| ||||||||||||
Günün Ayeti: | ||||||||||||
| ||||||||||||
Günün Hadisi: | ||||||||||||
| ||||||||||||
İslam Ahlakı : | ||||||||||||
SabrI ve Merhameti Tavsiye Edenlerden Olmak Yüce Allah'ın, ahiret günü kurtuluşa erenlerden olmaları, rahmetine ve cennetine kavuşabilmeleri için kullarına emrettiği hükümlerden biri "merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak"tır. (Beled Suresi, 17-18) Müminlerin merhamet anlayışlarının temelinde Allah'a olan samimi imanları vardır. Müminler, Allah'ın izni dışında hiçbir olayın gerçekleşmeyeceğini ve O'nun kendilerine bağışladıklarına ne kadar muhtaç olduklarını bilirler. Dolayısıyla, bu kavrayıştan kaynaklanan bir tevazuya sahiptirler. İşte bu özellikleri de onların merhametlerinin temelini oluşturur. Her konuda olduğu gibi "nasıl bir merhamet gösterecekleri" konusunda da yol göstericileri Kuran-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetidir. Bu yüzden merhameti ancak Allah'ın merhamet edilmesini bildirdiği durumlarda ve yine Allah'ın belirlediği kişilere gösterirler. Kuran'a ve sünnete uygun merhamet anlayışının farklılığı da işte bu noktada ortaya çıkar. Zira din ahlakını tam bilmeyen insanların bir kısmı son derece hatalı bir merhamet anlayışına sahiptirler. Şahit oldukları bir olay karşısında haklıyı haksızı bilmeden, adil ve akılcı bir değerlendirme yapmadan ve en önemlisi Kuran'ın hükümlerini gözetmeden cahilce bir acıma duygusuna kapılabilir ve bu bakış açısıyla hareket edebilirler. Genellikle de hem kendilerini hem de karşılarındaki insanları zarara sokabilecek girişimlerde bulunabilir, yanlış yönlendirmeler yapabilir ve yanlış kararlar alabilirler. Dolayısıyla da yaşadıkları merhamet, Kuran'da emredilen, Peygamber Efendimiz (sav)'in uyguladığı güzel ahlaktan çok uzak bir yapı ortaya çıkarır. Müminlerin bu konuda kendilerine aldıkları ölçü ise, gösterilecek merhametin karşı tarafın ahiretteki yaşamını mutlaka olumlu yönde etkilemesidir. Kimi zaman bir mümine olan sevgi ve merhametleri, nefislerine zor ve ağır gelebilecek bazı noktalarda onlara müdahale veya eleştirilerde bulunmayı gerektirebilir. Karşılarındaki kişinin yaptığı kötü bir tavırda onu eleştirebilir, Kuran'ın bir emri olarak kötülükten men edebilirler. Asıl merhamet de budur. Çünkü müminler bunları yaparak, karşılarındaki kişinin nefsine ağır gelebilecek bir söz söylemeyi, onun Kuran ahlakına uygun olmayan bir hareketini engellemeyi göze alır, ama o kişinin sonsuz hayatını cehennem gibi geri dönüşü olmayan bir azap içinde geçirmesini göze almazlar. Bu nedenle de Allah'ın en beğeneceği ahlakı yaşaması yönünde teşvik eder ve olabilecek en üstün merhamet örneğini sergilerler. Bunu yaparken, yine de kırıcı olmaz, Rabbimiz'in ayetlerinde buyurduğu gibi güzel sözle ve hikmetle karşılarındakini kötülükten sakındırmaya gayret ederler. Müminlerin gösterdikleri bu ahlak anlayışında kendilerine aldıkları örnek ise Peygamberimiz (sav)'dir. Allah, Peygamberimiz (sav)'in üstün merhamet anlayışını bir ayette "Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O'nun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir" (Tevbe Suresi, 128) ifadesiyle bildirmiştir. İşte bu ahlakı kendilerine örnek alan inananlar da müminlere karşı, her an onların ahiret menfaatlerini gözeterek, Allah'ın emrettiği şekilde şefkatli ve merhametli davranırlar. | ||||||||||||
Darwinizm'in Sahtekarlıkları : | ||||||||||||
HAECKEL'İN SAHTE ÇİZİMLERİ Evrimcilerin öne sürdükleri sahte delillerin en ünlülerinden biri, evrimci biyolog Ernst Haeckel'in çizdiği aldatıcı embriyo gelişim şemasıdır. Darwin yakın arkadaşı Haeckel'e, “evrim doktrinini yayarak çok büyük bir iş yapmış olacaksın” diyerek, ondan teoriye katkıda bulunmasını istemişti. Haeckel de Darwin'in bu isteğini kırmadı ve evrime delil oluşturmak amacıyla uydurma bir tez ortaya attı. Buna da "Rekapitülasyon Teorisi" adını verdi. Bu teze göre canlı embriyoları, gelişme aşamasında türlerinin geçirmiş olduğu sözde "evrim süreci"nin kısa bir tekrarını yaşıyordu. Bu gerçek dışı iddiaya göre, örneğin, insan embriyosu anne karnında önce balık daha sonra sürüngen özellikleri gösteriyor ve en sonunda da insana dönüşüyordu.
Ancak modern laboratuvarlarda yapılan gözlem ve araştırmalar, Haeckel'in uydurduğu bu teoriyi desteklemek için çizdiği şemaların bütünüyle bir sahtekarlık ürünü olduklarını gösterdi. Ünlü bilim dergisi Science'ın, 5 Eylül 1997 tarihli sayısında yayınlanan “Haeckel’in embriyoları: Sahtekarlık yeniden keşfedildi” isimli makalede şu ifadeler yer almaktadır:
Hackel’in sahtekarlıkları sadece bununla da sınırlı değildi. Haeckel’in embriyonun yumurta sarısı kesesine benzettiği kısmı gerçekte bebek için kan üreten keseydi. Kuyruk olduğunu iddia ettiği kısmın da aslında insanın omurga kemiği olduğu, bacaklardan önce ortaya çıktığı için kuyruk gibi göründüğü anlaşıldı. İşin en ilginç yanı Haeckel uydurma tezini desteklemek için çizdiği şemaların sahte olduklarını bundan yaklaşık 100 yıl önce zaten kendisi de itiraf etmişti: Bu yaptığım sahtekarlık itirafından sonra kendimi ayıplanmış ve kınanmış olarak görmem gerekir. Fakat benim avuntum şudur ki; suçlu durumda yanyana bulunduğumuz yüzlerce arkadaş, birçok güvenilir gözlemci ve ünlü biyolog vardır ki, onların çıkardıkları en iyi biyoloji kitaplarında, tezlerinde ve dergilerinde benim yaptığımla aynı derecede yapılmış sahtekarlıklar, kesin olmayan bilgiler, az çok tahrif edilmiş, şematize edilip yeniden düzenlenmiş şekiller bulunuyor. (Francis Hitching, The Neck of the Giraffe: Where Darwin Went Wrong, New York: Ticknor and Fields 1982, s. 204) Haeckel’in yaptığı bu itiraftan evrimciler arasında yalan ve sahtekarlığın sıkça başvurulan yöntemler olduğu ve bu sahtekarlıkların devam ettirilmesinde hiçbir sakınca görülmediği açıkça görülmektedir. Ne varki, sahtekarlık ürünü oldukları herkesçe bilinen bu çizimler 20. yüzyıl boyunca dünyanın dört bir yanında ders kitaplarında bilimsel bir gerçek gibi okutulmuştur. Ve halen de okutulmaktadır… | ||||||||||||
Ahir Zaman'dan İşaretler: | ||||||||||||
GÜneŞ'ten Bİr Alametİn Belİrmesİ Tozlu dumanlı, karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takip edecek... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26) O, (Hz. Mehdi), Güneş'ten bir alamet belirinceye kadar gelmeyecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47) Güneş alamet olarak doğmadıkça Hz. Mehdi çıkmayacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33) Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in haber verdiği ahirzaman alametlerinden biri Güneş'te meydana gelecek olağanüstülüklerdir. 20. yüzyılda Güneş'te büyük bir patlama yaşanmış ve Dünya bu patlamadan çok etkilenmiştir. Hadiste yer alan Güneş'te belirecek söz konusu alamet, 20. yüzyılda görülen bu büyük patlama olabilir. En doğrusunu Allah bilir. | ||||||||||||
Yaratılış Delilleri : | ||||||||||||
Köpek Balığı Derisindeki Şeritler Olimpiyat yarışmalarında, yarışmacılar açısından suyun vücutlarının üzerinde oluşturduğu sürtünme direnci oldukça önemlidir. Bu nedenle birçok yüzücü, sürtünme direncini en aza indirecek yeni mayoları tercih etmektedir. Bu mayolar yüzücüde olabildiğince geniş bir yüzeyi kaplar ve vücuda sımsıkı yapışır. Mayonun kumaşı, dikey reçine şeritleri üstüne köpek balığı derisinin özelliklerini taşıyan bir dokumadan ibarettir. Köpek balıkları üzerinde taramalı elektron mikroskobuyla yapılan incelemelerde, balığın derisinin şeritler içerdiği görülmüştür. Şeritler, dikey su girdapları veya su spiralleri oluşturarak suyu balığın vücuduna daha çok yapıştırır ve suyun yüzmeye karşı direncini azaltır. Şeritlerin bu etkisi "Ribblet etkisi" olarak bilinir ve bu konu ile ilgili NASA'nın Langley Araştırma Merkezi'nde araştırmalar yapılmaktadır. Son on yıldır da bu etki mayolar üzerinde uygulanmaktadır.Yeni lifler ve yeni dokuma teknikleri ile yapılan mayolar, yüzücünün vücudunu sararak suya en az direnç gösterecek şekilde üretilmektedir. Nitekim yapılan araştırmalar bu mayoların diğer mayo tiplerine oranla sürtünme direncini %8 azalttığını göstermiştir. Görüldüğü gibi Rabbimiz’in köpek balığının vücuduna yerleştirdiği bu üstün teknoloji, bilim adamlarına ilham kaynağı olmaktadır. | ||||||||||||
Peygamberimiz(SAV)'in Mucizeleri: | ||||||||||||
Kuran'ın edebi yönden üstünlüğü Allah'ın bir mucizesidir Allah bir ayette, Kuran hakkında şöyle buyurur: Andolsun Biz Kuran'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık... (Kamer Suresi, 22) Bu kadar kolay anlaşılır bir üsluba sahip olmasına rağmen, Rabbimiz'in büyük mucizelerinden biri olarak, hiçbir yönden Kuran'ın taklidi mümkün olmamıştır. Apaçık delillere rağmen şüpheye düşüp Peygamberimiz (sav)'e iftira atanlara Allah bunun karşılığında, "eğer kendi dediklerinde doğru iseler, Peygamberimiz (sav)'e gelen ayetlerin bir benzerini getirmelerini" buyurmuştur: Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olan bir sure getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın." (Yunus Suresi, 38) Bu kesinlikle mümkün olmasa da, iman etmeyenler kendi düşük akıllarına göre bunu kolay görebilirlerdi. Zira Arabistan'da şiir ve edebiyat çok gelişmişti. Halkın içinde şairler ve Arap dilini çok iyi kullanan fasih (iyi söz söyleme kabiliyeti olan kimse) ve beliğ (düzgün ve sanatlı olarak meramını anlatan) kişiler vardı. Bediüzzaman'ın da anlattığı gibi, kabilenin edibi (güzel sanatlı söz söyleyen) kendilerince en büyük milli kahraman gibi görülmekteydi. Edebiyat ve belagata (güzel söz) verdikleri önemden dolayı "Muallakat-ı Seb'a" (Yedi Askı) adıyla, yedi edibin yedi kasidesini altın harflerle yazıp Kabe'nin duvarına asıyorlardı.Bir kısmı da Ukaz'daki panayır gibi büyük topluluklarda insanlara hutbeler okurlardı. Bedevi denen köylüler dahi şehirdeki şairler derecesinde şiirler söyler ve hutbeler verirlerdi. Vezinli vezinsiz söyledikleri şiir ve hutbelerle insanları etki altına alabilirlerdi. İşte böyle fasahatın (bir dilin doğru olarak, kolay ve düzgün söylenişi ve yazılışı, yabancı ve az kullanılan kelimeler bulunmaması) ve belagatın (düşüncenin düzgün olarak süslü sözlerle anlatılmasının) ileri olduğu bir zamanda Allah Kuran'ı, Peygamber Efendimiz (sav)'in kalbine indirdi. Edebi yönü gelişmiş bu kişilerin Kuran'daki edebi mucizeyi anlamaları -içlerinde kibir ve azametlerinden dolayı inkar etmekte direnenler olsa da- elbette çok kısa sürede oldu. Kuran, insanlara hidayet vesilesi olacak tüm olayları kapsayan, onlara kendi nefislerini tanıtan, geçmiş ve geleceğe dair hiçbir insan veya cinin bilemeyeceği bilgileri veren, içinde bildirilen sayıların, tarihlerin hepsi doğru olan Yüce Allah'ın vahyidir. Ve eşi benzeri olmayan edebi zenginliğe sahiptir. İman etmeyenler Kuran'ın mükemmelliği karşısında her zaman aciz ve çaresiz kalmaya mahkumdurlar. Hiçbir insan Kuran'ın bir benzerini asla getirememiştir ve kıyamete kadar da bunun olması mümkün değildir. Peygamberimiz (sav)'i kendilerince haksız çıkarmak ve Kuran'ın tebliğini durdurabilmek için başvurdukları tüm hile ve tuzaklar, Rabbimiz'in bir nimeti olarak başarısızlıkla neticelenmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) Arapların edebi yönden, dili en güzel ve süslü şekilde kullanan en güçlü hatiplerine, en ünlü şairlerine, en iyi konuşanlarına karşı Kuran-ı Kerim'le en hikmetli cevapları vermiştir. Hem de tek başına pek çok edibe karşı Rabbimiz'in rahmetiyle üstün gelmiştir. Hiç şüphesiz bu, Rabbimiz'in Kuran-ı Kerim'de tecelli ettirdiği eşsiz edebi güzellikten, hikmetten, etkileyiciliktendir ve Yüce Allah'ın müminlere yardımıdır. | ||||||||||||
Belgesel : | ||||||||||||
Kutlu Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), Allah’ın en son hak kitabını vahyettiği, güzel ahlak ve imanı ile tüm insanlara örnek kıldığı seçkin bir insandır. Mübarek Peygamberimiz (sav), sahip olduğu güçlü imanı ile, Allah'ın kendisine verdiği sorumluluğu en güzel biçimde yerine getirmiş. İnsanları Allah'ın yoluna, hidayete davet etmiştir. Güzel ahlakıyla tüm inananların yol göstericisi ve aydınlatıcısı olmuştur. Günümüzde de Peygamber Efendimizin eşsiz ahlakı ve sorunlar karşısındaki akılcı yaklaşımları, evrenselliğini korumakta ve insanlara ışık tutmaktadır. Müslümanlara düşen ise Resulullah (sav)'in bu üstün özelliklerini tanımak, örnek almak ve tüm insanlığa tanıtmaktır. Aynı zamanda ona benzemek, ahirette onunla yakın bir dost olabilmek için her türlü çabayı en fazlasıyla göstermektir. Bu belgeseli izlediğinizde Peygamberimiz (sav)’in bu üstün ahlakına bir kez daha şahit olacaksınız...>> |