İslam ahlakına göre kimler şehitlik makamıyla şereflendirilmiştir?
Şehitlerin arkasından neden ağlanmaz?
Şehit ailelerine gösterilecek ihtimam nasıl olmalıdır?
Şehitler için "ölü" kelimesini kullanmak neden İslam ahlakına uygun değildir?
“Şehit şehittir, şehidin şekli olmaz. Aslan gibi koçyiğit tatbikatta şehit oluyorsa, şehittir. Boğularak olabilir, başka türlü olabilir. Yani askerde iken herhangi bir şekilde vefat ettiğinde şehit olur. Zaten o Allah rızası için cihada niyet ederek gidiyor oraya. Asker, ne demek asker? Vatan müdafaası için gidiyor, orada vefat etme dediğimiz olay olduğunda, yani Allah Katına alındığında o şehit olmuş olur zaten. Şehit ayrımı olmaz, yani şöyle şehit, böyle şehit olmaz. Asker herhangi bir şekilde, vazife başındayken Allah tarafından canı alınırsa şehittir, o kadar. Karmaşık bir şey yok.” (Sayın Adnan Oktar’ın 3 Temmuz 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)
“Her şehidin maaşı aynı olur, madalyası aynı olur, her şeyi aynı olur. Farkı olmaz demek ne demektir? Mesela biz ailenin fertleriyiz, hepsi aynı olmuş oluyor. Falanca, feşmekanca ayırımı olmaz. Çocuğuna insan bir şey aldığında, ona da alır, ona da alır, ona da alır, ayırım yapmaz. Arada fark yoktur inşaAllah. Fark olmaması zaten hepsinin cevabıdır. Fark var dersen detaya girebiliriz, fark yok dediğinde, detaya girmeye gerek yok artık. Hepsi aynı haklara sahip olmuş oluyor. Madalyada da aynıdır, maaşta da aynıdır, hepsinde aynı olur. Çok garip olur yani, açıklaması da olmaz onun inşaAllah.” (Sayın Adnan Oktar’ın 3 Temmuz 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)
“De ki: “Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah’ın ya kendi Katından veya bizim elimizle size bir azab dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.” (Tevbe Suresi, 52)
“Şehitleri öven bir ayet. Bak “iki güzellik” diyor, şimdi güzellik için ağlanır mı? Allah ‘güzellik’ diyor, adam hüngür hüngür ağlıyor. O zaman sen bu ayeti kabul etmemiş oluyorsun, Allah’ın güzellik dediğini. Güzelliğe ağlanmaz. Şeytandan Allah’a sığınırım, “Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz?” Müslüman demek ki ya şehitlik, ya gazilik bekliyor, inşaAllah. “Oysa biz de, Allah’ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenlerdeniz.” Müslümanları Allah vesile ediyor, küfre karşı. Onların fikren ezilmesinde, etkisiz kalmasında, ilmen yenilmesinde ve perişan olmasında Müslümanlar vesiledir inşaAllah. Tabii hep fikri, ilmi, akli delillerle inşaAllah.” (Sayın Adnan Oktar’ın 3 Temmuz 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)
“Zor günler olur ama Allah’a tevekkül etmek lazım. Utanç duyar insan sonra. Mesela Allah hastalıklar verir, dertler verir, belalar verir, mutlaka o hayırla sonuçlanır. Allah’a sonuna kadar hüsn-ü zan etmek lazım. Mutlaka hayır vardır. Mutlaka hikmetle yaratılır. Ya bir beladan korur Allah, ya daha iyisini yapar, daha güzel olur. Mesela şehit oluyor. Bir de git şehitlere sor. Adam yerlere yatarak ağlıyor. Şehide bir sor bakayım. Ne kadar rahatsız olur o. Şaşırır da, “niye ağlıyorsunuz?” diye. “Allah’ın Katında nimetlenir” diyor Cenab-ı Allah. Gayet mutlu. Neşesi yerinde. Şevki yerinde. Gayet kaliteli bir hayata geçmiş orada ama sen ağlıyorsun. Onun da senin haline ağlaması lazım eğer ağlayacaksa. Senin dünyadaki perişanlığına ağlar.” (Sayın Adnan Oktar’ın Adnan Oktar’ın 4 Ocak 2012 tarihli A9 Tv röportajından)
“Evi kirada ise, hemen para toplayıp o evi satın alıp o şehit ailesine vermek lazım, bir. O günden itibaren onlara yemek yaptırmak olmaz. Her gün komşular, yani her gün imeceyle bir gün biri, bir gün biri, bir gün biri, bir gün biri. Kıyafet de aldırmayacaksınız. Mesela ölçüsünü alacaksın kıyafetin. “Kıyafet artık bizden” diyeceksin o kadar. Bir mahalle bir şehit ailesine bakamaz mı? Bu çok güzel bir şey olur, çok şahane olur. Onları niye zorda bırakalım? Güzelce gidip orada Kuran okusunlar, Allah’tan bahsetsinler, imani sohbetler etsinler, o şehitliğin güzelliğini anlatsınlar. Aksi ne oluyor? Bayılıyor yere düşüp, perişanlıktır bu, olmaz. Ağlıyor, baygınlık geçiriyor, hastaneye kaldırılıyor, kimi kalp krizi geçiriyor. Bunlar olmaz. Bu bir üzüntü sebebi oluyor kimi insanlar için. Tabii üzüntü de haramdır ama oluyor ve karşı tarafı bu sevindirmiş oluyor. Mesela şehit geldiğinde, “Artık Sen bizim babamızsın”, diyeceksin, baba kimse, şehit babası. Kaç tane oğlun var üç tane, mahallede kaç genç var 150. “150 tane oğlun oldu” diyecekler. Bir oğlunu aldı Allah 150 tane oğlu oldu. Aynı öz oğlu gibi, “Baba bir emrin var mı?” diyecekler o kadar. Hatta öz oğlundan daha titiz. Çünkü bazen öz oğlu saygılı davranmıyor, ters davranıyor değil mi? Mesela bir yere gidecek, “Baba telefon et” diyecek telefon verecek, “Ben senin şoförünüm, asla hakkımı helal etmem. Bir yere gideceksen bana söyleyeceksin ben seni götüreceğim” diyecek değil mi? Kardeşim bu sevap, Allah’ın rızasına uygun olan bu. Büyük bir sevinçtir, neşedir. Ne kadar zevkli olur şöyle bir hayat bir düşünün değil mi? Git bağrına bas, mesela “Anne senin emrindeyim” diyeceksin. Bütün mahalledeki gençler, “Anne sen bizim annemizsin” diyecekler, “Emredin” diyecekler değil mi? Orada her gün çeşit çeşit yemeklerle bakacaklar. Sağlığına sıhhatine dikkat edecekler. Bu çok yıldırıcı olur PKK için de ayrıca ve PKK propagandasını da ortadan kaldıran bir şey olur. Çünkü PKKlılar, insanlara nasıl etki ettiklerini anlatıyor. Diyor ki; “Darmakeşan ettik, bütün herkes doldu, feryat sesleri etrafa yayılıyor şu an, mükemmel” diyor adam. “Gazeteye yansıdı mı basına?” “Yansımaz olur mu ağabey büyük eylem yaptık” diyor. Olay bu işte, adamların istediği bu. Bunu ortadan kaldırmak lazım. Yani şehit gömülüyor herkes evine yolcu yoluna, öyle olmaz. Mesela ev darsa genişletilir veyahut daha geniş ferah bir eve geçmeleri de sağlanabilir.
Maddi olarak herkesin az veya çok birikmiş bir şeyi oluyor. Bir araya getirilirse, “damlaya damlaya göl olur” derler. Muazzam bir şey olur. Bir de sezdirmeden yapmak lazım, mahcup etmeden, aileyi mahcup ederse olmaz. Gizlice sürpriz yapacaksın inşaAllah. Fakat bunun hemen pratik bir uygulaması gerekir, her mahalle için bu mümkün. Yani Bismillah deyip bir aileden başlanabilir buna. Biz bunu bir Anadolu geleneği yapalım, bir Türk geleneği yapalım. Bir gelenek olsun bu. Evlenenlerde olmuyor mu? Damada para veriyorlar, geline bir şeyler yapılıyor, hediye alınıyor. Ev, araba her şey alınıyor evlenenlere. Onlar da ahirete gidiyorlar, o da bir düğündür çünkü şehit olarak gidiyor, şehit uğurluyorsun. Aynısını yap işte, düğünde yapılanın aynısını yapın değil mi? Herkes para versin, imkanlarını versin, yiyecek içecek getirsin.” (Sayın Adnan Oktar’ın 21 Mayıs 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)
www.adnanoktarnedemistineoldu.com
“Şehit ailelerine vefalı olmak lazım. Şimdi bu özeni mesela beş yıl gösteriyor, onuncu yılda unutursa olmaz, vefa çok önemlidir. Vefa ne zamana kadardır? Ölünceye kadardır ve en hayati duygulardan birisidir. Vefasızlık çok alçakça bir şeydir, çok pistir, çok acıdır. Mesela on yıl, on birinci yılda unutmuş, çok korkunç. Vefanın ölçüsü son nefestir. Son nefesine kadar gözünde bile sevgi kalarak vefat etmek lazım. Son anda gözünde Allah aşkıyla vefat edeceksin. Son ona ikramın o olacak, gözündeki o kişiye karşı sevgin olacak ve Allah’a olan sevgi tabii. Allah’ın tecellisi olarak onu seviyorsun inşaAllah.” (Sayın Adnan Oktar’ın 21 Mayıs 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)
“Şehit aileleri her yerde korunsun zaten. Öncelik onlarda olsun. Hadi biz iş bulamasak bile, insan açlıktan ölmez. Ama şehit ailesini fakir tutmak, insanlara muhtaç hale getirmek çok onur kırıcı ve çok küçük düşürücü olur. Millet olarak bize bu yakışmaz. Şehit aileleri öncelikli girsin işe, çalışsınlar. Öncelik onlara ait olsun. Rahat etsinler, biz onların huzurunu görelim, biz mutlu oluruz. Bizim tokluğumuz, açlığımız önemli değil. Onlar Allah rızası için, din için, iman için, vatan için, millet için, bayrak için, namus için, şeref ve onur için, hepsinin üstünde Allah rızası için canlarını vermişler. Can, canını vermiş. Toprak altına girmiş ve cennete gitmiş. O ailelere bakmak, şehidimizin ailesine bakmak namus borcudur. Aksi namusu kirletir. Çok ağır bir vebaldir. Mesela bir öncelik olur, ver şehit ailesinin olsun. Ölmeyiz açlıktan, bir şey olmaz. Kilodan ölüyor millet, açlıktan ölmüyor insanlar. Ekseriyetle kilodan ölüyor; kolesterol fazlalığından, et yemenin fazlalığından, proteinli yiyeceklerden, bundan dolayı ölüyor insanlar. Ne olacak yani, sebzeyle, ekmekle yaşar insan, bir şey olmaz. Şehit ailelerinin huzurunu, mutluluğunu görmek bizim için büyük bir sevinçtir.” (Sayın Adnan Oktar’ın 6 Nisan 2012 tarihli A9 Tv röportajından)
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ‘ölüler’ saymayın.” Ölü demek haram şehitlere. “Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.” Güzel yiyeceklerle. “Ölü değiller” diyor Allah. Normal ölenler kendilerinin öldüğünü biliyor, “ben öldüm” diyor. Şehit bilmiyor. Yani net diri olduğunun kanaatinde. Hafızasını, herşeyini Allah ona göre yaratıyor, bilemiyor.
“Allah’ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler.” Hep sevinç içindeler. Sürekli neşe var, ne üzülüyorlar, ne ızdırap, ne sıkıntı sürekli sevinç içindeler. “Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara” Yani diğer efelere, koç yiğitlere. “müjdelemeyi isterler” Ah diyor şu mekanı ortamı bilseler de bu sevinci yaşamayı bilseler de, aşkla gelseler. “onlara hiçbir korku yoktur” Hiçbir korku yok. Dünyada normalde günahkar ama şehit olduktan sonra hüküm kalkıyor üstünden. Çok büyük kolaylık. Sürekli sevap alacak şekilde yaşıyor orada. Tek yönlü. “mahzun da olacak değillerdir.”
“Onlar, Allah’tan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah’ın mü’minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler.” Allah’ın vaadinin doğru olduğunu müjdeliyorlar. Şimdi efelerden bahsediyor yine Cenab-ı Allah;
“Kendilerine yara isabet ettikten sonra” PKK kurşunu geliyor koç yiğit efelere göğsüne, bacağına, koluna mermi giriyor veya bomba patlıyor bacağından yaralanıyor. “Allah ve elçisinin çağrısına icabet edenler” Daha hala cehd etme peşinde maşaAllah. “içlerinden iyilik yapanlar” daha hala güzel ahlaktan, heyecandan, Allah yolunda mücadeleden bahsedenler. “ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır.” Gazi olmuş, İslam’a sıkı sıkıya bağlılar. Var ya koç yiğitler, aslanlar “yine gideceğim” diyor. Bir şehit babası çıktı dedi ki; “Ben şehadete inanırım, bir damla kalbimde üzüntü yok. Allah, Kitap, vatan, millet için benim evladım gitti, helal olsun” diyor.
“Onlar, kendilerine insanlar: “Size karşı insanlar topla(n)dılar”. PKK size karşı toplandı, komünistler size karşı toplandılar. “Artık onlardan korkun” dedikleri halde.” Diyorlardı ya, “şehirde olay çıkaracaklar, verelim kurtulalım”. Kimileri “bunların şakası yok arkadaş, İstanbul’u yakacak bunlar her yeri yakacak. Ne istiyorlarsa verelim kurtulalım” diyorlardı. “Onlar, kendilerine insanlar: “Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun” dedikleri halde imanları artanlar ve: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyenlerdir.” Bizim koçyiğit askerler bunu diyor işte maşaAllah.” (Sayın Adnan Oktar’ın 25 Haziran 2012 tarihindeki A9TV röportajından Al-i İmran Suresi 169-173. ayetlerinin tefsiri)
“Şehitlik de çok zevkli, bayağı güzel bir şey çünkü ölmüyor, yeni bir hayat şekline giriyor. Fakat imtihanı devam ediyor. Ama dünya imtihanı gibi olmuyor bu sefer. Yani sırf lehinde olaylar gelişiyor, sanki sorular verilmiş gibi. İmtihana geldiğinde insana nasıl sorular verilirse, şehit olan için de cennet kursu gibidir. Yani bizim anladığımız imtihan gibi değil, cennet kursu gibi, orada sadece eğitim alıyor cennet için. Zaten gidecek cennete, onun için çok büyük bir zevktir şehit olmak, büyük bir nimettir. Mesela adam ortalı bir insan oluyor ama Müslüman. Şehit oluyor, veli konumuna geliyor ve gayet güzel eğitimden geçiyor, yemeleri içmeleri gayet düzgün, dünya şartlarına göre çok çok güzeldir şehitlerin hayatı, çok mükemmel yaşıyorlar. Sonra onlar oradan ahirete alınıyorlar. Yine vefat ediyor şehitler yani şehitler vefat ederek ahirete alınıyorlar. Ölmüyor onlar çünkü Allah “ölmediler” diyor. Ölmeleri ayrı yapılıyor, yeniden yapılıyor.” (Sayın Adnan Oktar’ın 12 Mart 2010 tarihli HarunYahya.TV röportajından)