Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)
"Her nerede olursan ol Allah'tan ittika et ve kötülüğün arkasından iyilik yap, bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlakla muamele et." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 328)
Rüya alemi ile dünya hayatı arasındaki önemli benzerlik
Rüya ile dünya hayatının çok önemli bir ortak noktası vardır. Örneğin rüyada kendi bedeninizi gördüğünüzü varsayalım ve rüya esnasında size “Nerede görüyorsun?” diye sorulduğunda, “Beynimde görüyorum” dediğinizi düşünelim. Oysa, açıktır ki, siz rüyanızda bu cevabı verirken ortada gerçek bir beyin yoktur. Rüyadaki vücut ya da beyin tamamen hayali bir görüntüden ibarettir. Rüya sırasındaki görüntüleri gören irade ise, hiç kuşku yok, hayali bir beyinden çok daha “ötede” olan bir varlıktır.
Rüyanızda verdiğinizi varsaydığımız cevap, dünya hayatımızda bize sorulan “Nerede görüyorsun?” sorusuna verilen doğru cevaptır. Bilindiği gibi, gören "göz" değildir ve tüm görüntü beyinde oluşmaktadır. Gözlerin ve gözlere bağlı olan milyonlarca sinir hücresinin tek görevi ise, görme işleminin gerçekleşmesi için beyne mesaj iletmektir. Yani görenin gözler olmadığı açıktır, ancak gören ve algılayanın sudan, protein ve yağ moleküllerinden oluşan bir et parçası olduğunu iddia etmek de çok yanlış olacaktır. Buradan da, beyin dediğimiz et parçasında görüntüleri seyrederek yorumlayacak, kısacası “ben” denilen varlığı meydana getirebilecek bir özelliğin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Oysa beynin içinde ışıl ışıl renkli bir dünyayı seyreden, senfonileri, kuşların cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan biri vardır. Peki göze, kulağa, burna ihtiyaç duymadan tüm algıları hisseden bu şuur kime aittir?
Söz konusu şuur, hiç şüphe yok ki Allah’ın yaratmış olduğu ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek için göze, sesi duymak için kulağa ihtiyaç duymaz. Bunların da ötesinde, düşünmek için beyne ihtiyaç duymaz.
Sonuçta bizler hiçbir zaman “görüyorum” dediğimiz şeylerin dış dünyada var olan asıllarını göremeyiz. İnsan, bu gerçeği en iyi ölüm anında anlayacaktır. Nitekim ölümle birlikte insanın beyninde seyrettiği dünya görüntüsü değişecek, bunun yerine hesap gününün ve ahiretin görüntüsü gelecektir. Ölümle birlikte insan adeta bir uykudan uyanacak, rüyasından gerçek dünyaya geçer gibi, gerçek ve sonsuz hayatına geçecektir. Bir ayetinde Allah bu gerçeği şöyle bildirmektedir:
Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir. (Kaf Suresi, 22)
Peygamber Efendimiz (SAV) de bir hadis-i şerifinde "İnsanlar uykudadır, ölümle uyanırlar." buyurarak bu büyük gerçeğe dikkat çekmiştir.
(http://www.nedenvariz.com)
Hz. Mehdi (a.s.) zamanında İslam ahlakı, bir köy evinden çöldeki çadıra kadar tüm dünyaya hakim olacaktır
Mikdad b. Esved şöyle der: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih'in "YERYÜZÜNDE İSLAM DİNİNİN GİRMEDİĞİ TOPRAK, ÇAMURDAN YAPILMIŞ BİR EV VE (ÇÖLDE) BİR ÇADIR KALMAZ." buyurduğunu duydum. (Mecma-ul Beyan, Tevbe suresinin 33. ayetinin tefsirinde) |
Bunun üzerine Hz. Ali şöyle buyurdu: "HAYIR, CANIM ELİNDE OLAN ALLAH'A ANDOLSUN Kİ BU GALEBE VE ÜSTÜNLÜK ANCAK YERYÜZÜNDE SABAH VE AKŞAM "LA İLAHE İLLALLAH " SESİ YÜKSELMEYEN HİÇBİR BAYINDIR YER KALMAYINCA GERÇEKLEŞİR." (Mecma'ul Beyan tefsiri, Saf suresinin 9. ayetinin altında.) |
Hz. Mehdi (a.s.) ve talebeleri dünyanın dört bir yanına İslam ahlakını hakim edeceklerdir.
Banu Amin, Muhammed el-Bekir’den ayette geçen DOĞRULAR hakkında şöyle naklediyor: “BUNLAR DÜNYANIN DOĞUSUNU VE BATISINI FETHEDECEK OLAN AHİR ZAMANDAKİ HZ. MEHDİ (A.S.)’IN ARKADAŞLARIDIR .” Şii Kuran Tefsircilerine Göre Kuran’da Mehdi, Ansariyan Yayınları, İran, sf:75, Ağustos 2008 |
Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 9)
Türk Birliği hayali artik gerçekleşmeli
American Public TV, 25 Aralık 2009
Adnan Oktar: Türk İslam Birliği'ni iki yıl önce söylemiştim. Ben söyledikten sonra Türk ülkeleri ve İslam ülkeleriyle vizeler kalkmaya başladı. Vize kalkması ne demektir? Bu ulusların insanlarıyla Türk insanlarının rahat görüşebilmesi, rahat ticaret yapabilmesi, rahat sosyal ilişkiler içinde olması demektir. Bir süre sonra, vizelerin kalkmasından sonra da pasaportlar kalkacaktır. Pasaportlar da kalkınca ne demektir? İslam ortak pazarı gibi, Türk ortak pazarı gibi bir Türk İslam Birliği oluşacaktır. Bunun amacı sadece siyasi, çıkara dayalı bir yapı değil, sevgi, şefkat, merhamet, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik duygularının hakim oluğu bir birliktir. Dolayısıyla hepsinin üstünde Allah sevgisi, Allah korkusu ve Allah sevgisinden kaynaklanan coşku esas olacaktır. O zaman hayat bir anlam kazanır. Yoksa sırf yemek içmekle, ticaretle insanlar mutlu olmuyor. Ekonomiler çöküyor görüyorsunuz. Ekonomik krizin ana nedeni de sevgisizliktir, egoistliktir, bencilliktir ve hepsinin üstünde Darwinizm'dir. Ama Darwinizm'in yıkılması, sevgisizliğin gittikçe ortadan kalkıyor olması, şefkatin, merhametin, sevginin dünyaya hakim olması hızla yayılıyor. Dolayısıyla Türk İslam Birliği de belirli bir çıkış içerisinde, 10-20 yıl içerisinde tamamen birleşip bitmiş olacaktır inşaAllah.
Hilal TV, 24 Ocak 2009
Adnan Oktar: Ben bunları görünce birlik olmanın, beraber olmanın, birlikte hareket etmenin önemini bir kere daha görmüş oldum. Ama bunun Türk İslam Birliği şeklinde olması gerektiği, bunun bir an önce yapılması gerektiği de çok açıktır. Allah Müslümanlara birlik olun diyor. Bu farzdır. Bölünmeyin diyor. Bu da eğer yapılırsa bölünürse Müslüman, bu da haramdır.
Vakit, 26 Şubat 2010
Türkiye, 26 Şubat 2010
Kiliseler Birliği'nin Hz. Muhammed (s.a.v) kararı / haber7.com / 09.02.2010
Avrupa Kiliseler Birliği'nin 5-10 Mart 1984 tarihleri arasında Avusturya'nın Pölten Şehri'nde gerçekleştirdikleri konferansta Hz. Muhammed'in (s.a.v) Hak Peygamber olduğunu ve Kuran'ın Allah Kelamı olduğunu kabul ve tasdik ettikleri ortaya çıktı.
(http://www.imangercekleri.com)
Merak edilen sorular ve merak edilen cevaplar
http://www.sorular-cevaplar.com/
Okuyucularımız tarafından merak edilen sorulara Sayın Adnan Oktar'ın verdiği cevapları bu sitede hem video olrak seyredebilir hem de okuyabilirsiniz. Sitede yer alan bazı sorular şunlardır:
- Kuran'da bildirilen Yecüc ve Mecüc konusunu açıklar mısınız?
- Sayın Adnan Oktar'ın, konuşmalarında İslam ahlakının hakimiyeti ve Mehdiyet konularına neden özel yer ayırıyor?
- Kuran'a göre Müslüman üslubu nasıl olmalıdır?
- Sayın Adnan Oktar'ın Ehl-i Sünnet'in önemiyle ilgili çalışması var mıdır?
- İyi bir Müslüman olmak için Arapça bilmek şart mıdır?
- Türk İslam Birliği'nden bahsederken Türkiye'nin öncülüğünde bu birliğin kurulacağını söylüyorsunuz. Türkiye'nin liderliğini neye dayanarak savunuyorsunuz ve bu durum, İslam dünyasının geneli tarafından kabul edilir mi?
Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?
Cumhuriyet, 14 Mart 2010
|
Kanser Tedavisinde Yeni Gelişmeler
Arı Formülü
Arıların iğnelerini kullanarak düşmanlarına zehir enjekte etmeleri, bilim adamlarına kanser tedavisine çözüm bulmak için ilham kaynağı oldu. Allah’ın mükemmel yapılara sahip olarak yarattığı arılardan esinlenen bilim adamları mikroskobik robot arılar ürettiler.
Bu robot arılar aracılığıyla sağlıklı bölgelere zarar verilmeksizin kanserli bölgeye robot iğneler saplanarak ilaç enjekte edilebiliyor. İnsan saçından binlerce kez küçük olduğu için gözle görülemeyen bu mikroskobik arıların özellikle prostat, bağırsak ve deri kanseri hastalıklarında kullanılması planlanıyor. (turktime.com/haber/Ari-Ignesi-Kansere-Care-Oluyor/63866)
(http://www.materyalizminsonu.com)
Kene Salgısı Yöntemi
Brezilya Sao Paulo’da bulunan Batunton Enstitüsü’nde yapılan araştırmalara göre, Güney Amerika’da yaşayan bir kene türünün salyasında bulunan özel bir proteinden deri, karaciğer ve pankreas kanseri tedavisinde yararlanılabilecek. Deneyleri yürüten ve çıkan sonucu önemli bir yenilik olarak yorumlayan moleküler biyolog Ana Marisa Chudzinaski-Tavassi, kanserli hücrelerin salya içindeki proteinle tedavisi süresince 14 gün içinde küçüldüğünü, 42 gün sonunda ise tamamen yok olduğunu belirtti. Tavassi test sırasında sağlıklı hücreleri de kullanmalarına rağmen, salya içindeki proteinin yalnızca kanserli hücreleri yok etmesinin kendileri için büyük bir sürpriz olduğunu kaydetti. (timesofearth.com/Health/?NT=3&nid=11114 )
http://www.imanimakaleler.com
Darwinist çaresizliğin yeni ismi "modüler evrim" ve mükemmel bir uçucu kuş: Darwinopterus
Teorilerine hiçbir bilimsel delil bulamayan, sürekli olarak hüsran ile karşılaşan ve sunulan açık Yaratılış delilleri karşısında içinde bulunduğumuz yıllarda en büyük yenilgilerini almış olan Darwinistler, artık aklı, mantığı ve bilimi tamamen bir kenara bıraktıkları yeni bir iddia ile ortaya çıktılar. Ve dediler ki, “yeni bulduğumuz canlıda, her nasılsa bütün uzuvlar aniden oluşmuş”. Hiç çekinmeden buna da modüler evrim diye bir isim koydular. “Nasıl olduğunu bilmiyoruz ama bu bir evrim şekli” dediler.
Darwinistler, Çin’in kuzeydoğusunda bulunan 160 milyon yıllık kuş fosillerini kendilerince bu sahte modüler evrim iddialarınaörnek olarak göstermişlerdir. National Geographic başta olmak üzere, birçok yayınla spekülasyon malzemesi yapılan bu yeni fosile “Darwinopterus” ismi verilmiştir. Darwinopterus, kafası ve boynu günümüzde de yaşayan kuşlar gibi olan, arka ayakları ile kuyruğu ise pterosaur adı verilen, geçmişte yaşayıp soyu tükenmiş kuş cinslerine benzeyen mükemmel bir uçucu kuştur. Bu canlı, günümüzde de birçok örneği bulunan mozaik canlılar grubunun mükemmel bir örneğidir. Bu canlı, Darwinistlerin iddiasının aksine, Darwinizm’i açık ve güçlü şekilde çürüten ve asıl olarak Yaratılışı ispat eden mükemmel bir kuştur.
Biyoloji bilimi geliştikçe, canlılar belirli özelliklerine bakılarak, çeşitli inceleme gruplarına ayrılmışlardır. Türler, filumlar, familya ve cinsler bu şekilde bilimin gündemine gelmiştir. Elbette canlıların tümünü, insanların oluşturdukları gruplara göre kesin bir şekilde ayırmak mümkün olmamıştır. Çünkü bazı canlılar insanların isimlendirdikleri birden çok gruptaki özelliği taşımaktadır. Bu tip canlılara ise “mozaik canlılar” adı verilmiştir. Mozaik canlılar birden çok grubun, cinsin ya da familyanın özelliklerine sahip olabilirler. Bu durum, Darwinistler tarafından spekülasyon malzemesi olarak kullanılır ve canlıdaki farklı türlere ait özellikler ara form özelliği olarak gösterilmeye çalışılır. Oysa bu özelliklerin tümü tam ve mükemmel özelliklerdir. Bu canlılarda, gelişmekte olan dolayısıyla ara form özelliği gösteren tek bir yapı, tek bir uzuv bulunmamaktadır.
Burada ayrıca belirtmek gerekir ki, daha önce de bir pterosaur fosili bulunmuş ve söz konusu fosil de Darwinistler tarafından çeşitli spekülasyonlara malzeme olarak gösterilmişti. Darwinistler, 150 milyon yıllık pterosaurun yapısını tam olarak kavrayamamış, canlının ilginç yapısı hakkında tamamen taraflı ve gerçek dışı izahlarda bulunmuşlardı. Ancak fosil üzerinde üç üniversiteden bir bilim adamı ekibinin yaptığı incelemede, canlının vücut planı bir “başyapıt” olarak nitelendirilmişti. Canlı, mükemmel ve kusursuz mozaik yapısı nedeniyle, hem rahatça karada yürüyebiliyor, hem mükemmel şekilde uçabiliyor hem de rahatlıkla denizde yüzebiliyordu. Çünkü canlı, Allah’ın bu özelliklerle donattığı bir sanat harikasıydı.
Şu anda evrimin en büyük delili olarak gösterilmeye çalışılan canlı Darwineptorus da bilim adamlarının daha önce bir “başyapıt” olarak nitelendirdikleri bir pterosaur örneğidir.
(http://www.evrimenkazi.com/)
Sibirya Kurdu kafatası
Fosil Bilgisi Yaş: 47 milyon yıllık Dönem: Eosen Bulunduğu yer: Shan Dong, Çin |
Resimde görülen 47 milyon yıllık Sibirya kurdu kafatası, 47 milyon yıl boyunca mükemmel şekilde muhafaza olmuştur ve bugünkü görünümü, günümüz Sibirya kurtlarından hiçbir fark taşımadığını gösterir niteliktedir. Fosil kayıtlarındaki bu önemli izler, yaklaşık 150 yıldır çeşitli çabalarla ayakta tutulmaya çalışılan evrim teorisini ortadan kaldırmaktadır. Çünkü canlının elde edilen tüm fosilleri aynı şeyi söylemektedir: Bu canlı, milyonlarca yıl boyunca değişmemiştir, günümüzdeki gibidir. Yani, evrim geçirmemiştir, Allah yaratmıştır.
www.ilmimercek.net