Rabbimiz`in bildirdiği sınırlar ölçü alınmadığında ahlaki ölçüler herkese göre değişecektir. Birine göre çok büyük ahlaksızlık olan bir konu diğerine göre normal bir durum gibi gözükebilir. Bu nedenle din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda ahlaki değerler kişiden kişiye, yaştan yaşa, bölgeden bölgeye, şehirden, ülkeden ve toplumdan topluma da değişmektedir. Tek bir değer yargısı olmadığı için de sık sık ahlaki ölçülerde tartışmalar, çatışmalar yaşanır. Her yeni nesil bir öncekine göre ahlaki değerler açısından daha dejeneredir.
Ancak burada önemli olan nokta, dünya çapında yaşanan ahlaki dejenerasyonda sürekli hızı artan bir ilerlemenin varlığıdır. Toplumlar eksik olan Allah inançları nedeniyle her yıl daha da yıpranmakta; birkaç yıl önce topluma çok uç gelen bir hareket ya da kavram, kısa bir süre sonra toplumun tüm fertleri tarafından makul karşılanmaya başlanmaktadır. Fakat bu elbette o toplumdan çok şey götürmekte, dinsizliğin getirdiği kötü ahlak her geçen gün daha da şiddetlenmektedir. İlginç olan ise ahlaksızlığın modernizme eş gösterilerek, topluma bu yönde telkin verilmesidir. "Modern toplumun, 21. yüzyılın insanı özgür, rahat ve sınırsız olmalıdır" şeklindeki çarpık anlayış, dinsiz ideologlar tarafından toplumlara yerleştirilmektedir. Rahat ve huzurlu yaşamak elbette tüm insanların en doğal hakkıdır; ancak böyle bir ortamın din ahlakı olmadan bu tür sapkın felsefeler sonucunda yaşanacağını ileri sürmek son derece akıl dışıdır.
Din ahlakı yaşanmazsa…
Sonuç
Sonuçta din ahlakı hiçbir katıp karıştırma olmadan, samimi olarak Kuran'da tarif edildiği şekilde yaşandığında dünya bir nevi cennet ortamına dönüşür. İnsanların asırlardır özlemini duydukları, ulaşmak için gayret ettikleri fakat çok uzak gördükleri toplumsal saadetin gerçekleşmemesi için hiçbir neden kalmaz. Aşağıdaki ayette, Allah'ın insanlara bildirdiği ahlaki ölçüler çok açık olarak yer almaktadır:
Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. (Nahl Suresi, 90)
Kuran`ın bu ve benzeri ayetlerindeki hükümleri bilen Müslümanların bu sınırların dışına çıkması mümkün değildir. Bu nedenle inanmış insanlardan oluşan bir toplumda ahlaksızlıkların yaşanmasına imkan olmaz.
Elbette insan hata yapmaya müsait bir yapıya sahiptir ve istisna olarak kişilerden kaynaklanan olumsuzluklar görülebilir. Fakat her türlü yanlış tavrın, Kuran`ın hükümleriyle ve Müslümanların şefkatli yaklaşımıyla üstesinden gelinmesi kolay olacaktır. Cahiliye toplumunda olduğu gibi ahlaksızlıkların teşvik görmesi, yaygınlaşması ve buna karşı duyarsızlaşılması söz konusu dahi olmayacaktır. Çünkü gerçek Müslümanların en önemli özelliklerinden biri, Kuran`da sıkça belirtildiği gibi, birbirlerine iyiliği emredip, kötülükten men etmeleridir:
Mümin erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)
Allah Kuran'da, din ahlakını yaşayan insanlardan meydana gelen bir toplumun özelliklerini şöyle bildirir:
Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz... (Al-i İmran Suresi, 110)
Kuşkusuz böyle bir toplumun ahlaki yönden din ahlakını yaşamayan toplumlara göre ne derece üstün ve seçkin olacağı son derece açıktır.