Ramazan 2010 - 2. Gün
ucgen

Ramazan 2010 - 2. Gün

59498

 

 

O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten Kendisi'ne yöneleni hidayete erdirir. (Şura Suresi, 13)

 

 

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Rabbim bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de Allah'tan korkma(mı), Öfke ve rıza halinde de adaletli söz (söylememi)... ( Hz. Muhammed (SAV) Kütüb-i Sitte Hadis No:5802)

 


 

 

Nefsin kötülüklerinden sakınanlar kurtuluşa ererler
 

"... Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır." (Teğabün Suresi, 16)


Allah bu ayetiyle insanı bu dünyada ve ahirette kurtuluşa yöneltecek olan tavrın, nefislerinin kötü özelliklerinden sakınmak olduğunu bildirmiştir.

İnsan nefsi bencillik, egoistlik, cimrilik gibi çeşitli kötü ahlak özelliklerine yatkın bir yapıda yaratılmıştır. Nefsini eğitmediği takdirde, bu kötü ahlak özellikleri kişinin tüm ahlakına hakim olur. Böyle bir kişi ise genellikle herkesten çok hatta çoğu zaman yalnızca kendisini düşünür. Kendisi için daima herşeyin en iyisini, en güzelini, en mükemmelini ister ve bunları elde etmek için başkalarına zarar vermekten çekinmez. Kendisi bu özelliklere sahip olmadığı halde ona karşı herkesin olabildiğince anlayışlı ve özverili bir yaklaşım içerisinde olmasını bekler. İçten içe hep kendi istek ve çıkarlarını korumak, kendi rahatını ve konforunu sağlamak ister.

 


Nefsin bu zayıflığından kurtulmak ise, ancak imanı kavramak ve Kuran ahlakını yaşamakla mümkün olur. Kuran'da bildirilen gerçekleri ve Allah'ın emrettiği ahlak anlayışını kavrayan bir kimse, hayatının her anında fedakarlık gösterebilecek bir ahlaka ulaşabilir. Allah, insanın nefsini kötülüklerden sakındırabilmesi ve Allah'ın beğendiği ahlaka ulaşabilmesi için vicdanı yaratmıştır. Vicdanın sesi, insana her türlü kötülükten sakınmanın ve iyiliğe ulaşmanın yollarını gösterir. İman eden bir insanın kalbindeki derin Allah sevgisi ve güçlü Allah korkusu, onu nefsinin kötülüklerine yenik düşmekten alıkoyar. Böyle bir insan, dünya hayatında asıl bulunuş amacının Allah'ın rızasını kazanmak olduğunu bilerek, hayatının her anında Rabbimiz'in hoşnut olacağı davranışlarda bulunmaya çalışır. Dünya hayatının çok kısa süreceğini, insanın asıl olarak sonsuz ahiret hayatı için çaba harcaması gerektiğini bilir. Burada elde edilen tüm menfaatlerin gelip geçici olduğunu, ardından ise Allah'ın huzuruna varıp hesap vereceğini unutmaz. Dünya hayatında Allah'ın rızası, rahmeti ve cenneti yerine, nefsini ve çıkarlarını korumayı hedefleyen insanların ise ahirette sonsuz bir azapla karşılaşabileceklerinin bilincindedir. Aksinde ise, gösterdiği güzel davranışlara ve fedakarane ahlaka karşılık, Allah kendisini dünyada iyilik ve güzellikle mükafatlandıracak, ahirette de sonsuza dek benzersiz nimetlerle ödüllendirecektir. Allah, güzel davranışlarda bulunanları Kuran'da şöyle müjdelemektedir:
 

“Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır.” (Yunus Suresi, 26)


(http://www.allahinhikmetliornekleri.com)
 

 

Hz. Mehdi (a.s.) dünyayı kötülüklerden ve zalim felsefelerden kurtaracak, insanlar arasında sevgi ve barışı hakim kılacaktır
 

Müminlerin emiri (sav) öğütlerinde bize şu müjdeyi verdi ki; dünya kötülerden arınacak ve ıslah olacak, zalim hükümdara karşı savaş (fikri mücadele) sekiz ay sürecek sonra sevgi ve barış hakim olacak.

(El-Sahife El-Mehdiye’den Seçme Dualar, Seyyid Murtaza Müçtehidi Sistani, sf. 69)


Hz. Mehdi (a.s.)’ın üç büyük görevinden biri olan Darwinizm ve materyalizm ile yaptığı fikri mücadele sonucunda dünya üzerinde bu felsefelerin ürünü olan zalimlik, acımasızlık, sevgisizlik gibi insan fıtratına aykırı uygualamalar son bulacaktır. Ülkeleri ve insanları din ahlakını yaşamaktan, birbirlerini sevmekten, merhamet duymaktan, birbirleriyle iyi geçinmekten, birbirlerine din ahlakına uygun güzel davranışlarda bulunmaktan alıkoyan akımlar son bulacaktır. İnsanları materyalist, Allah inancı olmayan, manevi değerlerini yitirmiş, dejenere bir hayat yaşamaya iten bu felsefeler ve bunların uygulamacıları Hz. Mehdi (a.s.)’ın vesilesiyle fikren etkisiz hale geleceklerdir. Dünya üzerinde büyük bir sevgi ve barış ortamı yaşanacak, ülkeler ve insanlar arasında derin bir dostluk, yardımlaşma, birlik ve beraberlik ruhu hakim olacaktır.
 

http://www.hazretimehdi.com

 

 

Lübnanlı Berry'den, Avrupa'da İslam piyasası kuralım önerisi


Akşam, 25 Mart 2010


 

Arabnews, 9 Kasım 2008

Adnan Oktar: İslam Birliği bütün dünya ülkelerini kucaklayan, hepsine sevgiyle bakan, karşısındakini düşman olarak görmeyen, ama kendisine düşman olanı da affedip kendisine dost hale getiren bir sistem. Dolayısıyla böyle bir sistemin düşmanı olmayacaktır. Çünkü bu sistemin düşman olduğu bir ülke yok. Düşman olmadığı için onun da düşmanı olmayacaktır bu sistemin. Türk-İslam Birliği dünyaya barış, kardeşlik, sevgi ve huzur getirmek amacı ile kurulacaktır. Bunun altyapısı şu an tamamdır. Çünkü bütün İslam ülkeleri, İslam Birliğini istiyor. Yani İslam ülkelerinde bir anket yapılsa halkın %99’unun, %95’inin İslam Birliğini istediğini görürüz. Türk devletlerinde de arandığında da aynı şeyi görürüz. Türk-İslam Birliğini isteyen kişilere sorduğumuzda “Siz istiyor musunuz bunu?” diye eğer anket yaparsak Türk Devletlerinde hepsinin Türk-İslam Birliğini istediğini görürüz ve görüyoruz. Ben bizzat buna şahidim. O yüzden halk bunu istiyor. Sadece üst seviyede siyasilerimizin ikna edilmesi, cesaretlendirilmesi ve  teşvik edilmeleri gerekiyor. Bu her an olabilecek bir şey. Şu an ekonomik çöküntünün olduğu ortamda, hemen şu fikirler ortaya atıldı. Gümrük Birliği oluşturalım. Ortak para birimi oluşturalım. ORTAK PAZAR OLUŞTURALIM, GİBİ DÜŞÜNCELER SÜRATLE DEVREYE GİRDİ. DEMEK Kİ, İSLAM BİRLİĞİ’NİN ALTYAPISI HAZIR. Ve kısa sürede de kabul edilecektir, bu inanç, bu düşünceler. Güzel bir şekilde neticelenecektir. Çünkü, bu sistemin düşman gördüğü hiçbir ülke yok. 


SAYIN ADNAN OKTAR'IN İSLAM BİRLİĞİ'NE ÇAĞRI KİTABINDAN BİR BÖLÜM (Ağustos 2003)

Ekonomik iş birliği, hem istikrarın sağlanması hem de kalkınma açısından önemlidir. Pek çok Müslüman ülkenin acil ihtiyacı, ekonomisinin istikrara kavuşması ve sağlam temeller üzerine oturtulmasıdır. İslam dünyasında endüstrinin gelişimine önem verilmesi, gerekli yatırımların yapılması zaruridir. Bütün olarak bir kalkınma projesi geliştirmek gerektiği de açıkça görülmektedir. Eğitim, ekonomi, kültürel yapı, bilim ve teknoloji birarada gelişmelidir. Bir yandan çalışma alanları teknolojik olarak geliştirilirken, öte yandan çalışanların eğitim düzeyinin ve kalitesinin artırılması sağlanmalıdır. Toplumlar daha üretici olmaya özendirilmelidir. Çoğu Müslüman ülkede yaşanan yoksulluğun, eğitimsizliğin, gelir dağılım dengesizliğinin ve diğer sosyo-ekonomik sıkıntıların ortadan kaldırılmasında ekonomik iş birliklerinin büyük katkısı olacaktır. SERBEST TİCARET ALANLARI OLUŞTURULARAK, GÜMRÜK BİRLİĞİ SAĞLANARAK VE ORTAK PAZARLAR MEYDANA GETİRİLEREK BU İŞBİRLİĞİ KURULABİLİR.


www.risaleinurdamehdi.com

 

 

Avusturya şu an Müslümanların egemenliğinde / Vakit Gazetesi / 09.04.2010


Amerikan merkezli Hıristiyan misyonerlerinin en eski televizyon kanallarından biri olan Christian Broadcasting Network (CBN) televizyonu, Türkiye'nin Avusturya'daki Müslüman ve Türk toplumu üzerindeki nüfuzunu arttırdığını öne sürererek, Osmanlı döneminde alınamayan ve “Yahudi-Hıristiyan” kökleriyle bilinen Viyana'nın şu anda Müslümanların egemenliğinde olduğunu iddia etti.
 


www.islaminyukselisi.com

 


Bediüzzaman ve Hz. Mehdi (a.s.)
 


 

www.bediuzzamanvemehdi.com
 

Bediüzzaman kendisinin Hz. Mehdi (a.s.) olmadığını ve Hz. Mehdi (a.s.)'ın kendisinden bir asır sonra Hicri 1400 yılında geleceğini sözlerinde açıkça ifade etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri'nin sözlerini çarpıtmaya çalışmak büyük samimiyetsizliktir.

Bediüzzaman bir sözünde, Hz. Mehdi (a.s.)'ın Asr-ı Saadet döneminden 1400 sene sonra çıkacağını şöyle belirtmektedir:

"İstikbal-i dünyeviyede (dünyanın geleceğinde) 1400 sene sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib (yakın) zannetmişler." (Sözler, 318)

Çok kapsamlı olarak hazırlanmış olan bu sitede ahir zaman ve Mehdiyet konularıyla ilgili Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin önemli açıklamalarını ve Sayın Adnan Oktar'ın yorumlarını okuyabilir, konuyla ilgili filmleri seyredebilirsiniz.

 


Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?
 

Türkiye BM'de de aktif

Vakit Gazetesi, 18 Mayıs 2010


Türkiye, iki önemli komitenin başkanlığını yürütürken, Afganistan konusunda öncü ülke. İstanbul’da düzenlenecek Somali Konferansı’nda önemli siyasi mesajlar verilmesi bekleniyor. Türkiye 2011 yılında da ‘En Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak.




Sayın Adnan Oktar ne demişti?

TASCA, Türk Arap Bilim, Kültürve Sanat Derneği, 21 Kasım 2009

Adnan Oktar:
Hazır. Bir de tarihi şartlar da bunu zorluyor. Şu an bütün İslam ülkeleri ve Türkiye, rahatsız durumda. Türkiye de içinde rahatsız. Mesela; PKK sorunu var, hayat pahalılığı var. Neşesizlik var bizim milletimizde, neşesi kaçtı milletin. İslam ülkeleri de öyle ama Türkiye lider olursa başsız her sistemde bu olur. Başı olmayan bir gövde yaşamıyor. Başı olan bir sistem olduğunda Türkiye liderliği çok güzel yapabilecek bir ülke. Osmanlıdan gelen bir tecrübesi var. Olgun ve yetişmiş kadroları var. Aklı başında, büyük bir idareci sınıfı var Türkiye’de. Bu çok başarılı bir güç demektir, büyük bir güç demektir. Ve buna itiraz eden de yok. İnsanlar mutlu olduktan sonra, Türkiye’nin ağabeyliğinden, liderliğinden büyük bir hizmet aldıktan sonra ve büyük bir fayda gördükten sonra Türkiye’ye niye itiraz etsinler. Türkiye’ye faydası şu olur. Terör durur. Anında durur. Ve zenginleşir Türkiye. Ama İslam ülkelerinde bütün zulüm durur. İsrail’in çektiği şu acı, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayabilir. Tevrat’ta onların çekeceği acı belirtiliyor, Musevilerin. Yani şiddetli korku içinde yaşayacakları, acı çekecekleri ile ilgili çok fazla Tevrat izahı var.

(http://www.turkislambirliginedavet.com/)

 

 

 

Buğday Tohumlarındaki Mekanizma Teknolojiye İlham Kaynağı Oluyor


Buğday tohumlarındaki hareket mekanizması, yabani otların ayıklanmasında kullanılabilir. Tohuma hareket kabiliyeti sağlayan mikroskobik mekanizma biyomimetik malzeme araştırmalarında bir model olarak hizmet edebilir.  

Buğday tohumlarının aktif hareketleri için gerekli enerji kaynağı, havadaki günlük nem döngüsünden sağlanır. Gelecek yıllarda bu sistemden yararlanılarak robotlardaki yapay kaslar pilsiz şekilde, ihtiyaçları olan enerjiyi çevreden alarak çalıştırılabilir.

http://www.evrimacmazi.com

 

 

''Australopithecuslar insanın atasıdır'' iddiası bir aldatmacadır

Darwinistlerin yıllardır insanlara telkin etmeye çalıştıkları şey, insanın sözde evrimleşmiş bir hayvan olduğu yalanıdır. Bu yalanı ayakta tutabilmek için var güçleriyle çabalar, hiç durmadan en ilgisiz konularda bile insanın sözde hayvan ataları olduğu düşüncesini yerleştirmeye çalışırlar. Bu konuda başvurdukları aldatmacalar ise hayret vericidir. Çoğu zaman hiç ilgisi olmayan fosil bulguları dahi, şekilden şekile sokularak insansı bir varlıkmış gibi gösterilmeye çalışılır. Bu şaşırtıcı çabanın en önemli örneklerinden bir tanesi de uzun zamandır sürdürülen Australopithecuslar'ın insanların sözde maymunsu atası olduğuna dair iddialardır.

İnsanın hayali evrim şemasındaki ilk kategori olan Australopithecus, "güney maymunu" anlamına gelir. Bu canlıların ilk olarak Afrika'da 4 milyon yıl kadar önce ortaya çıktıkları ve 1 milyon yıl öncesine kadar da yaşadıkları sanılmaktadır. Australopithecus türlerinin tümü [Australopithecus aferensis, Australopithecus africanus, Australopithecus boisei, Australopithecus robustus (Zinjanthropus)], günümüz maymunlarına benzeyen soyu tükenmiş maymunlardır.


Tümünün beyin hacimleri, günümüz şempanzelerininkiyle aynı veya daha küçüktür. Ellerinde ve ayaklarında günümüz maymunlarındaki gibi ağaçlara tırmanmaya yarayan çıkıntılar mevcuttur ve ayakları dallara tutunmak için kavrayıcı özelliklere sahiptir. Boyları kısadır (en fazla 130 cm.) ve aynı günümüz maymunlarındaki gibi erkek Australopithecus dişisinden çok daha iridir. Kafataslarındaki yüzlerce ayrıntı; birbirine yakın gözler, sivri azı dişleri, çene yapısı, uzun kollar, kısa bacaklar gibi birçok özellik, bu canlıların günümüz maymunlarından farklı olmadıklarını gösteren delillerdir.

Bu konuda evrimcilerin ortaya attığı iddia ise, Australopithecuslar'ın, tam bir maymun anatomisine sahip olmalarına rağmen, diğer tüm maymunların aksine, insanlar gibi dik yürüdükleridir. Ama pek çok bilim adamı, Australopithecus'un iskelet yapısı üzerinde sayısız araştırma yapmış ve bu iddianın geçersizliğini ortaya koymuştur. İngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomist, Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard'ın, Australopithecus örnekleri üzerinde yaptıkları çok geniş kapsamlı çalışmalar, bu canlıların iki ayaklı olmadıklarını, günümüz maymunlarınınkiyle aynı hareket şekline sahip olduklarını göstermiştir. İngiliz hükümetinin desteğiyle, beş uzmandan oluşan bir ekiple bu canlıların kemiklerini 15 yıl boyunca inceleyen Lord Zuckerman, kendisi de bir evrimci olmasına rağmen, Australopithecuslar'ın sadece sıradan bir maymun türü oldukları ve kesinlikle dik yürümedikleri sonucuna varmıştır.

Bu konudaki araştırmalarıyla ünlü diğer evrimci anatomist Charles E. Oxnard da Australopithecuslar'ın iskelet yapılarını günümüz orangutanlarınınkine benzetmektedir.

Son olarak 1994 yılında İngiltere'deki Liverpool Üniversitesi'nden bir ekip, Australopithecuslar'ın iskeleti ile ilgili kesin bir sonuca varmak için kapsamlı bir araştırma yapmıştır. Vardıkları sonuç, Australopithecuslar'ın dört ayaklı olduklarıdır.

Australopithecuslar, insanlarla hiçbir ilgisi olmayan, nesli tükenmiş bir maymun türünden başka bir şey değildirler.

(http://www.evrimteorisi.info)     

 

 

Gergedan Kafatası

Fosil Bilgisi

Yaş: 75 milyon yıllık

Dönem: Kretase

Bulunduğu yer: Gan Su, Çin



 


Darwinistlerin iddiası şudur: Canlılar birbirlerinden türemiş ve zaman içinde değişerek bugünkü görünümlerini almışlardır. Eğer bu iddia doğruysa, bunun fosil kayıtlarından anlaşılması gerekir. Fakat fosil kayıtları bize, bugünkünden farksız milyonlarca yıllık canlılardan başka bir şey sunmamaktadır. Darwinist iddianın doğruluğunu gösteren tek bir ara form bile bulunmamaktadır. En küçüğünden en büyüğüne bütün canlılar bugünkü halleriyle milyonlarca yıl önce de yaşamışlardır. Resimdeki 75 milyon yıllık gergedan kafatası bunun örneklerinden biridir.

www.Allahinsonsuzgucu.com

 




 


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo