| ||||||||||||
Günün Ayeti: | ||||||||||||
| ||||||||||||
Günün Hadisi: | ||||||||||||
| ||||||||||||
İslam Ahlakı : | ||||||||||||
MÜMİNLERİN SABRI TEVEKKÜLE DAYALIDIR Bazı insanlar, sabrı ancak zaruri bir durum oluştuğunda ve yapacak başka birşey kalmadığına inandıkları anlarda gösterirler. Bu kimseler göğüs germek durumunda oldukları bir zorluğa ancak tahammül edebilirler. Başlarına gelen olayları Allah'ın bir hikmet üzerine yarattığını ve tümünün ardında pek çok hayır gizlenmiş olabileceğini düşünmeden, sadece tahammül eden bir insan sıkıntı içerisindedir. Ruh halindeki bu olumsuzluk, memnuniyetsizliğini ifade eden şikayetçi konuşmalarla ve sıkıntılı yüz ifadeleriyle kendini belli eder. Tahammül edilmesi gereken durum sona erene kadar bu kimseler olumsuz ruh halinden kurtulamazlar. Müminlerin gösterdiği sabır ise bu tahammül anlayışından çok farklıdır. Müminler, başlarına bir zorluk geliyorsa bunu yaratanın Allah olduğunu ve bunun mutlaka kendileri için hayırlara vesile olacağını bilirler. Yüce Allah'ın kendileri için en güzel kaderi belirlediğini bildikleri için karşılaştıkları her olaya gönülden razı olur ve hoşnutlukla tevekkül ederler. Bir ayette Allah müminler için "Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir." (Ankebut Suresi, 59) şeklinde bildirmiştir. Müminler hangi şartlar altında olurlarsa olsunlar, şikayet etmeyi, yakınmayı kendilerine hiçbir şekilde yakıştırmazlar. Bunun yanında Kuran'da, "Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır." (İnşirah Suresi, 5-6) ayetleriyle de bildirildiği gibi, Allah'ın zorlukları kolaylıklarıyla birlikte yarattığını ve bunun Allah'ın değişmeyen kesin bir kanunu olduğunu bilirler. "Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez..." (Bakara Suresi, 286) ayetiyle Allah kullarına önemli bir gerçeği daha hatırlatmıştır. Yüce Allah her insanı, ancak üstesinden gelebileceği zorluklarla denemektedir. Dolayısıyla insan bir zorlukla karşılaşıyorsa, kesin bir gerçektir ki Allah o kişiye bu duruma sabredebileceği gücü de vermiştir. İşte Kuran'ın bu ayetlerine iman eden müminler sabrı hiçbir şekilde "bir olaya tahammül etmek" olarak algılamazlar. Allah'tan gelen bir zorluğu giderebilecek olanın ancak Allah olduğunu, yalnızca Allah'a sığınıp O'ndan yardım dileyebileceklerini bilerek zorlukları hafifletmesi için Rabbimiz'e dua ederler: ... Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın... (Bakara Suresi, 286) www.imanikonular.com | ||||||||||||
Darwinizm'in Sahtekarlıkları : | ||||||||||||
SAHTE DİNOKUŞ: ARCHEORAPTOR National Geographic dergisi, 1999 yılında yayınladığı bir makalede, Çin’de ele geçirilen ve Archaeoraptor olarak isimlendirilen bir fosili dünyaya duyurdu. Haber, “İnsanların memeli olduğunu nasıl kendimizden emin şekilde söyleyebiliyorsak, kuşların THEROPOD OLDUĞUNU da aynı şekilde söyleyebiliriz” şeklinde kendinden emin bir ifadeyle duyuruluyordu. Theropod bir dinozor cinsidir ve bulunan fosil de kuşların dinozorlardan evrimleştiği iddiasının kesin kanıtı olarak sunuluyordu. 125 milyon yıl önce yaşadığı söylenen bu türe, hemen bilimsel bir isim de verilmişti: Archaeoraptor liaoningensis. Dergide yer alan hayali resimlerde, tüylerle kaplanmış dinozorlar havaya sıçramış ve ardından sözde kanatlanıp uçmaya başlamış gibi tasvir ediliyorlardı. Ne var ki, National Geographic’in büyük bir sansasyon eşliğinde duyurduğu bu fosil, kısa bir süre sonra Darwinizm’e verdiği destekle tanınan dergi adına büyük bir utanç nedeni oldu. Gerçekte fosil, National Geographic’in iddia ettiği şekilde kuş ve dinozor özellikleri ortaya koyan bir türe ait değildi. Fosilin bir sıra diş bulunduran bir gagaya ve kuş bedenine sahip olmasına karşın, kuyruğu, dromaeosaur türü bir dinozorunkine benziyordu. Fosil açık bir sahtekarlık ürünüydü. Birden fazla fosil, hayali bir ara form görünümü verecek şekilde özel olarak birbirine tutkallanarak montajlanmış ve bir evrim kanıtı gibi kullanılmıştı! Evrimciler orangutan ve insan kemiklerinin birbirine monte edilerek kanıt olarak sunulduğu Piltdown olayından ders çıkarmamış, bu defa dinozor ve kuş fosillerinin birbirine monte edilmesiyle üretilen sahte bir fosili evrim kanıtı olarak ortaya atmışlardı. | ||||||||||||
Ahir Zaman'dan İşaretler: | ||||||||||||
Masum Çocukların Öldürülmesi …Muhammed ümmetinden masum bir çocuk öldürüldüğünde, gökten bir melek 'hak onda (Hz. Mehdi'de) ve onun yanında olandadır' diye haykırır. (Sabban İsafur Ragibin, s.154) Ahir zamanın önemli alametlerinden biri de masum çocukların öldürülmesidir. Bu durumun örnekleri özellikle son yıllarda yaşanan savaş ve çatışmalarda yoğun olarak görülmektedir. Afrika ülkelerinde yaşanan kimi iç savaşlarda küçük çocukların savaşmaya mecbur bırakılmaları ve acımasızca katledilmeleri bu örneklerden biridir. Çocukların yoğun olarak hedef alındığı yerlerden biri de Filistin topraklarıdır. 2002-2003 yılları içinde Filistin'de 500'den fazla çocuk, İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef olup hayatını kaybetmiştir. Irak Savaşı sırasında da doğumevleri vurulmuş, pek çok çocuk ölmüştür. | ||||||||||||
Yaratılış Delilleri : | ||||||||||||
Anne sütü ve zeka Yapılan bilimsel araştırmalar anne sütü içen bebeklerin zeka gelişiminin içmeyen bebeklere oranla daha fazla olduğunu göstermektedir. Kentucky Üniversitesi uzmanlarından Jame Anderson’ın, anne sütüyle beslenen bebekler ile biberonla beslenenler arasında karşılaştırma yapan araştırması sonucunda, "anne sütüyle beslenen bebeklerin IQ'larının, biberonla beslenen bebeklere oranla 5 puan daha fazla olduğu saptanmıştır. Bu araştırma sonucunda, bebeğin zekasının anne sütüyle gelişiminin 6 aya kadar olabileceği, 8 haftadan az anne sütü emen bebeklerde ise anne sütünün zeka üzerinde yarar sağlamasının söz konusu olmadığı da belirlenmiştir. Ayrıca anne sütüyle beslenen bebeklerdeki zeka düzeyinin 5 puan fazla olmasının, anne sütünün tek başına sahip olduğu besleyici değerden kaynaklandığı belirtilmiştir. Bebeklere tam ihtiyaçları olan özelliklerde bu besini yaratan Allah tüm yarattıklarını koruyandır, üstün güç sahibi olandır. | ||||||||||||
Peygamberimiz(SAV)'in Mucizeleri: | ||||||||||||
Peygamberimiz (sav)'İn Ay'ı İkiye Yarması Peygamber Efendimiz (sav)'in mucizelerinden biri Ay'ın yarılması olayıdır. Allah, bu olağanüstü olayı Kuran'da bildirmiş, bu büyük mucizeyle ilgili pek çok hadis günümüze ulaşmıştır. Kamer Suresi'nde şöyle bildirilir: Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve Ay yarıldı. Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler. Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.' (Kamer Suresi, 1-3) Ayet-i kerimede geçen "inşikak-ı kamer" terimi inşikak ve kamer kelimelerinden meydana gelen bir tamlamadır. İnşikak'ın türediği Arapça’daki kök fiilinin kelime anlamı "yarmak, dişin eti; bitkinin, toprağı yarıp çıkması" gibi anlamlara gelmektedir. İnşikak ise "yarılmak, parçalanmak, bölünmek" manalarına gelir. Siret Ansiklopedisi'nde Ay'ın yarılması mucizesiyle ilgili bütün hadislerin toplamından çıkarılan bir özet şu şekilde aktarılmaktadır: Medine'ye hicretin beş yıl öncesinde, Kameri ayın 14. gününde bir akşam vaktiydi. Ve tam o zamanda yeni doğan ay birdenbire ikiye bölündü. Bir parçası karşıdaki tepenin bir tarafına, ikinci parçası da öteki tarafına gitti. Bu bir saniyelik bir hadiseydi. Sonra ayın iki parçası birleşiverdi. Hz. Peygamber (sav) o sırada Mina'da bulunuyordu. Hz. Peygamber (sav) orada hazır bulunanlara hitap ederek, "bakın ve şahit olun!" dedi. Kafirler, Hz. Muhammed (sav)'in kendilerini büyülediğini öne sürdüler, bu sebepten gözlerinin iyi görmediğini söylediler. Orada bulunan diğer kimseler, "Muhammed (sav) bizi büyüleyebilirdi, ama burada olmayanları değil. Biraz bekleyin, bu tarafa gelmekte olanlara soralım. Acaba onlar bu hadiseyi görmüşler midir?" Dışarıdan gelenler bu olaya şahit olduklarını kabul ettiler. (Siret Ansiklopedisi, s. 164) Ay yarılması mucizesi başta Buhari ve Müslim olmak üzere Tirmizi, Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud et-Tayalisi, Hakim en-Nisaburi, Beyhaki, Ebu Nuaym el İsfehani ve Kadı Iyaz gibi büyük hadis alimlerinin eserlerinde yer alır. Ayrıca bu mucizenin gerçekleşmesini Mekkelilerin Peygamberimiz (sav)'den bizzat istedikleri de hadislerde nakledilmektedir. Rivayetlere göre, Kureyşli müşriklerin isteği üzerine Ay'ı ikiye bölen Hz. Muhammed (sav)'e inkarcılar yine de iman etmemişlerdir. Ancak böyle büyük bir mucize karşısında söyleyecek birşey bulamayan müşrikler bu sefer de Peygamberimiz (sav)'in kendilerini büyülediği iftirasını atmışlardır. Ay'ın ikiye yarıldığını kendi gözleriyle gördükten sonra artık Peygamberimiz (sav)'in hak peygamber olduğuna vicdanen kanaatleri gelmiş olması gerekirken nefislerinin kibiri, istek ve tutkuları yüzünden Allah'ın ayetlerini kabul etmemişlerdir. Bu, hangi mucizeyi görürlerse görsünler iman etmeyen ve Kuran'da "...Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" (Hicr Suresi, 15) ayetiyle bildirilen iman etmeyenlerin ortak özelliğidir. Kainattaki diğer tüm varlıklar ve cisimler gibi Rabbimiz'in kudretinde olan Ay, Allah dilediği takdirde dilediği şekilde görülebilir. Birşeyin gerçekleşmesi için Kuran'da bildirildiği gibi, Allah'ın "Ol" demesi yeterlidir. Ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82) Tüm bu bilgiler bir kez daha göstermektedir ki, Allah kutlu elçisi Hz. Muhammed (sav)'i bütün insanlar üzerinde seçkin kılmış, kendisine son hak kitap olan Kuran-ı Kerim'i vahyetmiş, ona insanların kalplerini yumuşatacak ve imanlarına vesile olacak mucizelerle lütufta bulunmuştur. Kimi insanlar ahiret hayatlarını kurtaracak şekilde imana kavuşmuş, kimileriyse inkarda direnerek sonsuz hayatlarında kayba uğrayanlardan olmuşlardır. Allah, Peygamber Efendimiz (sav)'i dediklerinden dolayı her zaman haklı çıkarmıştır. | ||||||||||||
Günün Internet Sitesi : | ||||||||||||
www.dinsizliginkabusu.com Bu siteyi inceledikten sonra Kuran'da tarif edilen "güzel ahlak" yaşandığı takdirde "dinsizliğin kabusu"nun, yani kötülüklerin, karamsarlıkların, toplumsal huzursuzlukların engelleneceğini anlayacaksınız. Bu sitede dinsizliğin kabusundan kurtulmak isteyen insanlara en gerçekçi çözümler sunulmakta ve bu çözüme başvurmadıkları takdirde onları nasıl bir geleceğin beklediği anlatılmaktadır. | ||||||||||||