Makedonya sorunu, Balkanlar ve Türkiye - 5
ucgen

Makedonya sorunu, Balkanlar ve Türkiye - 5

1592
İslam'ın Balkanlar'da Yayılışı

Balkan Müslümanları İslam'ı gönüllü olarak benimsemiş ve bu yeni inançlarına dayanan üstün bir medeniyet kurmuşlardır. Kuşkusuz bu medeniyet, Osmanlı medeniyetinin bir sonucudur. Dolayısıyla günümüz Balkan Müslümanlarının ataları, Osmanlı medeniyetini hem gönülden kabul etmiş, hem de özümseyerek yeni nesillere iletmiş insanlar olarak, tam anlamıyla seçkin birer "Osmanlı"dırlar.

Yazı dizisinin daha önceki bölümlerinde Balkan Müslümanlarının "Osmanlı mirası"ndan kaynaklanan bir " " kimliğine sahip olduklarına değindik. Bu konjonktürel bir durum değildir. Aksine, son derece kalıcı, değişmez ve dönüşmez bir gerçektir.

Bunun tarihsel nedenlerinden biri, söz konusu Balkan Müslümanlarının İslam'ı kabul ediş biçimleridir. Bu insanlar İslam'ı, zoraki din değiştirme yoluyla değil, gönüllü olarak benimsemişlerdir. Din değiştirmelerin çoğu 17. yüzyılda gerçekleşmiştir ve tarihçilerin çoğunun kabul ettiği gibi "zoraki olmayan" ya da "gönüllü" değişimlerdir.

Boşnakların İslam'a Geçişi


Buna örnek olarak Balkanlar'daki en büyük Slav Müslüman topluluk olan Boşnakları verebiliriz. Osmanlı'nın bölgeye egemen olmasından önce özgün bir Hıristiyan mezhebine bağlı olan Bosnalılar, Osmanlı döneminde gönüllü olarak ve kademeli bir biçimde İslam'ı benimsemişlerdir. Osmanlı yönetiminin vergi toplamak için tuttuğu "defter"lere bakıldığında, Bosnalıların İslam'ı uzun bir süreç sonucunda benimsedikleri görülür. 1468-69 yıllarında tutulan defterler, İslam'ın henüz oldukça az sayıda Bosnalı tarafından benimsendiğini göstermektedir; Orta Bosna'daki 37.125 Hıristiyan aileye karşılık, yalnızca 332 Müslüman aile vardır. 1485'te Sancak'ta tutulan bir defter ise, İslam'ın kök salmaya başladığını göstermektedir: Hıristiyan 30.552 aileye ve 2.491 dul ve bekara karşı, Müslüman 4.134 aile ve 1.064 bekar vardır. Bunu izleyen dört on yıl boyunca, İslamlaşma artarak devam etmiştir. 1520'deki defterler, Sancak ve Bosna'da toplam 98.095 Hıristiyan aileye karşı 84.675 Müslüman ailenin varlığını göstermektedir. Balkan uzmanı Noel Malcolm'un vurguladığı gibi, Bosna'ya dışardan ciddi bir Müslüman göçü yaşanmadığına göre, bu rakamlar din değiştiren Bosnalıları göstermektedir.

17. yüzyıla gelindiğinde ise artık Müslüman nüfus Hıristiyanları aşmaya başlar. 1626 yılında Bosna'yı ziyaret eden bir gözlemci, ülkedeki Katolik sayısının 250 bin civarında gezindiğini, Müslüman nüfusun ise Hıristiyanların toplamından daha fazla olduğunu yazar. 1624'de Bosna'yı dolaşan Arnavut rahip Peter Masarechi ise, ayrıntılı bir rapor hazırlayarak ülkede 150 bin Katolik, 75 bin Ortodoks ve 450 bin Müslüman yaşadığını bildirmiştir. Nüfus kütüklerinde "İvan'ın oğlu Ferhad" ya da "Mihailo'nun oğlu Hasan" gibi isimler göze çarpar.

İslamlaşma, Osmanlı baskısı ile gerçekleşmiş değildir. Osmanlı, farklı dini cemaatlerin birarada yaşamasını sağlayan "millet" sistemini uygulamakta ve dolayısıyla fethettiği ülkelerdeki halkları din konusunda serbest bırakmaktadır. Buna karşın, bazıları, Bosnalıların İslamlaşmasını ekonomik nedenlere bağlamışlardır.

Saraybosna Müslümanlarının Yüksek Kültürü


İslamlaşma, kırsal alana göre şehirlerde çok daha hızlı ve geniş kapsamlı bir biçimde gerçekleşmiştir. Bu nedenle Bosna-Hersek'teki Müslümanlar bugün de hala Hıristiyanlara, özellikle de Sırplara göre çok daha medenidirler. Sırplar, "dağlı", sert, kaba bir karakteri, Müslümanlar ise "şehirli" kültürü temsil ederler. Saraybosna Müslümanların bu yüksek kültürünün bir ürünüdür. Şehir 1521-1541 yıllarında Bosna Valisi olarak görev yapan Gazi Hüsrevbey tarafından kurulmuştur. Hüsrevbey, Saraybosna'da hala kendi adıyla anılan görkemli bir cami ile birlikte medrese, kütüphane, hamam, iki han ve bir büyük çarşıdan oluşan bir külliye yaptırmış, oluşturduğu bu yeni şehre de Müslümanları yerleştirmiştir. 1530 yılında şehrin nüfusu tümüyle Müslümandır. Yüzyılın sonunda şehrin 93 mahallesinden yalnızca ikisi Hıristiyan, kalanı Müslüman mahallesidir. Şehrin içinde 6 köprü, 6 hamam, üç çarşı, çok sayıda kütüphane, altı tekke, beş medrese, 90'dan fazla okul ve 100'ün üzerinde cami yer almaktadır.

Hedef; Türk ve Müslüman Kimlik

Tüm bunlar Balkan Müslümanlarının hem İslam'ı gönüllü olarak benimsediklerini, hem de bu yeni inançlarına dayanan üstün bir medeniyet kurduklarını gösteriyor. Kuşkusuz bu medeniyet sonuçta Osmanlı medeniyetinin bir sonucudur. Dolayısıyla da bugünkü Balkan Müslümanlarının ataları, Osmanlı medeniyetini hem gönülden kabul etmiş, hem de yeni nesillere iletmiş insanlar olarak, tam anlamıyla seçkin birer "Osmanlı"dırlar.

Bu insanların torunları olan günümüz Balkan Müslümanları ise, işte bu nedenle Osmanlı kimliğini ısrarla muhafaza etmekte, yine aynı nedenle Türkiye'yle olan gönül bağlarını korumaktadırlar. Bu nedenle Türkiye'ye ve "Türklüğe" olan yakınlıkları konjonktürel değil, tarihsel ve kalıcıdır.

İşin önemli bir diğer yönü ise, Balkan Müslümanlarının "Türklüğü"nün aynı zamanda onların düşmanları tarafından da kabul görmesidir. Bu nedenle söz konusu düşmanlar, kendileriyle aynı etnik kökenden gelen ancak kültürel olarak "Türk" olan bu insanlara karşı tarih boyunca "etnik temizlik"ler düzenlemişlerdir.
PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo