Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 22)
“Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.” (Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61)
Dünya ancak Allah'ın korumasına teslim olmakla rahat yaşanabilecek bir yerdir
Üzerinde yaşadığımız dünya bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz sayısız dengenin her an korunması ile varlığını sürdürebilmektedir. Galaksilerin, yıldız ve gezegenlerin dönüş hızları, yoğunlukları ve sıcaklıkları, evrenin genişleme hızı ve kütlesi, besin döngüsü, su döngüsü, azot döngüsü bu hassas dengelerden yalnızca bazılarıdır. Dünya üzerinde canlı cansız varlıkların ayakta kalabilmeleri, söz konusu dengelerin her an olağanüstü ince hesaplarla, son derece kusursuz bir şekilde işlemesine bağlıdır. Mükemmel bir uyum içerisinde işleyen bu sistemler zincirine ait sayısız halkadan tek bir tanesinin bile eksik olması ya da işlevinde bir sorun olması, insanın hayal dahi edemeyeceği aksaklıklara yol açar. Bu sorun dünyadaki canlılığın tamamen yok olmasına neden olabilir. Bu gerçekleri araştırmaya başlayan ve evrendeki büyük sistemlerin adeta pamuk ipliğine bağlıymış gibi son derece hassas dengelere sahip olduğu gerçeğiyle yüzleşen bazı insanlar, bu kez de büyük bir korku ve endişeye kapılır, örneğin ani bir depreme yakalanma, yıldırım çarpmasına maruz kalma gibi korkulara esir olmaktan kendini alamaz ve tedirginlik içinde yaşamaya başlarlar. Elbette bu da yanlış bir davranış biçimidir. Doğru olan ise, tüm bu hassas dengelerin bütünüyle Allah’ın kontrolünde olduğu gerçeğini görebilmektir.
Örneğin atmosferin üst tabakalarında her an yaşanmakta olan meteor bombardımanı iman etmeyenleri endişeye sürükleyebilecek olaylardan biridir. Oysa bu bombardımanın her anı Allah'ın kontrolündedir. Allah dünyayı çevreleyen atmosferi özel olarak bu amaçla yaratmıştır. Saniyede ortamala 40 kilometre hızla dünyaya yönelen meteorlar atmosfere girdikten sonra sürtünme etkisiyle yanmaya başlamakta, böylece yılda ortalama 50 bin meteor atmosfer tarafından zararsız hale getirilmektedir.
Dünyanın hemen altında kaynayıp duran bir mağma olması da Allah'a tevekkül etmeyen bir insanı büyük bir korkuya sürükleyebilecek bir olaydır. Yerin sadece bir kilometre altında 60 dereceye yakın bir sıcaklık hakimdir. Ne var ki bütün insanlığı ilgilendiren bu durumdan çoğu insanın haberi bile yoktur. Dünya üzerindeki herkes bu olayın yol açabileceği muhtemel bir tehlikeden Allah’ın yaratmış olduğu muazzam sistemler sayesinde uzak kalmakta ve rahatça yaşamaktadır.
Hiç şüphe yok ki Allah’ın bu dünyanın yaşanabilir olması için yarattığı sistemler saymakla bitirilemez. İnsanlar Allah’ın kalplerine yerleştirdiği, ancak kendilerinin farkında olmadıkları doğal bir teslimiyet ruhuyla bu dünyada huzurlu bir şekilde yaşamaya devam etmektedirler. Müslümanlar ise bütün bu hassas dengelerin farkında olarak ve Allah’a gönülden tevekkül ederek, O’nun yarattığı mükemmellikleri ve eşsiz sanatını görüp, O’nun yüceliğini her an tesbih ederek yaşamaktadırlar.
(http://www.gaflettehlikesi.com/)
Hz. Mehdi (a.s.) içinde binlerce dükkanı olan dev alışveriş merkezlerinin bulunduğu bir şehirde İslam ahlakını yayacaktır
“O (Hz. Mehdi (a.s.)) ... İÇİNDE BİR ÇARŞISININ HER BİR ÇARŞIDA DA BİN DÜKKANIN BULUNDUĞU BİR ŞEHRE GELİR, ORAYI FETH ETTİKTEN SONRA... (İmam-ı Suyuti. Hazret-i Ali-radiyallahu anh-den), (Kıyamet Ve Alametleri, Ömer Öngüt, Hakikat Yayıncılık, sf. 367) |
Hz. Mehdi (a.s.) insanlarla içiçe olduğu halde kimliği gizli kalacaktır.
...HEM GİZLİDİR, HEM SENİN KARŞINDA OTURMAKTA. O, NURA BENZER;... ONDAN AŞAĞI OLAN VELİ DE ONUN KANDİLİDİR. (Mevlâna, beyit II, 815-820) |
Mevlana Hazretleri, Hz. Mehdi (a.s.)’ın insanlarla bir arada olacağına dikkat çekmiştir. Ancak insanların sürekli olarak onunla karşı karşıya olmalarına rağmen Hz. Mehdi (a.s.)’ı tanımayacaklarını, onlara gizli kalacağını söylemiştir. Kendisinin bir altında olan veli insanların da en büyük kutup, veliy-i asr (asrın velisi, zamanın tek hakimi) ve en büyük müçtehid olan Hz. Mehdi (a.s.)’ın kandilleri olacağına yani ışıklarıyla ona yardımcı olacaklarına işaret etmiştir.
http://www.mehdininkaybolusu.com/
Dünyayı sırtlayan ekonomiler arasına Türkiye de girecek
Zaman, 20 Nisan 2010
Azerbaycan Devlet Haber Ajansı, 14 Ağustos 2008
Adnan Oktar: İşin doğrusu Türkiye, dünyanın en büyük devletidir. Yani, abartmıyorum en büyük devleti. Şöyle olacak, Türk İslam Birliği'nin, büyük Türk İslam Birliğinin lideri olarak Avrupa Birliği'ne girecek Türkiye, o zaman hem Avrupa’yı besleyecek, hem Avrupa’yı güçlendirecek, hem Rusya’nın beli doğrulmuş olacak, hem Ermenistan rahatlayacak, hem İsrail rahatlayacak, hem Filistin sorunu hallolacak. YANİ TÜRKİYE BÜTÜN DÜNYAYI KURTARACAK BiR DEVLETTİR. BÜTÜN DÜNYANIN SİGORTASI GİBİDİR TÜRKİYE. ÇOK HAYATİ BİR DEVLET BUNU 10, 20 YIL İÇERİSİNDE BÜTÜN DÜNYA GÖRMEYE BAŞLAYACAK VE BÜTÜN DÜNYAYI KARDEŞ HALİNE GETİRECEKTİR TÜRKİYE. Bu Allah’ın inşaAllah kanunu, kader böyle inşaAllah.
www.islamadonus.com
Kiev'de Kutlu Doğum / Yeni Asya Gazetesi, Vakit / 04.03.2010
Başşehir Kiev’de Ukrayna Müftülüğü tarafından geniş katılımlı Kutlu Doğum programı düzenlendi. Kur’ân-ı Kerim tilâveti ile başlayan program, Almanya’daki Türklerden oluşan ilâhî gurubunun, Türkçe ve Arapça seslendirdiği ilahiler ile devam etti. Müftülük bünyesindeki İrşat Okulu’nun küçük öğrencileri ise 8 farklı dilde Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (asm) anlattı. Yaşlı bir Tatar bayan ise Sovyetler döneminde dinlerini yaşamak uğrunda yaşadıkları zorlukları ve hatıralarını konuklarla paylaştı.
Kutlu Doğum programına katılan, Milletler ve Din İşleri Ukrayna Devlet Komisyonu Başkanı Yuriy Reşetnikov ise Başbakan Yuliya Timoşenko’nun, Müslümanlara gönderliği mesajı okudu. Başbakan Timoşenko, mesajında bütün Müslümanları Kutlu Doğum münasebeti ile kutlayarak, “Sağlık, huzur ve aile saadeti diliyorum. Allah sizin hayırlı işleriniz kabul etsin” temennisinde bulundu.
Vakit, 2 Mart 2010
(http://www.dinsizligindiniilemucadele.com)
Muhteşem Resimler
Allah, Furkan Suresi'nin ikinci ayetinde "Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir." şeklinde bildirmiştir. Evrende, ayette bildirilen bu kusursuz düzen ve ölçüye dair sayısız işaret vardır.
Allah Kuran’da bu işaretlerden çeşitli örnekler vermektedir. Su, yiyecekler, güneş ışığı, gündüz ve gece, güzel bir manzara, dağlar, yollar, güzel bir insan yüzü, estetik mekanlar... Bunlar yeryüzündeki işaretlerin çok kısıtlı bir bölümüdür. Canlılardaki çoğu zaman taklit etmeye bile güç yetiremediğimiz özellikler Allah’ın yaratma sanatının işaretlerindendir. Tarih boyunca peygamberlerin yaşadıkları bazı kutsal mekanlar, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatının geçtiği şehirler Kuran'da dikkat çekilen mekanlardandır. Felaketlerdeki işaretler, insanın Allah karşısındaki acizliğini anlaması ve öğüt alması için birer düşünme vesilesidir. Teknolojideki işaretler Allah'a şükredilmesi gereken nimetlerdendir.
Bu sitede yer verilen konular Allah'ın üstün yaratma sanatının yalnızca birkaç örneğidir ve bize Rabbimiz'in gücünün sınırsızlığını göstermektedir.
Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu? Çözümde en etkin unsur İslam kardeşliği Türkiye’nin en önemli meselelerinden birinin Kürt sorunu olduğunu dile getiren Saadet Partisi Genel Başkanı BaşdanışmanıAbdulbaki Erdoğmuş, “Sorun her geçen gün derinleşmektedir ve çözüm İslam kardeşliğindedir” dedi. Erdoğmuş ayrıca “İslam kardeşliği dinde kardeşliktir. Renkleri, dilleri, kabile ve coğrafyaları farklı ancak bir tarağın dişleri gibi eşit sayılanların kardeşliğidir. Buna kim itiraz edebilir?” dedi.
Kral Karadeniz ve Adıyaman Asu TV, 07 Aralık 2009 |
Köpek Balığı Derisinden Örnek Alınarak Hazırlanan Mayolar ve Suyun Yüzey Direnci
1/100 saniyenin altın madalyayı belirlediği olimpiyat yarışmalarında, yarışmacılar açısından suyun vücutlarının üzerinde oluşturduğu sürtünme direnci oldukça önemlidir. Bu nedenle birçok yüzücü, sürtünme direncini en aza indirecek yeni mayoları tercih etmektedir. Bu mayolar yüzücüde olabildiğince geniş bir yüzeyi kaplar ve vücuda sımsıkı yapışır. Mayonun kumaşı, dikey reçine şeritleri üstüne köpek balığı derisinin özelliklerini taşıyan bir dokumadan ibarettir.
Köpek balıkları üzerinde taramalı elektron mikroskobuyla yapılan incelemelerde, balığın derisinin şeritler içerdiği görülmüştür. Şeritler, dikey su girdapları veya su spiralleri oluşturarak suyu balığın vücuduna daha çok yapıştırır ve suyun yüzmeye karşı direncini azaltır. Şeritlerin bu etkisi "Ribblet etkisi" olarak bilinir ve bu konu ile ilgili NASA'nın Langley Araştırma Merkezi'nde Ribblet deri araştırmaları yapılmaktadır. Son on yıldır da bu etki mayolar üzerinde uygulanmaktadır.
(http://www.darwinizminsonu.com)
Yeni lifler ve yeni dokuma teknikleri ile yapılan mayolar, yüzücünün vücudunu sararak suya en az direnç gösterecek şekilde üretilmektedir. Nitekim yapılan araştırmalar, bu mayoların diğer mayo tiplerine oranla sürtünme direncini %8 azalttığını göstermiştir. (Bilim ve Teknik, TUBİTAK Yayınları, No.395, Ekim 2000, s.7)
Haeckel'in embriyo çizimleri bir sahtekarlıktır
Ernst Haeckel 1868'de yazdığı Doğal Yaratılış Tarihi isimli kitabında insan, maymun ve köpek embriyolarını kullanarak bazı karşılaştırmalar yaptığını öne sürdü. Yaptığı çizimler, birbirleri ile neredeyse tamamen aynı görünümdeki canlı embriyolarından oluşuyordu. Haeckel, bu çizimden yola çıkarak söz konusu canlıların ortak bir kökenden geldiklerini savunmuştu.
Ama aslında durum farklıydı. Haeckel, tek bir embriyo çizimi yapmış, sonra da bunu kasıtlı olarak küçük farklılıklara uğratarak insan, maymun, köpek embriyosu diye yan yana getirmişti. Yani açıkça sahtekarlık yapmıştı.
İşte Darwin'in İnsanın Türeyişi kitabına kaynak olarak gösterdiği sözde "bilimsel çalışma"(!) buydu. Aslında Darwin bu kitabı yazmadan önce, Haeckel'in çizimlerinin bir çarpıtmadan ibaret olduğunu fark eden kişiler olmuştu. Hatta Haeckel'ın kendisi dahi sahtekarlığının ortaya çıkmasının ardından yaptığı bu büyük bilimsel aldatmacanın itirafını da yapıyordu.
Sahtekarlığın anlaşılmasına rağmen, Darwin ve onu destekleyen biyologlar Haeckel'in çizimlerini referans olarak kabul etmeye devam ettiler. Bu da Haeckel'e cesaret verdi. Haeckel, ilerleyen yıllarda bir dizi karşılaştırmalı embriyo çizimi daha yaptı. Balık, semender, kaplumbağa, tavuk, tavşan ve insan embriyolarını yan yana gösteren şemalar hazırladı. Özellikle insan embriyosunun balık embriyosuna olan benzerliği çok dikkat çekiciydi. Öyle ki, insan embriyosu çizimlerinde, aynı balıktaki gibi hayali "solungaç"lar bile görülüyordu. Haeckel bu çizimlerin verdiği sözde bilimsellik görüntüsü ile "rekapitülasyon teorisini" ilan etti: "Ontojeni, Filojeniyi Tekrar Eder" (Bireyoluş, Soyoluşun Tekrarıdır). Bu sahte teoriye göre insan embriyosu anne karnında ilk başta balığa benziyor, ilerleyen haftalarda semender, sürüngen, memeli gibi aşamalardan geçtikten sonra, sözde insana "evrimleşiyor"du.
Oysa bu büyük bir sahtekarlıktı.
1990'larda, İngiliz embriyolog Michael Richardson omurgalı embriyolarını mikroskop altında inceledi ve bunların Haeckel'in çizimlerine hiçbir şekilde benzemediğini tespit etti. Richardson ve ekibi yaptıkları çalışmanın ardından Ağustos 1997'de Anatomy and Embryology dergisinde embriyoların gerçek fotoğraflarını yayınladı. Görünüşe göre Haeckel çizimlerde embriyoların birbirlerine benzemesi için bunların üzerinde çeşitli tahrifatlar yapmıştı. Embriyolara hayali organlar eklemiş, bazılarından organları çıkarmış, büyüklükleri çok farklı olan embriyoları aynı boyda gibi göstermişti. Haeckel'in insan embriyosunda "solungaç" diye gösterdiği yarıkların ise solungaçlarla hiçbir ilgisi yoktu: Bunlar, gerçekte insanın orta kulak kanalının, paratiroidlerinin ve timüs bezlerinin başlangıçlarıydı. Embriyolar gerçekte birbirlerine hiç benzemiyorlardı. Haeckel yaptığı çizimlerde olabilecek her türlü tahrifatı yapmıştı.
Haeckel'in sahtekarlığı o kadar açıktı ve o kadar büyüktü ki, Haeckel, beş ayrı profesör tarafından konu ile ilgili olarak sahtekarlık yapmakla suçlandı ve Jena'daki üniversite mahkemesi tarafından suçlu bulundu.
(http://www.darwinizmeveda.com)
Kerevit
Fosil Bilgisi Yaş: 95 milyon yıllık Dönem: Kretase Bulunduğu yer: Hakel, Lübnan |
Resimdeki kerevit 95 milyon yaşındadır ve günümüzdeki kerevitlerden hiçbir farkı yoktur. Aradan geçen 95 milyon yıl boyunca en küçük bir değişime dahi uğramayan bu canlılar, evrimcilerin iddialarının hayal ürünü birer hikaye olduğunu, bilimsel bilgi ve bulguların bu iddiaları desteklemediğini göstermektedir. Darwinistler, materyalist bakış açıları doğrultusunda bazı varsayımlarda bulunmayı ve bu varsayımları Latince kelimelerle, halk tarafından anlaşılması zor bilimsel ifadelerle süsleyip bilimsel bir gerçekmiş gibi sunmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Oysa, evrimin geçersizliğini gösteren kanıtlar son derece açık ve nettir. İlkokul çağındaki bir çocuk tarafından bile kolaylıkla anlaşılabilir. Bu kanıtlardan biri de, fosillerdir. Yüz milyonlarca yıl önce yaşamış canlılarla günümüzdeki örnekleri arasında hiçbir fark olmaması evrim kavramını yerle bir etmektedir.
www.evrimbelgeseli.com