimiz (s.a.v.)‘in sünneti gereği Mehdiyet konusunun üzerinde önemle durmuş; hadisleri aktarmış ve Hz. Mehdi (a.s.)’ı insanlara tanıtan özellikleri tüm detaylarıyla yüzlerce sayfa boyunca açıklamışlardır. Bu kimselerin her biri, İslam tarihinde önemli yeri olan, Müslümanlara pek çok konuda yol göstermiş, yaşadıkları dönemlerin kutbu olmuş büyük alimlerdir. Yine Ehli Sünnet’in büyükleri olan hadis imamlarımız, mezhep imamlarımız da Mehdiyet konusuna büyük önem vermiş; eserlerinde Mehdiyet konusunu tüm detaylarıyla açıklamışlardır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın müjdecisi, Hicri 13. yy’ın kutbu, büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi de eserlerinde yüzlerce sayfayı Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişine ayırmıştır.
Mehdiyet konusunu önemle vurgulayan ve tarih boyunca Müslümanlara yol gösterici olmuş büyük İslam alimlerinden bazılarının isimleri şöyledir:
1. İMAM-I AZAM EBU HANİFE
2. İMAM-I HANBELİ
3. İMAM-I ŞAFİİ
4. İMAM-I MALİKİ
5. İMAM MUHAMMED BİN İSMAİL BUHARİ (BUHARİ)
6. EBUL-HÜSEYN MÜSLİM BİN HACCAC KUŞEYRİ (MÜSLİM)
7. BÜYÜK HADİS ALİMİ MUHAMMED BİN İSA TİRMİZİ
8. HAFIZ EBU DAVUD SÜLEYMAN BİN EŞ’AS SİCİSTANİ
9. EBU ABDULLAH MUHAMMED BİN YEZİD (İBN-İ MACE)
10. MUHAMMED B. RESUL BERZENCİ
11. ALAEDDİN ALİ B. HİŞAM MUTTAKİ HİNDİ
12. ABDÜLKADİR GEYLANİ
13. İMAM GAZALİ
14. İMAM-I RABBANİ,
15. MUHYİDDİN ARABİ
16. İBN KESİR
17. İBN TEYMİYE
18. ZAHİDU’L KEVSERİ
19. CELALEDDİN SUYUTİ
20. BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
21. ŞEHABETTİN İBN-İ HACER ASKELANİ
22. HÜSEYİN HİLMİ IŞIK
23. MAHMUD ESA’D COŞAN
24. MAHMUT SAMİ RAMAZANOĞLU
25. EBU KASIM TABARANİ
26. ELMALILI HAMDİ YAZIR
27. MUHAMMED B. ALİ ŞEVKANİ
28. MUHAMMED CEMALEDDİN EL-KASİMİ EL-DIMIŞKİ
29. KURTUBİ
30. İMAM MATURİDİ
31. İMAM ACCURİ
32. İBN HAZM
33. PEZDEVİ
34. NESEFİ
35. TEFTAZANİ
36. İBNU’L ARABİ
37. İMAM CAFER ET TAHAVİ
38. BEYAZİ
39. SEYYİD ALUSİ
40. EBU’L MÜNTEHA
41. ES-SEFFARİNİ
42. ABDULMUHSİN BİN HAMD EL-ABBAD
43. EBU MUHAMMED HASAN B. ALİ EL-BERBEHARİ HANBELİ
44. MUHAMMED NASREDDİN ALBANİ
45. ŞEMSEDDİN MUHAMMED BİN AHMED SEFAREYNİ
46. EBU ABDULLAH MUHAMMED B. CAFER İDRİSİ KETANİ
47. ŞEHABEDDİN AHMED B. MUHAMMED GUMARİ
48. HASANEYN MUHAMMED MAHLUF EL-MISRİ
49. EB’UL-HASAN MUHAMMED B. HÜSEYİN ABURİ
50. SAİD HAVVA
51. ŞEYH HASAN ADVİ HAMZAVİ
52. M. SIDDIK B. HASAN KUNUCİ
53. MUHAMMED B. HASAN EL-ESNEVİ
54. NUREDDİN ATER
55. EBU ABDULLAH MUHAMMED B. CAFER İDRİSİ KETANİ
56. EBU’S-SADAT MUHAMMED B. MUHAMMED EBU ŞOHBE
57. EN-NEVEVİ
58. EBU’L-FAZL ABDULLAH B. MUHAMMED EL-İDRİSİ
59. MUHAMMED EL-MEKKİ
60. EBU BEKİRAHMED B. MUHAMMED İSKAFİ
61. HAFIZ EBU BEKİR B. HAYSEME
62. EBU-L BEKİR MUHAMMED B. İBRAHİM KELABAZİ BUHARİ
63. EBU KASIM ABDURRAHMAN SÜHEYLİ
64. YUSUF B. YAHYA MAKDİSİ EŞ-ŞAFİİ
65. ŞEYH İBRAHİM B. MUHAMMED HAMVİNİ
66. İBN-İ HACER EŞ-ŞAFİİ EL-MEKKİ
67. İBN-İ HACER-İ MEKKİ
68. ŞEYH MUHAMMED B. AHMET SEFARİNİ EL-HANBELİ
69. SÜLEYMAN B. İBRAHİM KUNDUZİ
70. SEYYİD MUHAMMED SIDDIK KANUCİ BUHARİ
71. EBULFAZL ABDULLAH B. MUHAMMED SIDDIK
72. ALLAME ŞEVKANİ,
73. HAFIZ ESKALANİ
74. İBN-İ HACER-İ HEYSEMİ
75. ŞEBLENCİ
76. MISIRLI ŞEYH MUHAMMED-İ HANEFİ
77. ŞEYH MUHAMMED SABBAN
78. SÜVEYDİ
79. AHMED BİN ZEYNİ DEHLAN EŞ ŞAFİİ
80. ABDULVAHHAB ABDULLATİF
81. ALLAME EBU TAYİP
82. SAİD BİN CABİR
83. NİYAZİ MISRİ
84. EN NİFERİ
85. İMAMI AZAM FIKHI EKBER ŞERHİNDE ALİYYUL KAR’İ
86. TAHTAVİ
87. ŞEYH MANSUR ALİ NASİF (TAÇ İLMİHALİ)
88. SEYYİD KUTUP
89. ŞEYH FAKİH İMANİ
90. ALİ ES SABUNİ’
91. MUHAMMED MEHDİ EL-HORASAN
92. ŞEYHÜLİSLAM MUSTAFA SABRİ EFENDİ
3. Yüce Rabbimiz, Hz. Adem (a.s.)’dan ve dünyanın yaratılışından bu yana, tüm dünyayı Mehdiyet için hazırlamıştır.
“Andolsun, Biz Zikir’den sonra Zebur’da da: “Şüphesiz Arz’a salih kullarım varisçi olacaktır” diye yazdık.” (Enbiya Suresi, 105)
Dünyanın var oluşundan, Hz. Adem (a.s.)’ın yaratılışından bu yana Allah tüm yeryüzünü ve tarihte yaşanan tüm olayları Mehdiyet için hazırlamıştır. Hz. İsa (a.s.) zamanında İncil, Hz. Musa (a.s.) döneminde ise Tevrat ile, Hz. Davud (a.s.) zamanında Zebur ile tüm insanlar Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişiyle müjdelenmişlerdir. Allah, Hz. Mehdi (a.s.) ile tüm yeryüzüne İslam ahlakını hakim kılmak için, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişinden önce dünyaya dinsizliği hakim etmiştir. 20. yüzyılda yaşanan tüm savaşlar; I. ve II. Dünya Savaşları, yeryüzünde hüküm süren terör ve anarşi olayları, Müslümanların yaşadığı birçok bölgede hüküm süren baskılar, zorluk, sıkıntı ve acılar, açlık, sefalet ve kargaşalar, hep Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişi öncesinde özel olarak yaratılmış olaylardır. Allah, Peygamberimiz (s.a.v.)‘in hadisleriyle Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkışını insanlara haber veren yüzlerce olayın gerçekleşeceğini bildirmiş; ve bu alametlerin çok büyük bir bölümü de yine bu dönemde sırf Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkışı için özel olarak gerçekleştirilmiştir. Rabbimiz, Kendi Katına yükselttiği Hz. İsa (a.s.)’yı, yüzyıllar sonra böyle şerefli bir olay için tekrar yeryüzüne indireceğini bildirmiştir. Tüm bunlar dünyanın seyrini değiştiren, dönüm noktası olarak ifade edilen çok büyük ve tarihi olaylardır.
Allah’ın, tüm bu tarihi gelişmeleri, sırf Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişinin hazırlık safhaları olarak yaratmış olması, kuşkusuz ki Mehdiyet konusunun önemini ortaya koymaktadır. Buna rağmen Mehdiyet’i ve Hz. Mehdi (a.s.)’ı (Allah’ı tenzih ederiz) önemsizmiş gibi göstermek ve sürekli gündeme getirilmesine gerek olmadığını düşünmek son derece hatalı bir bakış açısıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde, “dünyanın tek bir günlük ömrü dahi kalmış olsa, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişi için bu vaktin uzatılacağını” bildirmiştir. Sadece bu hadis dahi, Mehdiyet’in ne kadar önemli olduğunu Müslümanların kavraması açısından son derece açıklayıcıdır:
“Abdullah (r.a) dan rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: Ehl-i Beyt’imden ismi ismime mutabık olan bir kişi (Hz. Mehdi (a.s.)) başa geçecektir... DÜNYANIN ANCAK BİR GÜNLÜK ÖMRÜ KALMIŞ OLSA, ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) BAŞA GEÇMESİ İÇİN CENAB-I ALLAH O GÜNÜ BEHEMEHAL UZATIR.” (Sünen-i Tirmizi 4/92)
4. Kuran’da İslam ahlakının tüm yeryüzüne hakim olacağı vadedilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) de, 14 asırdır hasretle beklenen bu büyük olaya Hz. Mehdi (a.s.)’ın vesile olacağını bildirmiştir. Mehdiyet’ten bahsedilmesini önemsiz ve gereksiz görmek, İslam ahlakının hakimiyetini de önemsiz görmek olur.
Allah Kuran’ın pek çok ayeti ile, İslam ahlakını tüm dünyada hakim kılacağı bir dönem olacağını vadetmiştir. Hadislerde de bu vaadin, Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle gerçekleşeceği bildirilmiştir. Buna rağmen Mehdiyet’in önemi yok demek, (Allah’ı tenzih ederiz) Kuran’ın da, İslam’ın da, İslam ahlakının dünya hakimiyetinin de önemini takdir edemeyen bir bakış açısı olduğunu gösterir.
Oysa ki Allah’ın Kuran’da bildirdiği ayetler çok açıktır. Allah, hak din olan İslam’ı dünyaya hakim kılacaktır. Allah, her dönemde Müslümanları uyarıp korkutan, onları hidayete yönelten, onları tek bir birlik altında toplayan bir elçi göndermektedir. Bu Allah’ın Adetullahıdır. Ve Allah, Peygamberimiz (s.a.v.) ile, ahir zamanda Müslümanların bu manevi liderinin, dünyada İslam’ın hakimiyetine vesile olacak olan şahsın Hz. Mehdi (a.s.) olduğunu bildirmiştir. İslam alemi, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den bu yana 1400 yılı aşkın bir süredir Mehdiyet’i aşkla şevkle gündemde tutmuş, Hz. Mehdi (a.s.)’ı sevgiyle anmış ve onun döneminde yaşayanlardan olabilmek için Allah’a gönülden dua etmişlerdir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın hemen hemen tüm geliş alametlerinin gerçekleştiği, içinde bulunduğumuz ahir zamanda ise, elbette ki Mehdiyet tüm Müslümanların dillerinden düşürmemeleri gereken bir konudur. Tüm Müslümanların Mehdiyet konusundan şevkle bahsetmeleri, azim ve gayretle gündemde tutmaları ve tüm dünya Müslümanlarını da, bu yüzyılda gerçekleşecek olan bu tarihi olayla müjdelemeleri son derece önemlidir.
Allah’ın Kuran’da İslam ahlakını yeryüzüne hakim kılacağını bildirdiği ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişine işaret eden ayetlerden bazıları şöyledir:
“Allah içinizden iman edenlere ve salih amelde bulunanlara vaadetmiştir: “HİÇ ŞÜPHESİZ ONLARDAN ÖNCEKİLERİ NASIL ‘GÜÇ VE İKTİDAR SAHİBİ’ KILDIYSA, ONLARI DA YERYÜZÜNDE ‘GÜÇ VE İKTİDAR SAHİBİ’ KILACAK, KENDİLERİ İÇİN SEÇİP BEĞENDİĞİ DİNLERİNİ KENDİLERİNE YERLEŞİK KILIP SAĞLAMLAŞTIRACAK VE ONLARI KORKULARINDAN SONRA GÜVENLİĞE ÇEVİRECEKTİR...”” (Nur Suresi, 55)
“Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: ALLAH’TAN ‘YARDIM VE ZAFER (NUSRET)’ VE YAKIN BİR FETİH. Mü’minleri müjdele.” (Saff Suresi, 13)
“Andolsun, Biz Zikir’den sonra Zebur’da da: “ŞÜPHESİZ ARZ’A SALİH KULLARIM VARİSÇİ OLACAKTIR” diye yazdık.” (Enbiya Suresi, 105)
“Andolsun, gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: “GERÇEKTEN ONLAR, MUHAKKAK NUSRET (YARDIM VE ZAFER) BULACAKLARDIR. VE HİÇ ŞÜPHESİZ; BİZİM ORDULARIMIZ, ÜSTÜN GELECEK OLANLAR ONLARDIR.”” (Saffat Suresi, 171-173)
“Allah, yazmıştır: “ANDOLSUN, BEN GALİP GELECEĞİM VE ELÇİLERİM DE.” Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır.” (Mücadele Suresi, 21)
“Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O’dur. ÖYLE Kİ ONU (HAK DİN OLAN İSLAM’I) BÜTÜN DİNLERE KARŞI ÜSTÜN KILACAKTIR; müşrikler hoş görmese bile.” (Saff Suresi, 9)
“ALLAH’IN YARDIMI VE FETİH GELDİĞİ ZAMAN, VE İNSANLARIN ALLAH’IN DİNİNE DALGA DALGA GİRDİKLERİNİ GÖRDÜĞÜNDE, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi, 1-3)
5. Kuran’da, tarih boyunca kötülerle iyilerin, deccaliyet ile Mehdiyet’in, batıl ile hak dinin bir mücadelesi olduğu bildirilmiştir. İşte ahir zamanda deccaliyeti yenecek olan güç ve hemen her sorunun çözümü de Mehdiyet olacaktır.
Allah’ın Kuran ayetlerindeki vaatleri ve Peygamberimiz (s.a.v.)‘in hadislerinde verilen bilgiler Mehdiyet konusunun önemini açıkça ortaya koymaktadır. Kuran’da, tarih boyunca yaşanmış olan her devirde deccallerin ve Mehdilerin mücadelesinin var olduğu bildirilmektedir. Ve bu iki fikrin; yani inananlarla inanmayanların, hak ile batılın mücadelesi kıyamete kadar da sürecektir.
Örneğin Hz. İbrahim (a.s.), yaşadığı dönemin Mehdisi, Nemrud da o dönemin deccali olmuştur. Hz. Musa (a.s.) da kendi döneminin Mehdisi ve Firavun da o zamanın deccali olmuştur. Tarihin her aşamasında, deccallerin ve Mehdilerin göğüs göğüse çok güçlü bir mücadelesi vardır.
Peygamberimiz (s.a.v.), ahir zamanda çıkacak olan deccalin, bu güne kadar gelmiş geçmiş en azılı, en etkili ve en güçlü Deccal hareketi olacağını bildirmiştir. İşte buna karşılık Allah, Ahir Zaman Mehdisi’ni de o denli önemli kılmış, Hz. Mehdi (a.s.)’ın deccal ile olan mücadelesini ve bunun sonucundaki galibiyetini de o denli büyük bir olay olarak yaratmıştır.
Said Nursi Hazretleri risalelerinde, Ahir Zaman Mehdisi’nin çıkacağı içerisinde bulunduğumuz bu zamanı, “ahir zamanın EN BÜYÜK FESADI dönemi” (Mektubat, s.411-412) sözleriyle tanımlamıştır. Gerçekten de içerisinde bulunduğumuz bu dönemde, dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük fesadı yaşanmaktadır. Hz. Adem (a.s.)’dan bu yana, bu devre kadar bu derece büyük bir fesat ne Nemrud ne Firavun ne de Hülagü devrinde hiç olmamıştır. Bu kadar büyük bir fesat ilk defa yaşanmaktadır. Ahir zaman deccali artık çıkmıştır. Deccal dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük fesadıdır. Öyle ki tarih boyunca bütün Peygamberler, ahir zaman deccalinin şerrinden Allah’a sığınmışlardır. Halihazırda tarih boyunca yaşamış olan tüm Firavunların, Nemrudların ve deccallerin toplamından daha şiddetli bir küfür dünyaya hakim olmuştur. Dolayısıyla elbette ki, ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi (a.s.) da bu denli önemli bir şahıs ve Mehdiyet de bu denli önemle üzerinde durulması gereken bir konudur.
Tarihte ilk defa bu kadar büyük bir Deccal ve bu kadar şiddetli bir küfür hakim iken, Mehdiyet’in önemsizliğinden bahsetmek ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmeyeceğini iddia etmek, Allah’ın Kuran ile bildirdiği Adetullahına da uygun değildir. Rabbimiz dünya tarihi boyunca her zaman böyle bir Adetullah yaratmıştır. Her zaman küfür olmuştur, deccaller olmuştur ve bunların karşısında da Mehdiler olmuştur. Ama bu dönemde en büyük deccaller en büyük Nemrudlar en büyük Firavunlar ortaya çıkmışken, bu dönemde “Hz. Mehdi (a.s.) yoktur, gelmeyecektir” denmesi Kuran’ın mantığına uygun değildir. Deccal varsa mutlaka Hz. Mehdi (a.s.) da vardır. Dolayısıyla da böyle bir dönemde Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahsetmemek olmaz. Çünkü çözüm Mehdiyet’tedir. Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle Müslümanların yaşadığı tüm sıkıntılar, acılar, zorluklar son bulacak; yeryüzünde hüküm süren dinsizlik fikren mağlup olacak, Nemrudların, Firavunların, deccallerin fikri sistemi yok olup gidecektir.
6. Kimi insanların Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmesini istememelerinin altında dünyaya yönelik menfaat kaygıları yatmaktadır.
Kimi insanların Mehdiyet konusuna hep şüphe ve tereddüt ile yaklaşmalarının, Hz. Mehdi (a.s.)’ın geleceğini bildiren apaçık delillere dahi sürekli olarak muhalefet etmelerinin altındaki en önemli neden “menfaat kaygısı”dır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişi ve Mehdiyet makamı tüm inananlar için bir rahmet olduğu; onun vesilesiyle tüm İslam alemine barış, adalet, bolluk, bereket, huzur, refah, mutluluk geleceği halde, yine de bazı kimseler Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmesini istememektedirler.
Elbette ki bu son derece dikkat çekici ve düşündürücü bir durumdur. Bir Müslümanın, dünyadaki tüm Müslümanların iyiliğini, rahatını, birlik ve beraberliğini, güvenlik ve refah içerisinde yaşamalarını istemesi gerekir. Ama buna rağmen bazı kimseleri bu duruma vesile olacak kişinin gelmesinden yana değillerdir. Bunun altında yatan sebepler kuşkusuz rahmani değil, nefsanidir. Kimileri sakin, kendi halinde, düzenli, tertipli bir hayat yaşamak için; kimileri kurulu düzenlerinin bozulmaması, olay çıkmaması, işlerine, evliliklerine, sosyal hayatlarına zarar gelmemesi için; kimileri mehdilik vasfını kendi bağlı oldukları hocalarına atfedebilmek ve böylece kendilerince bu kimsenin konumunu, itibarını korumak amacıyla Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmesini istememekte ve Mehdiyet konusundan bahsedilmesinden de rahatsız olmaktadırlar. Ayrıca eğer Hz. Mehdi (a.s.) gelecek olursa, O’na destek olmaları, onunla birlikte birçok fedakarlığı, zorluk ve sıkıntıyı göze almaları; gerektiğinde aile ve işlerine yönelik çıkarlarından feragat etmeleri; geleceğe yönelik dünyevi planlarından vazgeçmeleri gerekebileceğini düşünerek, Hz. Mehdi (a.s.) konusunun gündeme gelmesinden kaçınmaktadırlar.
Ancak bilinmelidir ki bu kimselerin içerisinde bulunduğu durum, tarihin her döneminde ve Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında da yaşanmıştır. Her Müslüman toplumunda, iman şevki az olan, İslam’ın menfaatlerindense kendi menfaatlerini önde tutan ve dünya hayatının çekiciliğine kapılan insanlar olmuştur. Kuran’da, Peygamberimiz (s.a.v.) Müslümanları hicret etmeye, mücadeleye ya da savaşa çağırdığında, ailesini, işini, çocuklarını bahane ederek geride kalan insanların durumunu anlatan pek çok ayet vardır. Bu kimseler Peygamber (s.a.v.) ile birlikte Allah için zorluklara, fedakarlıklara katlanmayı adeta bir kabus gibi görmüş ve itinayla uzak durmuşlardır.
İşte ahir zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmesini, Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahsedilmesini istemeyen kimselerin durumu da bundan farklı değildir. Samimi Müslümanlara Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişi bir nur gibi gelirken, dünya hayatını hedefleyen insanlar bu durumdan şiddetle çekinmektedirler. Bir ayette Allah bu kimselerin durumunu şöyle açıklamaktadır:
“Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. “Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık.” diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor.” (Tevbe Suresi, 42)
"Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: ALLAH'TAN 'YARDIM VE ZAFER (NUSRET)' VE YAKIN BİR FETİH. Mü'minleri müjdele." |
7. Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişi Allah’ın yarattığı bir kaderdir. Aleyhte yürütülen hiçbir çaba, bu müjdenin gerçekleşmesine engel olamayacaktır.
Allah bir ayetinde, “Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O’dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam’ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; MÜŞRİKLER HOŞ GÖRMESE BİLE.” (Saff Suresi, 9) şeklinde buyurmuştur. Bu ayet bize çok önemli bir gerçeği haber vermektedir. Ne deccallerin, Nemrutların, Firavunların mücadelesi ne de kalplerinde hastalık ya da imanlarında zayıflık bulunan kimselerin çabaları Allah’ın Adetullahına asla etki edemez. Allah her ne olursa olsun, vaadini yerine getirendir. Allah, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadisleri ile Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu yüzyılda geleceğini ve İslam alemini şereflendireceğini haber vermiştir. Allah vaadini gerçekleştirecek ve inşaAllah Hz. Mehdi (a.s.) tüm Müslümanların manevi lideri olarak yeryüzüne Kuran ahlakını hakim kılacaktır.
SAYIN ADNAN OKTAR’IN KONU İLE İLGİLİ AÇIKLAMALARI
“Mehdiyet’i Gündeme Getirmekten Kaçınmak Samimiyetsizlik Olur”
ADNAN OKTAR: “Bir de bir delikanlı da; “Hocam” diyor, “siz Allah razı olsun iyi, hoş, güzel konuşuyorsunuz ama her konuyu döndürüp dolaştırıp Mehdi (a.s.)’a dayandırıyorsunuz. Yani biz bunu anlayamıyoruz...” diyorlar. Peki kardeşim yani Kuran’da, bütününe baktığımızda hangi devirde deccal ve Mehdi (a.s.) mücadelesi olmayan bir dönem var? Hangi dönemde var? Bir göstersinler bakayım? Kuran’ın her döneminde, her yerde, Hz. İbrahim (a.s.) döneminde. Hz. İbrahim (a.s.) “dönemin Mehdisi”dir. Nemrut “dönemin deccali”dir. Firavun “dönemin deccali”dir. Hz. Musa (a.s.) “dönemin Mehdisi”dir. Değil mi? Dolayısıyla onların göğüs göğüse çok güçlü bir mücadelesinden bahsediliyor Kuran’da.
“Ahir zamanın en büyük fesadı zamanında...” diyor Said Nursi. Dünya tarihinin görülmüş, gelmiş geçmiş en büyük fesadı yaşanıyor şu an. Bakın Hz. Adem (a.s.)’dan itibaren bu devre kadar bu derece büyük bir fesat ne Firavun devrinde, ne Nemrut devrinde, ne Hülagü devrinde hiç olmamış. İlk defa oluyor bu kadar büyük bir fesat ve deccal çıkmış artık bakın. Bütün peygamberler Allah’a sığınıyorlar deccalin şerrinden. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük olayıdır deccal. Peki, Deccaliyet zuhur etmiş, değil mi? Firavunların, Nemrutların toplamından daha şiddetli bir küfür dünyaya hakim olmuş fakat Mehdi yok diyorlar. Mehdisi yok bu hareketin. İlk defa diyorlar yani. “Dünya tarihinde her zaman Allah böyle bir Adetullah yaratmıştır, her zaman küfür olmuştur, deccaller olmuştur, Mehdiler olmuştur ama bu sefer en büyük deccal çıkmıştır, en büyük Firavun ve Nemrutlar zuhur etmiştir fakat Mehdi (a.s.) yoktur” diyorlar. Şimdi bu olmadı. Bu sahtekarlık ve samimiyetsizlik olur. Yani Kuran’a göre, Kuran mantığıyla baktığımızda samimiyetsizlik olur. Yani deccal varsa, mutlaka Mehdi vardır inşaAllah. “Dolayısıyla bize Mehdi (a.s.)’dan bahsetme”. Peki neden bahsedelim? Nasıl canımızın yandığından bahsedelim. İşte “Ey Amerika kahrol” diyeceksin. Yahudilere, Siyonistlere işte onlara lanet edeceksin, masonlara lanet edeceksin. Peki çözüm? “Ağlaşacağız” diyor. “Toplanıp beraber ağlayalım” diyorlar. Hadi başla bakalım diyorlar. Bismillah birisini başlatıyorlar ağlamaya. Ağlama günü tertip ediliyor, ağlamaya başlıyorlar. Herkes mendillerle falan; “niye işte bizi bu hale getirdiniz ey zalimler, ey acımasızlar?” Hüngür, hüngür, hüngür, hüngür. “Sizde hiç acıma yok mu ey zalimler?” Hüngür, hüngür, hüngür, hüngür. Konu bu. Çözüm? Aman diyorlar yani “Mehdi konusunu bırak. Bunun çözümü ağlamaktır” diyorlar. Çözümü Mehdiyet’tir. Peygamberimiz (s.a.v.) hadislerde bunu demiş. Ama diyor ki adam, “Mehdiyet gündeme gelince şimdi benim işim var, gücüm var, güzel rahat eve kavuştum, yiyeceğim, içeceğim yerinde. Tam evlendik, yengen evde. Keşkül, sütlaç falan her şey var.” Mehdi dedin mi; Mehdi (a.s.) ne demek? Çile, mücadele, acı çekmek, hapis. Değil mi? Heyecan, açlık, susuzluk. Ayette ne diyor Cenab-ı Allah? Açlık, susuzluk, zorluklarla müminlerin imtihan olacağını söylüyor ve ne diyor ayette ayrıca? “Daha öncekilerin başına gelenler” diyor şeytandan Allah’a sığınırım; “sizin de başınıza gelmeden hemen cennete girebileceğinizi mi zannettiniz?” diyor Cenab-ı Allah. Şimdi adam daha öncekilerin başına gelenler; “aman Allah esirgesin” diyor. Hz İbrahim (a.s.)’ın başına gelenler, Hz. Musa kavminin, Resulullah’ın (s.a.v.) zamanında olan olaylar şimdi bizim de başımıza gelirse bütün keyfimiz, saltanatımız kaçar. Şimdi en iyisi biz Mehdi (a.s.) konusunu bir ortadan kaldıralım. Dolayısıyla sadece deccal çıktığında ağlaşalım. Deccal vursun, bunlar da ağlasın. Değil mi? Deccal dövsün, öldürsün, bunlar ağlaşsınlar. Bas bas bağırsınlar, böyle dövüne dövüne, şarkılar söyleyerek. Orada artık beste yapıyor adam. Yani besteyle ağlıyor. Çözüm budur diyor. Çözüm ağlamak değil. Deccal çıkmışken, ahir zamanın en büyük fesadı zamanında Mehdi (a.s.)’ı aramamak oyundur. Nefsani bir oyundur ve şeytanın da bunda etkisi olduğunu görmemek için çocuk olmak lazım. Değil mi? Bu kasten anlamazlıktan gelinen bir sistem. Taa başından beri.” (Sayın Adnan Oktar’ın 4 Mart 2010 tarihli HarunYahya.tv röportajından)
“Ev Mücahitliği Mantığı Büyük Yanılgıdır”
ADNAN OKTAR: “Bunu önce Bediüzzaman’a bıraktılar. Zaten o Mehdi (a.s.)’dır. 30 yıl gider hapiste yatar, onlar da evde otururlar, Risale-i Nur külliyatını okur, “vah vah işte Üstadımız ne kadar zorluklar çekmiş maşaAllah” diyecek. Ama o Üstad tabii, o yapar. Yani o çile çeker o. Olmuş. Eski peygamberler, bizim Peygamberimiz de (sav) çile çekebilir ama 21. yüzyıla gelmiş artık çile devri kalmış mı yani onlar için? Artık ev mücahitliği dönemi başlamış artık cami mücahitliği. Camiye çıkacak, sarığı cübbeyi takacak. Böyle elinde yüzükle, akik yüzükle bağıra bağıra; “Ey işte gafiller, ey cahiller” diye camideki garibanlara orada onlara esip savuracak. Onlar da terliyor böyle artık olayın şiddetinden. Ve muazzam bir cihat yapılmış oluyor. Böyle bir olay yok. Küfre karşı aktif olarak, etkili ilmi mücadele var. İnşaAllah. Ve bunun sonucunda da basın üstüne gelir, iftiraya uğrarsın, hakarete uğrarsın, tutuklanırsın. Gözaltına alınırsın, işinden gücünden olursun, keyfin kaçar, hastalanırsın. Hepsi olacak yani. Bunları göze alacak mümin. İnşaAllah. Şimdi Kuran’ın herhangi bir sayfasını açsınlar. Açtıklarında ya deccal ya Mehdi; ikisi birden hatta. Mesela şu iki sayfayı açtığımızda hem deccalden, hem Mehdi’den bahseder. Hep Mehdi ve deccal mücadelesiyle doludur Kuran. Onlar istiyor ki deccal olsun fakat Mehdi olmasın. Böyle olmaz.” (Sayın Adnan Oktar’ın 4 Mart 2010 tarihli HarunYahya.tv röportajından)