Allah'ın sözü olan Kuran, doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün ne olduğunu insanlara bildiren hak kitaptır. Kuran'da insanların niçin ve nasıl yaratıldıkları, yaşamaları gereken model, ibadet şekilleri, güzel ahlak ile ilgili bilgiler, bedenen ve ruhen sağlıklı olmanın yolları, zor anlarda ve beklenmedik durumlarda alınması gereken önlemler, çeşitli insan karakterleri, ekonomik, siyasi, sosyal ve hukuki yaşamın en ideal ne şekilde olması gerektiği, Allah'ın sözlerine itaatsizlik karşısında insanların içine düşecekleri kargaşalar, ölüm anı ile ilgili bilgiler, kıyamet gününde yaşanacaklar, cennet ve cehennem ile ilgili bilgiler ve bunun dışında daha pek çok konu çok detaylı olarak açıklanmıştır. Yani Kuran'da bir insanın yaşamının her anında gereksinim duyacağı temel bilgilerin tümü verilmektedir.
Allah'ın Kuran'da tarif ettiği Müslümanlık anlayışında insanın dinin hükümlerini kayıtsız şartsız kabul etmesi, kendisine yalnızca Allah'ı Rab edinmesi ve O'ndan başka bir yol gösterici edinmemesi, yaşamının her evresinde Allah'ın gösterdiği ve hoşnut olacağı şekilde yaşaması esastır. İşte böylesine bir iman ve ahlak anlayışında insan içinde yaşadığı toplumun din adına türettiği çarpık ve batıl inançların, atalarından öğrendiği dini bilgilerin körü körüne peşinden gitmez. Yani hem Kuran'ın Allah katından hak bir kitap olduğunu kabul edip, hem de "atalarından" kalma Kuran dışı yaşam felsefesine uymaz. Tek ölçü ve yol olarak yalnızca Kuran'ı ve Peygamberimizin yaşam şeklini benimser.
Nitekim Kuran'da pek çok ayette gerçek Müslümanların içinde yaşadıkları toplumun batıl dinlerinden kopup, katıksız olarak Allah'a ve Kuran'a yöneldiklerinden bahsedilir. Örneğin Kuran'da Kehf kıssasında aktarılan, yaşadıkları toplumun batıl dinlerini yaşamayı kabul etmediklerinden dolayı kınanan ve ölüm tehdidi altında kalarak bir mağaraya sığınmak durumunda kalan salih Müslümanların durumları şöyle anlatılır;
"Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve Biz de onların hidayetlerini arttırmıştık. Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) raptetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dir; İlah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız. Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?" (İçlerinden biri demişti ki:)"Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın." (Kehf Suresi, 13-16)
Elbette ki içinde yaşadığı toplumun batıl dininden kopup ayrılmak demek manevi olarak batıl din mensuplarından kopmak anlamındadır. Bir diğer deyişle onların Kuran dışında olan ibadet şekillerini, inançlarını, değer yargılarını, ahlak anlayışlarını, gelenek ve adetlerini, davranış şekillerini, konuşma üsluplarını benimsememeleri, kendilerine temel kaynak olarak Kuran'ı ölçü almalarıdır.
Kuran'da da bildirildiği üzere katıksız olan din yalnızca Allah'ındır. Allah Kendisi'ne kulluk edenlere din olarak İslam'ı seçip beğenmiş ve insanlara başvuracakları rehber olarak da Kuran'ı indirmiştir. Tek doğru ve hak yol, Allah'ın yoludur. Allah'ın Kuran'da bildirdiği yollar dışındaki tüm yollar batıldır, yanlıştır. Ve yalnızca hurafe, bidat ve zanlara dayalıdır. Kuran'a yönelenlerin nasıl düşünmeleri, davranmaları, konuşmaları gerektiği, ibadet şekilleri ve farz hükümleri apaçık olarak bildirilmiştir. Bu nedenledir ki yaşamının gayesi Allah'a kul olmak, O'nun rızasını kazanacak salih amellerde bulunmak ve cennete layık bir kul olmak olan gerçek iman sahipleri kendilerine yol gösterici temel kaynak olarak Kuran'ı ölçü alırlar. Tüm düşüncelerini Kuran ile değerlendirirler. Kuran'ın tüm hükümlerine itina ile uyarlar. Üstelik kişi hangi kültür, bilgi, tecrübe, görgü seviyesinde olursa olsun başvuracağı tek kaynak Kuran olur. Nitekim Allah Zümer Suresi, 36. ayetinde; "Allah, kuluna yeterli değil mi?" demektedir. Dolayısıyla insan ancak Kuran'ı tek ölçü olarak aldığı, Allah'ın buyruklarını titizlikle yerine getirdiği, her an O'nun rızasını kazanacak salih amellerde bulunduğu takdirde Allah katından güzel bir karşılık bulabilir.