"Güzel ahlaktan ayrılma! Huyların en güzelini kendine huy edin ve onunla amel et. Ahlakın kötüsünden uzak dur. Çünkü Peygamber (s.a.v) şöyle buyuruyor: Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." İmam Rabbani
Onların söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi. (Al-i İmran Suresi, 147)
Gösterdiğ eşsiz ahlakın yanı sıra Resul-ü Ekrem Efendimiz, tüm hayatını, malını, canını Allah'a adamıştı. İslam ahlakının tüm insanlar arasında yaygınlaşması, huzur, barış ve sevgi ahlakının hakim olması için maddi ve manevi tüm imkanlarını ortaya koymuştu. Bu uğurda her türlü zorluğa büyük bir şevk ve teslimiyetle talip olmuştu.
İslami kaynaklara göre, Resul-ü Ekrem Efendimiz (sav) üç sene kadar tebliğ faaliyetlerini gizliden gizliye sürdürmüş, tebliğnde son derece ihtiyatlı davranmıştır. Bu dönemde pek çok kişi Müslümanlığı kabul etmiş ve İslamiyet giderek güç kazanmıştır. Üç senenin sonunda ise Allah'ın emri üzerine Peygamber Efendimiz (sav) peygamberliğni ve İslamiyet'i, Kureyşli kabilelerin her birine ayrı ayrı açıkça ilan etmiştir. Kureyşli müşrikler eziyet ve düşmanlığa yeltenerek Peygamberimiz (sav)'in davetine karşı çıkmışlardır. Ona karşı amansız bir mücadeleye girmiş, ellerindeki bütün imkanları kullanarak bu mübarek insanı etkisiz hale getirmeye çalışmışlardır. Bunun için ise mümkün olan her türlü eziyet ve hatta suikast yöntemlerine başvurmuşlardır. Başta Ebu Leheb ve karısı Ümmü Cemil, Ebu Cehil olmak üzere, Kureyş kabilelerinin önde gelenleri Resulullah'ı durdurabilmek için büyük mücadeleler vermişlerdir. Ancak İslamiyet'in yayılmasını önleyebilmek için başlattıkları tüm girişimler sonuçsuz kalmıştır. Bu durum Mekkeli müşrikleri ve kavmin önde gelenlerini oldukça rahatsız etmiştir. Aleyhteki tüm çabalarına rağmen Müslümanların sayısı gün geçtikçe artmış ve İslamiyet, Mekke dışındaki kabileler tarafından da kabul görmeye başlamıştır. Hz. Ömer, Hz. Hamza gibi önde gelen kimselerin de Müslümanların safına katılması ve bu yolla İslam'ın giderek güçlenmesi bu kimseleri oldukça tedirgin etmiştir. Yaptıkları işkencelerle, şiddet gösterileriyle kimseyi dininden çeviremediklerini, İslamiyet'in yayılmasını engelleyemediklerini görmüşlerdir. Bu durumda yeni bir yöntem arayışına gitmiş ve Müslümanları baskı ve boykot yöntemleriyle durdurmaya çalışmışlardır. İttifakla aldıkları boykot kararlarına göre Müslümanlarla ve onları koruyan kabilelerle ticari hiçbir münasebette bulunulmamasına karar vermişlerdir. Bu karara göre onlara hiçbir şey satılmayacak ve onların mallarından hiçbir şey alınmayacaktı.
Kabe duvarına yazılı olarak astıkları bu kararlar kısa sürede tüm Mekkeliler tarafından uygulamaya geçirilmiştir. Bu katı boykot nedeniyle Müslümanlar topluca bir yere taşınarak birarada yaşamaya başlamışlardır. Müşrikler, boykota uğrayanların toplandıkları mahalleye neredeyse hiçbir gıda malzemesi sokmuyorlardı. Sadece Hac mevsiminde dışarı çıkıp alışverişte bulunmalarına izin veriyorlardı. Ancak bu durumda da köşe başlarında durarak onlara bir şey aldırmamak için ellerinden gelen her türlü engellemeyi yapıyorlardı. Kimi zaman Müslümanlara mal satmamaları için satıcıları tehdit ediyor, kimi zaman ise satıcıların tüm mallarını satın alarak Müslümanların alabilecekleri bir şey bırakmıyorlardı. Mekke'ye yiyecek getiren kervanları şehrin dışında karşılayıp çeşitli vaatlerle onları Müslümanlar aleyhinde kışkırtıyorlardı.
Bu dönemde boykota uğrayan Müslümanlar, dışarıdan fazla bir şey alamadıklarından kısa sürede şiddetli bir açlık ve kıtlıkla karşı karşıya kaldılar. Bu dönemde Resul-ü Ekrem Efendimiz (sav), amcası Ebu Talip ve Hz. Hatice boykota uğrayanların ihtiyaçlarını giderebilmek için tüm mal varlıklarını harcadılar. Tam üç sene süren bu boykot ile oluşturdukları sıkıntı, açlık ve kıtlık ortamına rağmen, inkar edenler yine de İslamiyet'in yayılmasını önleyemediler. Resul-ü Ekrem Efendimiz bu ağır şartlar altında, büyük fedakarlıklarla tebliğ görevini en güzel şekilde yerine getirmişti. Üç senenin sonunda Kureyşli ileri gelenler boykotu çeşitli sebeplerle sona erdirmek durumunda kaldılar. Ancak Müslümanlar aleyhinde çaba harcamaktan vazgeçmediler. Peygamber Efendimizin tebliğni durdurabilmek ve Müslümanların dinlerini yaşabilmelerini engelleyebilmek için her türlü zulüm, baskı, işkence, tehdit ve eziyet yöntemine başvurdular. Ancak tüm bu zulüm ve zorluklar, Müslümanların hem dünyada hem ahirette güzelliklerini artırmış, müşriklerin kurdukları tüm tuzaklar bozulmuştur.