Sayın Adnan Oktar’ın 30 yılı aşkın bir süredir yürüttüğü ilmi mücadelesi boyunca önemle üzerinde durduğu konulardan biri de “üçleme inancının yanlışlığı”dır. Üçleme inancının Hristiyanlığa verilmiş en büyük zarar olduğunu birçok eserinde vurgulayan Sayın Adnan Oktar, bu sapkın inancın ortadan kalkması için önemli çalışmalar yapmakta, röportajlarında bu konuyu sık sık gündeme getirmektedir. Sayın Adnan Oktar’ın röportajlarında konu ile ilgili yaptığı önemli hatırlatma ve açıklamalar şöyledir:
Hristiyanlıktaki Teslis İnancı Sapkın Bir İnanıştır
“Ben gece-gündüz Tevrat okuyorum. İncil de okuyorum. Ama Kuran ile mutabık Hak olan yerleri okuyorum. Teslisi gördüm mü içim acıyor, çünkü Allah, şeytandan Allah’a sığınırım: “gökler parçalanacak neredeyse” diyor (Şura Suresi, 5) “bu iddialarından dolayı” diyor. Niye üç dersiniz? “Tek Allah var” desene. Yani herkes bunu bilir. Çocuk olsa bilir. Üç tane Allah olur mu? Niçin buna gerek duydunuz? Bu garip yalana niçin gerek duydunuz, değil mi? Tek Allah var desene. Hz. Mesih (a.s.)’ın peygamber olduğunu söylesene. Bak canımız gibi seviyoruz. Aşk ile seviyoruz. Muhabbetle seviyoruz. Tüm Müslüman alemi aşıktır Hz. İsa (a.s.)’a. Değil mi? Yani güya biraz daha farklı yapacaklar Hz. İsa (a.s.)’ı diğer peygamberlerden. Zarar verdiniz. Çok büyük zarar verdiniz. Böyle hata yaptınız. Allah’a çok şükür o güzeller güzeli dönüp bunu, bu yanlışlığı düzeltmeye gelecek. Diyor ki Cenab-ı Allah; “sen mi söyledin?” (Maide Suresi, 116) diyor, ahirette sorgulamada, İlah olduğunu. “Haşa Yarabbi” diyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Eğer ben böyle bir şey söylemişsem sen bilmişsindir zaten” diyor (Maide Suresi, 116) Allah’a. Hayır Allah bilmediğinden değil, şan olsun, güzellik olsun diye söyletiyor onu orada. Böyle büyük bir azim dini, büyük bir dindir Hristiyanlık.” (Sayın Adnan Oktar’ın 4 Ekim 2009 tarihli Kral Karadeniz TV ve Kanal 35’de yayınlanan canlı röportajından)
İncil’de Hz. İsa (a.s.) Haşa Allah Olarak Değil, İnsan Olarak Anlatılmıştır
ADNAN OKTAR: İncil’de diyor ki Hz. İsa (a.s.) (Luka 4/8), “İsa ona şu karşılığı verdi: “Allah’ın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin.” Bana kulluk edin diyor mu? “İsa ona şu karşılığı verdi” diyor (Matta 22/37); “Allah’ın olan Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla sev.” “Rab’bi sev” diyor. “Beni sev” demiyor. Hayır, biz onu Hz. İsa (a.s.)’ı severiz, aşkla severiz Allah’ın tecellisi olarak, Peygamber olarak severiz ama Allah değil (haşa). “Bunun üzerine taşı kaldırdılar. İsa gözlerini gökyüzüne dikerek şöyle dedi: - (Yuhanna 11/41-42). “Rab” yani Allah “beni işittiğin için Sana şükrediyorum.” Kardeşim, Allah’a dua ediyor. Allah, Allah’a dua eder mi? (Haşa) “Beni her zaman işittiğini biliyordum, ama bunu çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim” diyor. Burada “LA İLAHE İLLALLAH” var. Burada nerede şirk? İşte Hristiyan arkadaşlarımız, kardeşlerimizin bu konuyu mutlaka kısa sürede halletmeleri lazım; “LA İLAHE İLLALLAH” bu yüzyılda bu konunun bitmesi lazım. Allah “gökler parçalanacak neredeyse bu sözlerinden” diyor. Bak, “onlarla sofrada otururken İsa ekmek aldı” Hz. İsa (a.s.). “Şükretti ve ekmeği bölüp onlara verdi”. Yemek yiyor; Allah yemek yer mi? (Luka 24/34) “Sevinçten hâlâ inanmayan, şaşkınlık içindeki öğrencilerine, “Sizde yiyecek bir şey var mı?” diye sordu. Kendisine bir parça kızarmış balık verdiler. İsa alıp onu gözlerinin önünde yedi”. Allah’ın kulu, yiyor yani yemek yiyor. Doğal ihtiyaçları var. Allah’ın yemek yemeye ihtiyacı olmaz inşaAllah. Bak, (Markos, 2/15) “İsa, yolculuktan yorulmuş olduğu için kuyunun yanına oturmuştu.” Allah yorulur mu? Haşa. İnsan olduğu için yoruluyor Hz. İsa (a.s.). “Saat on iki sularıydı. Samiriyeli bir kadın su çekmeye geldi. İsa ona, ‘bana su ver, içeyim’ dedi”. Allah’ın kulu işte, susuyor, acıkıyor. “Sabah çok erkenden, ortalık henüz ağarmadan İsa kalktı, evden çıkıp ıssız bir yere gitti, orada dua etmeye başladı.” (Markos, 1/35) “Onları uğurladıktan sonra, dua etmek için dağa çıktı” diyor yine. (Markos, 6/46) “İsa öğrencilerine, ‘Ben dua ederken siz burada oturun’ dedi.” (Markos, 14/32) Kardeşim burada yani el insaf, ne yapıyor bu insanlar? Bu “LA İLAHE İLLALLAH”ın mutlaka bu yüzyılda, süratle insanlar tarafından kabulü çok hayatidir. Şirkten dolayı Avrupa kan ağlıyor, Amerika kan ağlıyor. Bu şirki bırakacaklar, inşaAllah. Tasaffi edecek (temizlenecek) Hristiyanlık. Bu, Allah’ın emri, Kuran’da belirtilen Allah’ın emri. Biliyor musun ayeti?
OKTAR BABUNA: (Şeytandan Allah’a sığınırım) “De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.” Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız.”” (Al-i İmran Suresi, 64)(Sayın Adnan Oktar’ın 30 Ocak 2010 tarihli Gaziantep Olay TV röportajından)
Kuran’da Üçleme İnancının Yanlışlığı Nasıl Haber Verilmiştir? Birçok Kuran ayetinde üçleme inancının yanlışlığı haber verilmektedir. Örneğin Nisa Suresi’nde Rabbimiz şu şekilde buyurmaktadır: “Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah’a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah’ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘Ol’ kelimesini) Meryem’e yöneltmiştir ve O’ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve elçisine inanınız; “üçtür” demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah’tır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur. Vekil olarak Allah yeter. Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah’a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O’na ibadet etmeye ‘karşı çekimser’ davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır.” (Nisa Suresi, 171-172) Üçleme inancında ise (Allah'ı ve Hz. İsa (a.s.)'ı tenzih ederiz) Hz. İsa (a.s.) haşa yaratılmamış ve Allah ile eşit yetkilere sahip bir güç olarak tarif edilir. (Allah’ı tenzih ederiz) Oysa bu yanlış düşünce şekli, Rabbimiz’in peygamberlere vahyettiği tevhid inancının tümüyle karşısında yer alan çirkin bir iftiradır. Maide Suresi’nde Hz. İsa (a.s.)’ın kendisi hakkında öne sürülen asılsız iddiaları reddettiği ise şöyle bildirilmektedir: “Allah: “Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah’ı bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?” dediğinde: “Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen.”” (Maide Suresi, 116) |
İnsanlar için göklerde Hz. İsa (a.s.), yerde ise Hz. Mehdi (a.s.) birer nimettir
“Bakın “Allah’ın, göklerde ve yerdeki sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi?” (Lokman Suresi, 20) Göklerde ve yerde. Göklerde Hz. İsa (a.s.) bir nimettir. Yerde de Hz. Mehdi (a.s.) bir nimettir inşaAllah. Ve müminlerin emrindedir ikisi de. Müslümanlara hizmet edeceklerdir inşaAllah ve nimet getireceklerdir. İnsanlara bereket, bolluk getireceklerdir. “Onlara; ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denildiğinde, ‘hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız’ derler.” Şimdi mesela biz bunu diyoruz. “Allah’ın indirdiğine uyun” diyoruz. Ama adamlar, “biz babalarımızı bulduğumuz yola uyarız” diyorlar. “Ya şeytan, onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse?” diyor Cenab-ı Allah. (Lokman Suresi, 21)” (Sayın Adnan Oktar’ın 22 Mart 2010 tarihli www.harunyahya.tv röportajından)
Hz. İsa (a.s.)‘ın Gelişini Görmek İsteyenler, Hristiyanlıktaki Üçleme İnancının Sonlanması ve Tek Allah’a İnancın Yerleşmesi İçin Çaba Harcamalı
“Hz. İsa (a.s.)’ı göreceksiniz. Ama tabii inanmak mecburiyetinde değilsiniz. Farz değildir inanmak. Vicdani kanaatle diyeceksin; bu kadar güzel yüzlü, bu kadar nurlu, bu kadar tarife benzeyen, annesi-babası yok çünkü. Kıyafetleri, iki bin yıllık kıyafet. Götürün, bakın karbon metoduyla, tespit edin. Ama kendisi ter-ü taze duruyor. Hz. İsa (a.s.)’ın gelmesini isteyenlere şimdi ben buradan bir sır veriyorum, görmek isteyenlere. Hristiyanları Müslümanlarla birleştirmek, onlara Müslümanları sevdirmek için uğraşsınlar. Hristiyanlık bir nevi Müslümanlığa benzesin. Mesela tek Allah’a inanmalarını sağlasınlar Hristiyanların. “Tam birleşme istidadındayken” diyor Bediüzzaman. “Cismi beşerisiyle semavatta bulunan Hz. İsa (a.s.)’ın nüzulü kati olmakla beraber,” kesin diyor (Mektubat). Bir kısım sahtekarların dediği gibi böyle daha değişik değil. “Kati” diyor Bediüzzaman. Bakın şartı budur, Hristiyanlıkla Müslümanlığın birleşme istidadının çok artması, bunu bekliyor Hz. İsa (a.s.), sadece bunu bekliyor. Başka şartı yok. Tam bu istidatta iken çıkacak, gayret etsinler. Gitsinler Hristiyanlardan arkadaş edinsinler. Bir Allah’a inanmaları için uğraşsınlar, tek Allah’a. Bu teslis konusunu halledeceğiz. Burada bir acayiplik var, Allah; “gökler parçalanacak neredeyse” diyor. Üç tane Allah olur mu? Beş yaşındaki çocuk inanmaz. Hem ayıp, hem günah, hem garip yani, insaf. Yemek yiyen bir insan, banyoya gidiyor, uyuyor, Allah’a dua ediyor, o Allah olur mu? Bir insan ona nasıl inansın. Çok çok acayip hareket ediyorlar. Allah rızası için vazgeçsinler bu garip sözden, bu yanlış sözden. Hz. İsa (a.s.) kendisi diyor; “Ya Rabbi! Sen Teksin” diyor, “Birsin” diyor. Açsınlar İncil’i baksınlar. “Başka Allah yoktur, bir tane Allah var” diyor. Nereden çıkarıyorsunuz üç Allah var demeyi? Yapmasınlar, Allah rızası için bundan vazgeçsinler. Bakın; tek Allah’a inanma Hristiyanlıkta arttığında, Hz. İsa (a.s.) çıkacak ortaya, Hz. İsa (a.s.), bunu bekliyor.” (Sayın Adnan Oktar’ın 26 Temmuz 2010 tarihli Adıyaman Asu TV röportajından)
Teslis inancı, Hıristiyanlığa verilmiş en büyük zarar ve Hz. İsa (a.s.)'a yapılmış en büyük iftiradır
Adnan Oktar'ın 10 Ocak 2010 tarihli TV Kayseri ve Kanal 35 röportajından
Teslis İnancı, Hristiyanlığa Verilmiş En Büyük Zarar ve Hz. İsa (a.s.)’a Yapılmış En Büyük İftiradır
Sunucu: Hocam yakın zamanda Fidelma Oliri adlı bir nöroloji profesörü Katolik iken İslam’a geçti. İslam ile nasıl tanıştığını kendi sözleri ile şöyle anlatıyor. “Bir radyo programını dinliyordum, telefon eden bir dinleyici, “madem Hz. İsa (a.s.) Allah’ın kendisi, nasıl oluyor da Allah’a ibadet ediyor anlamıyorum” diye sordu. Kafamda bir şimşeğin çaktığını hissetmiştim, bulmacanın tüm parçaları birden aynı anda yerli yerine oturmuş gibiydi. Gerçekten de bir Hristiyanın tüm hayatı boyunca kendisine bu soruyu sormamış olması mümkün müdür, hocam?” Şahin Doğru.
Adnan Oktar: Hristiyanlıkta zaten o konuda mantık yok. Teslis inancı Hristiyanlığın içine sokulmuş, Hristiyanlığa verilmiş en büyük zarardır. Ve milyonlarca insanın dinsiz olmasına vesile olmuşlardır bu sebeple. Çok büyük bir fitnedir. Çok büyük bir acıdır. Hz. İsa (a.s.)‘a da yapılmış bir iftiradır. Mesela İncil’lerin sıralamasına baktığımızda, ilk İncil’lerde böyle bir izah yok. Ama ileriki yıllarda en son yapılan İncil’de var. İlk İncil’lerde yok. Barnabas İncil’inde hiç yok zaten bilakis. Hz. İsa (a.s.) sürekli Allah’a dua ediyor, hep insanları Allah’a çağırıyor. Allah’ın varlığından bahsediyor İncil’de. Nereden çıkarıyorsunuz teslisi? Yani niçin gerek duydular böyle bir şeye? Niçin yaptılar? Allah’ın bir hikmeti. Şeytanın ilkasıyla oluşmuş bir durum, tertemiz bir Peygambere de böyle iftira atılması çok büyük bir zulümdür. Allah diyor “Gökler neredeyse parçalanacak bu sözlerinden dolayı” diyor. Ama inşaAllah Hz. Mesih (a.s.) geldiğinde “Ben böyle bir şey demedim” diyecek. “Ben sizi Allah’ın birliğine çağırdım” diyecek. Yine onları Allah’ın birliğine çağıracak. Ve İslam bütün dünyaya hakim olacak inşaAllah. (Sayın Adnan Oktar’ın 10 Ocak 2010 tarihli TV Kayseri ve Kanal 35 röportajından)
Hz. İsa (a.s) Geldiğinde Hristiyanları Üçleme Yanılgısından Kurtaracaktır
“Kuran’da bir ayet var. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah Katında Din İslam’dır.” (Al-i İmran Suresi, 19)diyor Allah. Bir din, tam İslam diniyse tamamdır. Ama Hristiyanlıkta teslis inancı var. Teslis inancını Allah şiddetle telin ediyor Kuran’da. Allah’ı üçlüyorlar, böyle bir inanç olmaz. Bu tevhid inancıyla çelişiyor.
‘Allah birdir” denmesi gerekir. “Allah birdir” denmesi çok önemli ve bu konuda şu an çok büyük bir yanılgı içindeler, çok büyük bir hata içindeler. İşte Hazreti İsa (a.s.)’ın nüzulunde putu kırması, domuzu öldürmesi rivayetinin anlamı budur. Yani teslis inancını kaldıracak ve sapkın inançları ortadan kaldıracak, helali haramı Kuran’a göre düzenleyecek demektir.” (Sayın Adnan Oktar’ın 31 Ocak 2009 tarihli Çay TV’de yayınlanan canlı röportajından)
Hz. İsa'nın ahir zamanda geliş amacı tüm Hıristiyan dünyasını Kuran'a davet etmektir.
Adnan Oktar’ın 3 Mayıs 2010 Adıyaman Asu TV röportajından
Hz. İsa (a.s.)’ın Ahir Zamanda Geliş Amacı Tüm Hristiyan Dünyasını Kuran Ahlakına Davet Etmektir
“Hz. İsa (a.s.)’ı da seçkin talebeleri, yüksek alimler, yanındaki yüksek alimler imanın nuruyla anlarlar” diyor. Çünkü Hz. İsa (a.s.) halkın arasına karışmayacak. O gizlenmek durumundadır, çünkü nübüvvet iddiası var, yani “ben Peygamberim” diyor. Kitaplı peygamber değil ama, ünvan olarak Peygamber. Ve bunu söylemek durumunda, “ben Hz. İsa (a.s.)’ım, Peygamberim” diyecek. Şu an derse Allah vermesin, akıl hastanesine koymaya kalkarlar, hapsetmeye kalkarlar veyahut öldürmeye kalkarlar. Bu yüzden Allah onu gizliyor. Ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın hazırladığı, hazır ortamda onun hürmet ve saygısıyla misafir edilecektir. Geliş amacı Hristiyanları o vesveseden, o tedirginlikten, vicdan azabından kurtarmaktır. Yani “acaba Hz. İsa (a.s.) ne derdi bu konuya?” demesinler diye gelip “ben Hz. İsa (a.s.)’ım ve Kuran’a uyun” diyecek. Ve zaten Bediüzzaman şöyle ifade ediyor, “tereddüt halindeyken, Müslüman olalım mı, olmayalım mı diye tereddüt ettikleri bir dönemde Allah onu gökten indirecek, Hz. İsa (a.s.)’ı” diyor. Ve onun sözüyle de kanaat getirmiş olacaklar. Hz. İsa (a.s.)’a sevgi adına çok büyük bir zulüm yaptılar Hristiyanlar. Bunu ortadan kaldıracak. Teslisi ortadan kaldırıyor. Puta tapınmayı ortadan kaldıracak. Tek Allah inancını onlara kabul ettirecek ve Kuran’a tabi olacaklar. Bununla dünya bitiyor işte son....” (Sayın Adnan Oktar’ın 3 Mayıs 2010 tarihli Adıyaman Asu TV röportajından)
Üçleme İnancının Dayatılması Nedeniyle Hristiyan Gençler Tek Bir Allah’a İman Edemiyorlar
Hristiyanlığın bir gereğiymiş gibi sunulan üçleme inancı, günümüzde Hristiyan toplumlarda yetişen gençlerin Allah’ın birliğine iman etmelerine de mani olmaktadır. Çünkü gençler küçük yaşlardan beri aldıkları yanlış inanışlarla dolu dini eğitimin neticesinde yanlış bir Allah inancı edinmektedirler. Allah’ı gereği gibi tanımayan, O’nun üstün vasıflarından habersiz olan kimselerin Allah’ın birliğine iman etmeleri şüphesiz ki mümkün olmamaktadır. Nitekim bu yanlış bilgilerin neticesinde gençler ya kendilerine dayatılan inançların geleneksel anlamda bir uygulayıcısı olmakta ya da dinsizliğe yönelmektedirler.
Şüphesiz ki bu durum, Hristiyan toplumlarda üçleme inancını dayatanlara ağır bir sorumluluk yüklemektedir. Doğru olmadığını kendilerinin de bildiği bir inancı sürdürmede ısrarcı oldukları takdirde kendi toplumlarında dinsizliğin giderek yaygınlaşmasına, toplumu oluşturan bireylerin ve özellikle gençlerin manevi dünyalarında büyük ızdıraplar çekmelerine zemin hazırlamış olacaklardır. Bu kişilerin ve kurumların ivedilikle yapmaları gereken, kendi toplumlarına karşı samimi ve dürüst olmaları, İncil’de dahi reddedilen bir inanışı gerçekmiş gibi anlatmaya, buna ilişkin uygulamaları (dualar, semboller) sürdürmeye devam etmemeleridir. Öte yandan günümüzde sıkça rastladığımız Hristiyanlıktan Müslümanlığa yöneliş haberleri dikkatle incelenecek olursa, bu yönelişe vesile olan en önemli faktörlerden birinin, üçleme inancının yanlışlığının farkına varılması olduğu görülecektir. İletişim araçlarının son derece geliştiği günümüzde başta internet olmak üzere televizyon, gazeteler, dergiler, filmler, konferanslar gibi araçlar insanların her konu hakkında bilgi edinmelerine ve araştırma yapabilmelerine olanak sağlamaktadır.
İslamiyet ve Kuran ahlakı hakkında bilgi edinen çok sayıda Hristiyan, Allah’ın birliğine dair delilleri ve üçleme inancındaki çelişkileri de görmekte, bunun neticesinde Allah’ın birliğine iman etmektedirler. Bu durum, İslam ahlakının ve tevhid inancının tüm dünyaya tebliğ edilmesinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Allah’ın birliğine iman eden Müslümanlara bu konuda önemli sorumluluk düşmektedir. Tüm Müslümanlar imkanları ölçüsünde Allah’ın varlığını, birliğini ve üstün vasıflarını daha geniş çevrelere anlatmayı hedeflemeli, bu amaca hizmet eden çalışmaları desteklemeli ve bunları yaymaya çalışmalıdırlar.
Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman, ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi 1-3)