Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur'an'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.(Yunus Suresi/61)
"Ölümü en çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onun için en iyi hazırlığı yapanlardır. İşte akıllılar bunlardır." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.330)
Müminin, yaşarken kendisini ''öldü'' kabul ederek hareket etmesi, şeytanın tüm oyunlarını bozacak önemli bir yoldur
İnsan aklı, hiçbir ek yapmaksızın saf olarak Kuran ile düşünmediği takdirde, karmakarışık bir hale gelmeye çok müsaittir. Bu durumda da kişi, “akıllı insan” olma vasfını kaybeder. Aklı, duru, temiz, isabetli ve faydalı hale getiren tek yol, katıksız olarak iman etmek; Allah'ın sonsuz ve kusursuz aklına, Kuran'a tam uymaktır.
İman eden bir kimsenin mükemmel bir akla sahip olmasını en istemeyecek varlık ise, elbette ki şeytandır. Şeytan, Allah'ı seven, Kuran'a bağlanan, Allah'ın rızası için yaşayan her insanın karşısındaki mutlak negatif güçtür. Müminlerin Allah'a ihlasla iman etmelerini engelleyebilmek, akıllarını karıştırabilmek, halis tavırlarına bir parça dahi olsa bozukluk katabilmek için elinden gelen her yola başvurur. Hatta o kadar inandırıcı mantıklar sunar ki, kişi, peşisıra gittiği bu hayali kuruntuları delice bir kararlılıkla savunur hale gelir. Bu doğrultuda kesin kararlar alıp hayatını bu yönde yönlendirmeye başlar.
Şeytanın tüm bu telkinleri elbette ki samimi iman eden, Allah'a sığınan ve Kuran'a uyan insanlara hiçbir şekilde etki etmez. Ancak iman ettikleri halde Kuran'a gereği gibi uymayan kimseler şeytanın bu telkinlerine kapılabilirler.
İşte bu gibi durumlarda mümini -Allah dilediği takdirde- mutlak olarak doğru yola sevk edecek kesin bir çözüm vardır: Ölümü, ahireti, cennetin ve cehennemin yakınlığını; ölümle birlikte, dünyada iken kafasında var olan tüm düşüncelerin bir anda yok olacağını; Allah'ın rızasını ve rahmeti kazanabilmek dışında hiçbir şeyin bir öneminin kalmayacağını düşünmek... Ve henüz yaşarken, “varsayalım ki öldüm” “etrafımdaki tüm insanlar da öldü” “tüm olaylar çoktan son buldu” ve “tüm bildiklerimle birlikte ahiretteyim” diyerek hareket etmek...
Bu imani olgunlukla hereket eden bir insanın aklında oluşan karmaşa dağılacak, kişi saf olarak Kuran ile düşünüp hareket edebilecek ve Allah'ın razı olacağı ahlaka ulaşabilecek, şeytanın tüm oyunları etkisiz hale gelecektir. Ondan gelen kuruntu, şüphe ve vesveseler böyle bir müminin kalbine etki edemeyecek çözemediği ve çözülemeyeceğini sandığı konuların aslında ne kadar kolay halledilebilir olduğunu kavrayacaktır. Çözümün şeytanın karmaşasında değil, Allah'a samimi teslim olmakta olduğunu kesin olarak görecektir.
(http://www.guzelsozunonemi.com/)
Hz. Mehdi (a.s.) Peygamberimiz (s.a.v.) gibi beyaz parlak ve temiz kıyafetler giyecektir
Aban bin Tağlib der ki: imam Cafer-i Sadık a.s.nin şöyle buyurduğunu duydum, ben Kaimi (Hz. Mehdi (a.s.)) görür gibiyim, NECEF’İN ARKASINDA RESULULLAH’IN BEYAZ ZIRHINI GİYECEK VE ZIRHI GİYDİKTEN SONRA BEDENİ TIPKI RESULLAH’IN BEDENİ GİBİ GENİŞLEYECEK. CENNET İPEKLERİNDEN BİR ELBİSE ZIRHI ÖRTECEK ... (İmam Mehdi, Ali İrfan, Velayet Yayıncılık, sf. 94) |
Hz. Ali’nin torunlarından olan İmam Cafer-i Sadık (a.s.) Peygamberimiz (s.a.v.)’den aktardığı bir hadiste ahir zamanda zuhur edecek olan Hz. Mehdi (a.s.) ile ilgili olarak onun Peygamberimiz (s.a.v.) gibi beyaz, temiz ve parlak elbiseler giyeceği bildirilmiştir. Burada cennet ipeğinden kasıt temiz ve parlak görünüşlü olmasıdır. Cennet ipeğinden ifadesinin kullanılma nedeni Hz. Mehdi (a.s.)’daki nuraniyet ve temizliği vurgulamak içindir. Yoksa cennet ipeği cennete özgü bir kumaştır. Ayrıca bu hadiste de Hz. Mehdi (a.s.)’ın bedeninin aynı Peygamberimiz (s.a.v.) gibi geniş ve heybetli olacağına dikkat çekilmiştir.
Ayrıca Hz. Mehdi (a.s.)'ın elbiseleri açık renkli ve parlak kumaştan olacaktır.
(HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) PARLAK GİYSİLERİ OLACAKTIR, EL-KUDÜS KANDİLİNDEN IŞIK YAYACAKTIR... (El-Sahife El-Mehdiye’den Seçme Dualar, Seyyid Murtaza Müçtehidi Sistani, sf. 65, Kifayetul Athar: 158; El-Bihar 36: 337; and 51: 109) |
Ahir zamanda zuhur edecek olan Hz. Mehdi (a.s.) parlak kumaştan dikilmiş elbiseler giyecektir. Ayrıca, Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi (a.s.)’ın el Kudüs kandilinden ışık yayacağını bildirerek onun bulunduğu yerden yani Kudüs kandilinden ilmini yayacağına da dikkat çekmiştir.
http://www.sonpeygamberhzmuhammed.com/
Afrika artık Türkiye'nin stratejik ortağı
Abu Dhabi TV, 19 Şubat 2009
Adnan Oktar: Bir kere Suriye istiyor Türkiye ile birleşmeyi, Irak da istiyor. Zaten Suriye, Irak istedi mi yani herkes ister. Azerbaycan istiyor, Ermenistan istiyor Türkiye ile birleşmeyi, Gürcistan istiyor, geriye ne kaldı? Litvanya’yı da içine alacak bir birlik olacak bu. Litvanya, Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Doğu Türkistan hepsini içine alacak bir birliktelik olacak, ta Libya’ya kadar. BÜTÜN AFRİKA’NIN KENAR ÜLKELERİ VE İÇ KISIMLARA KADAR DA BÜYÜK BİR TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ OLUŞACAK, daha önce zaten bir tecrübesi var Türkiye’nin, bir Osmanlı tecrübesi var, bu sefer Osmanlı’da olan hatalar da yapılmayacaktır. Tarihi hatalar vardır Osmanlı döneminde, onlar da olmayacaktır, Osmanlı'nın mükemmel yönleri alınacaktır, güzel yönleri alınacaktır, hatalı ve eksik yönleri alınmayacaktır ve mükemmel bir birliktelik oluşturulacaktır.
www.turkislambirliginedavet.com
Habertürk, 16 Mart 2010
Darwinizm Türkiye'de Öldü - 29.11.2006
Danimarka/Kristelight Dagblad
Danimarka'nın tanınmış günlük gazetelerinden Kristeligt Dagblad, 29 Kasım 2007 tarihinde İngiliz Reuters haber ajansından Tom Heneghan'ın hazırladığı bir habere "Darwinizm Türkiye'de öldü" başlığıyla yer verdi. Sayın Adnan Oktar'ın Yaratılış Atlası'nın konu alındığı haberde şöyle bildirildi:
DARWINİZM TÜRKİYE'DE ÖLDÜ
Yaratılışçılık Türkiye'de öylesine yayıldı ki, Darwin'in evrim teorisini halkın ne derece kabul ettiği ile ilgili yapılan araştırmada, Türkiye 34 ülke içinde sonuncu oldu.
Harika görünümlü, 768 sayfa parlak kuşe kağıda basılmış, resimlerin ve kolay okunabilir metinlerin yer aldığı büyük boyutlu sayfalardan oluşan çalışma, Allah'ın yeryüzünü insanlar ve hayvan türleri de dahil olmak üzere tümüyle yarattığını ispatlıyor.
Yaratılış Atlası'nda, 500 sayfadan daha fazlasında muhteşem resimler yer alıyor ve günümüz canlıları fosillerle karşılaştırılarak, Allah'ın canlılığı ilk yarattığı andan itibaren canlılığın hiç değişmediği ve evrimin hiçbir zaman gerçekleşmediği savunuluyor.
Resimlerin ardından bir kitap uzunluğundaki bölümde ise Darwinizm'in "güçlü olanın hayatta kaldığı" iddiasıyla, ırkçılığın, Nazizmin, komünizmin ve terörizmin ilham kaynağı olduğu anlatılıyor.
Kitapta, "Terörizm belasının kökeni İlahi dinlerde değil, fakat tam tersine Allah'sızlıktadır. Nitekim ateizm de günümüzde Darwinizm ve materyalizm ile ifade edilmektedir" diye belirtiliyor.
... Harun Yahya müstear ismiyle Türkçe olarak 200'de fazla kitap yayınladı ve bunların büyük bir kısmı 51 farklı dile çevrildi. 50 yaşlarındaki Oktar'ın eserleri tüm dünya çapında İslami yayınevlerinde yer alıyor ve internetten ücretsiz indirilebiliyor.
(http://www.darwinizminsonu.com)
Vücut elektriği mucizesi
http://us2.harunyahya.com/Detail/T/7EZU2FZ0164/productId/3085/VUCUT_ELEKTRIGI_MUCIZESI
Şehir içindeki sistemlerin işlemesi, kurulu düzenin devam etmesi nasıl elektriğe bağımlı ise, vücudumuzda da enerji üretimi, iletişim, güvenlik, bakım-onarım gibi hemen hemen her türlü işlem için elektriğe ihtiyaç duyulur. Kısacası elektrik, vücudumuz için hayati bir öneme sahiptir. Çünkü vücudumuzdaki elektrik sistemi olmadan canlılıktan söz etmek mümkün değildir ve bu ihtiyaç bir şehrin ihtiyacından çok daha vazgeçilmezdir.
İnsan vücudu, elektronik ile ilgili son derece karmaşık bilgileri kapsayan, elektrik enerjisinden nasıl yararlanılacağını bilen akıllı sistemler içerir. Nitekim bilim adamları vücudumuzdaki elektrik sistemini tarif ederken, elektronikte kullanılan terimleri kullanırlar: Piller, motorlar, pompalar, jeneratörler, devreler, akım, direnç, voltaj, yalıtım, yük... Bu terimleri kullanmadan sinir sistemini tarif etmeleri pek mümkün değildir. Son yüzyıllarda keşfedilen teknolojik sistemlerin işlemesi için gerekli olan prensiplerin, insan bedeninde ilk andan itibaren mevcut olması, Allah’ın vücudumuzu saran üstün ilminin bir göstergesidir. Kitap boyunca anlatılan detaylar da, Rabbimiz'in sonsuz ilminin kavrayabildiğimiz örneklerinden birkaçını oluşturmaktadır.
Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu? İslam kardeşliği lazım Risalehaber, 13 Şubat 2010
Geçen hafta Diyarbakır'da bir takım temaslarda bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu şöyle konuştu: Din bu toplumun çok önemli olgularından, realitelerinden biridir. Özellikle din kardeşliği, İslam kardeşliği. Biz bunu toplumun hayrına yorabiliriz.
Al Baghdadi, 29 Haziran 2008 Adnan Oktar: Ben Ehli Sünnet mezhebine mensubum hanefiyim. Fakat Şii kardeşlerimi, çok takva, çok mükemmel buluyorum. Çok iyi insanlar olarak buluyorum. Halis Müslümanlar olarak buluyorum. Aynı şekilde Vahabi olan kardeşlerim de son derece takva, son derece dindar. Dini çok güzel yaşayan insanlar olarak görüyorum. Sanki biz bir okulun talabeleri gibiyiz. Ama aynı okulun talebesiyiz. Yani aynı amaca hizmet ediyoruz. Çünkü Allah’ımız bir, kitabımız bir, kıblemiz bir. Aynı peygambere inanıyoruz, aynı peygamberlere inanıyoruz. Her şeyimiz aynı. Sadece bir takvada yarışma var. Takvada yarışıyoruz. |
Ağaç Kurbağası Islak Zemine Nasıl Tutunur?
Ağaç kurbağaları ıslak ve kaygan bir yaprağın alt tarafını kavrayabilir, deredeki kaygan bir kaya veya yağmur altındaki bir dal üzerinde yürüyebilir. Yapılan araştırmalar ağaç kurbağasının ayaklarının şaşırtıcı derecede mükemmel bir düzene sahip olduğunu göstermiştir.2 Ağaç kurbağasının ayakları sıvı ince bir tabakayla kaplıdır. Ancak ayağın altındaki sıvı tabaka çok ince olduğundan krampon benzeri yumrular kuru kalır, böylece ağaç kurbağası kaygan yüzeylere tırmanırken daha çok güç kazanır. Ayrıca ayak parmağı tabanlarında, sıvının akabileceği küçük kanallar vardır. Islak yüzeylerde yürürken, bu kanallar fazla sıvıyı süzerek başka tarafa atar. Bu şekilde kurbağanın ıslak zemindeki yürüyüşü kolaylaşır. Ayaklar kurbağa baş aşağı asıldığında da son derece kullanışlıdır. Çünkü bu kez sıvı tabaka yüzey gerilimi ve yapışkanlık meydana getirir. Ayrıca kanallar ve altıgen deri hücreleri hayvanın üstünde bulunduğu yüzeyin, örneğin bir yaprağın yüzeyindeki hatlara uyarak ekstra yapışkanlık sağlar.
(http://www.hayatinkokeni.com)
Doğadaki canlı cansız tüm varlıklar gibi ağaç kurbağalarının ayakları da Yüce Allah tarafından kusursuz bir biçimde oldukça ince detaylarla birlikte yaratılmıştır. Bir ayette Rabbimiz’in canlılar üzerinde tecelli eden yaratma ilmi şöyle haber verilmiştir:
“Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 4)
Darwinistlerin ''Yapay Yaşam'' Aldatmacası
Yapay olarak üretilen DNA molekülüne ait bir parça, bir başka hücre çekirdeğine transfer edilmiş ve bu DNA’nın söz konusu hücre içinde çalıştığı gözlemlenmiştir. Bazı Darwinist yayınlarda “sentetik yaşam üretildi”, “yaşayan hücre yaratıldı” (Allah’ı tenzih ederiz) gibi yanıltıcı başlıklarla verilen bu konu Darwinist spekülasyonlara malzeme haline getirilmiştir. Oysa söz konusu çalışma, Darwinistlerin asla açıklamasını yapamadıkları canlılığın nasıl başladığı sorusuna hiçbir cevap vermemektedir. Tam tersine bu çalışma, hücre DNA’sındaki kompleksliğin önemli bir ispatı hükmündedir.
Konuyla ilgili açıklamalar şöyledir:
* Amerikalı bilim adamı J. Craig Venter, bir mikoplazma (Mycoplasma mycoides) genini, laboratuvarda suni olarak düzenlendikten sonra, başka bir mikroplazma (Mycoplasma mycoides) hücresinin çekirdeğine dahil etmiş ve hücre bu DNA ile çalışmasına devam etmiştir.
* Yapılan işlemler canlılığın bilinen klonlama yöntemlerinden farklı değildir.
* Yapılan işlemde 1.08 milyon baz çiftinden oluşan Mikoplazma mikoides DNA’sından alınan bir kopya, laboratuvar şartlarında düzenlenmiş ve başka bir canlı hücresinin içine nakledilmiştir.
* Yeni bir DNA üretilmemiş, daha önce var olmayan yeni bir bilgi oluşturulmamış, laboratuvarda yapay bir DNA dizilimi sıfırdan meydana getirilmemiştir. Hücre de DNA da zaten vardır. Yapılan işlem, olağanüstü bilgiye sahip olan mevcut DNA’nın alınıp yeniden düzenlenmesi ve başka bir hücreye nakledilmesinden başka bir şey değildir.
* Söz konusu düzenleme, zaten DNA’da var olan olağanüstü komplekslikteki bilgi dahilinde, bilinçli bilim adamlarının kontrolü altında, en teknolojik laboratuvarlarda, kontrollü koşullar altında, Allah’ın yoktan yaratmış olduğu mevcut bir örnek kullanılarak ve yıllarca denenerek gerçekleştirilebilmiştir.
* Sadece tek bir bakteriye uygulanan bu klonlama işlemi, temelde 20, arka planda binlerce bilim adamının dahil olduğu, 40 milyon dolara mal olan 10 yıllık bir çalışma sonunda gerçekleştirilebilmiştir.
* Söz konusu gelişme bilim adına güzel bir gelişmedir. Genom çalışmaları ilerledikçe canlı hücrelerinden DNA kopyalamaları yapmak ve bunları diğer hücrelere nakletmek mümkün olabilecektir. Bu çalışmalar, Allah’ın izniyle çeşitli hastalıkların tedavisi gibi çok fazla yönde faydalı şekilde kullanılabilecektir. Fakat bunların tümü mevcut yapılara yapılan bilinçli bir müdahaledir. Yaratılmış üstün yapılar üzerinden yapılan bu bilinçli ve kontrollü deneylerin evrime delil olarak sunulmaya çalışması hem büyük bir aldatmacadır hem de Darwinistler adına bir çaresizlik göstergesidir. Yaşamın başlangıcını ve kompeksliğini açıklayamayan Darwinistlerin kullandıkları acizce bir spekülasyondur.
* Darwinist bilim adamları, bu çalışma ile aslında, kendi elleriyle yaşamın kompleksliğini, hayatın en küçük parçasının dahi tesadüfen meydana gelemeyeceğini bir kez daha kanıtlamış bulunmaktadırlar.
(http://www.darwindnayibilseydi.com/)
Çulluk balığı (Centriscus)
Fosil Bilgisi Yaş: 5-1.8 milyon yıllık Dönem: Pliosen Bulunduğu yer: Marecchia Nehri Oluşumu, Poggio Berni, İtalya |
Fosiller balıkların hep balık olarak var olduklarını, bir başka canlıdan kademeli olarak türemediklerini ispatlamıştır. Solungaçları yarı gelişmiş, sindirim sistemi henüz oluşmamış, yüzgeçlerinin sadece bir kısmı olan garip bir canlıya ait fosil hiç görülmemiştir. Bulunan her balık fosili, söz konusu balığın ait olduğu familyaya dair her türlü özelliğe tam ve kusursuz şekilde sahip olduğunu göstermektedir. Fosiller, Yaratılış gerçeğini gözler önüne sermektedir.
www.yasayanfosiller.com